
Bir kargaşa ortamına girdik. Her kafadan bir ses çıkıyor. Her imam, hacı, hoca dini kendine göre yorumluyor. Birisinin dediğini bir başkasının dediği tutmuyor. Uygarlıktan uzaklaştık.
Ortaçağı yeniden yaşıyoruz. Daha doğrusu yaşatıyorlar.
Varsa yoksa din… Varsa yoksa Müslümanlık, tehdit, suçlama, cennet – cehennem ve korkutma…
Bir grup molla, şeyh, şıh, siyasal İslamcı politikacı 83 milyon insana yön vermeye çalışıyor.
Mollalar, şeyhler, imamlar sokaklara, caddelere döküldüler. Halka din dersleri, fetvalar vermeye başladılar. Başlarında sarık, külah, üstlerinde cübbe…
Daha bu başlangıç… AKP iktidarda kaldığı sürece daha neler göreceğiz neler… İşin kötü tarafı, bu cahil insanların ulemalık yapmalarına tepki veren de yok. Herkes kuzu kuzu dinliyor.
Hocalar, zaman zaman, halkı sert bir dille suçluyorlar. Ağır ithamlarda bulunuyorlar. Müslümanlığın şartlarını yerine getirmediğimizi, dolayısıyla cehenneme gideceğimizi söylüyorlar.
Ama kendileri zeytinyağı gibi üste çıkıyorlar; hiçbir hatalarını, yanlışlarını kabul etmiyorlar.
Hüküm veriyorlar… Herkesi suçlu ilan ediyorlar… Toplumun yoldan saptığını ve bir şeriat düzeninin kurulması gerektiğini söylüyorlar. Afganistan’ı görüyoruz işte… Onun gibi…
Bazen diyorum ki kendi kendime, “Yoksa AKP’den önce bu ülke Müslüman değil miydi?” AKP’den önce bu toplum din kurallarına uymuyor muydu?
Peygamberi, Allah’ı tanımıyor muydu? AKP gelince mi doğru yola girdik?
Elbette Müslümandı. Elbette peygamberi, Allah’ı, dini tanıyordu. Ama şeriatçı değildi. Herkes düşüncesinde, inancında özgürdü.
Ben çocukluğumu anımsıyorum. Dedemi, ninemi, anamı, babamı anımsıyorum. Tümü de namaz kılardı. Oruç tutardı. Asla haram yemezdi.
Yoksullara, düşkünlere, muhtaçlara yardımcı olurlardı. Aç kalanlarla ekmeklerini bölüşürlerdi.
Daha önemlisi “Şu cennete gidecek, bu cehenneme gidecek” diye kimsenin hakkında hüküm vermezlerdi. Ahkâm kesmezlerdi.
Babamın babası Sünni’ydi. Annemim babası aleviydi. Kimse kimseyi inancından ve görüşlerinden dolayı suçlamazdı.
Birbirlerine hoşgörü ile yaklaşırlardı. Asla kimseyi yargılamaz, dedikodu yapmazlardı…
Benim adımı da Alevi dedem koymuş: “Ali” demiş. Kimse itiraz etmemiş.
Şimdi düşünüyorum da gerçek Müslümanlar onlarmış… Aslında Müslümanlığın ilkelerini, gereklerini onlar yerine getiriyorlarmış.
Asla kul hakkı yemezlerdi, çalıp çırpmazlardı. Fesatlıktan uzak durur, kimseyi çekiştirmezlerdi.
Kimsenin namusuna kötü gözle bakmazlardı.
Çocukları çocuk oldukları için severlerdi. Onlara sevecenlikle yaklaşıp, başlarını okşarlardı.
Ne gariptir, ne tuhaftır, ne acıdır ki, halkı kendi tarikatlarına çekmek için çalışanlar, halkı yönlendirmek isteyenler, fetva verenler, günümüzde en çok onlar suç işliyorlar.
Çocuk tecavüzcüleri ve tacizciler onların arasından çıkıyor.
Bir zamanlar “Fıkıh Araştırmaları Derneğinin” yatılı kursunda, 30’a yakın erkek çocuğuna tecavüz edildiğini yazmıştı medya…
Daha önce de bu tür kirli, pis olaylara Ensar Vakfının adı karışmıştı.
Oysa İslam dininin özünde yardımseverlik, dayanışma, merhamet vardır. Çocuk sevgisi vardır. Çocuklara sevecenlikle, şefkatle yaklaşma vardır…
Bunlar dini siyasallaştırdılar. “Din din” diye diye, her şeyden önce menfaati ön plana aldılar. Yığınlar açlıktan, işsizlikten kırılırken onlar ceplerini doldurdular.
Din sömürüsü yaparak, mal – mülk sahibi oldular.
Ülkenin yüz yıllık kamu birikimlerini sattılar. Sanayii, tarımı bitirdiler. Hazineyi boşattılar.
Ama asla bozuk ekonomiden, batan şirketlerden, açlık sınırının altında yaşayan insanlardan, evine ekmek götüremediği için intihar eden garibanlardan, tacizlerden, tacizcilerden, tecavüzlerden, kadın cinayetlerinden söz etmediler.
Ağızlarına bile almadılar.
24 saat din konuştular. Kimlerim cennete gidip, kimlerin cehenneme gitmeyeceğini belirlediler. Ama yandaşlarının ahlaksızlıklarını görmezden geldiler.
Ve yalan dolan, talan, hırsızlıklar karşısında dut yemiş bülbüllere döndüler. Yolsuzluk bataklığına saplanan bakanları akladılar…
İşin en garip, en tuhaf tarafı durmadan namustan, iffetten söz ettiler, ne var ki 2002’den bu yana fuhuş yüzde 790, uyuşturucu bağımlılığı yüzde 678, çocukların cinsel istismarı yüzde 434, adam öldürme yüzde 261, boşanma oranları yüzde 37 arttı.
Bilim geriledi.
Bizzat, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ABİDE araştırmasına göre Türkiye’de öğrencilerin yüzde 66’sı okuduğunu anlamıyor, 4 işlem yapamıyor.
Araştırma, öğrencilerin başarısızlığının ilkokuldan başlayarak giderek arttığını ortaya koyuyor.
Hadi, gelin, bu işin içinden çıkın da görelim bakalım…
(alieralp37@gmail.com)