İpekçi'nin sevenleri, arkadaşları ve ailesi ölümünün 29. yılında mezarı başındaydı.
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi, ölümünün 29. yılında Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında törenle anıldı.
Törende konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, Abdi İpekçi'yi bir kez daha saygı, sevgi ve özlemle andıklarını söyledi.
Aradan geçen 29 yılda ''Abdi İpekçi'nin ayrılışından duyulan isyanın azalmadığını'' belirten Erinç, ''Yapılan soruşturmaların yüzeysel kaldığına, tetikçilerin arkasındaki karanlık güçlerin bulunmamış olmasına duyduğumuz isyanı, bu yıl dönümünde bir kez daha vurgulamak gerektiğini düşünüyorum'' dedi. Erinç sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ama artık elimizden gelen hiçbir şey yok. Çünkü aradan geçen 29 yılda dosya bizim için zaman aşımına uğrayarak faili meçhuller grubuna aktarılmış durumda... Ama bu durum, biçim Abdi Bey'e olan ihtiyacımızı, saygımızı ne yazık ki gidermiyor.''
Abdi İpekçi'nin, Türk basınının dünyaca da kabul gören önderlerinden biri olduğunu ifade eden Erinç, eğer bugün meslek ilkelerinin uygulanması tartışılıyorsa, bunda, İpekçi'nin Basın Ahlak Divanı gibi bir örgütün meydana getirilmesindeki katkılarının büyük olduğunu söyledi. Erinç, ''Bugün gazetecilerin çalışma koşullarını düzenleyen 212 sayılı yasadan söz edebiliyorsak, Abdi Bey'in o konudaki katkılarını da anımsamak ve kendisine şükran duygularımızı belirtmek durumundayız'' diye konuştu.
İpekçi'nin Türk gazeteciliğinin sembol isimlerinden biri olduğunu anlatan Erinç, şunları söyledi:
''İpekçi'nin, özellikle meslek ilkelerine uygunluk bakımından bir haberin yayınlanması için hangi aşamalardan geçmesi gerektiği konusundaki güvençli yaklaşımı bugün de bizi aynı ilkelere özen göstermemiz gerektiği konusunda uyarıyor ve yönlendiriyor.
Abdi Bey ile gazeteci olarak değil ama cemiyet yönetiminde birlikte çalıştım. Hem bu çalışma döneminde hem de gazetedeki yazılarından ve yaklaşımlarından Abdi Bey'in özellikle laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti konusundaki duyarlılığını ve bunu hem mantığı hem de yüreği ile savunduğunu yakından bilmekteyim.
Son günlerde yaşadığımız girişimler özellikle biz gazetecileri çok seslilik açısından ilgilendiriyor. Çünkü laik olmayan ya da laiklikten ödün vermiş ülkelerin yayın organlarını ve gazetecilerini görünce doğrusu biz de tedirginlik içindeyiz. Sanıyoruz ki, doğru yol bulunacak ve Türkiye Cumhuriyeti temel ilkelerinin korunmasına özen gösterilecek ve çok seslilik yine Türkiye'de geçerliliğini korumayı sürdürecektir.''
KIZI NÜKHET İPEKÇİ İZET
Annesi Sibel İpekçi ile birlikte törene katılan Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi İzet de, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, ''Yalnız kalmadığımızı bilmek her zaman çok ferahlatıcı bir duygu oluyor'' diyerek katılanlara teşekkür etti.
İzet, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bir yıl değil, beş, on beş, yirmi değil, neredeyse 30 yıl önce işlenmiş bir cinayeti çözümleyememiş olarak yine buradayız. Bize şimdiye kadar kimlerin suç örgütü mensubu olmadığı, kimlerin suçla hiç bir ilgisi olmadığı söylendi. Gladiosuyla hesaplaşmış bir ülke olan İtalya'dan, ülkemize geri yollanan tetikçinin askeri ceza evinden kaçırılışını, hangi kurumun mensupları, aşağılanma ve hakaret ve suç sayıp araştırıp sonuçlandıracak?
'Asıl suçluları adaletten kaçırdılar. Devlet onlardan yanaydı. Sanki suçlu biz gibiydik.' Bu cümleleri bir çırpıda sıralayacak olan ne kadar çok cinayet mağduru aile var. Cinayet mağdurları, öç alma değil, adalete ulaşma kaygısı içindeler. Bu kadar çok cinayete göz yumulması, bu kadar çok canın yok sayılması yurttaşa hakaret sayılmaz mı? Bizleri, cinayet işletenlerle bir arada yaşamaya mahkum edenleri, mahkum etmek gerekmez mi? Her tür suikastle, katliamla yüzleşeceğimiz, bu tür can almaya hep birlikte karşı gelebileceğimiz bir günü görecek miyiz?
Canları alınmak bakımından eşit durumda olan binlerce kurbanın anılmaz, hatırlanmak, anıtlaştırılmak bakımından hiç de eşit olmadığını görüyoruz. Caddelere bazı katledilenlerin isimleri verildi, heykeller, anıtlar yapıldı ama akan kanlar hiç gözükmedi. Meçhul bırakılmış tüm cinayet kurbanlarının ortak bir anıtı olmalı.
Kim bilir belki de park ve caddelerimize tetikçilerimizin adlarını, onları cinayete yöneltenlerin, koruyup kollayanların adlarını versek belki daha gerçekçi oluruz. Karşı karşıya bırakıldığımız hakikati daha iyi kavrayabiliriz. Kim bilir.''
30 YILDA 47 GAZETECİ...
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin de, ''Türkiye'de 30 yılda 47 gazetecinin cinayete kurban edildiğini'' belirterek, ''Son 30 yılın Türk basın tarihi, aydınlatılmamış gazeteci cinayetleri tarihi gibi'' dedi.
''İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'nın hesaplama hatası sonucunda bir süre serbest bırakıldı'' diyen Ergin, şöyle devam etti:
''Burada unutulmaması gereken bir sahne var. Ağca, sağlık kontrolüne giderken, karşı kaldırımda bir grup, onu alkışladılar, sevgi gösterisinde bulundular, onu kutsadılar. Abdi Bey'i katletmiş bir katilin hala günümüzde kutsanıyor olması ve bunların aramızda dolaşıyor olması, aslında onu öldüren, katleden zihniyetin de aramızda dolaştığını gösteriyor. Bu hali ile tüm basının hala tetikte olması gerektiğini de gösteriyor.''
Derya Sazak da, Abdi İpekçi'nin bağımsız gazetecilik adına çok önemli bir önder olduğunu ifade ederek, faili meçhul cinayetlerin son bulmasını, geri plandaki katillerin, örgütlenmelerin ortaya çıkarılmasını istediklerini söyledi.
Anma törenine, Abdi İpekçi'nin ailesi ve yakınları ile Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, avukat Turgut Kazan ile çok sayıda gazeteci katıldı.