ABD’NİN YPG/PKK ÜZERİNDEN BÖLGESEL EGEMENLİK PLANI VE İKTİDARIN TAVRI / Mithat AKAR

Üniversiteli Gençler Burada Yazıyor

ABD’NİN YPG/PKK ÜZERİNDEN BÖLGESEL EGEMENLİK PLANI VE İKTİDARIN TAVRI / Mithat AKAR

İletigönderen mithat akar 1923 » Pzr Haz 04, 2017 22:48

Barzani’yi Tanıyanlar YPG’ye Karşı Çıkar mı?

Suriye merkezinde gerçekleşen, küresel güçlerin Ortadoğu üzerinden yürüttüğü paylaşım savaşının ana hatlarıyla şekillendiği süreçte, bölge devletleri ve küresel güç merkezleri safını net olarak ortaya koyarken; Türkiye cephesindeki durum hala “belirsizliğini” koruyor. ABD’de Trump’un iktidara getirilmesi ile Türkiye’deki Amerikan seviciler, ABD’nin bütün günahlarını bir önceki ABD yöneticilerine havale ederek Trump’a koşmaya hazırlanırken; Trump da bir öncekilerin geleneğini devam ettirip bölgedeki esas müttefikini; YPG/PKK’yı destekleyeceğini daha açık biçimde ortaya koydu.
İlkin 9 Mayıs 2017’de bölücü terör örgütünün Suriye uzantısı YPG’li bir terörist ABD’nin IŞİD’le mücadele adı altında kendilerine havan mermileri, ısı güdümlü füzeler, doçka ağır makineli tüfekler, otomatik silahlar, ağır otomatik silahlar, zırhlı araçlar ve tanklar vereceğini ifade etti.

https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201 ... elli-oldu/

Bu bilginin ortaya çıkmasından hemen sonra Türkiye’den gelen tepkiler üzerine ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, güney sınırının güvenliğine destek için Türkiye'yle çok yakın çalışacaklarını, ABD'nin YPG'ye silah verme kararından dolayı Türkiye'nin endişeleriyle ilgili çözüm üreteceklerini ifade etti.
Resim

Hatırlanacağı üzere Mayıs ayında YPG/PKK’ya verilecek olan destek bu kadar açık olarak dillendirilirken, bu açıklamaların öncesinde 25 Nisan 2017’de, Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak kuzeyi / Sincar Dağı ve Suriye kuzeydoğusu / Karaçok Dağı bölgelerine hava harekatı icra etmişti. Bu operasyonun hemen ardından açıklama yapan ABD Dışişleri sözcüsü Mark Toner, "Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyi ve Kuzey Irak'ta ne ABD'yle ne de IŞİD karşıtı koalisyonla uygun bir koordinasyon oluşturmadan saldırılar düzenlemesinden çok endişeliyiz. Endişemizi Türk hükümetine ilettik" şeklinde bir beyanda bulunmuş, aynı zamanda "Saldırılar koalisyon tarafından onaylanmadı." şeklinde başka bir ifade ile hükümet üzerinden TSK'ya yönelik tepkisini dile getirmişti.
Haziran ayına girişimizle beraber ABD, tavrını daha net ve tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ortaya koydu. 2 Haziran 2017’de ABD’nin Suriye’deki koalisyon sözcüsü Albay Ryan Dillon, ABD'nin Suriye'de Kürt Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) silahlı kanadı Halk Savunma Birlikleri'ne (YPG) verilecek olan silahların kaydının veri tabanında tutulacağını ve bu ayrıntıların Türkiye ile paylaşılacağını açıkladı.

http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-40128877

AA’nın verdiği bilgiye göre son iki ayda PKK’nın Suriye uzantısı YPG’ye 218 tır dolusu silah ve mühimmat sevkiyatı yapıldığı, bu silah ve mühimmatın yanında Hummer tipi askeri araç ve ağır zırhlı araçlar da mevcut olduğu not düşülmüştü.
ABD’nin daha önce yapmış olduğu “Türkiye’nin endişelerini gidereceğiz.” şeklinde yaptığı açıklamayı ise yukarıda yaptığımız alıntıda görmüş olduk: Silahların kaydının veri tabanı tutulacak (yani envantere kaydedilecek ) ve bu bilgiler Türkiye ile paylaşılacak!

ABD, her fırsatta YPG/PKK’yı bölgedeki “kara gücü” olarak nitelendirdiğinde, Türkiye’deki “yetkililer” de her seferinde “müttefikliğe yakışmaz”, “ABD bu yanlıştan dönsün”, “kendi göbeğimizi keseriz” şeklinde açıklamalar yapıyor. ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı’nın görüşmesinde ise Cumhurbaşkanı “Nokta mesafesinde bir görüşme “olacağını ifade etmişti. Ancak o “nokta”, “üç nokta” olarak koyuldu.

Önemli Olan Silah Desteği mi ABD’nin Bölgesel Egemenlik Planı mı?

Şimdi yukarıda dakikalardır yaptığımız alıntılarda ve açıklamalarda, ABD’nin hangi silah ve mühimmat desteği ile bölücü terör örgütüne destek verdiğini, Türkiye’deki politik iktidarın da ABD’nin bu tavrına karşı nasıl bir “tepki” ortaya koyduğu dile getirdik. Ancak söz konusu olan tek başına “envanter” mi? Veya daha farklı bir ifadeyle, burada üzerinde durulması gereken “kriminal” inceleme mi?
Resim

Farklı bir algı yönetimi ile karşı karşıyayız. Örneğin Türkiye’de ne zaman kent merkezlerimizden birinde bir bombalı saldırı gerçekleşse, olayın arka planında hangi devlet ya da devletler olduğundan çok, gerçekleşen terör eyleminde hangi bomba türünün kullanıldığı, eylemi gerçekleştiren teröristin bindiği aracın plaka numarası, hangi güzergahı takip ettiği gibi daha çok teknik – kriminal konuları içeren detaylar anlatılır. Ekranlar karşısında oturarak konuya hakim olan uzmanları izleyen bizler ise bu detaylar üzerinden bolca teknik bilgi öğrenir, televizyonlarda konuşan kimi James Bond tipi “uzmanların” aracılığıyla delilden sanığa nasıl ulaşılacağını kavramış oluruz! Bu detaylar ekranlara yansırken topraklarımızda gerçekleşen terör eylemlerinin neden, hangi kuvvetler tarafından gerçekleştirildiğini; bundan sonraki süreçte Türkiye’nin ne gibi tedbirler alması gerektiğini, küresel güç merkezlerinin Türkiye ve bölge ülkelerine karşı nasıl bir savaş stratejisini devreye soktuğunu(birkaç vatansever aydın dışında) dile getiren “uzman” olmaz. Çünkü bu konular onların “uzmanlık” alanlarının dışındadır. Tabi ki “teknik” konular önemlidir. Burada daha çok asli güvenlik unsurlarının ilgilendiği “polisiye” bilgilerin öne çıkarılarak, asıl olanın perdelenmesi söz konusuysa, bize sunulan bilgi ancak algı yönetimi ile açıklanabilir.

ABD’nin, Suriye ve Irak üzerinden bölücü terör örgütüne verdiği destek konusunda da aynı durum söz konusu… “ABD tarafından YPG’ye kaç tır mühimmat gitti?””Bu mühimmat ve silahlar arasında hangi tür yeni nesil silahlar vardı?” “ YPG’ye temin edilen zırhlı araçlar hangi marka?” Soruları ve bölücü terör örgütüne sağlanan silah türlerini çoğaltmak mümkün görünüyor. ABD’ye “YPG’ye silah vermeyin, size yakışmaz “ demek de olası. Ancak şu gerçeğin altının çizilmesi daha da önemli: ABD, bölücü terör örgütüne silah ve mühimmat desteği vererek neyi amaçlıyor? Bugüne kadar politik iktidarı temsil eden bir sözcü ya da yetkilinin bu soruyu sorduğunu gören ya da duyan var mı? Veya sorumuzu şöyle de değiştirebiliriz: Irak’ın kuzeyindeki bir aşiret devletini tanıyanların, Irak’ın kuzeyine “Irak Bölgesel Kürt Yönetimi” diyenlerin; Suriye’nin kuzeyindeki bir terör örgütüne destek verilmesine karşı çıkması ne kadar samimi bir tavır? Aynı anda hem Barzani devletini tanıyıp hem de YPG’ye karşı çıkmak kendi içerisinde bir tutarsızlığı göstermez mi?

“Ama Barzani ile YPG farklı, hatta zaman zaman çatışıyorlar bile.” şeklinde düşünce belirten arkadaşlar olabilir. Öncelikle belirtmekte fayda var. ABD, kendi beslediği iki ayrı gücün aynı anda yükselmesini ve güçlenmesini istemez. Bu yüzden kimi zaman, birini geri çeker, diğerini öne sürer. İkincisi ve en önemlisi, ABD’nin Irak ve Suriye’nin kuzeyi üzerinden gerçekleştirmek istediği temel plan neydi? Irak’ın kuzeyinden Suriye’nin kuzeyine, Doğu Akdeniz’e kadar uzanan bir Kürt koridoru kurmak… ABD’nin bu planını belki hepimiz ezberledik.
Bu denklemden yola çıkacak olursak. Eğer bir iktidar; Suriye’nin kuzeyi üzerinden bir ayrışma yönünde çaba sarf eden bir örgütün alan hakimiyeti sağlamasından rahatsızsa, aynı tavrı Irak, İran veya kendisini çevreleyen diğer ülkeler nezdinde de ortaya koymalı.

Sonuç Yerine

ABD, Türkiye’ye terör örgütüne temin ettiği silah ve mühimmatın dökümlerini vereceğini iddia ediyor. Burada iki etmen göz önünde bulundurulmalı.

Bölücü terör örgütüne temin edilen silahların bir devlet tarafından resmi olarak kayıtlara geçmesi, “güven sağlayıcı” bir uygulama değildir. Tam tersine terör örgütünün, o devlet tarafından “ordulaştırılması”, farklı bir ifadeyle “resmi” ve “meşru” hale getirilmesidir.

İkinci dikkat edilmesi gereken nokta ise şu: ABD, terör örgütüne temin ettiği silahlar konusunda Türkiye’yi bilgilendirecek ama bilgilendirmedikleri silahlar ne olacak? Bu benim iddiam değil. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 14 Nisan 2017’de Trabzon’da yapmış olduğu bir konuşmada “Son 6 ayda 13 bini aşkın operasyon yaptık. PYD'ye silah gönderiliyor. PYD üzerinden de PKK'ya silah aktarıyorlar. 980'in üzerindeki sığınağı tarumar ettik ve içlerinden yeni nesil silahlar çıktı. Şu anda Irak'ın kuzeyinde 11 tane yeni nesil füzeyi PYD'den PKK'ya aktardılar.” şeklinde bir açıklamada bulundu. Sormamız ya da sorulması lazım. PYD üzerinden PKK’ya aktarılan bu silahlar hangi “envanterde” kayıtlıydı?

Daha da önemlisi, terör örgütüne temin edilen silah desteği, sadece “silah pazarını” genişletmek için yürütülen bir faaliyet değildir. Silah desteği, belirli bir siyasi – askeri hedef doğrultusunda, bir devletin başka bir devlete ya da vekalet savaşları örneğinde olduğu gibi, bir devletin belirli bir siyasi hedefi gerçekleştirmek doğrultusunda, bir ülkede faaliyet sürdüren örgüt ya da örgütlere yönelik verdiği maddi desteğin sonucudur. Terör örgütüne verilen silah desteği elbette belirleyici öneme sahip bir durumdur. Ancak bu silah desteği belirli bir siyasi hedef üzerinden sağlanıyor. Bu hedef IŞİD’e karşı yürütülen harekat gerekçe gösterilerek, YPG/PKK’yı meşrulaştırma temel taktiğine dayanmaktadır. ABD’nin temel hedefinin IŞİD olmadığı, bölücü terör örgütüne uçak savar silahlarının verilmesi üzerinden anlaşılabilir. Hava Kuvvetleri olmayan IŞİD’e karşı, bölücü terör örgütüne, olası bir hava saldırısını karşılamaya dönük uçak savar silahları neden verilmektedir? Bunlar önemli, önemli olmasına ama işin sadece teknik boyutunu dile getirmek, ABD’nin bölgesel egemenlik planları doğrultusunda bu silah desteğini sağladığını vurgulamamak, sadece “silah desteğini kesin” şeklinde gösterilen “tepki” ne kadar sonuç almaya dönük olacaktır? Bütün bunların ayrı ayrı ele alınıp değerlendirilmesi zorunludur.

Sonuç olarak ABD merkezli küresel odaklar, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek, milli devlet yapımızı ortadan kaldırmak, Irak’ın kuzeyinden Suriye’nin kuzeyine uzanan hatta Doğu Akdeniz’e kadar uzanan bir Kürt Koridoru kurmak ve Türkiye’yi bu ana arter üzerinden kuşatmayı hedeflemektedir. ABD’nin bu askeri – siyasi stratejisi göz önünde bulundurulmadan, ABD’ye yönelik pasif “Ya bizi tercih edin ya YPG’yi” şeklinde bir örgütle Türk devletini eşitleyen tavır, ABD’nin bildiğini okumasına neden olacaktır / olmaktadır.
ABD diyelim ki vermiş olduğu silah desteğini kestiğini ilan etti. Olmaz ya, oldu diyelim. Peki, aynı ABD, BOP merkezli bölgesel – küresel egemenlik planından vazgeçmiş olacak mı? Ve yineleyelim. Türkiye, kendisine ait milli güvenlik anlayışını ortaya koymalıdır. Bu ise ancak ABD’nin, Irak ve Suriye üzerinden, Türkiye ve İran’ı kuşatmasına karşı bölge devletleri ile işbirliği gerçekleştirmesi ile mümkün olacaktır.
Mithat AKAR / UŞAK

https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar 1923
Üye
Üye
 
İletiler: 298
Kayıt: Çrş Ağu 28, 2013 16:18

Şu dizine dön: Gençlik Diyor ki

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 8 konuk

x