AKP'nin torbasında tombala kanunları!
AKP hükümeti, 8 yıl içinde çok sayıda “torba kanun” çıkardı. Son olarak ekonomik ve mali konularda önemli düzenlemeler içeren, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonundan alt komisyona sevk edildi. Gerekçe olarak, ilgili torba kanunun Harçlar Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısı ile yani başka bir torba kanun ile birleştirilmesi ve alt komisyona gönderilmesi gösterildi.
* * *
AKP, birçok işini bu şekilde halletti. Hazine arazilerinin yabancılara satışına imkan veren yasalar da böyle torbalardan çıktı! Mübarek sanki tombala torbası! Üç taş ve bir kart çekiyorsun. Çektiğin taşlardan birinin numarası kartta varsa bir paket sigara kazanıyorsun. Yoksa tombalaya devam!
İşte Vakıf malı olan Vakıf Gureba Hastanesi bile böyle satıldı!
Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasası, Hazine Arazilerinin yabancılara satışını öngören yasa, azınlık vakıflarına ve yabancı vakıflara gayrimenkul satışını öngören AB’ye uyum yasaları işte böyle çıkarıldı! Bu torba yasaların içinde ne olduğunu kabul oyu veren milletvekilleri bilmiyor.
* * *
2004 yılında hazırlanan ve bize gönderilen resmi bir raporda şöyle deniliyordu:
“Kamu Yönetimi Temel Yasası çerçeve yasa olmak üzere buna ilave olarak İl Özel İdareleri Yasası, Belediyeler ve Büyükşehir Belediyeleri Yasaları gibi paketlerde, çok önemli ayrıntılar bütünün arasına serpiştirilerek gizlenmiş durumdadır.
Düzenlemeler ile il özel idareleri ve belediyeler, kendi sınırları içinde adeta genel görevli ve yetkili kuruluşlar haline getirilmektedir. Oysa üniter bir devlet yapısında ve teşkilatlanmasında, genel görevli merkezi idaredir.
Ülkemizde temel tercihlerde tam bir mutabakat bulunmadığı, bilhassa etnisite ve inanç eksenli gerginlikler, hatta kutuplaşmaların mevcut olduğu, kimlik tartışmalarının sona ermediği dikkate alındığında bu yasal düzenlemelerin verdiği geniş yetki ve imkanlarla ve denetimsizlikle, özellikle belediyelerin mahalli kimlikleri ve alt kültürleri ön plana çıkaran, bunları teşvik eden faaliyetlerde bulunmaları, bireylerin ulusal kimlikten ziyade alt kimlikleri benimsemelerini sağlamaya dönük uygulamalar yapmaları söz konusu olabilecektir.
Bu durum, cumhuriyetle ve onun temel nitelikleriyle problemi olan kişilerin veya kadroların mahalli idareleri ele geçirmeleri halinde kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır.
Özetle mahalli idarelere ilişkin bu düzenlemeler ülkemizde güç sahibi bazı çevrelerce merkezi bürokrasiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı gösterilen olumsuz ve zayıflatıcı tutum, Ortadoğu’nun yeniden biçimlendirilmesine yönelik uluslararası konjonktürle birlikte değerlendirildiğinde bir süre sonra belki de orta vadede Türkiye Cumhuriyeti ‘tek ulus, güçlü merkezi bürokrasi ve güçlü ordu’ üzerine kurulmuş olan üniterlik ve ulus devlet vasıflarını kaybederek, etnik gruplara, dini cemaatlere dayalı güçlü mahalli idarelerin federe devletlere dönüşerek teşekkül ettirecekleri bir federasyon olma ya da daha vahimi parçalanma yönünde tehlikeli bir mecraya girecektir.”
Bugün o tehlikeli mecraya girmiş bulunuyoruz!
Arslan BULUT, 29 Mayıs 2010