27 MAYIS DEVRİMİ

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

27 MAYIS DEVRİMİ

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Sal May 28, 2024 1:45

27 MAYIS DEVRİMİ
27 Mayıs Devrimi’ne ‘Darbe’ diyen aymazlar biliniyor.
Bir de, bugünlerde çokça dillendirilen ‘etki ajanları’ var.
‘Etki ajanı’ konusu, Türkiye’de hep olduğu gibi yine yozlaştırılıp soysuzlaştırılarak güncelleştirilmiş bulunuyor.
Oysa sözcük anlamı ‘kanaat önderi’ demek.
Tıpkı, Sözcü televizyonu ‘kanaat önderleri’nden olan Memduh Bayraktaroğlu gibi…
Bu zat-ı muhterem otuz yıldır gazeteci, köşe yazarı, danışman, şarkıcı, şirket yöneticisi falanmış.
Şimdilerde ise Sözcü televizyonu dahil, sosyal medya ‘fenomen’i.
Denildiği üzere, on parmağında on hüner var.
27 Mayıs denildiğinde ise aklına hemen ‘babacığı’nın gözaltına alınması geliyor.
Ki, çoğu aklı-evvel de Başbakan ve iki bakanın asılmasını öne çıkararak ‘Devrim’i küçümsemeye çalışmaktadır.
Her ‘Devrim’in eksik ve gediklerinin olabileceği ve özünde ise devrimlerin bir ‘süreç’ olduğunu anımsatarak başlayalım.
Şurası kesindir ki, 27 Mayıs Devrimi, 1908 Genç-Türk Devrimi ile 1923 Büyük Türk Devrimi’nin bir devamıdır.
Devlet Planlama Teşkilatı ve Anayasa Mahkemesi gibi iki temel kurumu kuran yeni ‘Anayasa’sı ile, 27 Mayıs Devrimi, döneminin en başarılı ‘atılım’ıdır denilebilir.
Nitekim Türk Aydınlanması bakımından da önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Devlet’in ‘sosyal’ bir nitelik kazanmasından tutun da, ‘Hukuk Devleti’ anlayışının kurumlaşmasına değin bir dizi ‘demokratik’ kazanımlar da yine 27 Mayıs Devrimi sayesinde olmuştur.
NATO ve CENTO’ya bağlılık konusu ise ‘Soğuk Savaş’ konjonktürünün bir sonucudur denilebilir.
‘Soğuk Savaş Konjonktürü’ denildiğinde üzerinde biraz daha durmak gerekebilir.
1948 yılında Osman Bölükbaşı ile birlikte Millet Partisi’ni kuran Fevzi Çakmak hem Cumhuriyet Halk Partisi ve hem de Demokrat Parti’ye muhalefet ediyordu.
1952 yılına gelindiğinde iktidar olan Demokrat Parti’nin içinden ayrılan bir grup Türkiye Köylü Partisi adında yeni bir parti kurdular.
Bu iki parti 1958 yılında birleşerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi adını aldılar.
Adında ‘Cumhuriyetçi’ terimi olmasına karşın, Türkiye’nin ‘muhafazkâr’ denilen en gerici ve dinci kesimleri bu partiler içinde yer alıp, ABD’nin Sovyet tehdidine karşı en kullanışlı ‘araç’lar konumunda idiler.
27 Mayıs Devrimi’nin getirdiği ‘özgürlük’ ortamında 1961 seçimlerinde %14 gibi bir oy oranına ulaşan CKMP, 1969 yılında Alparslan Türkeş’in başkanlığında Milliyetçi Hareket Partisi adını aldı.
Öte yandan 1968 yılı, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bir ‘Devrimci Gençlik Hareketi’nin başladığı yıl olmuştu.
İçlerinde Sovyet yanlılarının olmasına karşın, bu ‘Devrimci Gençlik’ gerçek anlamda ‘Milliyetçi’ bir gençlik idi.
İşte ‘Soğuk Savaş Konjonktürü’ dediğimiz ortam ikili bir ‘Milliyetçilik’, daha doğrusu gerçek bir ‘Ulusalcılık’ ile sözcüğün tam anlamıyla ‘sahte’ bir ‘Milliyetçilik’ anlayışlarının ortaya çıktığı bir döneme karşılık gelmektedir.
Nitekim 1969 yılında İzmir’de NAZİ adını türetmek üzere ‘Nasyonal Aktivite ve Zinde İnkişaf’ gibi uydurma bir adla CKMP/MHP’li gençleri örgütlemeye başladılar.
27 Mayıs Devrimi’ni bilerek veya bilmeyerek küçümseme ve kötülemeyi görev bilen ‘etki ajanları’, kendileri gibi düşünmeyen herkesi ‘komünistlik’le suçlayan bu Nazi özentili milis gençlerin sırtlarını sıvamaktan geri durmazlar.
Nitekim 1971 ve 1980 ‘Darbe’leriyle, 27 Mayıs Devrimi’nin tüm olumlu getirileri birer birer ortadan kaldırılmaya başlandı.
Önce Anayasa’nın Türkiye’ye bol geldiği savıyla Anayasa değişiklikleri yapıldı.
O arada, ‘Bana sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz’ sözleriyle tarihe geçen Devlet adamaları sayesinde bu Nazi özentili milis gençler Devlet’in en önemli görevlerine yerleştirildiler.
Şimdilerde ise bu kanaldan gelen, kerameti kendinden menkul ‘siyasetçi’lerin ya her birinin ayrı birer partisi bulunmakta ya da yenilerinin kurulmasına çalışılmaktadır.
Ve ünlü ‘etki ajanları’, dünya genelinde bir ‘Milliyetçilik dalgası’nın yükselmekte olduğu tezini işlemektedirler.
Doğal olarak 27 Mayıs Devrimi gibi ‘atılım’ların ya görmezden gelinmesi ya da nefretle anılması gerekmektedir.
Oysa her gerçek Milliyetçi ve Atatürk Devrimcisi için 27 Mayıs Devrimi, tarihsel, toplumsal ve siyasal bir ‘Devrim’ olup, gerisi laf-ı güzaftır.
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1626
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x