AB'nin Müritleri ve GAP

AB'nin Müritleri ve GAP

İletigönderen Ram » Cmt May 31, 2008 21:01

AB'nin Müritleri ve GAP

AB, siyasi iktidar ve familyası arasındaki ilişki Şeyh-Mürid ilişkisine çok benziyor. Şeyh-Mürid ilişkisini ele alan her hangi bir kaynağa bakılsa bile, bu ilişkinin adabına dair temel esasların şu şekilde belirlendiği görülür:

Mürid; şeyhinden sırrını asla gizlememeli, gördüğü olayları üzerini örtmeden ve herhangi bir ilave de yapmadan şeyhine anlatmalıdır. Şeyhinin huzurunda hürmetsizliği ima ve işaret edecek şekilde oturmamalıdır. Şeyhin huzuruna çıktığında dizini öpmeli, bir yer işaret buyurulursa oraya, herhangi bir yer gösterilmezse münasip bir yere oturmalıdır. Yolculuk halinde şeyh yaya ise mürid geceleri önden, gündüzleri arkadan gitmelidir. Şeyh işaret etmedikçe şeyhi ile aynı hizada yürümemelidir. Mürid, zahiri bakımdan kendini haklı görse bile şeyhin sözünü reddetmemelidir. Her durumda şeyhin emirlerine riayet etmelidir. Uzak ve yakın bir yolculuğa çıktığında şeyhinden izin almalıdır. Şeyhi hakkında sui-zan etmekten zinhar sakınmalı ve sırlarını anlamaya ve kavramaya çalışmalıdır. Şeyhin şart ve vazifelerini zor ve kolay demeden kabul etmeli ve yerine getirmelidir. Bir iş teklif ettiğinde geciktirmemeli ve bu hizmete başka bir maslahat karıştırmamalıdır. Başı sıkıntıya girdiğinde şeyhin bulunduğu yöne dönerek, şeyhinin hürmetine sıkıntısının giderilmesi için dua etmelidir.

Şimdi şeyhin yerine AB’yi, AB temsilcilerini ve komiserlerini; müridin yerine de siyasi iktidar ve familyasını koyun yukarıdaki kuralları yeniden okuyun. “Doğru bilgileri sunmak bizden yorum AB’den” diyenin kim olduğunu ve Olli Rehn’nin Türkiye’yi tehdit eden şu sözlerini hatırlayın:

  • “Türk hükümetinin sükunetini koruması ve sinirlerine hakim olması ve bu kargaşaya rağmen reform sürecindeki ivmeyi sürdürmesi önemlidir.”
  • “AKP’nin kapatılma davası Türkiye’nin anayasal çerçevesinde değişikliği gerektirebilir.”
  • “AB kriterlerinin ihlali durumunda müzakare sürecini gözden geçirmeye mecbur kalabiliriz.”

Bu beyanlara hiç sesini çıkarmayan çevrenin müridden farkı ne? Sıkıştığı zaman AB’ye dönüp yalvaran iradenin müridden farkı ne? Keza raportör bayan Ria Oomen-Ruijten’in “Hiçbir yerde yargı adamlarının böyle bir özgürlüğü yok, Türkiye’dekiler kadar özgürünü bulamazsınız...” şeklindeki açıklamasına bırakın açıktan itirazı en küçük bir tepki bile göstermeyen familyanın müridândan farkı ne?

Türkiye’nin kendi inisiyatifine bağlı olarak bir iş yapması AB’nin huzurunda hürmetsizliği işaret eden bir cürümdür. Bu mantık gereğince planı üreten ve uygulamaya koyan asıl irade geride dururken, Türkiye’nin milli birliğini ve bağımsızlığını karartan adımları atmada gece önde yürüyen mürid misali siyasi iktidar ve yandaşları önde yürümelidir. Aksi takdirde komiserin deyişiyle ’ulusalcıların’eline koz verilmiş olur. AB temsilcileri işaret etmedikçe siyasi iktidar öne çıkmamalıdır. Velev ki bazı konularda Türkiye kendini haklı görse bile AB’nin kararlarını, direktiflerini reddetmemelidir. Şartlar ne olursa olsun AB’nin emirlerine riayet etmelidir. Eğer bir iş yapacak veya bir yere gidecekse katî surette AB’den izin almalıdır.

Türkiye için çok önemli bir projenin (GAP) dış baskılardan dolayı askıya alındığı bilindiğine göre, siyasi iktidarın ansızın devreye soktuğu GAP açılımının, aynı iradenin iznine ve direktifine bağlı olarak gündeme getirilmediğine inanmak oldukça zor. Hem de ipe sapa gelmez sloganlar, üstü örtük taahhütler eşliğinde. Sanki altı yıldır GAP hiç yoktu. Birdenbire mal bulmuş mağribi gibi çığlık atarak bölgeyi kalkındıracak eylem planından bahsetmenin ne anlamı olabilir? Demek ki Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi kapatacağına kesin gözüyle bakılıyor. Öyleyse GAP eylem planı, yeni süreçte kurulacak bir parti için zemin oluşturma girişimidir. Bu durumda GAP’ın açılımı “gafilleri avlama projesinin” yeni sürümü olarak okunabilir. Keşke bu proje, Türkiye’nin geleceği için bir an önce tamamlansa. Böyle bir girişimi bu ülkenin değerlerine bağlı her vatan evladı alkışlar.

Ancak bu proje üzerinden ülkemizin birliğini ve beraberliğini sağlayan kodlarla uğraşmak “sürekli bölge insanı” vurgusunu yaparak parçacı yaklaşmak yeni bir yönlendirme izlerini taşımaktadır. Hz. Ali “bir evin kapısından yoksulluk girerse din öbür kapıdan çıkar’ der. Bir ülke de aynen böyledir. İnsan hayatına karşı oldukça duyarlı olan sahabi Ebu Zer ise şöyle der: “Evinde yiyeceği olmayıp da kılıcını alıp sokağa fırlamayana şaşarım.” Yani böyle bir durumda olan sağa sola saldırsın demiyor, yoksulluğa dayanmanın zor ve herkesin bundan sorumlu olduğunu söylüyor. İslam’ın özü ve ruhu budur. Türk milletini iç ve dış merkezli tekellerin karşısında çaresiz bırakarak cinnet haline sokanlar bu ruhtan uzaklaşmışlardır.[b]
Resim
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen Panzehir » Cmt May 31, 2008 22:05

Ram, teşekkürler. Ürkütücü müziği ürkütücü ama bir o kadar da gerçekci yazıya iyi eklemişsin.

Okuyup da haz aldığım ikinci Nadim Macit yazısı. İlki "Liberal Aydın Niçin Ağlar?" başlıklı yazısıydı - ki o yazısını gazeten koparmıştım, hâlâ da saklarım. Tarihini bile hatırlıyorum, 5 Ekim 2007- .

Gün gelir devran döner
Adımıza türküler söylenir bu şehirde!..
...
Kullanıcı küçük betizi
Panzehir
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
 
İletiler: 3483
Kayıt: Pzr Şub 18, 2007 20:02


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

cron

x