Çaldıysa benden çaldı sana ne.
Bu cümleyi hiç düşünmeden kurabildiler.
Bu cümlenin içerisinde ahlak, fazilet, kınama yoktu.
Sadece öfke, kin ve saldırganlık vardı.
21 yüzyılda dünya karanlık bir dönemden geçiyor.
Tüm dünya ülkelerinin yığınla sorunu ve açmazları var.
İster istemez bizim ülkemizin de katmerli sorunları var.
Ancak ülke insanı olan bitenlere akıl gözüyle değil adeta bir Amok koşucusu gözüyle bakıyorlar.
Bu çılgınlık nerede biter onu hiçbirimiz bilmiyoruz.
Yirmi sene öncesinin değerlerinin günümüzde esâmesi maalesef okunmuyor.
Yaşlılar hep geçmişten özlemle söz ederlerdi.
Bizler de bugün aynı geçmişten özlemle söz ediyoruz.
Neden?
Çünkü geçmiş daha güzel, daha akılcı, daha ahlaklı, daha dürüst, daha liyakatlı ve güzel insanların yaşadığı bir dönemdi.
Ne oldu o insanlara?
Günümüzün cahil, egoist, acımasız, liyakattan yoksun insanları nereden çıktı.
Bunlar kapı arkasında mı bekliyorlardı.
Yoksa bu karanlık dönemde birden asıllarına mı döndüler. Dönüşüverdiler.
Artık ülke ekonomisi şöyleymiş böyleymiş, siyaset tıkanmış, ülke olarak yokuş aşağı freni patlamış kamyon gibi gidiyoruz cümlelerinin önemi kalmadı.
Esas sorun insanlık nereye gidiyor?
Pandemi bize insanların ne kadar gaddar ve acımasız olduğunu bir kez daha ispatladı.
Pandemi yüzünden ne kadar bencil, egoist ve saldırgan olabileceğimizi gördük.
İnsanların ne kadar umursamaz ve tehlikeli olabileceği ispatlandı.
Hükümetlerin pandemiyi bir fırsat olarak görüp geniş halk yığınlarının özgürlüklerini nasıl tırpanladıklarını, muhalifleri nasıl derdest ettiklerini üzülerek görüyoruz.
Dünya karanlık çağa girmekle birlikte Pütokratik yönetime geçiş yaptı (Plütokrasi ve Otokrasi karışımı). Büyük çoğunluğun hiçbir söz hakkı olaylara ve gelişmelere müdahil olma yetisi yok.
İnsanlar sadece basit birer piyon.
Bu pandemi yüzünden de her gün biner biner ölüyorlar.
Hükümetler insanlarına doğru ve dürüst bilgi veriyorlar mı?
Yeterince insanlarına destek oluyorlar mı?
Yeterince sağlık hizmeti ve insanlarına özen gösteriyorlar mı?
Tabi ki Hayır.
Tersi olsaydı, hükümetler sürü bağışıklığı sistemini savunmazlardı.
Yeryüzünde insan nüfusunu nasıl eksiltirsiniz?
İki tane ana unsur var. 1 Savaş çıkartarak 2 Virüs, hastalık yayarak
bu iki olayla toplu şekilde insan nüfusundan kurtulmaya çalışırsınız.
Pandemi denilerek bugün Danimarka, Polonya, Hollanda vb ülkelerde Vizonlar aynı Nazi imparatorluğunda Yahudilere yapıldığı gibi gazla zehirlenerek toprağın 2,5 metre altına gömülüyorlar. Çünkü tüm bu küçük ve sevimli hayvanlar virüs taşıyormuş.
Neden o kadar derine, çünkü ölü hayvanlar şiştiklerinde yüzeye çıkmasınlar diye.
Vizon küçük güzel ve sansargillerden bir canlı yüz tanesi evet yüz tanesini öldürerek bir kürk elde edebiliyorsunuz.
Sonra da bu kürkü utanmadan giyebiliyorsunuz.
İnsanlara dönelim dünyadaki insan nüfusu da günden güne artıyor ve hükümetlere insanların maliyeti giderek artıyor.
Özellikle de yaşlı ve emekli nüfusun.
O zaman ne yapmak gerek bu fazla nüfustan öyle ya da böyle kurtulmak gerekir.
Salgın bu iş için biçilmiş kaftan.
Bu arada insan haklarını da tırpanlayın üstü kapalı faşizme geçiş yapalım.
Almanların ari ırk hayalleri gibi dayanıklı, hastalıksız ve güçlü insanlar yaşasın diğerleri ölebilirler.
Kontaminasyondan en az etkilenenler gelecek toplumun kurucu asil üyeleri olurlar.
Tüm bu olan bitenlerden ve olabileceklerden ülkelerin hükümetleri habersiz midir.
Tabi ki Hayır. Her şeyden, her komplo teorisinden, her gelişmeden haberleri var.
Ancak bizlerin, bu olan bitenlerden haberimiz yok. Çünkü çoğunluk insanların bir değerleri yok.
Olan bitenler aynı 1986 Çernobil felaketini anımsatıyor.
Yangın çıkan Nükleer Reaktör ve bu yangını söndürmeye giden ardından da enkazı örtmeye giden tüm güvenlik önlemlerinden yoksun insanlar.
Neden güvenlik önlemi almamışlardı.
Çünkü onlara hiçbir zaman doğru bilgi verilmemişti.
Olay sadece basit bir yangından ibaretti.
Güle oynaya ülkelerine hizmet etmek için Radyasyonun içine daldılar.
Birkaç saat içerisinde radyasyon yüzünden çalışamaz hale gelen robotların işini kanlı canlı insanlar yaptılar.
Sonuç ilk gidenler sadece 14 gün içerisinde öldüler.
Sonrakiler birkaç sene içerisinde öldüler.
Ailelerine üstün hizmet madalyaları verildi. Ölenlere kahraman denildi.
Ölenler eş, baba, anne, ağabey, amca, dayı, teyze ve oraya sadece kalıntıları kaldırmakla görevli gönderilmiş hayatının baharında gencecik askerlerdi.
Hepsi öldü.
Bugün hükümetler gene yalancı gene ketum.
Dünya genelinde siyasetçiler çürümüş, yozlaşmış.
İnsanlar gene her şeyden bir haber, bilgisiz, iyi niyetli.
Herkes dört gözle kurtarıcı aşıyı bekliyor!!!
Bu aşı gerçekten kurtarıcı olacak mı?
Bu aşı olayında kimler ne paralar kazanıp , ne tür güçler elde edecekler?
Aşının yan etkileri neler?
Bunlar şu anda cevaplanması zor sorular.
Bizim ülkemiz açısından bakarsak ;
maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz,
çaldıysa benden çaldı sana ne,
tamamen dış güçlerin oyunu,
aşı üretim çalışmamız bitmek üzere, (grip aşısını ödeme yapmadığımız için vermiyorlar, aşı üretimi için de en önemli kurum Ankara Hıfzısıhha Enstitüsünü yıllar önce kapattık.(2011 Khk kararı ile))
halkımız pandemi yasaklarına uymuyor,
pandemi yasaklarına uymayanlara şu kadar … ceza kesildi,
önümüzdeki sene vergi ve harçlara %9,11 zam yapıldı,
Hükümetler ve politikacılar halklarına ne kadar doğru söylüyorlar, ne kadar dürüst davranıyorlar…
Zafer ATUN
29 Kasım 2020
zaferatun.wordpress.com