30 Mart 2014 il genel / belediye meclisi sonuçları (açılan sandık oranı % 93), 2009 yılı ile karşılaştırmalı ve yüzde olarak şöyle:
Partiler | 2009 | 2014 |
AKP | 39 | 45 |
CHP | 23 | 29 |
MHP | 16 | 15 |
BDP | 6 | 5 |
Seçimlerde –çok gerçekçi görünmese de– hile yapılmadığı varsayımı altında, halkın siyasi tercihinde değişen çok fazla bir şey olmadığı anlaşılıyor. Halk AKP’nin icraatından memnun görünmektedir. AKP’ye güveni genel seçimlerde daha yüksek bir oranla tecelli edebilir. Ancak bu siyasal bir tercihtir, hukuki bir onay değildir. Halk mahkeme yeri değildir. Sadece kendisini hangi partinin yönetmesine ilişkin baskın tercihini ifade etmiştir. AKP iktidarının hukuki sorumluluğu devam etmektedir.
Bana göre AKP onbir yıldır süren icraatı ile ülkemize çok büyük zararlar vermiştir:
- AKP devlet ve milleti bölünme noktasına getirmiştir.
- İç ve dış borçlanmayı tehlikeli boyutlara taşımıştır.
- Millî servet, ulusal ekonomi; yabancı sermaye, özelleştirmeler, toprak satma yoluyla yabancı güçlerin eline geçmektedir.
- Doğal kaynaklar korkunç boyutlarda tahribata uğramıştır.
- Yolsuzluk, rüşvet ve iltimas almış yürümüştür.
- Devlet ciddiyeti kalmamıştır.
Seçim sonuçları AKP iktidarının, topluma ve devlete bu zararlı yönlerde icraat yapmaya devam etmesinin önünü açmıştır.
Peki, seçmen kitlesinin yarıya yakını, AKP’nin, başlıca örneklerini verdiğim bu ağır sorunların müsebbibi olmasına karşı neden duyarsızdır?
Çünkü adı geçen sorunlar makro (toplum düzeyinde kendini gösteren) sorunlardır. Halk bunları fark edemiyor veya yol açtığı büyük yıkımların bilincinde değil. Eğitim düzeyinin düşüklüğü ve yaşadığı yoksulluk koşulları sebebiyle sadece mikro (birey düzeyinde kendini gösteren) olgularla ilgilidir, onların dışına çıkamıyor. Mikro sorunlar halkın, birey olarak iş, aş, giyim, barınma, konut, sağlık, güvenlik gibi sorunlarıdır. AKP iktidarı öyle görülüyor ki, halkın bu yapısının farkındadır ve onun bu ihtiyaçlarını tatmin etmenin yollarını bulmuştur; aynı sebeple başarılıdır, karşılığını almıştır.
***
Halkımızın baskın bölümünün toplumsal sorunlara duyarsızlığını açıklayan sebepleri şöyle toparlayabilirim:
- Halk, yukarda değindim, makro düzeyde olup bitenin farkında değil, kısmen olsa bile, hayati yönleriyle değerlendiremiyor, önemini kavrayamıyor. Sorunları bilen aydınlar ise, halkı bilgilendirme ve uyarma görevini yerine getirmiyor. Ya sayıca azlar, ya da görev bilinci bakımından yetersizler. Görevi yapacak kurum ve mekanizmalar iktidar tarafından ele geçirilmiş durumda. İnsan gücü dâhil, bütün kaynaklarıyla iktidarın emrindeler.
- İkincisi, AKP banka kredileri yoluyla halkı bir sanal refah dünyasında yaşatıyor. Halk bu sun’i refah bozulsun istemiyor. Çalışmadan, kazanmadan, sadece borçlanarak ek tüketim sağlıyor, geçmişte hayal bile edemediği imkânlar sağlıyor. Yakın gelecekte ödeyeceği bedeli bilmiyor veya umursamıyor. Onu gereğince bilgilendiren de yok. Bir bakıma böyle davranmaya da mahkûm edilmiş.
- Üçüncüsü, başta liderleri olmak üzere, önde gelen muhalefet partileri yetersizdir.
***
Birinci sebepte yer alan “aydın sorunu” üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Muray Buttler’ın şu değerli sözü bize yol gösterecektir:
Dünya üç grup insandan oluşur:
- İşleri yapan ve sonuçları ortaya çıkaran küçük ve seçkin bir grup;
- olup biteni seyreden oldukça büyük bir diğer grup
- ve nelerin olup bittiğini bilmeyen muazzam bir kalabalık...
Bu söz bir ülke için, örneğin Türkiye için de geçerlidir: Bir azınlık (AKP kadroları) her şeyi yapıyor. Büyükçe bir grup (orta sınıf, aydınlar) yapılanların farkında, ancak izlemekle yetiniyor. Muazzam bir kalabalık (seçmenlerin çok büyük bir bölümü) ne olup bittiğinin farkında değil veya olup biteni devlet ve toplum çıkarları yönünden doğru değerlendiremiyor.
Seçim sonuçları gösteriyor ki, ülkemizde durum budur. İkinci gruptakiler (namuslu aydınlar) yapılanları 3. gruba (halka) anlatabilse, halkı bilinçlendirebilseydi sonuç farklı olabilirdi.
Demek ki, sorun aydın sorunudur.
Türkiye bu sebeple bir çıkmazdadır ve bunun başlıca sebebi uğradığı “aydın ihaneti”dir.
Çözüm uzun vadelidir, bu özellik Cumhuriyetimiz bakımından tehlikeyi bir kat daha artırmaktadır.
Namuslu aydınlar Millî İrade’yi eğitmek için seferber olmalıdır.
Çözüm buradadır, yapılması gereken budur.
Prof. Dr. Cihan DURA, 31 Mart 2014
http://www.milliiradebildirisi.org