ABD, Türkiye'nin operasyon yapmayacağından neden emin?
ABD ile 06 Ağustos'ta güvenli bölge ve müşterek harekat merkezi mutabakatını açıklandı. 24 Ağustos'ta tam kapasite faaliyete geçti. Önce havadan devriye başladı. Harekat merkezinin faaliyete geçmesini olumlu bir gelişme olarak tanımlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan önümüzdeki günlerde karadan da birliklerimiz girecek ddedi.
28 Ağustos'ta Moskova'da Putin ile görüşmesinden sonra Erdoğan'ın söylemi değişiyor. Mutabakatın YPG'yi korumaya yönelik bir bölge oluşturmaya döndüğünü, Türkiye'nin istediği gibi yürümediğini, Eylül sonunda Trump'la BM kapsamında görüşeceğini sonuç alınamazsa Türkiye'nin kendi planını uygulayacağını söylüyor.
Şimdi kaldı 10 günlük süre. Erdoğan'ın açıklamalarına bakılırsa, eğer ABD Türkiye'den gelen talepleri yok sayıp mevcut uygulamalarını devam ettirirse varsın ABD düşünsün!
Ama buradaki çelişki şu: Madem mevcut güvenli bölge uygulaması YPG'yi korumayı hedefliyor ortak devriyeler niye devam ediyor ve harekat merkezi niye halen açık?
MSB Akar, önceki gün "oyalamaya, geciktirmeye dönerse bu çalışmalar biter" dedi. Oyalama geciktirme olduğunu görmek için daha ne olması lazım?
Diğer ilginç bir olay ise 06 Ağustos'ta mutabakat açıklandıktan hemen sonra ABD'nin SDG/YPG'ye yönelik askeri yardım içeren TIR filolarının sevkiyatını hızlandırması. Ortalama 3 günde bir yüzlerce TIR filosu Fırat'ın doğusuna geliyor.
Bununla birlikte ABD'nin yanında Avrupa ülkelerinin siyasi ve diplomatik temsilcileri heyetler halinde Fırat doğusunda onların özerk yönetim olarak kabul ettikleri SDG/PYD yönetimlerini ziyarete ediyorlar. Adeta SDG/YPG'ye siyasi tanıma. Bu ülkelerin askeri güçleri zaten orada. Sadece bu hafta içinde bile İngiliz, Fransız, Alman parlamento heyetleri bölgedeydi.
Diğer bir konu da Türk tarafından gelen "böyle giderse kendi planlarımızı uygularız" çıkışlarına rağmen hem ABD hem de SDG/YPG cephesindeki rahatlık.
Söylemleri ve arazideki hareketleri sanki Türkiye'nin operasyon yapmayacağı konusunda adeta garanti aldıkları izlenimi veriyor.
ABD'li üst düzey diplomat ve askerlerden gelen açıklamalarda Türkiye'nin harekat olasılığının neredeyse ortadan kalktığını, hatta Türkiye'nin operasyon yapmayacağı konusunda ikna oldukları ifade ediliyor. SDG'ye desteklerinin süreceğini açık ve net ifade ediyorlar.
Daha da vahimi mutabakatla birlikte ABD'nin IŞİD karşıtı koalisyonun sosyal medya hesapları adeta SDG/YPG'nin propaganda merkezi oldu. SDG'yi ABD'nin bölgedeki en iyi ve güvenilir ortağı olarak tanımlayıp IŞİD'le mücadelenin SDG üzerinden kotarıldığı, dünyanın SDG/YPG'ye borçlu olduğu mesajları veriliyor. Hepsi devlet inşasına hizmet ediyor.
Türkiye 4, 3, 2 ,1 hafta kaldı yoksa gireceğiz diye çıtayı yükseltirken, Türkiye'ye karşı bir adım da IŞİD'ten geldi. IŞİD'in bölgeyi dizayn için aynı PKK/YPG gibi kullandığı bir ABD'nin taşeron bir örgütü olduğu düşünüldüğünde aslında ABD'den geldi.
Mutabakata bakın! Türkiye güvenli bölge ve PKK/YPG derken ABD güvenlik mekanizması bölgesi ve IŞİD diyor. Eğer YPG'ye karşı operasyon olursa IŞİD yeniden bölgeyi kontrol edebilir hatta Türkiye dahil birçok ülkede saldırılara başlar diyor.
IŞİD lideri Bağdadi'nin Nisan ayında Türkiye vilayeti dosyalı görüntülü mesajından sonra Erdoğan'ın gerekirse Eylül sonunda gireceğiz çıkışları sonrasında IŞİD'in Türkiye'deki hücrelerinin harekete geçirildiği mesajları arttı.
İdlib'ten Türkiye'ye sızmaya başlayan El Kaidecileri unutmayalım.
ABD'nin diğer hamlesi ekonomiden. Trump'ın ekonominizi mahvederiz twitini unutmayın. Bu Türkiye'nin en zayıf halkasına işaret ediyordu. Onun için Trump-Erdoğan görüşmesinde ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarma hedefli yol haritası mutabakatı açıklanacak.
ABD'ye göre Erdoğan bu konuda elini sağlamlaştıracak bir öneriyi garanti altına almak adına askeri operasyon seçeneğiyle adeta blöf yapıyor.
Ekonominin dip yaptığı, en kritik ekonomik kaynakların bile cari ekonomik çarkı döndürmek için kullanıldığı bir ortamda ABD'den gelecek böyle bir destek hayat öpücüğü olacak, askeri operasyonu gündemden çıkaracak en azından bir kez daha ötelenecektir.
Aslında ABD, Türkiye'nin bir operasyon yapmayacağı konusunda emin daha doğrusu olasılığı sıfıra yaklaştırdığını düşünüyor. Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi-ekonomik-diplomatik ortam nedeniyle. Burada ABD açısından tek sorun bütün yetkileri elinde toplamış, kurumsal karar sürecini terk etmiş Erdoğan'ın wildcard dediğimiz hiç beklenmedik bir karar alması.
İşte bunun için de Türkiye'ni en zayıf halkası olan ekonomi alanında Erdoğan'ın iç siyasette de elini rahatlatacak bazı desteklerle Erdoğan'ın Fırat doğusunda küçük de olsa operasyon yapma olasılığını tamamen ortadan kaldırmak istiyor.
Türkiye, belki de ekonomik olarak boğazından tutmuş ABD'ye karşı askeri seçeneği bu nedenle sürekli öteliyor.
Fırat doğusundaki SDG etiketli PKK devletçiği de her açıdan yeşerip güçlenip uluslararası kabul görürken Türkiye'nin harekatını sürekli ertelemesinin bir nevi ABD planlarına örtülü destek olduğu görüldüğüne göre izlenen yanlış ve temelsiz politika terk edilmeli. Vekillerle (ÖSO gibi) ve bölge dışı (ABD gibi) aktörlerle değil Suriye'nin meşru yönetimiyle işbirliği yapılmalı.
Cahit Armağan DİLEK, 21 Eylül 2019
cahitdilek@yahoo.com