AAA KİLİSE TOP MERMİSİ DÜŞMÜŞ !
Hem de ‘Hükûmet Binası’nın yanıbaşına mı ne ?
‘Başbakan yardımcısı’ da mı oradaymış ?
‘Toplantı’ halinde..
Ne ‘top’lamaya gitmişmiş oraya ?
Kimse söylemese de ben söyleyeyim; ‘nal toplama’ya gitmiştir.
Bu nalları ‘top’layıp, İŞID’a gönderecektir.
Ki, aynı ‘top’la ‘nalları dike’...
Nal, dedim de aklıma geldi; İsmail Kahraman’ın da bir ‘nal’ı düşmüş diyorlar.
Çifte atarken, hani tüm Türkiye’nin diline yer eden ‘atıyorum’ sözü var ya o anlamda ama bu kez bir taşla iki kuş vurmak için ‘çifte atarken’ demek istiyorum.
İşte bu çok kahraman İsmail Kahraman demiş ki ‘laik’ligi kaldıracağız.
Laikliğin neresini kaldıracaksınız a Kahraman?
Laikliğini kaldırmadığınız bir tek ‘kurum’, bir tek ‘yasa’, bir tek ‘protokol’, bir tek ‘resmî uygulama’, bir tek ‘içtihat’ bir tek ‘yayın’ bir tek ‘konuşma’ kalmamıştı ki...
Sadece ve yalnızca Anayasa’nın ‘başlangıç ilkeleri’nde vardı, onu da siz tanımıyorsunuz.
Tanımadığınız anayasayla bu denli uğraşmanıza gerek yok ki.
Zaten tanımıyorsunuz.
Cumhurbaşkanı tanımıyor, bakan tanımıyor, milletvekili tanımıyor, bürokrat tanımıyor, sizi seçenler doksan yıldır tanımıyorlardı.
Niye kaldıracağız diye diretiyorsunuz.
Hem şimdi eğer kaldıracaksanız, önce Kilis’e düşen top mermisiyle ölen vatandaşımızın cenazesini kaldırın.
Sizin ‘top’unuz cenaze nasıl kaldırılır bilir nasılsa.
Sonra Yüksekova’da şehit düşen asker ve polisin cenazesini kaldırın.
Gelelim ‘top mermisi’ne...
‘Düşse de düşmese de.. diye başlayan elli yazım var.
Benim öyle, ‘Azez-Mare hattı’, doksan km’lik hat, şura hattı bura hattı diye çözümleme yapmaya aklım ermez.
Elliyüz altmış kerre yazdım; onu bir kurmay yüzbaşı da bilir. Bilmesi gerekir.
Bir de ‘aklı başka konulara ermeyen gazeticiler’ bilirler.
Bu sonuncular da iyi bilmelidirler ki, iyi atalar.
Bana sorulursa, benim o bölgede en az 900 km’lik bir hattım var.
Hatta benim ‘hattım’ da yok ‘sathım’ vardır; 784 000 km².
Ben oraya bakarım.
Düşlerimi de bu 784 000 km²lik toprağın üzerinde yaşayan 80 milyon insanıyla birlikte nasıl laik, çağdaş uygarlık düzeyinin de ilerisine götürmek için kurarım.
‘Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak’ benim hedefim değildir.
Ben onun da ‘ilerisini’ düşünmüşümdür hep.
Benim için adı Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir diye, o ne ‘Büyük’ ve ne de ‘Millet Meclisi’dir.
Başkanı-maşkanı da yoktur.
Bu İsmail de, cenaze yıkayan bir ‘imam’dır.
O üçyüz bilmem kaç ‘milletvekili’ gibi.
Bunların yeri ‘Millet Meclisi’ değil camilerin ‘gusülhane’sidir.
Efendim, kişiye değil ‘kurum’a saygı göstermeliymişiz.
Kurum mu kalmış Tanrı aşkınıza.
Yeniden Kilis’e dönersek; oraya top mermisi düşse de düşmese de diyordum ya; eee sonra diyecek olursanız, bu aşamada, iki olasılık var:
- Ya ivedilikle Suriye ve Rusya ile işbirliği yapılarak, artık düşecek olan olan kimse onlar düşürülecektir
- Ya da Davutoğlu’nun yaptığı gibi ABD ve AB’den himmet dilenilerek Türkiye Cumhuriyeti devleti ‘top’tan ortadan kaldırılacaktır.
Artık sizce hangisi diye sorulmasına gerek yok.
Bu İsmailgiller iyice nallanmadığı sürece, daha çook ağzımızı açıp ‘aaa Kilise top mermisi düşmüş’ diye biribirimizi aldatmaya devam ederiz.
Habip Hamza Erdem