Türkiye, bölünmeyi konuşturuluyor!
Türkiye, cemaatleşmeyi konuşturuluyor!
Türkiye,‘neo kemalizmi’ konuşturuluyor!
Türkiye ‘Küresel merkez’ diye parlatılıyor.
Mehmet Eymür, ‘Apo’nun yakında serbest kalacağını’ fısıldıyor. Ekranlarda, gazetelerde başköşede ‘Sayın Abdullah Öcalan’ın basın müşavirleri, Fethullah Hoca’nın çiftliği muhabbeti. Sinemalarda Saidi Nursi filmleri. Bir yanda irtica, bir yanda bölücüler, bir yanda CFR üstadları. Hepsi aynı kanallara ‘konuşuyor’. Hepsi aynı yöne bakıyor, aynı kapta yiyorlar… Hepsi aynı elin uzantısı.
Batı süreci yönlendiriyor: İktidara da ana muhalefete de aynı anda el atıyor.
İktidar, ‘din ve cemaat’ aracıyla yoluna devam ederken, ana muhalefet ‘Neo Kemalizm’le, Kemalizm’i altedecek!
Yol haritaları veriliyor:
- Derhal yeni bir Anayasa yapılmalı!.
İktidarla muhalefet iki partili bir sisteme yelken açmalı!
Muhalefet ‘Neo Kemalizme’ doğru yol almalı!
Neo Kemalizm’le Kemalizmin tasfiyesi başlamalı!
Tüm basın yayın organlarında ‘federasyon’ konuşulmalı, halkın kulağı alışmalı!
Sessiz ve derinden değil, açık ve doğrudan işgal için bir süredir düğmeye basıldı.
2011 özel bir yıl olacak!
2011’de New Yok Eyalet İrtibat bürosu, Birleşmiş Milletler Nüfus bürosu İstanbul’da açılacak. Dünya bankası da İstanbul’a ofis açacak. ‘Faaliyetlerine’ başlayacak. Küresel elit İstanbul’u ‘küresel merkez’ olarak tanımlıyor. Paylaşımcılar akın akın İstanbul’a akıyor.
Yeni Anayasa ile, küresel sermayenin önündeki tüm engeller kalkıyor. Danıştay ve Anayasa mahkemesince engellenen satışlar rahat rahat yapılacak. 2011 Türk halkına ait son kaynakların da el değiştirdiği yıl olacak… İşçi ve memur artık ağzını açamayacak. Zaten yakın zamanda hepsi GATTS anlaşmaları gereği köleleştirilecek.
ABD Büyükelçiliği Siyasi bölüm diplomatları, yurdun dört bir yanında dolaşıyor. Bursa, Konya, Kayseri il temsilcilikleri açıyor, diğer kentlerde American Corner’lar oluşturuyorlar. Son aylarda Karadeniz’e yoğunlaştılar. Tokat, Samsun ve Amasya'da AKP ve CHP İl başkanları ile toplantılar yapıyorlar.
Bütün üniversitelerde ABD AB tavsiyeleri çerçevesinde kurulmuş ‘eğitim komisyonları’.
Milli eğitim hızla şekillendiriliyor.
Bütün bunlar olurken, iktidar ve ana muhalefet elele Kemal Derviş - Vamık Volkan ekseninde dolaşıyor.
Türk halkı hiç bu kadar muhalefetsiz kalmamıştı!
Ana muhalefet olarak adlandırılan parti, çok uzun yıllardır o görevi ifa edemiyor. Son zamanlarda ise açıkca halka RAĞMEN, batıya parmak kaldırıyor.
Bence oturup, MHP’den Cihan Paçacı ve Mehmet Şandır’ın röportajlarını okusunlar.
Kılıçdaroğlu ve beyin takımı AKP ile uyumlu bir sürece hazırlanıyor. Bu AB ve ABD ile de ‘uyumlu bir süreç’ anlamına gelir.
Kılıçdaroğlu, sarsıcı başlıklarla ‘muhalif’ olmadığını ilan ediyor...
- * Kemal Derviş tavsiyeleri doğrultusunda ekonomiyi yönlendireceğini açıklıyor;
* Yedi Düvel emriyle hazırlanacak yeni Anayasa için AKP’den fazla istek gösteriyor;
* Genel af vaadediyor;
* Pensilvanya’ya temenna gönderiyor;
* AB ve ABD elitiyle sistematik ilişkiler içinde ve bunları sağlamlaştırma çabasında;
CHP, yakında Başkanlık sisteminin farz olduğunu, federasyonun kaçınılmaz olduğunu da gündeme taşıyacaktır.
Gerçek muhalifler
Bunca baskı ve yıldırmaya karşın, ortaya çıkabilme cesaretini gösteren küçük anti emperyalist partiler ise, halkı ikna kabiliyetini henüz gösteremiyor. Halkın gönlünü kazanacak netlikte bir ekonomi ve siyaset programını da ‘anlaşılır’ şekilde halka iletemiyorlar. En önemlisi aynı şeyleri savunanlar bir araya gelemiyor ve küçük birimler olarak kendi çevreleriyle yetiniyorlar.
- * Halkın canı gönülden onayını alacak bir muhalif kadro, öncelikle, Batı tarafından boynumuza geçirilen boyunduruğu çıkaracağını ilan etmelidir!
* Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, 1947 de imzaladığı kölelik anlaşmalarıyla girdiği cendereden, NATO ve Gümrük Birliği kelepçelerinden çıkaracağını ilan etmelidir.
* Batıyla, ve doğuyla şimdiki gibi esaret ilişkileri sürdürmeyeceğini, ‘normalleşmiş’ ilişkiler ‘esit’ ilişkiler içine gireceğini ilan etmelidir.
* Topraklarımızın, sınırlarımızın, madenlerimizin, suyumuzun, petrolümüzün yabancılara peşkeş çekilmeyeceği, ve haraç mezat elden çıkarılanlar için çözüm bulunacağı sözünü vermelidir.
* Yabancı şirketlerin her yanında altın, gümüş, krom, bakır, petrol, gaz aramalarına son vereceğini açıkca ilan etmelidir. BU KAYNAKLARDAN, HALKIN REFAH İÇİNDE YAŞAMASINI SAĞLAYACAK ŞEKİLDE NASIL FAYDALANILACAĞINI SOMUT OLARAK AÇIKLAMALIDIR.
* Bu birimlerin liderleri bir araya gelmeli ve ortak bir deklarasyona imza atmalıdırlar.
Bakın, Attilâ İlhan 39 yıl önce bugün, 30 Eylül 1971’de ‘Solu Kurtarmak’ başlıklı yazısında, ‘Atatürkçü solun ilkelerini’ Şevket Süreyya’dan alıntılamış:
İşte bu ilkeler:
- ‘- Antiemperyalizm. Kayıtsız şartsız bağımsızlık yanlısı olmak. Milli istiklale hiçbir yabancı kuvvetin gölge etmemesini sağlamak;
- Yabancı sermayenin ekonomik imtiyaz ve kontrollerine karşı kayıtsız şartsız direniş;
- Kayıtsız şartsız halk hakimiyeti, milli iradeyi hakim kılmak;
- Milli misak (milli yemin) sınırları içinde milli vatan;
- Milli gurur, başka milletler karşısında her türlü aşağılık duygusundan silkiniş;
- Siyaseti bir spekülasyon konusu olarak değil, bir program, organ ve inşa işi olaral ele almak;
- Din ve dini inançları mutlak olarak siyaset dışı bırakmak;
- Her türlü dogmatizme karşı direniş;
- Laf yerine İŞ.’
Bakalım gerçek muhalifler halkla ve birbirleriyle buluşmayı başarabilecekler mi?
2011 çok özel bir sınav yılı olacak!
Banu AVAR, 30 Eylül 2010
http://www.banuavar.com.tr/?pg=articles&id=68
Elmek: banuavar@superonline.com