Hepiniz okuduğunuz dönemlerde denk gelmişinizdir. Hemen hemen her sınıfta kendini prenses sanan biri ve onun etrafında görevleri yalakalık yapmak olan soytarıları mevcuttur. İşte bu soytarılar öylesine kendilerini kaptırırlar ki zaman zaman o prenseslerin yerine ceza alır hatta dayak bile yerler.
Bu soytarıların bir başka yanları da bu prensesleri bir başkası çıkıp ezdiği anda etrafında pervane oldukları prensesi hemen satıp diğer kişinin etrafına çöreklenirler. Görevleri değişmez neticede gittikleri yerde yine soytarılığa devam ederler.
İşte bende böyle bir durum yaşamıştım zamanında…
7. sınıftaydım yanılmıyorsam ve okuduğumuz okul yıkılıp yeniden yapılacağından bizleri misafir öğrenci olarak civar okullara dağıttılar. Benim okuduğum sınıfta kısmetime ağabeyimin okuduğu liseye verildi. Okula beraber gidip beraber gelmeye başladık.
O aralar dershaneye gidiyorum dershanede genç bir Türkçe öğretmenimiz var gotik tarzı takılıyor. Benim saçlarım uzun sınıfta derslerde rahatsızlık veriyor. O gotik öğretmenim saçlarını kısa fakat çok güzel bir model kestirmişti. Hoşuma gitti bende aynı model kestirdim saçlarımı…
Okula gidiyoruz ağabeyim ile ama liseli prenses ve soytarı ekibi kafayı bana taktı. Bahçede omuz atıyorlar, itiyor kakıyorlar tabi ben yapım gereği susuyorum. Öğretmenlerimizde bu arada sınıfımızdaki bela diye tabir ettikleri kavgacı kızları uyarıyor; sakın bulaşmayın biz misafiriz kavga etmeyin diye…
Neyse bu omuz atmalar böyle bir hafta on gün sürdü. Bu prensesimiz ve soytarı takımı işi iyice azıtıp okul bahçesinde bana Top Kafa diye isim takmaya kendince dalga geçmeye başladılar.
Yine bir gün okul bahçesindeyiz liseliler ve bizler hepimiz toplandık öğretmenler bahçede bu soytarı takımı bana omuz atıp top kafa diye takıldı. Bizim öğretmenlerimizde gördüler ama ben kavgacı kadrosunda olmadığımdan vahim bir durum yok diye düşünmüş olacaklar ki geçip gittiler. Dönüşte bana bir omuz daha geldi ve dönüp gülerek top kafa diyecekti ki o kelimeleri onun boğazına düğümlemiştim. Ne olduklarını bile anlayamadan prenses ve iki soytarısını yere sermiş tekmeliyordum.
Bu olayda en ilginç nokta ise öğretmenlerimizin koşup geldiğinde benim bunları dövdüğümü gördüklerindeki hareket idi. Elimden almak yerine adeta daha rahat dövebileyim diye ellerinden geleni yaptılar.
Neyse lise öğretmenleri gelip bizi tutup kavgayı sonlandırdılar ama onlar gelene kadar prensesi ve soytarılarını ezmiştim. Durumu gören kendi öğretmenim gelip beni lise öğretmenlerinin elinden aldı. Yürü müdür odasına gidiyoruz derken lise öğretmenlerine de gereken cezayı vereceğiz merak etmeyin demeyi ihmal etmemişti.
İçimden yandın kızım diyerek yürüyordum öğretmenimin yanında, olay yerinden uzaklaşınca öğretmenim Burçak bir yerinde bir şey yok değil mi? diye sordu. Bende yok öğretmenim dedim. Başladı gülmeye ne biçim dayak atmaydı kız sen ne bela şeymişsin dedikten sonra yanaklarımı sıktı ve ellerine sağlık deyip beni öğretmenler odasına götürdü hatta çikolata bile ikram etmişti o gün…
Sonrasında mı ne oldu? O prenses ve soytarıları beni gördüklerinde adeta esas duruşa geçmeye başlamışlardı. Kızın derdi benle değilmiş ağabeyim ile aynı sınıftaymış ve biz beraber gidip geliyoruz diye durumu yanlış anlamış. Tabi olan soytarı takımına oldu yedikleri dayak yanlarına kâr kaldı.
Şimdi bu hikayeyi neden anlattım…
Ortada ABD isminde dünyaya çirkinlik ve kan saçan bir kötü kraliçe var ve etrafında onun soytarıları…
Ve…
Tıpkı o günlerde okul bahçesinde benim yediğim gibi omuz yiyen bir SURİYE var.
Ve…
Suriye’de benim gibi son noktaya gelmiş durumda gözünü karartıp Kimyasal silahları kullanırım dedi.
Baktı ki yine omuz gelmeye devam ediyor Türkiye’den, bu sefer sınırımızdaki kentleri boşaltıp PKK’lılara teslim etti.
Diğer tarafta Kötü kraliçenin küçük prensesi İsrail bas bas bağırıyor, kimyasal silahlar İzbullahın eline geçmesin savaş sebebi sayarım diyerek.
Ama…
Bağırırken de olduğu yerde kalıp omuz atmayı kesiyor…
Sınırımız PKK’ya teslim edilmiş durumda biz yine Suriye’ye diklenmeye devam ediyoruz. Omuz atmayı geçtik başladık isimler takmaya…
Ve…
Hiç düşünmüyoruz Suriye patlarsa ve bu kimyasal silahları PKK’nin eline teslim ederse diye…
Diğer tarafta…
Rusya bizim öğretmen misali Suriye’nin göstermelik kulağını çekiyor…
Eminim ki diğer tarafta da Suriye’ye yürü be aslanım diyordur…
Ve…
Bizim siyasilerimiz ise hala ABD’nin eteğinde…
Bir hevesle omuz atmaya devam Suriye’ye…
…
Bir heves ki sormayın…
ABD için dayak yemeye…
Burçak YAZICI
27/07/2012