Akıl ve mantık yargılanıyor?
İstanbul Sağlık Müdürlüğü, “sahte diplomayla Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi’nde çalışan bir kişinin tespit edilerek işten çıkarıldığı” iddiasını içeren haberde söz edilen kişinin taşeron firma üzerinden “gönüllü temizlik görevlisi” olarak bir süre görev yaptığını ancak beyan ettiği diplomanın asılsız olduğunun tespiti üzerine görevine aynı gün son verildiğini bildirdi!
Şu işe bakın, bu ülkede sahte diplomayla uzun yıllar doktorluk, avukatlık, savcılık, hâkimlik, kaymakamlık, mühendislik, öğretmenlik, polislik yapanlar oldu ama “gönüllü temizlik görevlisi” olmak için bir kişinin sahte diploma düzenleyeceğini herhalde kimse tahmin etmezdi!
Açıklama biraz mantık dışı gibi ama zaten ülkemizde bir süredir akıl rafa kaldırılmış durumda!
Öyle ya Cumhurbaşkanı’nın üniversite diploması var mı yok mu, uzun süredir tartışılıyor... Geçerli bir cevap verebilen yok! Diploması, bitirdiği iddia edilen yüksek okuldan değil, mezun olduktan sonra kurulan bir üniversiteden verilmiş! “Bu nasıl oldu?” diye sorduğunuzda da cevap yok! Durumu herkes biliyor ama korkudan kimse gereğini yapmıyor!
* * *
Bir garip durum da Reza Zarrab, daha doğrusu 17-25Aralık soruşturmalarında yaşanıyor. Türkiye’nin kapattığı dosyayı, kendi çıkarları açısından ABD açıyor! Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Reza Zarrab ile ilgili hadisenin paralel yapı tarafından “bayağı bir körüklendiğini” iddia ederek “Dört köşe olmuş durumdalar. ‘Buradan Türkiye’ye, Hükümete bir zarar gelecek, Cumhurbaşkanına bir zarar dokunacak’ diye... Yani bu memleket, Hükümet, Türk milleti, Cumhurbaşkanı zarar görsün diye şimdiden bayramın arifesini ilan ettiler. Zarar görürse de herhalde bayramı kutlayacaklar” dedi.
Güzel de iade edilen ayakkabı kutusundaki paralar, yatak odasındaki kasalar, para sayma makinesi ve sıfırlanan paralar ne olacak? Bunlar somut delil değil miydi?
Devlet ve Türk milleti hangi durumdan zarar görür; rüşvetten mi yoksa rüşvetin örtbas edilmesinden mi?
Yoksa “Bir kereden bir şey olmaz” mı demek gerekiyor? Çocuklara tecavüz olayı için Ensar Vakfı’nı korumak isteyen bakan Sema Ramazanoğlu, “Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” demişti hani!
* * *
Başka bir gariplik de MİT TIR’ları diye bir dava görülüyor olmasıdır! CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, “Can Dündar’a, MİT TIR’larıyla ilgili görüntüleri verdiği” iddiasına ilişkin, “Siyasetçi ve eski bir gazeteci sıfatıyla bu haberin tüm sorumluluğunu üstlenmeye hazırım. Bu haberin doğruluğunu kimse tartışmıyor ama bu haberden suç üretilmeye çalışılıyor” dedi.
Zaten hep öyle olur! Yapılan işin yasa dışı olduğunu görerek soruşturma başlatanlar, bunu “paralelci” amaçlarla yaptıkları gerekçesiyle tutuklandı. İş paralele bağlanınca kimsenin gıkı çıkmadı!
İyi de yapılan iş ağır cezalık bir suç!
Türk Ceza Yasası 306’ncı maddesi “Türkiye Devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir” diyor.
Üstelik “Fiil sonucu savaş meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir” hükmü de var!
Ve “Fiil, sadece yabancı devletle siyasal ilişkileri bozacak veya Türkiye Devleti veya Türk vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak nitelikte ise faile iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir” hükmü de...
Bu suçu işleyenler değil, suçu yazan gazetecilerin yargılanması akla mantığa sığıyor mu?
Arslan BULUT, 1 Nisan 2016
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr