2022 yılı verilerine göre dünyada yaşayan insan nüfusu sayısı 7 milyar 924 milyon kişi.
Bu kadar fazla ve yoğun insan popülasyonu olduğunda, insanın da bir değeri ve kıymeti olmuyor. Yaşadığımız dünyada kaynaklar sonsuz değil kısıtlı, bu yüzden var olan kaynaklar bu kadar çok nüfusa yetemiyor. Kaynaklar sınırlı ve kısıtlı olunca da nüfusun kontrol altına alınması gerekiyor.
Nüfus kontrol edilemediğinde ekstrem durumlar ortaya çıkıyor. Gerek savaşlar, gerek salgın hastalıklar, gerek doğal afetler, gerek uygun olmayan yaşam koşulları yüzünden insan nüfusu bir yandan çoğalırken bir yandan da sürekli olarak eksiliyor.
Günümüzde yukarıda saydığımız her teorik, kurgusal olay gerçekleşiyor.
Rusya-Ukrayna savaşı, Suriye’deki iç savaş, Azerbaycan-Ermenistan savaşı, Asya kıtasında irili ufaklı çatışmalar vb.
Dünya dört senedir pandemiyle mücadele ediyor. Bugün itibariyle corona virüsten ölenler 6,319,032 kişiye ulaştı. Nasıl ki kimi yangınlardan sonra orman tekrar yeşerir, filizlenir; bu krizleri atlattıktan sonra (şayet atlatılabilirse) coğrafyanın insanının da tekrar ayağa kalkıp güçlenmesi beklenebilir. Ama bu beklentiler için, aktif olarak çaba sarf edilmesi gerekmektedir. Tüm bunlar aklımızdayken gelelim günümüz Türkiyesine…
Türkiye, Cumhuriyet ilan edildiğinden beri son yirmi yılda yaşadıklarını daha önce hiç yaşamamıştı.
Bugün ekonomik batış ve çöküş vatandaşın belini aşırı derecede büküyor hatta vatandaşı yere yapıştırıyor. Ülke son yıllarda bir krizin içerisindeydi bugünse kriz buhrana evrildi. Krizi gene alacağınız önlemler ile belki düzeltebilirsiniz ama buhran artık krizin kronikleşmiş ve geri döndürülemez halidir. Mesela bugün benzinin litresi 26,40 TL ve benzin fiyatının üzerindeki vergiler sadece bize has.
Çünkü devletin kasası boş. Yapılan her zam devletin kasasına damlalar düşürüyor, kasa mevcudu artıyor fakat vatandaşın cüzdanı boşalıyor. Akaryakıt zamları iğneden ipliğe her tür ürünün fiyatının yükselmesini de beraberinde getiriyor.
Almanya’da asgari ücretle çalışan bir kişi 742 Lt benzin alabilirken Türkiye’de yaşayan bir kişi 160 Lt benzin alabiliyor. Yani arada 5 kat civarı bir fark var. Ama ne gam Avrupa bizi kıskanıyor.
Enflasyon veri açıklamalarına bakarsak günümüz Enflasyonu verilerini;
TÜİK güncel olarak %73,50 ENAG ise %160,76 olarak açıkladı.
İnanıyor musunuz?
Ya da hangisine inanıyorsunuz.
Devlet vatandaşını manipüle ediyor. Gerçek dışı yalan bilgi veriyor.
Sene başında memura %30.5 yapılan zam, para insanların cebine girmeden buharlaştı.
Gıda fiyatları, kira ve mülk satış fiyatları kontrolden çıktı. Türkiye’de Hiper Enflasyon dönemi başladı.
Günümüzde dükkanı olan bir esnafın elektrik parası dükkan kirasını geçti.
2022 yılının ilk 3 ayında kapanan şirket sayısı, bir önceki yıla göre %17,3, kooperatif sayısı ise %194,4 arttı (Veriler Alo Maliyeden alınmıştır).
Doğal gaza 2022 yılı başından günümüze kadar yapılan zamların oranı %119, elektrikte ise %125 olmuştur ve sene sonuna daha altı ayımız var.
Şimdi işçiye, memura, emekliye sene başında yapılan zamlara bir bakın, bir de yaşamınızda lüks olmayan insani ihtiyaçlarınıza yapılan sürekli zamları düşünün.
Türkiye artık kölelik düzenine geçmiş Venezuela’nın ardından Hiper Enflasyona sahip ikinci ülkedir.
Çevresi bir ateş çemberi ile çevrelenmiş, tüm komşuları ile sorunları olan, uluslararası not veren kuruluşlarca yatırım yapılamaz seviyede, CDS oranları 729 puana çıkmış (ülke risk sigorta primi), nitelikli insanlarını, gençlerini beyin göçü vererek ülkeden kaçıran, tarımı, sanayisi, eğitimi, sağlığı, adaleti bitirilmiş bir coğrafyadır.
Ülke nüfusu hızla yaşlanırken ve insanlar artık tek çocukla yetinirken, aradaki genç dinamik nüfus açığını niteliksiz araplar ile kapatmaya çalışan, üstüne ülkenin nüfus popülasyonunu bozmuş (On milyon sığınmacı) bunun sonuçlarını ve olumsuzluklarını önümüzdeki yıllarda acı bir şekilde yaşayacak bir ülkedir artık.
Yazının başında dünya nüfusundan rakam vermiştim. Dünyada bu kadar çok ve yoğun nüfusun odaklandığı coğrafya Asya coğrafyasıdır. Asya coğrafyasının ülke sınırları ise, son yıllarda emperyal devletlerce onların isteklerine, planlarına göre değiştirilmekte insanların yaşam koşulları, beslenme koşulları yeniden düzenlenmektedir. Dünya çok büyük bir laboratuvar haline getirilmiş, küçük bir azınlık ve bunların işbirlikçileri sayesinde her tür deney, ülkeler ve insanlar üzerinde denenmektedir. Bu kadar yoğun bir insan popülasyonuna sahip dünyada ise, ölen ölür kalan sağlar bizimdir mantığı geçerlidir.
Ülke olarak bizleri ilgilendiren ise çok zor bir kış geçireceğimiz, bu zor dönemde öncelikle enerji ve gıda sorunları yaşayacağımız olmalıdır. Ekonomik koşulların ağırlaşması ve kişilerin kendi çıkarlarına odaklanmaları daha çok bireyselleşmeleri toplumun birlik, beraberlik ve dayanışma duyularını yitirmesine yol açmıştır.
Ancak içine düşürüldüğümüz bu bataktan çıkmak imkansız değildir. Öncelikle birlik, beraberlik ve dayanışma koşullarını yeniden kurmamız, yeniden bu ülke insanları olarak birbirimize sahip çıkma inisiyatifini ele almamız gerekmektedir.
Bugüne kadar olmuş siyasi ve ekonomik sorunlardan dersler çıkartarak aynı hatalara düşmemeli yaşamlarımızı ve geleceğimizi yeniden daha sağlam ve iyi bir şekilde kurmalıyız.
Yoksa birkaç yıl içerisinde, ne ülke kalacak ne de üzerinde yaşayabileceğimiz bir toprak parçası, ne de biz kalacağız. Bu yüzden üzerindeki ölü toprağını atarak kendine gel. Ne yapabilirim diye düşün, şikâyet edeceğine bir ucundan da sen tutarak daha iyi koşulların oluşturulmasına destek ver.
Sen yoksan bir kişi eksik demektir…
Zafer ATUN
04/06/2022
zaferatun.wordpress.com