Abdullah Gül’ü sevelim, destekleyelim, kıymetini bilelim… -

Abdullah Gül’ü sevelim, destekleyelim, kıymetini bilelim… -

İletigönderen bezgin » Cmt Şub 20, 2010 13:18

Abdullah Gül’ü sevelim, destekleyelim, kıymetini bilelim…

Hem iktidar şakşakçısı olmayı hem de demokrasi havariliğini nasıl oluyorsa aynı kimliğin içinde eritebilen bir kısım medya, ne zaman bir kriz yaşansa, ortalama 1,5 gün sonra “Cumhurbaşkanı olaya el koydu” veya “Erdoğan son noktayı koydu” diye bir manşet atıyor.




Örneğin, TEKEL işçileri konusunda Erdoğan’ın kaçıncı kez “son noktayı koyduğunu” hatırlıyor musunuz? Veya anayasa değişikliği tartışmalarında Gül’ün kaçıncı kez “duruma el koyduğunu?”

Gül, “duruma el koyunca”ya yemek düzenliyor, ya da yanına birkaç kafa dengi gazeteciyi alıp yurtdışı gezisine çıkıyor. Hükümet ile yargı en son birbirine girdiğinde Çankaya Köşkü’nde mantı partisi vermiş, bu partide Danıştay Başkanı Mustafa Birden kendisine yeni binanın fotoğraflarını göstermişti. Hükümet-yargı kavgasından ise söz açan olmamıştı. Yine son anayasa değişikliği tartışmalarında da sevdiği gazetecileri yanına alıp Hindistan’a gitti. Taç Mahal’de topluca fotoğraf çektirip döndüler.

Aynı cenaha bakarsanız, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanmasıyla meydana gelen 9 şiddetindeki yargı depremine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yine “el koydu”.

Nasıl mı?

Olup bitenlerin 'üzüntü verici' olduğunu belirtip yüzüne “kaygılar içindeki bir cumhurbaşkanı” ifadesi verdikten sonra, “Yaşananlar fasit bir daire. Çok süratli bir yargı reformu yapmak gerekir” diyerek…

Her şey sihirli değnekdeymiş gibi bir anda aydınlandı!

Kriz çıkaranlar, kopardıkları gürültüden hicap duydular. Herkes şapkayı eline alıp, “Bunu daha önce niye düşünmedim” diye hayıflandı…

Bu “çok süratli yargı refomu” acaba nasıl yapılacak?

Cumhurbaşkanı, Meclis’teki dağılımı ve anayasa değişikliği, yargı reformu gibi konularda safların nasıl kemikleşmiş olduğunu bilmiyor mu?

İktidar partisinin “yargı reformu” dediği şeyden anladığı şu:

“Anayasa mahkemesi üyelerini Meclis çoğunluğu seçsin, Yüksek yargı mensuplarını başbakan veya cumhurbaşkanı atasın. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Adalet Bakanlığı’na bağlansın, olmuyorsa lağvedilsin. Siyasi rakiplerin defterini dürme işleri özel yetkili savcılara verilsin, bu savcıların hikmetinden sual olunmasın vs.”

Yani, yargıçlar iktidarlarla gelip iktidarlarla giden memurlara dönüşsün. Kimse kendisini atayanlar aleyhine bir karar veremesin. Adaletin tecellisi için herkes tuttuğu partinin iktidara gelmesini beklesin. Eğer, TKP’ye oy veriyorsak yandık! Bu parti sittin sene iktidara gelemeyeceğine göre cinayete kurban gitsek katilimizi cezalandıran çıkmayacak!

Taliban yönetiminin bile ağzıyla güleceği böyle bir sisteme “yargı reformu” diyorlar!

Ve Cumhurbaşkanı çıkmış, böyle bir “yargı reformu” etrafında uzlaşma sağlamak mümkünmüş gibi “Çok süratli bir yargı reformu yapmak gerekir” diye akıl veriyor.

Sözünü ettiği “reformun” anayasa değişikliği gerektirenleri mevcut parlamento dağılımı içerisinde mümkün değil. Yasa değişikliği ile yapılabilecek olanların ise Anayasa Mahkemesi’nden dönmesi yüzde bin beşyüz…

O zaman Cumhurbaşkanı laf olsun diye mi konuşuyor?

Meclis aritmetiğinden ve siyasi dengelerden haberi yok da kendisini Norveç Cumhurbaşkanı mı sanıyor; yoksa bizlerin cahil olduğunu mu düşünüyor?

“Süratli bir yargı reformu şart” derken, bu reformun, “AB standartlarında olması gerektiğinin” de altını çizmiş. Güzel, eğer yapılmak istenen yargı reformu “AB standartlarında” olacaksa, Adalet Bakanı veya Müsteşarı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kapısından bile geçemeyecek demektir; çünkü Ekim 2009’da açıklanan son AB İlerleme Raporu’nda Türkiye’de 'yargının bağımsızlığı' için 'Adalet Bakanı'nın kuruldan çıkarılması' gerektiğine işaret edilmişti.

Eğer Cumhurbaşkanı böyle bir “yargı reformundan” bahsediyorsa hay hay, hemen yapılsın… Engel olmaya kalkışacak olan muhalefet partilerini buradan topa tutmayan nâmerttir!

Fatma Sibel YÜKSEK, Kent Gazetesi, 20.02.2010
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Şu dizine dön: Fatma Sibel YÜKSEK (GÜRCİHAN)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 7 konuk

x