AKP'nin Yargı Reformu İşte Budur: Önce Gizli Tanık, Şimdi De Gizli Müneccim Hukuk Sistemimize Girdi!
Duyduklarınıza inanamıyorsanız, okuyunuz, işte kanıtı…
Önce özetler:
1. Erdal Sarızeybek, 2008 Şubat kara harekâtını sizlere anlatmak için Shov TV haber ekibi ile Şemdinli’ye gider. Ekiple birlikte Şemdinli Emniyet Müdürlüğü'nde konaklar. Yanlarında polis vardır.
2. 1992-94 Şemdinli Tabur Komutanı olan Erdal Sarızeybek’i tanıyan vatandaşlar karakola ziyarete gelir. Bunlardan biri de Tayyar Güreli’dir.
3. Tayyar güreli Aktütün-Meşelik’te oturur. Köyünü PKK yakmış, onlar da köyü boşaltmak zorunda kalmıştır. Sarızeybek bu köylülere zamanında önemli yardımlarda bulunmuştur. O zamanlar on yaşlarında bir çocuk olan Tayyar, minnet ve sevgisini göstermek için gelmiştir. Kaymakam ile görüşme zorluğu vardır, yardım ister. Sarızeybek yardım sözü verir.
4. Bu habere sevinen Tayyar, Ankara’ya geleceğini söyleyerek bir isteği olup olmadığını, polislerin yanında Sarızeybek’e sorar. O da ‘bal getir, kara kovan balı’ der.
5. Kara harekâtı 8 Şubat’ta yapılır. Sarızeybek Shov TV’den sizlere harekâtı anlatır ve Ankara’ya döner.
6. Bir süre sonra Tayyar telefonla arar, Ankara’ya geleceğini söyler, Sarızeybek de ‘balı unutma, emaneti getir’ der.
Şimdi haberler:
İşte o zaman AKP’nin yeni yargı reformu devreye girer, inanılmadık olaylar yaşanmaya başlar…
Önce Tayyar Güreli hakkında PKK üyesi olmak ve uyuşturucu kaçakçılığı iddialarıyla bir soruşturma açılır.
Ardından Sarızeybek’in telefonu ‘teknik gizli dinlemeye’ alınır.
Tayyar ile Sarızeybek dinlenen bir telefon görüşmesinde, 16 yıl içinde bir kez yapılmış, ‘emaneti getir, balı unutma’ sözleri savcılığı harekete geçirir.
İki yıl telefonlar dinlenir ama bir suç unsuru bulunmaz.
Ortada uyuşturucu madde yoktur.
Ortada örgüt yoktur.
Ortada bir kaçakçılık fiili yoktur.
Ortada delil de yoktur, hiç bir şey yoktur ama bir ‘emanet’ lafı vardır.
Savcılık konuyla ilgili bir gizli tanık da bulamaz. Daha önce bir gizli tanık bulan Diyarbakır savcılarının bulduğu gizli tanık işe yaramamıştır. Tanığa baskı yapan savcılar; ‘Bu Sarızeybek çok tehlikelidir, aman sen bir şeyler söyle, biz de onu gözaltına alalım’ demiş, ama bu gizli tanık yine de görülmedik bir biçimde mert çıkmış ve ‘Sarızeybek’i tanımıyorum, ne söyleyeyim ki’ diyerek ifade vermemiştir.
Van savcısı, tarihten ders çıkardığı için, gizli tanıkla bu işe girişemeyeceğini anlamış ve bu nedenle, hukuk tarihimizde ilk kez olarak, belki dünyada ilk kez, belki de başbakan’ın ‘ulemaya sorun’ sözlerinden güç alarak, kendini hukuk adına feda ederek bir gizli müneccim’e danışmanın fayda sağlayabileceğini umarak, işe koyulmuştur.
Van savcısı, ortamın uygunluğundan da istifade ile bir gizli müneccim bulmuştur. Bu müneccimin marifetleri çok büyüktür. Kişileri tanımasa da, ortada bir uyuşturucu olmasa da, ortada “suç yok, suçlu yok” olsa da, her şeyi bilmektedir.
Ama savcılığın bir müşkülatı vardır; dünya hukuk tarihinde olmayan bu gizli müneccim’i, resmi evraka nasıl yazacaktır? Akıl bu ya, hemen kolayını bulur, evraka “gizli tanık” yazar ama “gizli müneccim görevi” verir ona, böylece kimse farkına varmayacaktır ya da o öyle zanneder.
Savcı müneccim’e sorar: Bu Sarızeybek, bir telefonda, “emaneti getir” dedi. Sence bu emanet ne olabilir?
Müneccim cevap verir: Olsa olsa bu uyuşturucudur, eroin de olabilir, baz morfin de olabilir, der.
Savcı sevinir, artık işi çözmüştür, hemen Erdal Sarızeybek hakkında “PKK terör örgütü üyesi olmak ve örgütle birlikte uyuşturucu kaçakçılığı yapmak” iddialarıyla soruşturma başlatır.
Hemen Ankara Savcılığı’nı arar ve bu AKP’nin yargı reformu kapsamındaki “özel mahkeme, özel savcı, acele iş, gizli iş” gibi yeteneklerinden istifade ile Sarızeybek’in ifadesinin alınmasını ister.
Ertesi gün evinin kapısında dört sivil giyimli polis gören Sarızeybek şaşırır ve sorar: nedir bu iş? Diye.
Polisler cevap vermez, gizli iş, özel iş, terör işi, gibisinden laflarla soruyu geçiştirir ama ardından ilave ederler; en kısa zamanda terörle ilgili işler savcılığına ifade için geleceksiniz çünkü şüphelisiniz!..
Sarızeybek olmuştur PKK terör örgütü şüphelisi, tıpkı Diyarbakır belediye başkanı Osman Baydemir gibi…
Sarızeybek’in yüreği yanmıştır, ama kimseye söylemez kan ağladığını yüreğinin… Gider, ifade verir, bir süre sonra iş anlaşılır ve dosya kapatılır.
Sarızeybek suçsuz bulunmuştur… Bunun belgesi ibret için aşağıda sizlere sunulmuştur…
Şimdi gelelim işin aslına…
1. Evrakta geçen gizli tanık Sarızeybek’i tanımaz, Sarızeybek de onu. Bu gizli tanığın “tanık olduğu hiç bir olay” yoktur. Savcılık da bu kişiye “tanık olduğunuz olayları anlat” dememiştir… O zaman bu kişi tanık değildir. Peki, öyleyse nedir?
2. Resmi evraka gizli tanık olarak yazılan bu kişiye, savcılık ne sormuştur; “emanet ne demektir”?
Peki, Sarızeybek’i tanımayan bu kişi, “emanet ne demek” nereden bilecek? Uzman olması lazım.
Neyin uzmanı? Bir kelime üzerinden yola çıkarak, sonuca ulaşabilecek bir uzman!
Peki, ülkemizde böylesi bir uzman , akademik çevrelerde var mıdır? Yoktur! Nerede vardır? Müneccimlerde, Osmanlı devrinde olduğu gibi, Bizans Roma devirlerinde olduğu gibi, geleceği bilen müneccimler!
Bunu bir kenara not ediniz lütfen, hukuk tarihimizde bir ilk yaşanmış ve bir hazırlık soruşturmasında bir savcı müneccime başvurmuştur, bunu da “gizli tanık” koduyla hazırlık evrakına geçmek suretiyle resmileştirmiştir, belgelenmiştir. Kanıtı da aşağıdadır.
Ey Başbakan, okuyunuz!
Ey Adalet Bakanlığı, okuyunuz!
Ey hukuk fakülteleri, okuyunuz!
Ey Baro başkanları, okuyunuz!
Ey Türk gençliği, okuyunuz!
Yaşadığımız gerçek budur, bu acılar bize yaşatılmıştır, hâlâ da devam etmektedir, inanınız, şimdi başka müneccimler beklemekteyim, başka savcılar beklemekteyim kendini de müneccim yerine koyan, gerçek budur…
Her şey savcı Zekeriya Öz’ün bizi özel çağırıp özel ifade istemesiyle başladı, vermedik…
Adalet Bakanlığı'na şikâyet ettik, sonuç alamadık.
Bu kez, adımızı iddianameye yazdılar, bizi tanımayan kişilerin ifadesiyle soruşturmanın içine çekmeye çalıştılar, şikâyet ettik, savcılığa, adalet bakanlığına, yine sonuç alamadık.
Gittik, bizzat Beşiktaş’a gidip, varsa bir iddianız söyleyiniz, dedik, ifademizi dahi almadılar, ama arkamızdan ‘Ergenekon şüphelisidir” diye yazdılar, maddi ve manevi büyük zararlara uğrattılar.
Yine şikâyet ettik, Adalet Bakanlığı'na, İstanbul Savcılığı'na, üstelik TBMM İnsan Kakları Komisyon Başkanlığı’na ve şimdi bekliyoruz…
Neyi bekliyoruz?
Biz müneccim değiliz ama yine arkamızdan ne dolaplar çevrileceğini bekliyoruz, hangi gizli tanık hangi gizli müneccim çıkarılacağını bekliyoruz…
Bu yazıyı sizler için yazdım, şu ana kadar “PKK üyesi” “PKK ile kaçakçılık” “Ergenekon üyesi” “Ergenekon kasası” olarak şüpheli olduk, ama her nedense bunu bizim yüzümüze söyleyen hala çıkmadı, arkamızdan iş yapıyorlar, yazıyorlar, çiziyorlar, bakalım şimdi ne yazıp çizecekler, ne suç isnat edecekler, bakalım daha neler olacağız, bunu bilesiniz diye yazdım…
Benim adım Erdal Sarızeybek, şimdiye kadar nasıl tanıdıysanız beni, işte ben O’yum, kitaplarda ne yazdıysam işte ben O’yum, onlar ne yaparsa yapsın, biz asla değişmeyeceğiz ve hep sizin bildiğiniz isim olarak yaşamaya devam edeceğiz, mücadeleye devam edeceğiz…
İşte gizli müneccim olayının kanıtı:
Not: Resimler Halinde Aşşağıda Verilmiştir.Kaliteli Olarak Görmek İstiyorsanız PDF Dosyası Halinde İndirmek İçin TIKLAYINIZ
Erdal SARIZEYBEK, 11 Şubat 2011