Yazı Tarihi: 02/04/2008
AB ahlakı ve sömürgecilik
AB Komiseri Olli Reyn, Gelinen noktada Türkiyede parti kapatma olayları yaşanırsa müzakereler kesilir. sözleriyle Brükselin tavrını göstermiş. Dayanak olarak da, Müzakere Çerçeve Belgesindeki hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve insan haklarını göstermiş. Normal demokrasilerde mahkemeler parti kapatmaz, Türkiyede yargıya güven yok demiş. Reynin bu sözlerinin devamında, sadece AKPyi değil, daha da önemli gördüğü DTPyi kastettiği anlaşılıyor.
Bu açıklamayı okuyunca, içimden şu Avrupalılar alem adamlar dedim. Baksanıza, Türkiyeyi hafızasını ve aklını kaybetmiş, her şart altında kendilerine mahkum bir ülke gibi görüyor, hiçbir ölçü, ilke ve ahlaki kural tanımadan saldırıyor.
Hep yazılıyor. Yine de tekrarlayalım. Efendiler buyuruyor ki;
Demokrasilerde parti kapatılmazmış. Hele hukukun üstünlüğüne tümden aykırıymış. Demek ki, Almanya, Hollanda, Belçika, İspanya gibi ülkelerde normal demokrasi de, hukuk ilkeleri de yok!.. Ne yapalım, varsın bizde de olmayıversin!..
Peki, bu yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin anlamı ne? Gayet açık değil mi? Hukuki meselelerde son sözü hukuk ve bağımsız yargı söyleyecek. Bunun için de, devletin, siyasetin ve herkesin hukuka ve yargıya hiçbir baskı ve tehdit yapmadan, kararlarına saygılı olması gerekir.
Tabii işin doğrusu bu da, sıra Türkiyeye gelince ABliler heyecandan şaşırıveriyor. Bizim yargımızın adına da ABli siyasiler karar veriyor. Şaşırma deyince, sömürgecilik ahlakı ve heyecanı , öyle hafife alınacak cinsten değil. Adamların genlerine işlemiş.
Türkiyenin yargısına güvenilmez diyorlar. Peki orada durumlar nasıl bakalım.
-AİHM, iktidardaki RP ile FP kapatma kararlarını onaylarken; ırkçı-bölücü terörle işbirliği yapan partilerin kapatma kararlarını reddetti.
-Yüzlerce bölücü terör davasında, AİHMnin Türkiyenin lehine verdiği bir tek karar var mı?
-AİHM, yargılama yetkisi 1987den sonraya ve Türkiye sınırları içindeki ihtilaflara ait olduğu halde, 1974 Barış Harekatını mesnet yaparak, Kıbrıslı Rum Louzidui lehine karar verdi.
-Sabancı cinayetine karışmaktan kırmızı bültenle aranan, terör örgütü üyesi Fehriye Erdal, 10 yıl boyunca, ABnin başkenti Brükselde barındırıldı, Türkiyeye iade edilmedi ve 8 yıl süren yargılamadan sonra beraat etti.
-Uluslararası Ceza Mahkemesinde, esir kampındaki 8 bin Müslüman Boşnakı kurşuna dizen Sırplar, sadece işin başındaki komutana ceza vererek soykırım suçundan kurtarıldı.
- Ergenekon soruşturmasında; 8 aydır cezaevinde yatanlar olduğu, iddianın kesinleşmediği ve iddianame hazırlanmadığı halde, AB sonuna kadar gidilmesi gerekir fetvasını verdi ve mahkemeye övgü düzerek yönlendirmeye çalıştı.
- Şemdinli olayında, daha kimse bir şey bilmezken AB, Sonuna kadar gidilmeli derken bir bildiği mi vardı? Bu aceleci açıklamayla mahkemeye telkine kalkıştı. Sonra yargı safahatı Türk Ordusunu da içine alacak şekilde gelişmeyince, bu defa aynı AB, yargıyı suçlamaya yeltendi.
Misalleri çoğaltmaya gerek yok. Buradan çıkan tek gerçek; Öteki, özellikle de Türkler olunca sömürgecinin, insan hakları da, hukuku da, ahlakı da çıkara göre çalışıyor. Yani çıkar eşittir, her şey. Çünkü esas olan sömürmektir.
ABDnin memnuniyeti
-Dik Çeney, her istediğimi aldım demiş. Aksi olsaydı şaşırırdık. Çünkü 5 Kasım Erdoğan- Buş mutabakatı, bundan iki ay sonra Gül-Buş anlaşması varken niçin şaşıralım.
Türkiyenin sınırlı operasyon karşılığında; Barzani ve Talabani ile iyi ilişkiler kurup, bunların meşrulaştırılması ve tanınması, PKK sorununa siyasi çözüm bulunması, İran, Suriye, Filistin, Afganistan ve Pakistan gibi ABDnin öncelikleri konusunda yardımcı olunması. Nitekim, Talabani geldi, Kürdistan dedi. Çeney geldi, aynı sözü sarfetti. Şimdi de Barzaninin adamları sonra kendisi gelecekmiş.
Büyükanıt Paşa, Gönderilecek muharip tek askerimiz yok dedi ama, Babacan, Bu konuyu değerlendireceğiz diye açıkladı. Bugün NATO çok önemli bir toplantı yapıyor. Türkiye Gülün başkanlığında temsil ediliyor. Program tıkır tıkır işliyor. Sıra Afganistan işinde. Bakalım ne olacak?
Sadi SOMUNCUOĞLU
yenicag@yenicaggazetesi.com.tr