AKP Gizli Gündeminin Tarihi KodlarıAKP’nin 12 Eylül referandumu ile ilgili gizli gündemi, bir “karşı devrim” projesidir. Bağımsız Yargı silahını rejimin elinden almaya yönelik “Evet” seferberliğine bakıldığında projenin bir “turuncu devrim” kıvamında planlandığı anlaşılmaktadır.Aylardır ifade etmeye çalıştığımız, “12 Eylül Referandumunun demokrasiyle ilgisi yoktur; AKP’nin gizli gündemi vardır; gelişmeler, tarih ışığında kaotik bir karşı devrimin habercisidir;” iddiasının tarihi dayanakları aşağıda açıklanmaktadır.
Avrupa’da “Sivil demokrasi”nin temelinde “sınıflar çatışması” yatar. Feodal sınıflar arasındaki çatışma, orta sınıfın örgütlü mücadelesi sonucunda klasik demokrasiyle sonuçlanmış; Marksist proleterya ihtilali ise materyalistler tarafından “daha eşitlikçi” bir alternatif olarak üretilmiştir.
Avrupa’da Sınıflar ve DemokrasiA- Demokratik Devrimin Hedefi Olan Üst Sınıflar: (Soylu-Ruhban İkilisi)1- Soylular: MS:375’te Kavimler Göçü’yle Roma’yı istila eden Barbar boy beyleri Roma topraklarını istila ederek zamanla toprak sahibi soylular sınıfını oluşturdular. Bunlar mülkiyet hakkını gasp edip torunlarına miras bıraktıkları için soyu sopu belli olan bir senyörler sınıfı ortaya çıktı.
2- Rahipler: Roma’nın Klerici (din adamları) sınıfı, önce bu barbarları Hıristiyan yaptı. Sonra da aforoz tehdidiyle denetim altına aldı. “Vaftiz olmayana şeytan girer” ve “itiraz edeni aforoz ederim!” gibi tehditlerle ikinci ayrıcalıklı sınıfı Rahipler oluşturdu. Meşhur “Ruhban” sınıfı budur. Ellerindeki vakıf arazileri zamanla ekilebilir alanları yarısını kaplamaya başladı.
B- Eşitlik ve Demokratik Hak Arayanlar: (Alt Sınıflar)3- Burjuvalar: (Civiles) Senyör şatolarının çevresinde zamanla kavimlere göre Burg, York, Stadt… denilen kentler oluştu. Bu kentlerde zenaat ve ticaret erbabı bir orta sınıf oluşmaya başladı. Ticaret geliştikçe hele de coğrafi keşiflerden (büyük soygundan) sonra Avrupa’ya mebzul miktarda altın ve gümüş girince bu sınıf sermaye biriktirerek, mülkiyet hakkı için örgütlenmeye başladı. Masonluk işte bu gizli örgütlenmenin adıdır. Masonlar, çeşitli meslek localarını kurarak yıllarca mülkiyet hakkı için soylulara karşı bilendiler.
Sivil (Civiles=kentli) denilen bu orta sınıf, zamanla “Kentsoylu” (Burjuva) sınıfını oluşturdu. Eşitlik, Adalet, Hürriyet, Kardeşlik, Laiklik ilkeleri, burjuva aydınlarının kaleminden çıktı ve önce 7 yıl savaşlarıyla yıpranan Fransız sarayını sarsmaya başladı. Sonuçta 1789 Fransız İhtilali, “soylu-rahip” ikilisinin ilk ağır yenilgisi oldu.
4- Köylüler ve Köleler: (Serfler) Bunlar daha çok kırsal kesimde yaşayan toprakla birlikte alınıp satılan kölelerdi. Özgür köylüler kilise vakıflarında çalışmakla senyör tasallutundan kurtulmuş olmakla birlikte cahil ve siyasetten uzak insanlardı. Burjuva partileri bu kesimin devrim için kol gücüne sonra da iktidar için oyuna muhtaçtı. Bu kesim siyasette hala oy deposundan başka bir anlam ifade etmemektedir.
Avrupa’da “Sivil Demokrasi,” Burjuva sınıfının Masonik örgütlenmelerle, geniş halk kitlelerini soylular ve rahipler aleyhine tahrik ederek Krallık rejimini yıkması ve yerine Laik cumhuriyeti kurması sonucunda ortaya çıkmıştır
Avrupa’da uygarlığın adı “civilization” yani “sivilleşme”dir. Kentsoylu yani Burjuva (civil=sivil) yaşam standartları idealize edildiği için “Sivil demokrasi”, bu manada “medeniyet” ile yani kent uygarlığını kurma ve yaşatma ile aynı anlama gelmektedir ve burjuva yaşam standardını ifade etmektedir.
Buradaki sivil kelimesi, çarşı iznine çıkarken giyilen sivil elbisenin taşıdığı manalardan oldukça farklıdır. Bir toplumda askerler orta sınıfın öncü kuvveti olarak çok rahat sivil demokrasinin kapısını aralayabilirler; nitekim bu süreç bizde böylece yaşanmıştır. Osmanlı 2. ve 3. Ordusu II. Meşrutiyetin, 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal ise Cumhuriyetin kurucusu olmuşlardır.
Tarihteki Sınıflar Çatışması, Karşı Devrimin Kodlarını Vermektedir:
[img]http://www.haberiniz.com/images/stories/Yeni_Resimler/YAZARLAR/OZEL/devrim_1_sukru.jpg[/img]
Günümüze Gelince: AKP yönetiminin “sivil demokratlığı” asker karşıtlığı olarak algılamasının birinci nedeni, demokrasi tarihinin bu terminolojik birikiminden habersiz olmasıdır. İkinci faktör de liberal demokrat gömleği giymiş ordu düşmanı eski Marksistlerin ve gizli Kürtçülerin AKP’deki entelektüel boşluğu kendi nefesleriyle dolduruyor olmasıdır.
AKP, sivil kelimesini asker olmayan herkes gibi algılamakla kalmamış; belli bir ekonomik sınıf tabanı yerine teokratik unsurlara, cemaatlere yaslanarak yeni bir teokratik sınıf egemenliğinin de kapısını aralamıştır. Bu çabanın sivil demokrasi yerine “teokratik bir aristokrasi” ile sonuçlanması kaçınılmazdır.
Oysa parlamentoda AKP’ye ezici çoğunluk fırsatı veren AKP seçmeninin bu partiye yeni bir teokratik sınıf egemenliği ruhsatı verdiğini söylemek mümkün değildir.
Buna rağmen AKP, 200 yıl önce modernleşmenin ve 100 yıl önce demokrasinin lokomotif gücü olan orduyu, bertaraf etmek için darbe teşebbüs ve dedikodularını önemli bir mevzi kazanma fırsatı olarak değerlendirmiştir. Böylece Kemalist elite ve Kemalist ideolojiye “soylu-ruhban” kimliğini uygun görerek egemenliği bunlardan alıp, güçlenen yeni “alt sınıflara” devretme yoluna girmiştir.
AKP’nin 12 Eylül referandumu ile ilgili gizli gündemi, bir “karşı devrim” projesidir. Bağımsız Yargı silahını rejimin elinden almaya yönelik “Evet” seferberliğine bakıldığında projenin bir “turuncu devrim” kıvamında planlandığı anlaşılmaktadır.
Devrimci AKP’nin Yeni Sınıf Algılaması:
A- Üst Sınıf Olarak Algılananlar:1) Ordu üst yönetimi, devrilmesi gereken soylular sınıfı olarak algılanmaktadır.
2) Kemalizm tarihteki Ruhban inanç ve ideolojisini (Katolisizmi) temsil etmektedir. Laik yargı ise ruhban sınıfı gibi görülmektedir.
B- Eşitlik ve Egemenlik Arayanlar:3) AKP teşkilatı, Cemaatler ve yeşil sermaye, örgütlü burjuvazi olan Masonik güce dönüştürülmüştür.
4) Müslüman çoğunluk, etniklerle birlikte alt sınıfı, devrim tarihindeki köylüleri ve köleleri temsil etmektedir.
AKP’nin yürüttüğü hareketin müesses nizam içinde bir sivil anayasa arayışı değil açık bir karşı devrim olduğu bu tablodan açıkça ortaya çıkmaktadır.
Doğrusu, yapılan işlere bakıldığında ve demokrasinin tarihi faktörleri yerli yerine oturtulduğunda yaşadığımız süreçteki karanlık noktaların, Tarihin projektörüyle aydınlatılması böylece mümkün olmaktadır. Gizli gündemi aydınlatacak başka bir ışığa da sahip değiliz.
Aylardır ifade etmeye çalıştığımız, “12 Eylül Referandumunun demokrasiyle ilgisi yoktur; AKP’nin gizli gündemi vardır; gelişmeler, tarih ışığında kaotik bir karşı devrimin habercisidir;” iddiasının tarihi dayanakları bunlardır.
Türkiye Cumhuriyetiyle hesabı olan ne kadar “Hıyanet-i Vataniyye” mağduru ademoğlu varsa hepsi hevesle 12 Eylül Referandumunun “Evet”le sonuçlanmasını ve AKP’nin karşı devrim sürecinde yeni mevziler kazanmasını beklemektedir.
Karşı devrim çabasının 1923 ruhuna vuracağı darbeyi daha da güçlendirerek kendi egemenlik alanlarını oluşturmak isteyen bağımsız Kürtçülerin, Ermenilerin ve eski Marksistlerin AKP’ye sevdalanmasının esrarını da bu tabloda aramak gerekir.
Şükrü ALNIAÇIK 03 Eylül 2010 / haberiniz.com