Castro: ABD Tarihinin En Büyük Hatası İran 'a Saldırmak Olur
27 Mart 2012 Salı
Fidel Castro’nun son açıklamaları baş göstermesi muhtemel olan ABD-İran savaşına vurgu yapıyor. Fidel Castro uyarıyor: İran ile muhtemel bir savaş ABD tarihinin en büyük hatası olabilir.
ABD’nin İran Savaşı: “Amerikan Tarihinin En Büyük Hatası”
Fidel Castro Ruz
Fidel Castro’nun son açıklamaları baş göstermesi muhtemel olan ABD-İran savaşına vurgu yapıyor. Fidel Castro uyarıyor: İran ile muhtemel bir savaş ABD tarihinin en büyük hatası olabilir.
Bu fikirler bugün, yarın ya da başka bir gün hiç yanılma payı olmaksızın yazılabilir. Türümüz yeni problemlerle karşı karşıya. 20 yaşındayken, Rio de Janerio’da BM Konferansı Çevre ve Kalkınma bölümünde “Türler yok olmanın eşiğinde” diye belirttim, neredeyse yüz yıl önce gördüğüm bu tehlike hakkında uyarmak için o gün bugünkünden daha az nedenim vardı. Sözlerimi türümüzün mezarını kazmaya devam ederek nezaket ve sessizlikle alkışladılar sadece.
Öyle gözüküyor ki, gezegenimizde sağduyu ve mevcut düzen böyle. Bir müddet, teknoloji ve bilimin sırtladığı ekonomik kalkınma insan toplumunun Alfa ve Omega’sı gibi göründü.
Bugünse her şey daha açık. Gizli gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Bağımsız olduklarını sanan yaklaşık 200 devlet teoride dünyanın kaderini yönetme görevini yüklenen bir politik organizasyon kurdular.
Düzeni Değiştirmek için 25.000 Nükleer Silaha mı İhtiyaç Duyuldu?
25.000 nükleer silaha sahip müttefik ya da düşman askerinin istekli ya da mecburen dünya düzeninin değişimine bekçilik etmek için hazır durumda olmaları aslında milyarca insanın haklarını sıfıra indiriyor.
Roosevelt’in ölümünden (Nisan 1945) sonra Truman’ın 1945 Ağustosunda Hiroşima ve Nagazaki’de yaptığı hunharca katliamlardan sonra saflıkla Rusya ve Çin’i böyle silahlar geliştirmekle suçlama girişiminde bulunamam.
Naziliğin kurbanı olan milyonlarca çocuğun, yetişkinin, kadın ve erkeğin, özellikle Yahudi, Çingene, Rus veya diğer milletlerden insanın ölümüne sebep olan Holocaust’u reddetme hatasına düşemem.
Kazara da olsa ABD’nin onu bekleyen kaçınılmaz bir hastalıktan kendini koruyacak şekilde bağımsız davranabilecek güce sahip olacağını düşünen var mı?
Birkaç hafta içerisinde Başkan Obama’nın seçim kampanyası için 40 milyon dolar toplama sözü, ülkesinin para biriminin bir değeri kalmadığını gösterecektir sadece ve ABD, 20 katrilyonluk büyüyen iç borcuyla bastığı parayla yaşamakta, ürettiği parayla değil. Dünyanın geri kalanı onların çarçur ettiklerinin karşılığını ödüyor.
Ya da Demokrat adayın Cumhuriyetçi rakibinden daha iyi ya da daha kötü olduğuna inanan var mı: Onlar Mitt Romney ve Rick Santorum olarak çağrılsalar da. Bu üç karakteri Abraham Lincoln ve Martin Luther King’ten ışık yılları ayırmakta.
Böylesine teknolojik olarak güçlü bir milleti ve ikili görüşlerden ve ahlaki değerlerden yoksun bir hükümeti gözlemlemek duyulmamış bir şey olsa gerek.
İran’ın nükleer silahları yok. Enerji üretimi ve medikal kullanımda işe yarayacak uranyum zenginleştirmesi çalışmaları dolayısıyla suçlanmakta. Her ne derse desinler, bu şeyi üretmek ya da ona sahip olmak nükleer silah üretmekle eş değil. Onlarca ülke zenginleştirilmiş uranyumu enerji kaynağı olarak kullandı ancak karmaşık bir arıtma süreci geçirmeden önce bu zenginleştirilmiş uranyum nükleer silah üretimi için kullanılamaz.
Her ne kadar böyleyse de, ABD’nin işbirliğiyle ve yardımlarıyla İsrail hiç kimseye hesap vermeden ve kimseyi bilgilendirmeden nükleer silah üretti. Sahip olduklarını kabul etmeseler de, yüzlercesi var ellerinde. Komşu Arap ülkelerinde araştırma-geliştirme olmasın diye Suriye ve Irak’a saldırarak reaktörleri yıktılar. Aynı şekilde İran’daki nükleer yakıt üretim merkezlerine saldıracaklarını ve yıkacaklarını da beyan ettiler.
Uluslararası siyaset dünya ekonomisini taşıyan petrolün birçoğunun üretildiği ve sağlandığı o tehlikeli ve karışık bölge etrafında dönmekte.
İranlı çok önemli bilim adamlarının İsrail ve onun NATO mensubu müttefikleri tarafından düzenli bir şekilde öldürülmesi nefreti ve intikam duygularını tetikleyen bir hareket oldu.
İsrail hükümeti açıkça İran’ın nükleer zenginleştirme merkezlerine saldıracağını dile getirdi ve ABD hükümeti de bu amaca yönelik bir bomba geliştirmek için milyarlarca dolar harcadı.
16 Mart 2012’de Michel Chossudovsky ve Finian Cunningham tarafından yayınlanan makalede “ABD Hava Kuvvetleri üst düzey generalin, 13,6 tonluk bombaların yeniden düzenlenmiş hali olan en yüksek patlama kapasitesine sahip, İran’a askeri müdahale kullanılmak üzere tasarlanmış bombaları tanıttığını” belirtti.
“Başkan Obama’nın Fars Körfezi Savaşı hakkında edilen “kolay sözler”e karşı uyarıda bulunduğu hafta, yapay zekâlı kitle imha silahı hakkında detaylı bilgiler dile getirildi.”
“ABD Hava Kuvvetleri Personel Daire Başkan Yardımcısı Herbert Caslisle bunun Washington tarafından yapılması istenmiş İran’a saldırıda kullanılacak bomba olabileceğini söyledi.”
“ ‘Bombaların Anası’ olarak adlandırılan MOP, patlatmadan önce yeri 60 metre delecek şekilde tasarlandı. Bu bombanın, ABD cephaneliğindeki nükleer olmayan en geniş patlama kapasitesine sahip silah olduğuna inanılıyor.”
“Pentagon İran’ın altyapısını ve nükleer bombaların ve MOAB ve GBU-57A/B veya patlama kapasitesinde MOAB’ı da geçen MOP da dâhil mantar şeklinde bulutlar çıkaran devasa konvansiyonel bombaların kullanımına bağlı yaşanacak çoklu sivil kayıplarını tamamen yok etmek için bir plan tasarlamakta.”
“MOP doğruca İran ve Kuzey Kore’nin yer altındaki nükleer imkânlarını hedef alan güçlü yeni bir bomba olarak tasarlandı. Bu devasa bomba omuz omuza 6 kişiden veya baştan sonra 6 metreden daha uzundur.”
Okuyucudan bu karmaşık askeri jargondan dolayı özür dilerim.
Herhangi birinin görebileceği gibi, bu hesaplar sayıları milyonları bulan ve dini coşkuları ve savaş gelenekleriyle tanınmış İranlı kadın ve erkeği tek bir kurşun bile atmadan teslim olması hipotezine dayanmaktadır.
Son dönemde, İranlılar Amerikalıların Afganistan’ı nasıl işgal ettiklerini, sadece 3 haftada cesetlere idrarlarını yaptıklarını, Kuran’ın yakılmış nüshalarını ve 15’ten fazla savunmasız vatandaşın öldürülüşünü gördüler.
Amerikan ordusunun betonu 60 metre delecek kapasitedeki büyük bombalarını sanayi merkezlerine attıklarını hayal edin. Böyle bir cüretli iş daha önce ne düşünüldü, ne de uygulandı.
Böylesi bir siyasetin ehemmiyetini anlamak için bir kelime fazlasına bile ihtiyaç yoktur. O yolda türümüz kaçınılmaz bir şekilde hastalığın üzerine sürülüyor.
Eğer nasıl anlayacağımızı öğrenemezsek, nasıl hayatta kalacağımızı asla öğrenemeyiz.
Bana göre, küçük bir şüphem dahi yok, ABD tarihinin en büyük hatasını işlemek üzere ve dünyayı da bu hataya doğru götürmekte.
globalresearch.ca internet sitesinde yayınlanan bu makale Hüseyin Beheşti tarafından medyasafak.com için tercüme edilmiştir.