cumhuriyet 2 nisan 2008
ELÇİN POYRAZLAR
WASHINGTON - Türkiye'de İslam ve demokrasinin birlikteliği konusunda bir deney gerçekleştiği görüşü ileri sürüldü. Konunun hassasiyeti nedeniyle isminin açıklanmasını istemeyen ABD Dışişleri Bakanlığı'nda görev yapmış eski bir üst düzey yetkili Cumhuriyet 'e açıklamasında, Müslüman bir ülke olan Türkiye'de İslamcı bir partinin demokratik bir yönetimde başarılı olup olmayacağının gözlendiği bir deney yaşandığını söyledi.
"Ne yazık ki Türkiye fanus altında bir deneyden geçiyor" diyen yetkili, ABD yönetiminin AKP'den İslam ve demokrasi arasında köprü görevinde başarılı olması ve bu modelin diğer Müslüman ülkeler için bir örnek oluşturması beklentisi içinde olduğunu ifade etti. Bu deneyin tüm dünya tarafından dikkatle izlendiğini söyleyen yetkili, deneyin buna taraf olan tüm ülkeler için büyük sonuçları olacağını da ileri sürdü. Yetkili, bu deneyin başarısızlıkla sonuçlanması durumunda Türkiye'nin AB üyelik sürecinin son bulabileceğini de öne sürdü.
ABD yönetimi ve AKP arasında "pragmatik" ve işleyen bir ilişki olduğuna dikkat çeken yetkili, Türkiye'deki son gelişmelerle ilgili ABD'li siyasetçilerin çoğunun "omuz silkeceği" ni, ülkede giderek artan İslamcılıkla ilgili Washington'da bazı kesimlerde bir kaygı varsa bile bunun açıkça "seslendirilmediğini" söyledi. ABD'nin Müslüman ülkelerde köktendincilikle mücadele için ılımlı partilerle ilişki içinde olduğunu belirten yetkili, bu noktada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül' e ağırlık verildiğini ifade etti. Yetkili, ABD'nin dış politikasının sanılandan çok daha kısa vadeli olduğunu da kaydetti.
'Bizi kullanın'
AKP'nin ABD yönetimiyle görüşmelerinde kendilerini diğer Müslüman ülkelerdeki Hamas, Müslüman Kardeşler gibi İslamcı partiler ve demokrasi arasında bir çeşit köprü olarak sunduklarını söyleyen yetkili, AKP yetkililerinin ABD'ye bu görevde "Bizi kullanın" dediklerini belirtti. Yetkili bu ülkelerde radikal İslam konusunda endişe duyan ABD yönetimi için bu önerinin etkileyici olduğunu da sözlerine ekledi.
ABD yönetiminde, AKP hükümetinin istikrarlı bir yönetim olarak görüldüğünü ifade eden yetkili, "Bugün ABD Dışişleri'nde Avrupa ya da Türkiye masasında kime sorarsanız sorun size AKP'ye yönelik olumsuz tek kelime etmeyecektir" yönünde görüş bildirdi.
Türkiye'de türban tartışmalarına da değinen yetkili, "AKP İslamcı bir parti ve İslamcı bir parti programı var. Bu doğrultuda kendi platformlarında belirledikleri öncelikleri ele alıyor" dedi. "Türkiye'de türban siyasi bir sembol. Bu hep böyle oldu. Başınızı açarsanız bu siyasi bir tutum anlamına gelir" diyen ABD'li yetkili, türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasının "türban takma zorunluluğuna" dönüşmesi tehlikesine de dikkat çekti. Eski dışişleri yetkilisi, AKP'nin türban kartını çok abartılı oynadığını, bu yöndeki çabasının da İslamcı bir parti olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti.
Türkiye'de siyasi İslam dalgasının giderek büyüdüğüne işaret eden yetkili, bunu durduracak siyasi bir gücün henüz oluşmadığını söyledi. AKP'ye ve Türk toplumunun İslamlaşmasına karşı çıkanların başkalarının onları kurtarmasını beklemeden organize olarak harekete geçmesi gerektiğini belirten yetkili, Türkiye'de "meşru, güvenilir, ilerici ve açık bir vizyona sahip siyasi bir gücün ortaya çıkması gerektiğini" ifade etti.
ORHAN BURSALI 3 nisan 2008 cumhuriyet
Laboratuvar ve 'İngiltereli'
İki olgu, anlatmak istediklerini on kat daha iyi yerine getirir bazen! Bir tanesi, Cüneyd Zapsu 'nun ettiği laftır: Erdoğan için Amerikalılara " Bu adamı delikli taştan süpürmeyin, kullanın " demişti!
Diğeri de, yine buna bağlı: Washington'daki arakadaşımız Elçin Poyrazlar 'ın dünkü gazetemizdeki güzel haberiydi. Amerikalı Dışişleri yetkilisi diyor ki:
"ABD yönetimi İslam-demokrasi birlikteliğini Türkiye'de test ediyor... Ülkeniz bir fanus içinde deney ülkesi... İslamcı bir parti.. başarısız olursa ülkenin AB üyelik süreci de bitecek.. AKP'nin İslamcılığı kuşku uyandırsa bile, ABD ve AB'de kimse bunu bu aşamada seslendirmez.. AKP yetkilisinin 'Bizi kullanın' önerisi çok etkileyiciydi..."
Hımmm... Zapsu bu lafı, orada Ankara'dan aldığı talimatla, Amerikalıların anlayabileceği en iyi deyimle mesajı iletmiş!...
"Laboratuvar ülkesi" Türkiye'de, AKP'nin dincilikte nereye kadar gidebileceği gözleniyor! Kriterleri de, AKP'nin köktendinci Taliban iktidarına dönüşmemesi! Dönüşmez ve Türkiye kısmi veya tam bir şeriat ülkesi sınırında kalırsa, bir de göstermelik bir parlamentosu olursa, ABD ve AB için deney sonucu başarılı sonuçlanmış olacak!
"Deney ülke" tanımı, Olli' sinden Lagendijk' ine kadar... oportünist-fırsatçı Avrupalıların "Nasıl olur da iktidar-çoğunluk partisi kapatılmak istenir" biçimindeki hukuka karşı yaygaralarına da ışık tutuyor... Deneyin yarıda kesilmesini istemiyor ve AKP'ye, git gidebileceğin yere kadar, bakalım ne olacak, diye destek çıkıyorlar!
Buradaki profesyonel yazar adamları da, dış efendilerinin tehditlerini "ülkesine" karşı kullanıyor, yabancı gazeteleri göstererek "Bak, rezil ettiniz bizi!" diyorlar!
***
Türkiye'nin laboratuvarda "deney tüpü" olması yeni bir şey mi?
Türkiye 1980'lerde de laboratuvar ülkesiydi: ABD'nin Afganistan ve Rusya'ya karşı "Yeşil Kuşak" (Sovyetler'e karşı Müslüman ülkelerden oluşan bariyer) projesinde, satranç tahtasında bir piyonduk! Bu amaçla, 12 Eylül'e giden kargaşaya sokuldu ülke.. Ve İslamlaştırma, o zamanın askeri işbirlikçileri tarafından başlatılmıştı!
Türkiye'nin "kullanılması" 1950'lere uzanır! Marshall yardımını ve NATO'ya alınmak için Kore deneyini, Batı'nın Rusya'ya karşı 40 yıllık askeri üs "vazifesi" ni unutmayalım!
Tarihsel bağlantılara devam: İktisat tarihçisi Orhan Kurmuş 'un İngiliz belgelerine dayanarak hazırladığı ve İzmir-Aydın demiryolu yapımı projesi çerçevesinde " emperyalizmin Türkiye'ye girişi "ni incelediği doktora tezinde (Yordam Kitap) ilginç belgeler sunuluyor. Osmanlı'nın çatırdadığı 1800'ler.. Umutlar İngiltere'de! Öyle ki İngiltere'de, "Koruyuculuğunu Yaptığımız Yeni Ülke: Türkiye" diye kitap yayımlanıyor!
İngiliz büyükelçisi Stratford Canning 'in unvanı ise "Elçi Sultan" . Çünkü imparatorluğu Tarabya'daki büyükelçilikten yönettiği düşüncesi egemen! Osmanlı'da çok başarılı "reform" hizmetlerinden dolayı da lord unvanını almış...
"İngiltere'ye karşı, değil düşmanlık göstermek, İngilizlerin iyi niyetinden kuşkulanmak bile vatan hainliği sayılabiliyordu... Yüksek yöneticiler arasında İngiltere'ye bağımlılık o kerteye varmıştı ki, imzasını ' İngiltereli ' diye atan memur veya bakan, bakanlar kurulundaki en gizli" görüşmeleri bile, Elçi Sultan'a rapor ediyordu. Gerekçe mi: "Osmanlı devletinin çıkarlarını gerektiği gibi koruyabilmesi için İngiltere her şeyi bilmek zorundadır." (s. 71-72)
***
Cumhuriyet'e ve İlhan Selçuk' a "Amerikancı" diye kişneyen işbirlikçi rezillerin geçmişleri ta nerelerde! Amerika'nın deney kobayları elbirliğiyle, "test sonuçlarının iyi çıkması" için çaba sarf eder ve Feto' lar ABD'de postu sermişken, Yavuz Hırsız rolüne bürünüp Cumhuriyet'e saldırmak, soytarılara çok yakışıyor!
İşbirlikçiler bu nedenle de Atatürk ve dönemini ve "ulusal değerleri ve savunanları" batırmaya çalışıyor!
Nedeni: Çünkü birbirine karşıt iki şey birden yüceltilmez!
Ya "en yüce" şey olarak işbirlikçiliği kutsayacak! Ya da Atatürk döneminin dünya ile işbirliği yapan, ama üreten, yaratan bağımsız bir ülkesini, devrimci politikasını ve yönetimini!
Atatürk dönemi belleklerde bile varlığını sürdürdükçe, kendi alçak konumlarını yeterince yüceltemezler! Bu nedenle Atatürk ve dönemi batacak ki kendileri yücelebilsin!
Bugünkülerin, Atatürk dönemini atlayarak köprüyü Osmanlı ile kurmalarının bir açıklaması daha!