AKP iktidarı nasıl devam edemez?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; 23 Nisan mesajında, “Rejim ve sistem değişikliği teklifi, Türkiye Cumhuriyeti’ne sivil mahiyetli bir darbe olup aynı zamanda ilk Meclisi yok sayma teşebbüsüdür” dedi.
Bahçeli, 2012 yılından beri “rejim ve sistem krizi”nden bahsediyor. Şimdi, “kriz” yerine “sivil darbe” kelimesini kullanıyor.
Bilindiği gibi Ergenekon, Balyoz davalarında askerler “hükümeti cebren düşürmeye eksik teşebbüs” ile suçlandılar. Yıllarca tutuklu kaldıktan sonra Anayasa Mahkemesi’nin “adil yargılanmadılar” kararı ile tahliye edildiler, sonra da haklarında beraat kararları verilmeye başlandı.
Darbeyi askerlerin yapması ile sivillerin yapması arasında bir fark var mıdır? Askerler darbeye teşebbüs eder de başaramazsa suç oluyor da siviller teşebbüs ederse suç olmaz mı?
* * *
Güçlü bir siyasi partinin genel başkanının, AKP’nin yaptıklarını “sivil darbe” olarak nitelendirmesi, sıradan bir siyasi konuşma değildir.
Diğer taraftan Türk Ceza Kanunu’nun “Anayasayı ihlal” başlıklı 309. maddesi, “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasınıönlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” şeklindedir.
AKP, sivil darbeyi hangi yollarla gerçekleştirmeye çalıştı? Başlangıçta AKP, cemaat ile iş birliği içinde, öncelikle ordu, yargı ve emniyet teşkilatı olmak üzere bütün devlet kurumlarını ele geçirerek projelerini hayata geçirmek istedi. Ancak cemaat bu kurumlarda çok güçlü bir seviyeye gelince, istihbaratı da istedi ve artık siyasi iktidarı tanımamaya ve kendi projesini uygulamaya çalıştı. Siyasi iktidar, devlet kadrolarına kendi elleri ile yerleştirdiği cemaat mensuplarını “milli orduya ve milli istihbarata kumpas kuruldu” diyerek, “paralel darbeciler” diye suçlayıp tasfiye etmeye girişti. Aynı zamanda da kendi siyasi projesi olan ve CIA ajanı Graham Fuller’in önerdiği “Yeni Türkiye” denilen, içinde Türk’ün olmadığı yeni bir rejim tasarladığını da resmen ilan etti. İktidar, “sivil darbe” için polis teşkilatını, cebir ve şiddet unsuru olarak kullanarak, muhalifleri ezmeye başladı. İktidarın yeni iç güvenlik yasasıyla jandarmayı da aynı yönde bir dayatma aracı haline getirmek istediği anlaşılıyor!
* * *
“Evet ama Cumhurbaşkanı, halktan 400 milletvekili isteyerek Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi için yetki istedi. Bu, demokratik bir girişimdir. Cebir ve şiddet ile ilgisi yoktur” denilebilir.
Öyleyse internette bir mesajı başkasıyla paylaşanlar bile neden polis şiddeti ile eziliyor? Öyleyse neden protesto eylemleri şiddetle bastırılıyor. Öyleyse neden, gençler gaz fişeğiyle, sopayla, tekmeyle öldürülüyor? Bunlar cebir ve şiddet değil mi?
Ayrıca seçime giren Cumhurbaşkanı değildir. Anayasa’ya göre de tarafsız kalması gerekir. Kendi “sivil darbe” projesini, iktidar partisinin seçim bildirgesine yazdırarak ve bunun için halktan 400 milletvekili isteyerek, “rejim ve sistem değişikliği teklifi”nde bulunması, itiraz edenlerin bütün devlet kadrolarından, ekonomik hayattan, basından tasfiye edilmesi, eylem yapanlar arasında gençlerin öldürülmesiyle herkese gözdağı verilmesi, başlı başına suç değil midir?
* * *
Bahçeli’nin “sivil darbe” tespiti, önemli bir işarettir. Konuyu halkın gündemi haline getirmek gerekir. CHP, MHP ve rejimi korumak isteyen diğer partiler, esasen fert olarak da Anayasa’yı korumakla görevli olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını bu konuda bilgilendirmeye devam ederse, AKP iktidarı devam edemez!
Muhabir: Alp Özden
Yayınlayan: Ali Eyvaz
Arslan BULUT, 24 Nisan 2015
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr