ADAM ARANIYOR
Anadolu Üniversitesi rektörlüğüne Abdullah Gül en az oyu alan adamı atamıș.
Niye bu adam?
Çünkü Yüksek Öğretim Kurumu bașkanı olacak adam onu bașa mı yazmıșmıș ne.
Tam da kendisinin oraya atanması gibi.
Șimdi bunlar nasıl adamlar diye sorulabilir?
Bunlar bizim binlerce yıldır atalarımızın bize anlatmak istediği adamlar gibi adamlar değiller kușkusuz.
Kendilerine göre adamlar.
Adem kırıntıları demek daha doğru olabilir.
Bunlar, bir de dr, doçent, prof gibi ünvanlar tașımaktalar. Güya ‘bilim adamları’.
Adem kırıntısından da ‘bilim kırıntısı’ beklenebilir, fazlası değil.
Anadolu Üniversitesinde bir tek adam kalmıș olsa, takma bacağını söküp atan gazi gibi o da cüppesini çoktan üniversite çıkıșındaki çöp sepetine atardı.
Ancak onlar atamazlar.
Onlar, yani bu 12 Eylül dr, doçent ve bilmem ne profesörleri televizyon-melevizyon bulduklarında bol keseden atabilirler ancak.
Seçim-meçim, demokrasi-memokrasi konularını da anlatıyorlardır kim bilir?
Bunlar gençliği yetiștiriyorlardır herhalde.
Devletten para da alıyorlardır.
Belki kibardırlar.
Yabancı ülkeleri gezmiș olup yabancı dil bile biliyorlardır.
Makale yazıp kitap bastırmıș olmalıdırlar.
Anadolu Üniversitesi ki Türkiyenin önde gelen üniversitelerinden sayılır.
Yani Hakkari Beytüșebap Üniversitesi olsa kimi gerekçeler ileri sürülebilirdi.. Hani öğretim üyesi az, gelenler yeni falan denilebilirdi.
Yani adam yokluğundan oldu denilebilirdi.
Ne ki ‘adam yokluğu’ tüm Türkiye Üniversitelerini sarmıș bulunmaktadır.
Sakın ele değnek alınsa dr, doçent ve profesöre çarpıyor denilmeye..
Bunların ünvanları ödünç alınmıștır.
Bunlar ünvanlarını YÖK’e borçludurlar.
YÖK’e borçlu olmayan öğretim üyeleri de vardır kușkusuz.
Ve umudumuz onlardadır.
Türkiye’de azınlıkta, hem de çok azınlıkta olmalarına karșın, YÖK’e borçlu olmayan tüm öğretim üyeleri sokaklara çıkmalıdırlar.
YÖK’ü anayasal bir kurum olmaktan çıkaran bu tür uygulamaları artık tanımadıklarını söyleyebilmedirler.
Seçim ve demokrasinin üniversitede bile olmayacaksa ülkede haydi haydi olamayacağını haykırmalıdırlar.
Bunlar demokrasinin D’sini biliyor iseler eğer cüppelerini YÖK’ün önünde yırtmalıdırlar.
Abdullah Gül’e ise gitmelerine gerek yoktur kanımca.
Ondan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve kurumlarına ilișkin bir istekte bulunulmasını doğru bulmam.
O, kardeși dr Recep ve yetmiș arkadașını bir süre daha rahat bırakmak gerek.
Atabildikleri kadar ıslak imza atsınlar.
Bunlar Türkiye Cumhuriyeti Devletini ‘tebdil, tağyir ve ilga’ya yönelik suçların kanıtları olarak biriktirilmektedirler.
Sorun Türkiye üniversitelerinde ‘bilim adamı’ kalıp kalmadığıdır.
Haydi bilimden vazgeçtik, adam da mı kalmadı?
Sorun budur.
Habip Hamza Erdem