70 yıldır batının uydusuyuz.. Tüm mazlum ülkelere ÖRNEK olmuş bir ülke, bugün kasabın bıçağını yalayan ve diğerlerini mezbahaya götürmek için seçilmiş kara koyun durumundadır!
Tüm dünyaya örnek olmuş bir zafere imza atan bir ülke, başına atanan zevat sayesinde Batı emperyalizmine uydu edilmiş, tüm bölge ülkelerine düşman hale getirilmiş ve kendi coğrafyasında yalnızlaşmıştır.
Önce ‘Yabancı Eğitim’ sultası kabul edilerek batının deli gömleğini giydik.. ‘Kültürel İğdiş’ projesi on yıllarca ülkede uygulandı, ‘Batıya İtaatkar kuşaklar’ yaratıldı.. Sonrası çorap söküğü gibi geldi, mazlum milletlerin lideri Türkiye, o ülkelerin karşına Amerika’nın elçisi olarak çıktı/çıkarıldı. 1952’de NATO’ya girerek kendi köleliğini taçlandırdı!
10 yıldır başımızda Amerika’da kurulmuş bir ‘iktidar partisi’ var.. Yine uluslararası sermaye tarafından güdülen bir muhalefet ona eşlik ediyor.. İktidar da muhalefet de aynı siyasi elitlerin temsilcileri olarak halka kan kusturuyor.. ‘Demokrasi’ teranesi ile aldatılan halk, yurttaşlık bilinci bulanık, oyla sandıkla seçimle oyalanıyor, emperyal oyunlara konu mankeni oluyor.
Geldiğimiz noktada, Türkiye yabancı askerler tarafından kuşatılıyor. Rejimi değiştiriliyor, parçalara bölünüyor, toprak kaybediyor. Yıllardır düşman edildiği komşuları için en saldırgan pozisyona sokuluyor. Ve nüfusunun yüzde 17'si açlık sınırı altında yaşıyor.
Halkı, işçiyi köylüyü esnafı temsil eden siyasi ve sosyal tüm direnç odakları dönüştürülüyor, yok ediliyor, tüm direniş odakları baskılanıyor.
5 yıldır Ümraniye soruşturmaları vasıtasıyla baskı en üst noktaya taşındı, gerçek bir muhalefetin ses çıkarması ve bu sesin duyulmasının tüm yolları kesildi.. Çıkan SESler arasına ajanlar, sahte muhalifler konuşlandırıldı. Direnen kesimlerin bir araya gelmesinin önüne setler çekildi. Kanaat önderleri, aydınlar, lider özelliği olan gerçek öncüler bir araya gelme konusunda fikir birliği içine giremedi.
Bir kısmı binde bir oy alan partilerine yapıştı, bir kısmı dar alanda fikirlerini beyan etmekle iktifa etmeyi seçti. Farklı ‘cenahlardan’ vatanseverler, yerel ve ulusal ÇATI konusunda bir fikir jimnastiği yapmada bile ‘çekingen’ tavır sergilediler... Bunun bazı haklı sebepleri olabilir. Süreç içinde, her ‘çatı’ çalışması içinden fırlayan emperyal ‘görevliler’ malumdur.
Sürecin tüm yorucu ögelerine, aydınlar arası çatışma ve ‘hastalıklara’ rağmen, şu kesindir ki, Türkiye’nin en ince tünellerden birine girdiği 2013’de TARİH vatanseverlerin bir araya gelmesini emrediyor! Bunun kolay olmayacağı bellidir.. Geçmişte de benzer yollardan geçilmiştir.
Sivas Kongresi’ndeki karmaşayı Attilâ İlhan şöyle anlatmıştı:
- ‘Bir sürü adam gelmiş, Amerikan mandası için karar çıkartmaya çalışıyorlar, Hüseyin Rauf Bey bile onlarla beraber. Atatürk bir yandan onlarla uğraşıyor, bir yandan reisliğini geri almaya çalışanlarla uğraşıyor. Harput Valisi Ali Galip Bey Kürtleri ayaklandırmış, askerlerle beraber Sivas Kongresi'ni başmaya geliyorlar. Gâzi, kongreden çıkıp telgrafhanede sabahlara kadar, askeri birliklere, gelenleri engellemesi için telgraf çekiyor. Böyle bir durum içindeler.. ’ (İlk İsyan söyleşisi)
Sivas Kongresi’nde o mücadele içinde İttihat ve Terakki, Gâzi’ye bir parti kurulması için diretmiştir. Gâzi bu öneriye karşı çıkmış, Türkçüsünü, İslami hassasiyeti olanı, Solcusunu bir araya getirmiş, bu arada ‘Vatan için’ görünen mandacılarla, batı müritleriyle, Kürtçülerle mücadele etmiş, Müdafaa-i Hukuk ÇATISI altında yerel örgütleri sistematize etmeyi başarmıştır.
Bu süreç asla kolay olmamıştır AMA mücadele zaferle sonuçlanmıştır..
O halde somut olarak önümüzde duran bu tarihi mücadele tam da bu süreçte iyi incelenmeli ve DERS alınmalıdır!
2013 hayırlı olsun!
Banu AVAR, 31 Aralık 2012
banuavar@superonline.com