“Ağacın Kurdu”nu gördünüz mü?
Askeri liselerde, harp okullarında, askeri yargıda, askeri tıbbiyede ve astsubay okullarında görevlendirilen “Fethullah’ın Askerleri”ni veya “TSK’da Şakirtlerin İşgali”ni, Mustafa Önsel’in “Ağacın Kurdu” adlı kitabından okumak gerekiyordu.
Kitap birkaç ay önce yayınlanmıştı ve Mustafa Önsel, cemaatin TSK’yı çökertmek için nasıl bir yöntem uyguladığını da anlatmıştı. Biz de bu yöntemi kamuoyunun bilgisine ayrıca sunmuştuk..
* * *
“Bir büyük çınar ağacı düşünün. Şöyle yedi, sekiz yüz yıllık... Artık her dalı bile ortalama bir ağaçtan daha kalınca... Böylesi bir ağacın bir de köklerini düşünün. Ne kadar derinlerdedir değil mi?
Diyelim ki bu ağacı ortadan kaldıracaksınız. Bu işlemi biraz da mahallelinin gözünden uzak yapmanız gerekmekte. Hani ne olur ne olmaz, tepki gösterecekleri tutar. Zaten kesmeye kalksanız o devasa ağacın devrilmesi, etrafa da zarar verebilir. O zaman çınarı yıkmak için her şeyi yavaş ve hissettirmeden yapmanız gerekmektedir.
Bünyenin içten içe zayıflatılması için özel olarak yetiştirdiğiniz kurtçukları çınar ağacının gövdesine mümkün olduğunca çaktırmadan yerleştireceksiniz!
Kurtçuklar, fazla göze batmadan yavaş yavaş gövdeyi kemirmeye, kemirdikçe semirip çoğalarak gövdeyi içten içe sarmaya devam ederken; siz alttan alta, çınar ağacının çok büyüdüğünü, bu gidişle her yeri kaplayacağını, evlerin duvarlarını çatlatabileceğini, hatta yıkabileceğini, tedbir alınmasının bir zaruret olduğunu bir virüs gibi ortama yayacaksınız.
Hele bir de lodos olmaya görsün. Lodostan ziyade lodosun kırdığı dalların çevreye verdiği zararı gündeme getirecek, küçük bir zarar bile olsa kıyameti koparacak, olayı olduğundan da büyük göstererek kamuoyu algısını çınar aleyhine değiştirmeye çalışacaksınız.
Bu uğurda yalandan da kaçınmayacaksınız. İftiraya dayalı olarak çınar ağaçlarının çevreye nasıl zarar verdiğini, örnekleriyle anlatarak yayacaksınız.
İnsanları her geçen gün bu tür propagandalarla çok sevdikleri, gölgesinde serinledikleri çınar ağacından soğutacaksınız.
Sonra çeşitli bahanelerle önce küçük dallarını, sonra daha büyüklerini keseceksiniz. Bunları yaparken hep ahalinin karşı çıkamayacağı gerekçeler ileri süreceksiniz.
Sıra gövdeye gelecek. O aşamada çok dikkatli ve sabırlı davranacaksınız. Ahali, artık çınar ağacının kesilmesine fazla tepki göstermeyeceği bir noktaya geldiğinde gövdeyi yavaş yavaş, küçük parçalar halinde kesmeye başlayacaksınız.
Gövdeyi kesmekle çınarın yok olmayacağını bildiğinizden, köklerinin kuruması için oraya da el atmanız gerekecek...”
* * *
Mustafa Önsel, bir “çınar”a benzettiği TSK’nın, cemaatin yetiştirdiği kurtçuklar tarafından nasıl içten kemirildiğini örnekleriyle yazıyordu. Darbe girişimi sırasında TSK’nın, Türk askerinin, Mehmetçiğin ne duruma düşürüldüğünü hep birlikte gördük...
Peki bu süreçte cemaatin işini kim kolaylaştırdı?
TSK’da belli bir dönemden sonra askeri okullara alınanların yüzde 60-70’inin cemaatçi olduğu ortaya çıktı. Yine Millî Eğitim’de, üniversitelerde de aynı yöntemle ağaç kemirilirken buna kim yardım etti. YÖK, şimdi bütün dekanların istifasını istedi. Neden? Büyük çoğunluğu, cemaatçi olduğu için mi? Peki onları kim dekan yaptı? Ya rektörler? Onları kim atadı?
Aslında cemaatin söylemi ile AKP’nin söylemi arasında yıllar boyunca hiçbir fark olmadı. Hatta AKP’nin söylemine katkı yapan onlardı. Mesela, Anayasa’daki devletin temel niteliklerini darbecilerin yazdığını iddia ederek ve sözde ümmeti savunarak “Türk Milleti”ni Anayasa’dan çıkaracaklarını söylüyorlardı. Yöntem, TSK’ya uygulanan yöntemle aynıydı.
Millî yapının temeli olan Anayasa’nın değiştirilemez ilkelerini yok etmek için bilimsel yöntem uygulanıyordu. Milleti millet yapan 23 Nisan gibi bütün değerler, cemaat, vakıf eğitimleriyle çocukların bilincinde zayıflatılıyordu. Buralarda milletin kökünü kurutma programı uygulanıyordu.
* * *
Şimdi, iktidarın Türk bayrağına ve İstiklâl Marşı’na sarılması, meydan nöbetine gidenlerin arabalarından, Dilaver Cebeci’nin yazdığı, Mustafa Yıldızdoğan’ın bestelediği “Türkiyem” türküsünün duyulması, hatta Binali Yıldırım’ın “Böyle asil bir milletin ferdi olduğumdan dolayı gurur duyuyorum. Bu millet Türk milletidir. Tek vatan, tek millet, tek bayrak vardır” demesi sempatiyle karşılanır ama yeterli değildir.
Çünkü Tayyip Erdoğan, henüz Anayasa’nın başlangıç ilkelerine ve ilk maddelerine bağlı kalacağını beyan etmedi. Zaten söz değil, icraat önemlidir...
Arslan BULUT, 21 Temmuz 2016
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr