Videoda konuşan isim, Nakşibendi cemaatinin dünyadaki en önemli ismi Nazım Kıbrısi.
Kıbrısi’nin yanında dizlerinin üzerinde oturan kişi ise son dönemin yükselen isimlerinden işadamı Remzi Gür.
TMSF’nin el koyduğu pek çok varlığı satın alan Gür, Başbakan Erdoğan’ın çocuklarını yurtdışında burslu okutmasıyla da tanınıyor. Aydınlık Dergisi’nin bu haftaki sayısında haberleştirdiği video, Nakşibendiler’in sitesinde Gür’ün Erdoğan’ın resmi danışmanı olmamasına rağmen,“Şeyh Nazım Kıbrısi’den Başbakanın Danışmanı Remzi Gür’e Nasihatlar” başlığıyla yayınlandı.
TALİMATSIZ İŞ YAPMASINLAR
Konuşmalardan anlaşıldığı kadarıyla AKP, Kasım 2002 seçimlerini kazanarak henüz iktidar olmuş. 18 Aralık 2002’de Necip Hablemitoğlu öldürülmüş. Kıbrısi’nin konuşmasından Hablemitoğlu’nun cenaze töreninden kısa süre sonra konuştuğu anlaşılıyor. Kıbrısi yeni iktidara Remzi Gür aracılığıyla kibarca söyleyecek olursa “nasihatlerde” bulunuyor. Kıbrısi “kendi akıllarıyla iş yapmasınlar. Bugünkü talimat nedir? Emriniz nedir? Sorsunlar ona göre iş yapsınlar” diyor. Ardından Remzi Gür, askerleri Kıbrısi’ye şikayet ediyor: “Felaket hazımsızlar, dün iki tane paşa geldi bizim oraya ortada fol yok yumurta yok felaket rahatsızlar”. Kıbrısi konuşmanın devamında tekrar ediyor: “Hükümetin bugünkü hizmeti ne olacaktır? Siz ne isterseniz biz ona amadeyiz desinler.” Kıbrısi, konuşmasının devamında AKP’yi kastederek “eğer devlete hükmetmezlerse istifa etsinler” uyarısında bulunuyor. Kıbrısi “zaten az bir zaman kaldı, muharebeden sonra işleri tamamdır” diyerek apoletlerine dokunuyor.
TC ÖLDÜ
Kıbrısi, Necip Hablemitoğlu’nun cenaze töreninden duyduğu rahatsızlığı anlatıyor. Devlet erkanının, cumhurbaşkanının, askerlerin cenazeye katılmasından hareketle Kıbrısi şöyle konuşuyor: “Bu adamın sıfatı ney, TC’yi mi temsil ediyordu dedim, TC öldü, sanki TC’nin kendisinin cenazesini kaldırdılar, bu adamın şahsında TC öldü”. Kıbrısi konuşmasında şöyle söylüyor: “Bu adam Müslümanların hedef aldığı TC Cumhuriyeti’nin kendisiydi ki vurdular öldürdüler” Remzi Gür videonun 13. Dakikası 10. Saniyesinden sonra yeni öldürülen Hablemitoğlu ile ilgili şok bir iddiayı askerleri şikayet ederek şöyle dile getiriyor: “Efendim burada şöyle bir oyun daha var. Bu (Hablemitoğlu), Türkiye AB’ye girerken Alman Vakıfları’nın Türkiye’deki çalışmalarını inceledi. Almanlar buna itiraz etti. Askerler aba altından onlara da sopa gösteriyor, diyor ki ‘bizi AB’ye almayın’”.
BUNLAR 70 SENEDE BİTTİ
Kıbrısi cevap veriyor: “700 sene Osmanlı dayandı bunlar 70 senede bitti…. Bitti artık ektiğiniz ekin mevsimlikti” Remzi Gür “Verilen ömür bu kadar” diye cevap veriyor. Kıbrısi, “Biçilecek, bu ekin kalkacak, yeni ekin ekilecek” diye bağırıyor. Kıbrısi Abdullah Gül’ün henüz Başbakan olduğu, Erdoğan’ın ise Siirt seçimlerini beklediği günlerde konuşmasını şöyle devam ettiriyor: “Doğan gün bizim içindir korkma, istedikleri anda ruhunu temsil etsin Gül, öbür Bey’e de bildir ‘ısrar etme hiçbir şeye’ de. Bir şey yapacak vakit zaten kalmadı. Harp kapıda. Harp geldi mi düzen bozulur.” Kıbrisi konuşmasını şöyle bitiriyor: “Yeryüzünde bir yerde küfüre razı değilim. Bir yerde bir kimse küfür ederse onu da tüketmek için izin istiyoruz. Bütün dünyayı istiyorum, İslam için. Öbür taraf kafir olacak, bu taraf Müslüman olacak yok yok bitti. Beğenen yaşasın beğenmeyen gebersin.” Remzi Gür, Kıbrısi’nin elini öpmeye kalkıyor, ancak Kıbrısi elini çekiyor.
İŞTE REMZİ GÜR VE ŞEYH ARASINDA GEÇEN KONUŞMANIN BİR BÖLÜMÜ
Remzi Gür: Dün iki tane emekli paşa geldi. Ortada fol yok yumurta yok çok rahatsızlar. Rahatsız olacak hiçbir şey görmüyorum ama o kadar rahatsızlar ki.
Kıbrisi: Anladık rahatsızlığı. Ne talimat gelirse, tahriri olarak kabul etsinler. Siz ne istiyorsanız biz ona amadeyiz desinler. Ama iş, suyumu bulandırıyorsun davası varsa...
Remzi Gür: öyle bir şey var galiba...
Kıbrisi: Varsa o zaman çaresi yok. 367'si de vazifemizi icra edemeyeceğimizden, burada millete verdiğimiz sözü yerine getiremeyeceğimiz cihetle hükmedemeyeceğimizi anladık, istifa ediyoruz kendi işimize dönüyoruz desinler. Başka bir şey yapmasınlar. 367'si de hemen diyecekler koltuk sevdasında olan insanlardan değiliz. Madem ki hükmedemiyoruz...
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.
Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
İnanır mısınız bilmiyorum ama az önce bir yerde gördüm bu adamın açıklamalarını. Kaynak belirtilmemiş fakat anasayfalarında yer aldığından dikkat çekici ki, AKP karşıtı Milliyetçi bir sayfa. Aynen aktarıyorum;
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE TEESSÜF EDERİM ERGENEKON'DAN ALĞINIZ PAŞALARI SERBEST BIRAKIN. Sivil askere müdahale edemez.Askerimizi bukadar aşağıladıkları için tekrar teessüf ederim. .
TC'nin sivil hükümetinin derhal yapacakları bi şey var bu ergenekon davası adı altında tutukladıkları paşa evlatlarımı serbest bırakın.Avrupanın yazdığı senaryoyu oynamayın .
Ben ordu tarafındayın ben şeyh'im doğru sölerim varsa türk din alimleriniz karşıma çıkıp söylesın yanlış diye. Türkiye cumhurbaşakını Gül'ü mahşer yerinde Allaha şikayet edecegim. Erdoğan bey mahşerde elim yakanda.
Ergenekon davasında öne çıkmış bir suç yoktur. Bu insanları meşhur etmek yanlıştır. Devlete hizmet etmiş insanları sivil yargı karşısına çıkartıp yargı sonuçlanmadan cezaevine sokmak,yahu bu islamiyette yoktur .. Ben hem müslüman hemde askerlerin yanındayım, sivil hükümet avrupanın uydurduğu bir yalandır..
Bbeni mahkum etsinler,ben hakkı söylerım hakkı söyleyeceğim.TC'nin diyaneti var ama ağzı yok ,dünyaya sorsunlar bu şeyh doğrumu döylüyor diye doğru diyeceklerdir..Derhal bu ülkenin başbakanına , CUMHURBAŞKANI'NA Söyleyin ergenekon dan tutuklu paşaları derhal serbest bırakın onlar benim evlatlarım. "
AKP karşıtlığı = milliyetçilik değildir. Hele ki ingiliz uşağı Kıbrısi'yi referans gösterenlere hiç milliyetçi denmez.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.
Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Bugün itler vadisinde "şeriat kesildi", el kesildi; geçen hafta ise aynı itler tarafından karşı devrim istendi, "Arap kardeşlere" yardım edecek "Müslüman ordu" istendi, sekülerliğe ve diyanete vurgu yapılarak "hilâfet" istendi.
Hilâfetin ordusu olmazsa bir halta yaramaz. Bu ajan bozuntusu da yaklaşık bir senedir -orduya sahip çıkıyormuşçasına demeçler vererek- kendine pay çıkarıyor.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.