ABD'nin Türkiye'ye Din Özgürlüğü Eleştirisi
Kuruluşundan itibaren önce Kızılderilileri katlederek yurt yapan daha sonra dünyayı savaş alanı gören ABD; uydurduğu insan hakları, özgürlük demokrasi kavramlarını tersyüz etmesi yetmiyormuş gibi şimdi de dünyaya din özgürlüğü dersi veriyor.
ABD Uluslararası Dini Özgürlük Komisyonu’nun (USCIRF) 2011 yılı raporu açıklandı. Raporda, Türkiye, en ağır dini özgürlük ihlallerinin yaşandığı ülkeler arasında sayıldı.
Komisyon heyetinin Türkiye’ye yaptıkları ziyaret ışığında kaleme aldıkları rapora göre; Türkiye dini özgürlüklere, sistemli ve fevkalade kötü sınırlamalar uyguluyormuş.
Heyet, Türkiye’de AB Bakanı, Diyanet İşleri Başkanı gibi resmi görevlilerin yanı sıra, Rum Ortodoks Patriği, İstanbul Başhahamı, Süryani ve Ermeni Ortodoks Kiliseleri Patrikleri ile Alevi, Protestan, Mormon ve Yahova Şahitleri temsilcileriyle bir araya gelmişti.
Yine ABD’liler ayrıca Türk gazetecilerle, akademisyenlerle ve sivil toplum temsilcileriyle de görüşmüştü. Sonuçta kaleme alınan 380 sayfalık raporda, Türkiye’ye hem Müslümanların hem de Müslüman olmayanların din özgürlüklerinin ihlaliyle ilgili sert eleştiriler yer alıyor.
Raporda; demokratik bir hükümete sahip olan Türkiye’de sivil toplum ve medyanın da güçlü olduğu belirtilirken, inanç ve ibadet özgürlüğü ile dini fikirlerin kişisel kanallarla yayılabilmesi ilkesinin anayasa tarafından korunduğu belirtiliyor.
Ancak buna karşın, raporun Bulgular bölümünde; Türk hükümeti din ve inanç özgürlüğüne ciddi sınırlamalar uygulamaya ve böylece Türkiye’deki dini azınlık gruplarının hayatiyetini tehdit etmeye devam etmektedir, deniliyor.
Ergenekon soruşturmasına da değinilen raporda, devlet ve ordu yetkililerinin, dini azınlık liderlerine suikastlar düzenleme ve camileri bombalama gibi planlar yaptıkları yönündeki iddiaların da kaygı verici olduğu ifade ediliyor.
2009'dan bu yana kötüye gitmiş. Türk toplumu ve medyasında artan Yahudi karşıtlığının da endişe verici olduğu ifade edilen raporda, Bütün bu kaygı verici durumlar dikkate alınarak, USCIRF, Türkiye’yi 2011 Yılı İzleme Listesi’ne almıştır, deniliyor.
Türkiye, USCIRF’in İzleme Listesi’ne ilk olarak 2009 yılında dahil edilmişti. O dönemden bu yana kaygı verici koşulların arttığı ifade edilen raporda daha yakın bir izleme ihtiyacı olduğu vurgulanıyor.
Öncelikli tavsiyeler kısmında ise Türkiye’nin ABD’nin önemli bir stratejik ortağı olduğuna vurgu yapılarak, “ABD, Türk hükümetini dini cemaatlerin tanınmasının inkarına bir son verme ve dini azınlıkların din adamlarını Türkiye’de eğitmelerine izin verme konusunda yüreklendirmelidir. ABD, Türk hükümetini ayrıca kadınları dini ya da dini olmayan görüşlerini giyimleri yoluyla ifade etmeye izin vermeye de yüreklendirmelidir” deniliyor.
Raporda sorun alanları da; Türk siyasetinde laiklik, İslami ibadetlerde sınırlamalar, Müslümanlar için dini giyim kuşam, Müslüman olmayanlar için dini giyim kuşam, ibadet yerleri dahil dini mülkler, kilise ve mezarlıklara erişimin reddi, devlet okullarında dini eğitim gibi başlıklar altında toplanmış.
Kuzey Kıbrıs’ta Türklerle Rumlar arasında yaşanan ibadet yerleri ve mezarlıklarla ilgili sorunlara da raporun Türkiye başlığı altında değinilmiş.
1998’de kurulan USCIRF’in hazırladığı yıllık raporlar, ABD Başkanı, Dışişleri Bakanı ve yasa yapıcılara sunuluyor. 2011 yılı raporunda Türkiye’nin yanı sıra Tacikistan, Myanmar, Kuzey Kore, Mısır, Eritre, İran, Irak, Nijerya, Pakistan, Çin, Suudi Arabistan, Sudan, Türkmenistan, Özbekistan ve Vietnam da İzleme Listesi’nde yer alıyor.
Komisyon, ABD hükümetine adı geçen ülkelerde dini özgürlüklerin iyileştirilmesini teşvik etmek için harekete geçme tavsiyesi verse de, Dışişleri Bakanlığı bu listeye eleme uyguluyor.
Türkiye yıl gayrimüslim azınlıkların el konulan mülklerinin iadesine başlanmıştı. Türkiye’nin özellikle kaygı verici ülkelerden biri olarak nitelendirilmesi elbette ki dinciler için beklenmedik bir durum.
USCIRF’in sonuçlarının dayanağı olmadığı açık.
Dünya’yı dinlerini de din özgürlüklerini de ben belirlerim diyen ABD gerçeği karşısında Türkiye’nin ılımlı İslamcı, dinlerarası diyologcu, dinci sahtekar, işbirlikçi münafık ve fasık tayfadan ses var mı yok. Peki bunlar Müslüman mı? Halk hala bunları nasıl Müslüman zannediyor?
Peki ama kim bunları dile getirecek ki?
Günün Sözü: Yalanın etkisi doğrunun etkisinden daha çoktur.
Prof. Dr. Nurullah AYDIN, 12 Nisan 2012
na741954@gmail.com