AKP, PKK ile anlaştı mı?
Son zamanların çok tartışılan bu sorusuna cevap vermek aslında çok kolaydır!
Bu soruya cevap vermek için önce AKP-PKK ilişkilerine sonra da AKP'nin temel felsfesine bakmak gerekir.
Önce AKP-PKK ilişkilerine göz atalım kısaca:
- AKP Genel Başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, PKK'nın "devrik lideri" İmralı'daki bebek katiline "Sayın" demiştir.
- PKK tabanından oy alabilen iki partiden biri AKP'dir.
- AKP, 2002'den beri İmralı'daki bebek katilini "el bebek gül bebek" itinayla korumuştur.
- AKP, İmralı'daki bebek katiliyle, Adalet Bakanlığı, yandaş gazeteciler, bazı milletvekilleri ve MİT aracılığıyla sürekli diyalog içinde olmuştur.
- AKP, 2009 yılı yazında, "Açılım" sürecinde aylarca İmralı'daki bebek katilinin "yol haritasını" beklemiştir.
- AKP, Kuzey Irak Kürt Yönetimi lideri M. Barzani'yle hep çok sıcak ilişkiler kurmuş, bir zamanlar PKK'nın açık destekçisi olan Barzani'yi Ankara'da gizli açık ağırlamıştır.
- AKP, Habur'da PKK'ları çiçeklerle karşılamış, teröriste seyyar mahkeme kurmuş, Türkiye Cumhuriyeti'ni PKK'nın ayağına düşürmüştür.
- PKK'nın en üst düzey yetkilileri(Karayılan gibi) açıkça "Önderliğimiz AKP'yle görüştü..." demiş ve referandum sürecinde PKK ateşkes ilan etmiştir. (Ağustos 2010)
(AKP-PKK pazarlığının detayları için bakınız: http://www.guncelmeydan.com/pano/referandum-degil-konfederasyon-pazarligi-m-ali-guller-t26187.html
Şimdi bütün bunları unutalım ve AKP'nin "siyaset felsefesi" PKK ile anlaşmasına uygun mudur değil midir buna bakalım:
AKP'nin siyaset felsefesi;
- AKP, Ulusçu değil Ümmetçidir; bu nedenle "millet" kavramından çok "din" kavramına önem veriir. "Namaz kılabildiğim heryer vatanımdır" felsefesinden yola çıkan AKP zihniyeti, "millet düşmanı" bir örgütle pazarlık yapmakta hiçbir sakınca görmez. Çünkü AKP'ye göre asl olan "millet" değil "ümmettir"; Türk olmuş, Kürt olmuş, ABDli olmuş fark etmez! Nitekim bu felsefedeki "kadim yobazlarımız" kendilerine vatan olarak ABD'yi bellemişlerdir.
- AKP, Cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle (Çağdaş, laik, milli, üniter" kavgalıdır. Bu nedenle Cumhuriyetin kuruluş felsefesine karşı, "Demokratik özerklik" diye tutturan bir örgütle pazarlık yapmaktan çekinmez. Ayrıca KARŞI DEVRİM'in "dinci ve Kürtçü" bir karaktere sahip olduğu asla unutulmamalıdır. Koçgiri İsyanı, Şeyh Sait İsyanı, Dersim İsyanı hep "dini kullanan yobazlarla Kürt faşistlerin" ortak hareketi sonunda patlak vermiştir.
- Sıkça Türkiye Cumhuriyeti'nin "Dersim harekatını" eleştiren, isyancı Kürt hareketini destekleyen AKP'nin, bugünün isyancısı PKK'yla yan yana gelmesi çok daha anormal bir durum değildir. Nitekim bugün medyanın "İslamcı Kürt faşistleri" , bir taraftan Dersim harekatını yapan Cumhuriyetin kurucularına "küfrederken", diğer taraftan gözü kara bir şekilde "Açılımcı" AKP'yi desteklemektedirler.
- Bölücübaşına "Sayın", o bölücübaşının liderliğindeki PKK'nın şehit ettiği Mehmetçiğe "Kelle" diyebilen bir başbakanın kontrolündeki AKP'nin PKK'yla anlaşması son derece doğaldır.
- AKP'nin, "Açılım" adı altında yapıp ettikleri, PKK'nin temel isteği "Özerkliğe" hizmet etmiştir. PPK'nın temel isteğini gerçekleştirmesine çanak tutan AKP'nin PKK'yla anlaşması çok doğaldır.
- AKP Genel Başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "yargıyı da tamamen kontrol altına almak için" referandumda "Evet" çıkmasına çok büyük önem vermektedir. Kamuoyu araştırmalarında "Evet", "Hayır" oranlarının başa baş görünmesi üzerine "siyasi planlarından ve siyasi geleceğinden" endişelenen Başbakan Erdoğan'ın, bir zamanlar "Sayın" diye hitap ettiği PKK'nın devrik lideri bebek katiliyle "Evet" anlaşması yapması hiç de akıl dışı değildir.Çünkü Recep Tayyip Erdoğan, bu referandumun sonucunun Karşı Devrim için çok önemli olduğunu bilincindedir. "Evet" çıkması halinde yargıya tamemen el koyacak olan "Laiklik karşıtı eğlemelerin odağı" AKP, hazırlanacak yeni anayasayla da -büyük olasılıkla- Türkiye Cumhurieti'nin "üniter yapısını" ortadan kalıracak ve Kürt özerkliğine izin verecektir. Bu bakımdan AKP ve PKK'nın Türkiye üzerindeki "siyasi planları" bir bakıma örtüşmektedir. Özerklik isteyen PKK ile, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında özerkliklerden oluşan, ABD güdümünde yeni bir Osmanlı kurmayı planlayan AK'nin siyasi planları birbirine uygundur.
Ulusal duygudan yoksun, TSK'yı ve Yargıyı kontrol altına almaya çalışan, devleti cemaatlere deslim eden, İsmet Paşa'ya değil Seyit Rıza'ya sahip çıkan Cumhuriyetin kuruluş felsefesini anlamaktan aciz, dahası "laiklik karşıtı eğlemlerln odağı olduğu" tescillenmiş, Karşı Devrimci AKP'nin PKK'yla anlaşma ihtimali bazılarını neden şaşırtıyor bilmem, ama beni hiç şaşırtmıyor.
Özetle; AKP'nin 2002-2010 arasında yapıp ettikleri ve "siyaset felsefesi", Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin tersyüz edileceği çok kiritik bir dönemde PKK dahil herkesle anlaşmayı "mübah kılan" bir görünüme sahiptir....
Yani, AKP'nin meşrebi PKK'yla anlaşmasına uygundur...
Duygusal yaklaşımları bir kenara bırakıp, 1923'te Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde emperyalizme ve yerli işbirlikçilere karşı verilen olağanüstü bir mücadele sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin 2010'da bugün Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan önderliğindeki "DİNCİ" ve "KÜRTÇÜ" Faşizme kurban gitmesi an meselesidiir.
Atatürk, 1927 yılında Gençliğe Hitabe'sinde,"Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet, delalet ve hatta hıyanet içinde olabilirler" demişti.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün: Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet mi, delalet mi, yoksa hıyanet mi içindeler?
(Meşreb: Yaradılış, huy, karakter...)
Sinan MEYDAN / 24 Ağustos 2010, sinanmeydancom.tr.gg
Sinanmeydan75@mynet.com