ADAM HASTA
‘Hasta adam’ değil sözünü edeceğim.
‘Hasta adamlar’ın peșine takıldıkları bir ‘adam’ bu.
Ve bu ‘adam’ hasta.
Doktor değilim ama yaratılıștan hayvanseverim.
O nedenle daha çocukluğumda ‘bu çocuk’ baytar olacak demișler.
Yani veteriner.
Ve biliyorsunuz veterinerler ‘veteriner doktor’ diye anılmazlarsa alınırlar.
İlk okula bașladığım yıl komșumuz Fatma abla benim ‘pașa’ olmamı dilerdi.
Adımla çağırdığını anımsamıyorum; gel pașa git pașa.
Ne ki ‘parmak kadar çocuğa’ bir erin hiç değilse bölük komutanına gösterdiği saygı kadar saygı göstererek.
Elazığ’ın unutulmuș bir kasabasında, o günün koșullarında, İstanbul’daki Harbiye’nin yerini haritalardan aramama neden olmadı değil.
Orta Okul sıralarında öğretmenlerimden birinin ‘bu genç’ten iyi bir ‘yargıç’ olur övgüsünü duymuștum.
Bu kez Elazığ’ın Ağın kasabasındayım.
Elazığ Lisesi’ne gelindikte, doğrusunu isterseniz, sonumuzun ‘ne olacağı’ biraz rastlantılara kaldı denilebilir.
68 olayları bașlamıștı Türkiye’de.
Belki de ilk kez dile getiriliyor olabilir.
Ama gerçektir.
Okuyup iyi bir ‘solcu’ olmak da gençliğin hayallerini süslemeye bașladı.
Doktor, veteriner doktor, yargıç ya da asker olmanın yanında ‘iyi bir solcu’ olmak da önemli sayıldı.
Haktan yana haklıdan yana olmak.
Hem hayvansever ve hem de insansever olmak.
Hem yurtta hem de dünyada barıș istemek.
Hem tarihine sahip çıkmak hem de yeni tarihler yazabilmek.
Bütün bunları olabilmek için, bütün bunlardan önce ve bütün bunlarla birlikte ‘adam’ olabilmek.
Sonrası kendiliğinden gelecekti.
Haklı ile haksızı ayırdedebilmek kolaylacaktı örneğin.
İnsan ile insan-benzerlerini olduğu gibi, hasta ile hasta olmayanını da ayırdedilebilmek kolaylașacaktı.
‘Ve öyle de oldu denilebilir.
Sözgelimi ben, șimdi uzaklardan ülkeme bakarken, kimin haklı kimin haksız olduğunu görebilmekteyim.
Kimin sağlıklı kimin hasta olduğunu da.
Gerçi kolon kanseri uzmanlık alanıma girmiyor.
Ama ‘Türkiye Ekonomisi’nin hasta olduğunu söyleyebilirim.
Ekomomiyi yönetenlerin yurtsever olmadıklarını da kanıtlayabilirim.
Ve Türkiye’yi yönetenlerin ‘onulmaz’ bir hastalığa tutulmuș olduklarını da ileri süreceğim.
Televizyonun sesini kısıp suratlarına baktığım zaman bile anlıyorum.
Söylediklerini duyduğum zaman ise, teșhis ettiğim hastalığın ‘çılgınlık’ derecesine vardığını görüyorum.
Ülkemizi ‘nereden nereye’ getirdiler, değil mi ama?
İnanılmazı yașama geçirdiler de denilebilir.
Komșularımızı düșman etmek șöyle dursun, ‘millet’imizi ‘halk’ımıza düșman ettiler.
Ve sağlarımızı kendileriyle birlikte hasta..
Habip Hamza Erdem