68in yazılı tarihi -3-
Başka bir ordu kurulması fikri gelmişti bize
Mustafa Yalçıner(68 Sol öğrenci liderlerinden)- Yoksa, işte ne sol Cuntacılar, ne sağ Cuntacılar, bunlar bizim bel bağladığımız gruplar arasında değildi.
Hulki Cevizoğlu- Anladım.
Kitapla ilgili genel bir değerlendirme dediniz.
Mustafa Yalçıner- Tam bir kopuşma gerçekleştirilmişti, bu nedenle zaten doğruluğu-yanlışlığı bir tarafa, ama bir başka ordu kurulması fikri gelişmişti bizde.
Şimdi kitapta ise, genel olarak sözü edilen Marksist bir askerî darbe.
Hulki Cevizoğlu- 9 Martta...
Mustafa Yalçıner- Şimdi burada her şeyi bir tarafa bıraksak, terminoloji olarak uygun değil. Marksist olursanız askerî darbeci olmazsınız, askerî darbeci olursanız Marksist olmazsınız.
Hasan Cemal- Mustafa bey, ben de kitabın hiçbir yerinde Marksist bir darbe deyimini kullanmadım. Marksist bir darbe olmayacağını gayet iyi ben de biliyorum. Nitekim, Marksist darbe deyimini hiç kimse kullanmadı. Yani, o Deniz Gezmişin ağzında bir alay konusu olarak belirtiliyordu. Fakat, aynı zamanda belirli ölçülerde de, böyle bir şey olsa hiç kötü olmaz havası da yok değildi o dönemde.
Neyse, yani bu...
Mustafa Yalçıner- Belki bu söylenebilir. Şuna katılıyorum. Çok sayıda bu beklentide olanlar vardı. Hatta biz yakalandık; Mamak Cezaevine konduğumuzda, örneğin Atila Sarpla birlikte yatardık ve hâlâ bize Hava Kuvvetleri ya da Kara Kuvvetleri Komutanından, Baturdan ya da Faruk Gürlerden hâlâ birtakım müdahalelerde bulunacakları, hâlâ işte Denizlerin idamını engelleyeceklerine dair birtakım haberler ulaştırırdı.
Yani, bu etkiye katılıyorum ama, bu etkinin ötesinde, eğer Türkiyeye o gün için bakarsak, Türkiyede bir özgürlük ve demokrasi mücadelesine doğru yönelme vardı. Ve sosyalizm özlemiyle birtakım genç arkadaşlarımız, bizler yani o zaman, Türkiyenin, bir temel yanlışlığı yaparak halkını kurtarmaya yönelmiştik. Kitapta sizin de söz ettiğiniz, bir kurtarıcılık mantığından söz ediyorsunuz, evet, yanlış olan buydu.
Devrim için ordunun yarıdan bir fazlası gerekir
Hulki Cevizoğlu- Evet, siz önemli bir şahsiyetin babası olarak 68 Kuşağını yitik bir kuşak olarak görmüyorsunuz?
Cemil Gezmiş- Hayır, hayır. Çok özel bir şeye sahip olan kuşaktır. Ama bu kuşağı yaş itibariyle, veyahut ta o yıllardaki öğrencilik dönemleri yıllarına göre değil. 68 Kuşağının içinde ben 82 yaşındayım, ben de varım. Ama 10 yaşında bulunan çocuklar da var, bunları kastediyorum.
Hulki Cevizoğlu- Peki, o dönemde Deniz Gezmişin ve arkadaşlarının düşünmedikleri noktalara gittiklerine inandınız mı siz?
Bu gece bu konuşuldu, belli bir noktaya kadar evet, ama daha sonra işte provokasyonlarla istenilmeyen yöne silaha doğru yönlendirildi denildi. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
Cemil Gezmiş- Şimdi ona dokunacaktım Sayın Cevizoğlu. Bir defa arkadaşların yanıldıkları, bazılarının yanıldıkları nokta şu: 68 Kuşağı, 68 hareketi bir bütündür. Bu parçalanıp da şuraya kadar, işte 68, bundan sonrası da bilmem ne. Şimdi bunu hiç beğenmedim. Özellikle ben 68li yalnız benim diyenler, 68 hareketine ihanet etmektedirler. 68 yalnız benim diyenler buna ihanet ederler. 68, bir kişiden ibaret değildir, 5 kişiden veya 10 kişiden de ibaret değildir.
Ancak o versiyonu almış olanlar, o ilkeleri benimsemiş olan herkes 68 Kuşağıdır. Ben böyle düşünüyorum.
Hulki Cevizoğlu- Bu harekette bir yanlış var mıydı size göre? Yıllar sonra nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cemil Gezmiş- Efendim şimdi onu arz edeyim. Hareketin yanlışlığında bir gün (biz böyle çok tartışırdık) dedim ki, Oğlum işte bu hareketlerle bir yere varacağınızı zannetmiyorum sizin. Yalnız şunu bilin ki, Türkiye dedim, Herhangi bir ihtilal, herhangi bir devrim, herhangi bir hareket başarıya ulaşabilmesi için Türkiyede ordunun yarısından bir fazlasına sahip olması lazım, egemen olması lazım.
Gülerek bana Deniz, şunu söyledi, Baba dedi, Eğer Atatürk senin gibi düşünseydi, İstanbuldaki o gemilere karşı dedi, Senin gibi düşünseydi İstiklal Savaşı olmazdı dedi. Anladım.
Zaten o zaman görüşlerimiz başka, şeylerimiz başkaydı.
Deniz Gezmiş: Baba, beni Kemalist olarak yetiştirmene minnettarım!
Fakat en çok üzüldüğüm şey benim bu akşam neredeyse Denizi tamamen Kemalizm çizgisinin dışına attılar. Atanlar çıktı, atmaya gayret edenler çıktı. Halbuki, Denizin bana yazığı mektuplar var. O mektuplarda Deniz, kendi kendisini herkesten iyi anlatıyor ve bana Baba hayatımda sana en çok minnettar olduğum konulardan birisi, beni Kemalist olarak yetiştirmendir diyor.
Zaten Kemalist olmayan, Kemalizmi benimsememiş olan insanlar devrimci olmaz.
Hulki Cevizoğlu- Evet bazı eleştiriler Kemalizmden yola çıkıldığı ama, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının maceracı bir çizgi izlediği yolundadır. Daha sonra oğlunuzun maceraya atıldığına inandınız mı siz de?
Cemil Gezmiş: Onları Nurhak dağlarına çağıran bir takım güçler vardı!
Cemil Gezmiş- Şimdi bu macera konusu tartışmaya değer bir konudur.
Yani macera için yola çıkıldı demek; belki yanlış hesap edildi, belki hesapları yanlış tutmadı.
Onlar kendilerine göre Nurhak Dağlarında bir karargah kurup, ki onları da oraya çağıran birtakım güçler vardı! Bu güçlere bağlanmak suretiyle birtakım hareketlerde bulunmak istediler ve bunlar olmadı. Ondan sonra bu iş idama kadar gitti.
Yalnız şimdi bakın bir çok şeyler var ki, bunları ben henüz ortaya koymadım! Benim Cumhurbaşkanına üç maddelik bir önerim oldu.
O zamanın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunaya. Bu öneriye hiçbir cevap alamadım. Tekrar görüşme talebinde bulundum, görüşme talebimden özel kalem müdüründen bana şey geldi, özel kalemden bilmem kiminle görüşmek üzere. Ben tabii reddettim. Ben Cumhurbaşkanı ile görüşmek istiyorum, özel kalem ile değil falan, gitmedim. Ancak postaladım o önerimi.
Hulki Cevizoğlu- Neydi isteğiniz?
Cemil Gezmiş- Üç maddelik bir öneri vardı. Dedim ki, bu işi fazla götürmeyin, ki o sırada MHPnin de Balyoz Hareketine emir vermişti, başlamıştı o şeylere. Bu işi dedim, bu kadar derine götürüp, şey yapmayın, bunu bir şey olarak dedim, kan davası olarak ele alırlar sonra, sizden sonra. Zaten üzüldüğümü söyledim. Yani bunu kan davası haline getirmeyin. Çözüm mü istiyorsunuz? dedim. Ben de size yardımcı olayım. Evvela dedim, bunların istedikleri neydi, bu çocukların ta şeyin başladığı günden beri boykotlu işgallerin başladığı günden beri? Bu isteklerine göre bir şey yapın dedim. O sonradan değişti.
Bunların tutmadığı üniversiteler sözlerinden döndüler, dediklerini üniversitenin yapması gerekenleri yapmadılar. Bunun üzerine çocuklar işte o zaman bir beyanda bulundular: Artık bundan sonra bizim mücadele yerimiz tarlalardır.
O güne kadar öyle bir niyetleri yoktu. Baktılar umut kestiler, ondan sonra böyle konuştular.
D. Gezmişten babasına: Moskova radyosu bize sövdü, saydı
Hulki Cevizoğlu- Peki daha sonra arkalarında bir güç var mıydı? O da bu gece tartışıldı.
Cemil Gezmiş- Kesinlikle. Kesinlikle arkalarında bir güç yoktu. Hangi güç olacak? Onların düşündükleri şuydu: Bunlar Rusyadan yardım alıyor, maddi ve manevi yardım alıyor, bilmem destek alıyor.
Halbuki bunların Ankarada Mamak Mahkemesinde mahkum olduğu gün, ertesi günü görüş günüydü, Mamaka gittim. Mamakta üzgün çocuklar. Niye üzgünsünüz oğlum, şey etmeyin dedim, Daha hele bir mahkeme ondan sonra var, şu var, bu var falan.
Ona değil baba dedi. Ne kadar sosyalist suçlu varsa dün akşam Moskova Radyosunu dinledik dedi, Bizim tutar yerimizi bırakmadı. Nereden dedi, sosyalist varsa dedi, Onları hep dinledik. Fakat Moskova Radyosu, bizim tutar bir yerimizi bırakmadı, o kadar sövdü, saydı dedi.
Niçin böyle yapıyordu? Bunlar bir Sosyalizm istiyorsa, bağımsızlık ilkesinden vazgeçmiyorlardı.
Onun için de Moskovaya yaranamadılar. Yani benim kanım kesinlikle böyle yurt dışından, şuradan, buradan bir yardım görecek durumları yoktu.
... Mahir Kaynak niye Romanyada konuştuğunu söylemedi? Mahir Kaynak niye her gün bunları toplayıp da bunlara Marksist, Leninist ders verdiğini söylemedi?..
12 Martın asıl savcısı Keramettin Çelebinin basındaki tek açıklaması
Deniz Gezmişleri idama mahkum eden askeri mahkemenin esas savcısı Keramettin Çelebi, yine bir Ceviz Kabuğu Programında ilk ve tek olmak üzere sadece Hulki Cevizoğluna konuştu. Biraz gerilimli geçen telefon bağlantısında, Çelebinin söylediklerinin önemli kısımlarını, benim sorularımı çıkararak, buraya alıyorum. Keramettin Çelebi o tarihte (8 Mayıs 1998de) 70 yaşında idi. Bir başka bilgi de, Ağca Davasında adı geçen Musa Serdar Çelebinin amcası olması idi.
Deniz Gezmişe Allah Rahmet eylesin!
Sanıklardan biri, galiba Deniz Gezmiş, savunmasını yaparken Savcı bizim kellemizi istiyor filan dedi. Sanıkların sorgusu bittikten sonra Ben kimsenin kellesini istemiyorum. Sanıklar, eğer eylemleri kelle almayı gerektiriyorsa, kendisi kellesini ipe uzatır. Ve kanun da altındaki sandalyeyi çeker, kellesini alır dedim. (...)
Deniz Gezmişe Allah rahmet eylesin!..
Sorgusunu yaparken, bir saat karşılıklı diyalog halinde oldum. Bana, Ben sorgu vermeyeceğim dedi. Son olarak bir cümleyle ifadesini aldım. Altına imzasını attı. Sen de hukuk okudun, sen anayasayı biliyor musun? dedim. Biliyorum, okudum dedi. (...) İddianamede çok büyük ilim de yapmadım. Kimseden kopya yapmadım. Başkaları bizden kopya yapacak duruma geldi.
Emirle gelen ölüm değil!..
İddianamenin yazılış tarihi 29 Haziran 1971dir. Askeri Yargıtay Başsavcısının yazısı 3 Temmuzdur. Genelkurmay emri olarak geçen yazının tarihi 16 Temmuz 1971dir. Bunların dosyanın içine konması mümkün değil. Ben bu yazıyı ilk defa bir derginin, Aktüelin, 29 Nisan 1992 tarihli sayısında gördüm. Bu yazı gelse bile değerli komutanım Semih Sancar yırtar atardı!..
Mahkemede nedamet getirselerdi konusu
(Baki Tuğ, Mahkemede saygılı olsalardı, idam edilmezlerdidiyor sözleri üzerine:) Onu Baki Tuğa ve karar veren mahkemeye sorarsınız. Ona ben karar veremem. Bu tür davalarda 1-Hukuki, 2- Siyasi durum vardır. Siyasi durumu TBMMne aittir. Hukuki durum, mahkemeye ve savcıya aittir.
KAYNAK