Müslüman Kardeşleri desteklemek uğruna İsrail, Körfez Ülkeleri ve Irak, Suriye gibi komşularıyla ters düşen ve yıllar içinde milyarlarca dolar kayba, milyonlarca Suriyeli’nin Türkiye’ye akın etmesine sebep olan AKP iktidarı, şimdi Esad ile anlaşmak için Mao'cu Doğu Perinçek ve Ethem Sancak’ı araya koyuyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, “Muhalefetle Suriye’deki rejimi bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde kalıcı bir barış olmaz, bunu hep söylüyoruz” ifadelerini kullanmış, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Çavuşoğlu’na destek vermişti.
Bu açıklamaların ardından Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in, geçtiğimiz günlerde partiye katılan eski AKP’li Ethem Sancak’ın da arasında bulunduğu bir heyetle Suriye’ye gidip Cumhurbaşkanı Beşar Esad’la görüşeceğini açıkladı.
Bursalı, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Suriyeli mevkidaşıyla görüştüğünü duyurmasına yönelik açıklamasına da gönderme yaparak "Bu adım şarttı. Türkiye'nin geleceği açısından şarttı. Bu koşullarda Türkiye’nin Suriye ile işbirliğine gitmesi tarihi önemdeydi. Açıklamalar çok doğru. Kutluyoruz kendilerini. Bu süreçten geri dönüş yok" dedi.
SURİYE POLİTİKASI MİLYARLARCA DOLAR KAYBETTİRDİ
Arap Baharı vesilesiyle İhvan’dan başlayarak diğer siyasî ve radikal grupları yönetme sevdasıyla İslâm âleminin lideri olma hayalleri gören AKP, Ortadoğu’daki dengeleri alt üst etti.
Babasının ölümüyle yerine geçen oğul Esad, daha demokratik, daha muasır bir görüntü ile memleketini iyi/kötü idare ediyor, Türkiye ile iyi ilişkilere özen gösteriyordu. Öyle ki, Erdoğan’ın “kardeşim Esad” deyip, ailece beraber tatil yaptıkları hala arşivlerde.
Arap Baharı ile beraber ABD’nin istemediği Esad’ı devirme planları yaptığı, ancak sahayı terk edip Türkiye’ye bıraktığı bir süreçte Erdoğan’ın her şeyde olduğu gibi, masayı devirip, “Haftaya Cum’a namazını Şam’da kılacağız” demesiyle süreç kontrolden çıktı.
İç savaşın başladığı ilk yıllarda rejim değişikliği için ısrar eden Erdoğan, son dönemlerde bu politikadan vazgeçmiş ama Esad yönetimiyle de diyalogdan kaçınmıştı.
Erdoğan, 2016 yılında, Türkiye'nin Suriye'ye girmesine ilişkin "Zalim Esed'in hükümranlığına son vermek için biz oraya girdik" açıklamasında bulunmuştu.
Aynı Recep Tayyip Erdoğan aradan geçen onca yıl, kaybedilen milyarlarca dolar ve Türkiye’ye akın eden milyonlarca Suriyeli sığınmacının ardından geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada hükümetin Suriye politikasına ilişkin, "Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki" dedi.
Türkiye'de kayıtlı sığınmacı statüsünde Suriyeli sayısının resmi kaynaklara göre 5 milyona dayandığı bilinirken, kayıt dışı ve vatandaşlık verilen Suriyeliler denkleme eklendiğine sayı 10 milyonu aşıyor.
MISIR, İSRAİL VE KÖRFEZ POLİTİKASINDA İHVAN’CILIK UĞRUNA MİLYARLARCA DOLAR KAYBEDİLDİ
Mısır’da Müslüman Kardeşlerin ve Muhammed Mursi’nin devrilmesine uzanan darbe sürecinin ardından Türkiye-Mısır ilişkileri de kopma noktasına geldi.
Ankara yönetimi Müslüman Kardeşleri (İhvan-ı Müslimin) desteklemekten vazgeçmedi ve onlara özgü olan Rabia işareti de AKP eliyle Türkiye siyasetinin simgelerinden biri haline getirildi.
Suriye ve Mısır 2013'te, 3 Körfez ülkesi Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri de 2014'te İhvan'ı "terör örgütü" ilan etti.
Mısır'da en başından beri darbeye karşı çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İhvan'ı "terör örgütü" olarak görmediğini söyledi.
Müslüman Kardeşler’i kollayan siyaset Türkiye’nin sadece Körfez değil Kuzey Afrika’daki ilişkilerini de etkiler hale geldi.
AKP iktidarı Müslüman Kardeşler kökenli eski Devlet Başkan Yardımcısı Tarık El Haşimi’yi himaye ederek Irak’la bozuştu, Filistin’de Hamas’a el vererek El Fetih’i küstürdü, Tunus’ta El Nahda’yı el üstünde tutarak laik siyasi kanatları kuşkulandırdı, Libya’da Müslüman Kardeşler’in ağırlıklı olduğu Trablus’taki güçlere desteğiyle geri kalan aktörlerle karşı karşıya geldi. Sudan’la ilişkileri de bir Müslüman Kardeşler dayanışması olarak zemmedildi. Bu tercihin yol açtığı sorunların örnekleri daha da uzatılabilir.
Körfez ülkeleri ve komşu ülkelerle yaşanan gerginlikler Türkiye’nin de milyarlarca dolar ticari kaybına neden oldu. Ticari ilişkiler dönem dönem askıya alındı, başta Suudi Arabistan olmak üzere birçok ülkede Türk Malı ürünler boykot edildi.
ERDOĞAN’DAN MISIR VE SURİYE AÇILIMI
Müslüman Kardeşler uğruna tüm yaşanan olayların ve maddi kayıpların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz gün Ukrayna dönüşü uçakta gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Suriye politikası hakkında açıklamalarda bulunan Erdoğan, "Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki. Eğer Türkiye’de muhalefet olayı böyle bir noktaya taşıyorsa bu muhalefetin hem kalitesini hem de gramını ortaya koyar" dedi.
"Şu anda oradan hicret edenler, iltica edenlerin ağırlığı bize geldi. 4 milyon insanı biz ülkemizde ağırlıyoruz" diyen Erdoğan, "Bütün bunları ağırlarken rejimle sürekli savaş halinde olalım diye mi bunu yapıyoruz? Hayır. Suriye halkıyla özellikle inanç değerleri noktasındaki bağlarımız sebebiyle bunu yapıyoruz. Bundan sonraki süreç belki çok daha hayırlı olacaktır" ifadelerini kullandı.
Dış politikadaki 'normalleşme' adımlarını değerlendiren Erdoğan, "Yani siyasetin gereği bu. Onun için de siyasette dargınlık olmaz. Her an barış içinde olacaksın. Her an görüşebilme imkânı yakalayacaksın" diye konuştu.
"Mesela Mısır’la şu anda üst düzeyde, istenilen yerde değil ama biz şimdi Mısır’la da arkadaşlarla alt düzeyde yani bakanlar seviyesinde bu işi sürdürelim ve ardından da temenni ederiz ki üst düzeyde de bu adımı en güzel şekilde atalım" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çünkü Mısır halkı bizim kardeşlerimiz.
Bizim Mısır halkıyla dargın olmamız mümkün değil.
Onun için de bir an önce orayla da bu barışı bizim temin etmemiz gerekiyor.
Suriye ile daha ileri seviyede adımları temin etmemiz gerekiyor.
Bu adımları atmak suretiyle, tüm bölgede yani İslam dünyasının bizim komşularımızla olan bu bölgesinde inşallah birçok oyunu biz bozarız."