HÜKÜMETİN “kırmızı çizgi”lerinden biri daha buharlaşacak galiba... Ama bu defaki “zoraki” mi olacak, “rızaya” mı dayanacak belli değil. Bize bunları Uğur Ergan’ın “Ermenistan’ın Lori Mar bölgesinde yapılacak NATO tatbikatında kullanılacak bazı malzemelerin, Türkiye üzerinden Ermenistan’a geçmesine onay verileceğini” bildiren haberi yazdırıyor.
Zaten geçen gün Hürriyet’te çıkan Sefa Kaplan imzalı haberde de, “Dışişleri Bakanlığı’nın Kars Valiliği’ne bir yazı göndererek, ihtiyaç duyulursa Ermenistan’la aramızdaki kapının açılmasıyla ilgili hazırlıkların ne kadar zaman alacağını ve bu bağlamda yapılması gereken işlerin neler olduğunu sorduğu” bildirilmekteydi.
Anadolu’da “Lafın tamamını aptala söylerler” diye bir deyiş vardır. Dışişleri Bakanlığı’nın yazısı zaten birtakım şeylerin pişmekte olduğunu göstermeye yetiyordu. Anlaşılan o aşama artık geride kalmış.
Kapıyı şimdi “NATO manevrası nedeniyle Ermenistan’a gönderilecek malzemelerin geçişine kolaylık sağlamak” için açarsınız. Sonra hazır kapıyı açmışken Van Akdamar’daki Surp Haç Kilisesi’nde 19 Eylül günü yapılacak ayine katılmak isteyenlerin de burayı kullanmasına izin verir, sonra da “Zaten bir kere açmış bulunduk, artık devam etsin” der, noktayı koyarsınız. Hoş bu muhtemel gelişmeleri sadece bizim hükümetin tutumu ve kararıyla izah etmeye kalkmak doğru değil. Çünkü Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memedyarov, yarın Kazakistan’ın başkenti Almati’de yapılacak olan Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gayri resmi toplantısı dolayısıyla “Karabağ çevresinde bulunan işgal altındaki topraklar konusunun ve özellikle Laçin ile Kelbecer rayonlarının (il’lerinin) işgal güçlerince boşaltılması meselesinin görüşüleceğini” saklamamıştı.
Ermenistan ile Azerbaycan arasında yapılan “dolaylı” müzakerelerde “7 Azerbaycan rayonundan 5’ini Ermeni güçlerinin kayıtsız şartsız boşaltarak Azerbaycan’a iade etmesinde uzlaşıldığı” da gazetelere yansıyan haberler arasındaydı.
Bunları geçenlerde Ermanistan’ı ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın:
“Ermenistan üzerine düşenleri yaptı. Top artık Türkiye’de. Türkiye’nin söz verdiği adımları atmasını bekliyoruz” şeklindeki sözleriyle yan yana getirince, resim biraz daha netleşiyor.
Peki ama biz, 10 Ekim 2009 günü Zürih’te Türkiye ile Ermenistan’ın âlâ-yı vâlâ ile (gösterişli bir şekilde) imzaladıkları “Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol” iki ülke parlamentoları tarafından onaylanmadıkça sınır kapımızı açmayacağımızı ilan etmemiş miydik?
Protokolün parlamentodan geçmesi için de, Azerbaycan tarafından Karabağ sorunuyla ilgili olarak ileri sürülen koşulları Ermenistan’ın yerine getirmesi gerektiğini söylememiş miydik?
Hatta Başbakan Tayyip Erdoğan bu taahhüdümüzü, Azerbaycan’a gidip Bakü’de, Parlamento kürsüsünden ilan etmemiş miydi?
Bakalım, “Alan razı, veren razı” denecek bir durum mu var, yoksa gereksiz yere buharlaşan bir kırmızı çizgi mi?
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır
Emekli Büyükelçi Onur Öymen, NATO’nun bu tatbikatının Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi için kullanılabileceğini söyledi.
Öymen “Eğer Türkiye bu tatbikata katılmak için hazırlıklar yapıyorsa, söylendiği ya da iddia edildiği gibi bir zemin çalışması varsa, o zaman Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi için NATO kullanılabilir yorumu yapılabilir” dedi.
Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi ve sınır kapısının açılması konusunda Türkiye’nin kesin ifadelerinin olduğunu hatırlatan Öymen, “ABD, protokollerin Türkiye’de tepki ile karşılanmasının ardından belki de bu yolu kullanabilir. Türkiye ise kesin ifadelerinin arkasında durması gerekir. NATO üzerinden protokoller başta olmak üzere bir takım şartları da kabul ettirmek isteyebilirler” diye konuştu.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü NATO'nun tatbikatı çerçevesinde sınırın açılabileceğini söyledi
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Burak Özügergin, NATO çerçevesinde ve 20 ülkenin katılımıyla ilgili olarak 11-17 Eylül 2010 tarihleri arasında Ermenistan'da icra edilecek olan tatbikatla ilgili olarak, Türkiye-Ermenistan sınırının istisnai ve geçici olarak açılması konusunun ihtiyaten değerlendirildiğini söyledi.
Konuyla ilgili bir soruyu yanıtlayan Özügergin, "Türkiye-Ermenistan sınırının sadece tatbikat malzemesini taşıyacak araçların geçişi için istisnai ve geçici olarak açılması hususu ihtiyaten değerlendirilmektedir. Bunun ötesinde, basında konuya ilişkin olarak yapılan haber ve yorumlar gerçeği yansıtmamaktadır" dedi.
TATBİKAT BU YIL ERMENİSTAN'DA
NATO bünyesindeki Avrupa-Atlantik Afetlere Mukabele Eşgüdüm Merkezi (EADRCC) tarafından her yıl, büyük çaplı sivil olağanüstü hallere karşı müttefik ve ortak ülkeler arasında işbirliğini artırmak amacıyla arazi tatbikatları düzenlendiğini belirten Özügergin, tatbikatın bu yıl Ermenistan'da düzenleneceğini ifade etti.
TATBİKATA KATILAN ÜLKELER ARASINDA TÜRKİYE'DE VAR
Özügergin şöyle devam etti: "Tatbikata yaklaşık 20 ülkenin katılması beklenmektedir. Ülkemizin de tatbikat karargahına personel katkısında bulunmak suretiyle iştiraki öngörülmektedir. Tatbikat, afetlerle mücadele amaçlı ve insani niteliktedir.
Tatbikatın bu niteliği dikkate alınarak ve tatbikatta kullanılacak malzemenin Ermenistan'a ülkemiz üzerinden karayoluyla nakledilmesi yönünde bir talep vaki olduğu takdirde hazırlıklı bulunmak amacıyla Türkiye-Ermenistan sınırının sadece tatbikat malzemesini taşıyacak araçların geçişi için istisnai ve geçici olarak açılması hususu ihtiyaten değerlendirilmektedir."
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır
Türkiye aleyhine Los Angeles'ta dava açan iki Ermeni asıllı ABD vatandaşı, Ermenilerin 1915'deki olaylarda kaybettikleri taşınır ve taşınmaz mallar ile banka hesapları için “milyarlarca dolarlık” tazminat talep etti.
Associated Press ajansının haberine göre, Garbis Davouyan ve Hrayr Turabyan isimli ABD vatandaşları mahkemeye başvurularında, doğrudan Türk Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Ziraat Bankası'nı davalı olarak belirtti.
Açılan davada, Ermenilerin 1915 olayları sırasında kaybettikleri "toprak, binalar, iş yerleri, banka mevduatları ve birçoğu Türkiye’deki müzelerde sergilenmekte olan paha biçilmez sanat eserleri" için tazminat talep ediliyor.
Ajansa konuşan Ermeni asıllı ABD vatandaşlarının avukatları, müvekkillerinin, kendilerine toplu dava statüsü verilmesini de talep ettiklerini ifade etti. Bu nedenle dava sürecinin 3 yıla kadar uzayabileceği belirtiliyor.
TÜRK HÜKÜMETİ ALEYHİNDE AÇILAN İLK DAVA
Davayı açan avukatlardan Mark Geragos, olayla ilgili olarak, ilk defa doğrudan Türk hükümeti hakkında dava açıldığına dikkat çekti.
Geragos ayrıca, davada yer alan tüm avukatların, 1915 olaylarında hayatını kaybeden akrabaları olduğunu belirterek, "Bu nedenle bu dava bizim için özel bir anlam taşıyor" diye konuştu.
Açılan davada, 1915 yılı olaylarında bir milyondan fazla Ermeni'nin göçe zorlandığı ve katledildiği iddia ediliyor. Davada ayrıca, Türk devletinin, “mülk sahiplerine yeniden iade edilene kadar, 'ele geçirilen' varlıklara ait mülklerin idaresi ile kira ve satış hasılatlarının toplanması ve gelirlerin emanet hesaplarına yatırılmasını kabul ettiği ancak buna karşın söz konusu mülklere ve bunlardan sağlanan gelire el koyduğu” öne sürülüyor.
Davacıların avukatlarının, “mülklerin ve elde edilen kazancın kayıtlarının halen durduğuna inandıkları ve bu hesaplarda bulunduğunu öne sürdükleri milyarlarca dolarlık para talep ettikleri” belirtiliyor.
ABD'nin California eyaleti meclisinde 2000 yılında kabul edilen, 1915 yılı olaylarının “soykırım” olarak tanımlandığı bir yasada, olaylarda hayatını kaybeden Ermenilerin varislerinin hayat sigortası şirketlerine dava açarak ödeme yapılmasını talep etmelerine imkan verilmişti. Ancak geçen yıl California'daki Federal Temyiz Mahkemesi, söz konusu yasayı 1915 olaylarını “soykırım” olarak nitelemeyen Amerikan yönetiminin dış politikasıyla çelişki yarattığı sonucuna varmış ve iptal kararı vermişti.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır
O kadar doluyum ve zaman zaman o kadar ümidimi kaybediyorum ki.Keşke bu sıkıntıyı, gecenin geç saati üzerime çöken karabasanın ağırlığıyla ifade edebilsem. O kadar iliklerimize işlemiş ki hainlerin nefesi, keşke bu illeti kanserle açıklayabilsem. Çevremdekiler, gündemi meşgul eden insancıklar, münevvir olamamış aydıncıklar, dönen dolaplara o kadar tepkisiz ki, keşke bu uyuşukluğu bir eroinmanınkiyle açıklayabilsem. Türkiyeli olduğum, Türk olduğum için duyduğum inanılmaz gururu, keşke özgür bir Türkiye'de yaşayarak, özümde hissedebilsem.Keşke bu gurura sahip liderlerim de olsa benim, ben arkamı döndüğümde "neyimi satıyor bu hainler yine" diye endişelenmesem. Sonra bakınıyorum etrafıma, bir umut arıyorum, şöyle tutunabilecek ufak bir dal arıyorum.Bir kurtarıcının beleşçiliğini beklemek değil benimki, sadece bir umut, çırpınabilecek iki kulaç su arıyorum.Derken farkediyorum ki; ne kadar gafilmişim. Ata'm bugünleri ta o zamanlardan nasıl da görmüş de bana, Türk gencine nasıl da ışık tutmuş.Meğer; muhtaç olduğum kudret, damarlarımdaki asil kanda mevcutmuş.
Tarihini bilmem ama pek yakında, yöntemini ise hiç kestiremiyorum ama muhtemelen biraz kanlı, kim yapar kim liderlik eder buna onu da bilemem, ancak şundan emin olmam gerektiğini biliyorum.Aziz milletim birgün bu gidişata dur diyecek.Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeline yerleşerek; Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa edecek.O şanslı, o yüce, o muhteşem insanlar arasında yer alacağımı düşününce heyecanlanıyorum.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Ermenistan’da Türkiye’ye karşı sertlik yanlısı Taşnak Ermeni Devrimci Federasyonu’nun (ARF) lideri Vahan Hovhannisyan, Ermenistan’ın başkentinin Kars olması gerektiğini söyledi.
Taşnak lider, halen Dağlık Karabağ’ın başkenti olan Stepanekert’in Ermenistan’ın da başkenti olması gerektiği yolunda son zamanlarda aşırılık yanlıları tarafından sıkça dile getirilen tartışmaya bambaşka bir iddiayla katıldı.
Hovhannisyan, Ermeni Civilitas Vakfı tarafından düzenlenen bir konferansta konuya ilişkin düşüncesini aktarırken, “Spepanekert’in Ermenistan başkenti olmasına karşı değilim, ancak ben Kars’ı tercih ederim. Ermenistan’ın başkenti Kars olmalı” dedi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır
Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan: Tanıma, tazminat, toprak
Rus Ria novosti haber ajansına bir röportaj veren Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, Ermenistan'ın Türkiye ile ilişkilerinin normalleşmesi için, önce Türkiye'nin "Ermeni soykırımı"nı tanıması gerektiğini söylediğini yazdı.
İşgal altındaki Batı Ermenistan topraklarının iadesi ve "soykırım" için tazminat cümlelerinin tırnak içinde verildiği Sarkisyan'ın röportajına dair Armenews sitesinde verilen haberde "Ermeni Soykırımının" tanınma şartının Ermenistan'ın "Olmazsa olmazı" olduğu ve Kafkasya'da kalıcı barış için yapılması gerektiği belirtildi.
Aynı zamanda Türkiye ile başlatılan "ilişkilerin normalleşmesi" prosedürünün "Ermeni soykırımının" uluslararası platformlarda tanınmasını engelleyebileceği görüşünün ne kadar tutarsız olduğununda söyleyen Sarkisyan, "Ermeni soykırımının" tartışılmaz olduğunu, bu sebepten dolayı uluslararası platformlarda bu konu için hiç bir fedakarlıktan kaçılmaması gerektiğini söylediği yazıldı.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır
"Ermeni Açılımı"nda, "PKK Açılımı" ile aynı yol izlenecek!
Beyaz Saray'ın eski çalışanlarından Richard Giragosian açıklıyor: "Diplomatik ilişkiler perde arkasında başlayacak"
Türk hükümetiyle görüşen, Ermenistan makamlarıyla dirsek temasındaki ünlü analist Richard Giragosian, Cenevre protokollerinin fiilen hayata geçirilmesi için perde arkasında yürütülen çalışmaları ve üç olası planı anlattı.
ABD’de Bill Clinton’ın başkanlığı döneminde Beyaz Saray için çalışmış ünlü analist Richard Giragosian, yedi yıl önce Ermenistan’a taşınarak bir araştırma merkezi kurdu. Dedesi 1915 olaylarından kaçarak ABD’ye yerleşen Giragosian, Taşnakların gençlik örgütünde yer alan ateşli bir Türkiye karşıtıydı. Dünya görüşünde ciddi bir değişim yaşayan Giragosian, şimdilerde bölgenin en önemli analistlerinden biri olarak barış üzerine çalışıyor.
‘Protokoller öldü’
Türk ve Ermeni hükümeti içerisindeki kilit mercilerle sıkı ilişkileri bulunan Giragosian’la, Ermenistan’da pazartesi gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, Hrant Dink Vakfı’nın davetlisi olarak bulunduğumuz Erivan’da bir Suriye lokantasında buluştuk. Türkiye ve Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin tamamen rafa kalktığı düşünülürken Giragosian’ın söyledikleri bizi şaşırttı. Giragosian sivil toplumun çalışmalarına ve kulis temaslarına dayanarak Cenevre protokollerinin fiilen hayata geçeceğini öne sürdü. Giragosian’ın açıklamaları şöyle:
Normalleşme süreci başka bir şekilde başlayacak. Protokoller ölmüş durumda ama içerik, protokoller olmadan hayata geçirebilir. Erivan ve Ankara’nın NATO, AGİT ve Avrupa Konseyi içerisinde zaten resmi olmayan ilişkileri var. Bölge dışında yapılacak çok taraflı görüşmelerin bünyesinde iki ülke liderleri toplanacak. Resmi olmayan ilişkileri geliştirmek için üç plan var.
‘Gül tamamlamak istiyor’
Birincisi, Türkiye’nin Gürcistan Büyükelçisi Erivan’da akredite olacak. Bu olmazsa ikinci plan Erivan’da Türkiye’nin konsolosluk düzeyinde temsil edilmesi. Sınır açılmayacak ama sınırdaki iki geçiş noktası açılacak. Bu aslında kelimelerle oynamak ama böylelikle ticari faaliyet başlayacak. Bunlara Azerbaycan’ın da kuvvetli itirazı olmaz.
* Abdullah Gül’le görüşmemde kendisi bana söyledi, normalleşme sürecini kesinlike tamamlamak istiyor. * 2015 için Ermenistan hükümeti teyakkuza geçmeyecek. Türkiye bu konuda paranoyakça davranıyor. Ermenistan’da aklı başında herkes Türkiye’den toprak talebinin mümkün olmadığını biliyor. Bizim de hatamız var, bunları yeterince yüksek sesle duyurmuyoruz.