AKP Öcalan’a Teslim Oldu!

Tarihi fırsat’tan tarihi rezalete...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “İyi şeyler olacak” söylemiyle başlayan süreç, iktidarın ‘açılım’larıyla ülke için son derece tehlikeli bir noktaya ilerliyor. Caninin ‘yol haritası’ öncesi AKP’li vekiller “Öcalan’ı muhatap alalım” korosu kurdu.

İmralı dikkate alınmalıymış!
İhsan Arslan “Ölen teröristin ailesine para, dağdan inene iş verelim. Öcalan’ı muhatap alalım” derken, Abdülmuttalip Özbek ölen teröristlerinin annelerinin elini öpmeye koştu. Abdurrahman Kurt da onlara katıldı: İmralı dikkate alınsın!

AKP Apo’ya teslim oldu
İktidarın ‘Kürt açılımı’ ile ülkede son derece tehlikeli bir noktaya gelindi. AKP, 30 bin kişinin katilini ’muhatap’ almaya hazırlanıyor.

Haber : Önsel ÜNAL
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Güzel şeyler olacak”, “Tarihi fırsat” sözleriyle başlayan ve bugün bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın paketi olarak gündeme oturan ’Kürt açılımı’, Türkiye açısından oldukça tehlikeli bir noktaya geldi. AKP, 30 bin kişinin katilini ’muhatap’almaya hazırlanırken, Güneydoğulu milletvekillerinden üst üste gelen açıklamaların, “AKP’nin teröristbaşına teslim olduğu” nun göstergesi olduğu belirtiliyor. AKP’li İhsan Arslan, Öcalan’ın muhatap alınmasını önerirken, Abdurrrahman Kurt, “İmralı dikkate alınsın” dedi. PKK’lıların Yüksekova’da kurduğu çadırı ziyaret ederek teröristlerin annelerinin ellerini öpen Hakkari milletvekili Abdülmuttalip Özbek ise terörist ve asker ailelerini bir tutan açıklamlar yaptı.

Dağdan inene iş verilsin
Diyarbakır milletvekili İhsan Arslan, “Cezayir modeli” diye adlandırdığı, “Abdullah Öcalan muhatap alınmalı ve çözüm için kullanılmalı” önerisinde bulundu. Arslan, Öcalan’ın PKK’yı yönettiğini belirterek, “Tabanda etkisi var, tutukluluğu bunu değiştirmedi” dedi. Dağdan inene iş verilmesini, ölenin ailesine para yardımı yapılmasını da öneren Arslan, “Dağda ölenlerin de ailesi var. Bu kavgayı büyükler çıkardı, iki taraftan ölenler değil. Militanın da annesi ağlıyor. İyi niyet göstergesi olarak ölenlerin ailesine maddi yardım yapılabilir. Bu semboliktir ama ciddi bir gelişmenin adımıdır” dedi. Buna paralel bir girişim de Hakkari milletvekili Abdülmuttalip Özbek’ten geldi. PKK’lıların annelerinin Yüksekova’da kurduğu çadırı ziyaret ederek ellerini öpen Özbek, “Benim dağdaki oğlumun annesi de annedir, askerdeki oğlumun annesi de annedir” diye konuştu.

Çözüm yeni Anayasa’da
Benzer bir açılım da Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt’tan geldi. 15 Ağustos’ta ’yol haritası’ ve ’çözüm önerileri’ açıklaması beklenen Öcalan’ın dikkate alınmasını isteyen Kurt, Arslan’ın sorunun çözümü için gayret gösterdiğini söyledi ve “İhsan bey elini taşın altına koyuyor. Bu elbette değerlendirilmelidir” dedi. Çözüm yolunda en büyük adımın yeni bir Anayasa olacağını belirten Kurt şunları söyledi: “CHP ve MHP’nin ön tıkayıcı duruşları Türkiye’nin gerçek bir sivil anayasa ve demokrasiye kavuşmasının önünde engel. DTP’nin de kendinden olmayanları yok sayan anlayıştan vazgeçmesi gerekiyor.” Kurt, Öcalan’ın 15 Ağustos’ta yapacağı açıklamayla ilgili de şu değerlendirmeyi yaptı: “Öcalan örgüt üzerinde etkisi halen belirleyici olan biri. Dolayısıyla yok saymak elbette mümkün değil. DTP o taban adına muhatap olmak isterken bu görevini yerine getiremiyor. Her seferinde İmralı’yı işaret ediyor. Elbette İmralı’nın bu etkisi çözümün bir parçası olması adına değerlendirilebilir. ”

AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan da, sözde Kürt sorununun çözümü için ilginç önerilerde bulunmuştu. Arslan, “Cezayir modeli” diye adlandırdığı, “Abdullah Öcalan muhatap alınmalı ve çözüm için kullanılmalı” demişti.

Hükümetin politikası ciddiye alınacak gibi değil
Emekli Büyükelçi İnal Batu da hükümetin Kürt açılımında attığı adımlarının yanlış olduğunu belirterek, aylardır sessiz kalmasıyla Öcalan’ı muhatap aldığını vurguladı. Hükümetin Öcalan’a endeksli bir politika izlediğinin altını çizen Batu, bu politikaların ciddiye alınacak politikalar olmadığını söyledi. Batu, “Bu iktidarın her hareketi ifrat ile tefrit arasında. Şimdi yıllardır bir konsensus oluştu Türkiye’de. Sadece silahlı mücadele ile askeri tedbirler ile terör ortadan kalkmaz. 35 yıldır da kalkmamış zaten. Dağa çıkmaları önlemek lazım. Bunun için de sosyal, kültürel, ekonomik tedbirler almak lazım diye yıllardır konuşulup duruyor” dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaklaşık üç ay önce ‘Kürt sorununa hiç bu kadar yaklaşmamıştık’ ifadesini de değerlendiren Batu, şöyle konuştu: “Sanki hükümet Öcalan’a endeksli. Bu görüntü ciddi değil. Aylarca susacaksın, meclisi de tatile sokacaksın, birdenbire Öcalan çözüm planı sunacak diye haberler ortaya çıkınca birden etekleri tutuştu.”

Kaynak

İşte Öcalan'ın yol haritası

Terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan'ın 15 Ağustos'ta açıklamayı düşündüğü yol haritasındaki 10 temel madde belirlendi.

Yol haritası son şekli toplumun çeşitli kesimlerden alınan görüşlerin değerlendirilmesiyle alacak.

İmralı'da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çeken Öcalan geçen hafta avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada, "Açıklayacağım yol haritasında aydınlara rol düşüyor. Türkiye'deki radikal demokratlara sesleniyorum. Görev ve sorumluluk alsınlar. Türkiye'de 3 çeşit demokrat var; liberal, muhafazakar ve radikal demokratlar. Ben radikal demokratım. Çözümün öncülüğünü radikal demokratlar yapacaktır" demişti.

Yol haritası için PKK'ya yakın kaynaklar Avrupa'da temaslarda bulunurken, Öcalan'ın avukatları da gazete yayın yönetmenleri, köşe yazarları, akademisyenler ve sivil toplum temsilcileriyle görüşmelerde bulunmuştu. Sürecin sağlıklı ilerlemesi için görüş alışverişlerinin yapıldığı toplantılarda alınan görüşler Öcalan'a iletildi.

İŞTE TEMEL MADDELER

Ankara'da Öcalan'a yakın bir kaynak, bu maddeleri SABAH'a sıraladı:

1. Türkiye vatandaşlığı Anayasa'da yer alsın.

2. Kürtçe eğitim ve öğretim dili olarak kabul edilsin. Anayasa'da yer alsın.

3. Ateşkes devam etsin. Koşulsuz bir genel af ilan edilsin.

4. Akil adamlar geçiş döneminde inisiyatif alsın

5. Siyaset yapma özgürlüğü önündeki engeller kaldırılsın. Affedilen PKK'lılar dahil herkes siyaset yapma hakkına sahip olsun.

6. Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit kaldırılsın.

7. Yerel yönetimler güçlendirilsin. Demokratik özerklik kabul edilsin.

8. Çatışma döneminde işlenen faili meçhul cinayetler başta olmak üzere o dönemde meydana gelen olayları araştırmak için Hakikatler Komisyonu kurulsun.

9. Koruculuk kaldırılsın.

10. Toprak reformu yapılsın.


Kaynak

DTP'den Erdoğan'a 'düello' teklifi

DTP'li Kaplan: Proje sunsaydınız 72 milyon 4 gözle bu projeyi beklemezdi.

DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın 15 Ağustos'a kadar ‘yol haritası' açıklayacağını belirterek, “Sayın Başbakan, Sayın Baykal, hem iktidar hem de muhalefete sesleniyorum. Eğer siz bir proje sunabilseydiniz bu güne kadar 11 yıldır 4 metrekare bir hücrede 72 milyon insan bu projeyi 4 gözle bekler duruma gelmezdi. Siz bu sorunu çözmüş olsaydınız bu yol haritasına gerek kalmazdı” dedi.

Esnaf ve Sanatkarlar Kooperatifi Dügün Salonu'nda düzenlenen DTP Edirne 2'nci Kongresi'ne DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 100 kadar partili katıldı. Salona partililer tarafından 1 Türk bayrağı, çok sayıda parti bayrakları ile Türkçe ve Kürtçe olarak ‘Barış isteyene kurşun sıkılmaz’, ‘Yaşasın halkların kardeşliği’, ‘Namusumuz özgürlüğümüzdür’ pankartları asıldı. Salonda sözde devrim şehitleri için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. İstiklal Marşı ise okunmadı.

Seçimi tek liste ile giren DTP İl Başkanı Beşir Berke, PKK'nın ‘eylemsizlik' kararına rağmen hükümet ve diğer sistem ortaklarının ‘savaşta' direnmesi nedeni ile operasyonların devam etiğini öne sürdü. Berke, DTP ve Kürt halkı üzerinde ciddi yıldırma ve bezdirme baskılarına devam edildiğini, dünyanın 21'inci Yüzyıl'ı yaşarken, Kürt halkının 19'uncu Yüzyılın baskısı ile karşı karşıya bulunduğunu iddia etti.

DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Türkler ve Kürtler diye konuşmayacaklarını anlattı. Kaplan, Türkiye Cumhuriyeti'ni Türkiye halkının birlikte kurduğunu, bütün farklılıklar, kültürler, zenginlik ve tarihe sahip çıkarak 1000 yıllık beraberliği ve kardeşliği güçlendirmek zorunda olduklarını vurgulayarak şöyle dedi: “Eğer barış gelecekse bu topraklara herkes dilini, kültürünü kimliğini yaşatacak, herkes özgür ve eşit yurttaş olacak. Biz ki bu Cumhuriyet'i birlikte kurduk. O zaman Türk ve Kürt kardeşi, kardeşliğinin hakkını istiyor. Kürt yurtaşımız 20 milyonu aşkındır. Türk kardeşinin haklarını istiyor. Onlardan 1 zerre fazlasını istemiyor. Türk kardeşimiz kendi dilinde şiiri, sineması, edebiyatı okulu varsa Kürt kardeşimin de olacak. Bugün hangi noktadayız? Ben çok derin bir tahlil yapmak istemiyorum. Şu an 72 milyon insanın ençok istek duyduğu nefes gibi su gibi hava gibi ihtiyaç duyduğu bişey var; barış. 72 milyon insanımız bugün bütün dünya küresel krizin kıskacında kıvranırken, Türkiye gündeminin başına barış geliyorsa siyasilerin de buna uygun sorumlulukta davranması gerekiyor.”

“İKTİDAR VE MUHALEFET BİZİ TANIMIYOR”

Kaplan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ‘tarihi bir fırsat var' dediğini, günümüzde konjektörün uygun olduğunu söylerken şöyle dedi: “72 milyon insanımızda barış istiyor doğru. Peki biz nasıl yapacağız bunu. Demokrasilerde bunun yolu sandık ve seçim değil mi? Biz 22 Temmuz'da seçimle geldik. Bulunduğumuz illerde de yüksek oylarda geldik. Sandıktan seçilip geldik ve Meclis'e grup kurduk. Meclis'te iktidar partisi AKP ve anamuhalefet ve diğer partiler bizi tanımıyor. Liderleri bizim liderimizin elini sıkmıyor. 1 sene sonra 29 Mart yerel seçimleri oldu. Bu sefer 50 belediyemiz vardı 100'e çıkarttık. Oylarımızı katladık. Doğu'da ve Güneydoğu da AKP'ye giden emenet oylarımızı geri çektik. 11 ilde partimiz 1'nci oldu ve halk ‘Söz ve karar DTP'nindir' dedi. Sandıkta halk demiş ki ‘Benim temsilcim DTP'dir.' ‘Belediye başkanlarım, milletvekillerim ve sivil toplum var' demiştir. Şimdi barış sürecini konuşuyoruz. Kiminle konuşacaksınız. Elbetteki öncelikle siyasettin Meclis'te grubu olan partilerle. Ama Sayın Başbakan bir randevu talebine cesaret edip yanıt veremiyor. Sayın Obama, ABD başkanı Ankara'ya geliyor ve Ankara'da Meclis'te Ahmet Türk ile görüşüyor. Ama ‘iktidarım' diyen AKP, ana muhalefet partisi ve diğer partiler ‘görüşmüyoruz' diyorlar. Sayın Obama görüşüyor, siyasi çömezleri, işbirlikçileri, onun emri altında olan IMF'nin dayatması altında olan ekonomik olarak sömüren NATO emrinde olan çömezleri ‘görüşmem' diyor. Bu halk çok uzak değil. 2011 değil, 2010 sonbaharındaki erken seçimde gereken cevabı verecektir” dedi.

“BAŞBAKANA DÜELLO TEKLİFİ”

Kaplan, Avrupa Birliği'nin yerinde saydığını, Kürt sorununa ilişkin AKP'den 3-4 Kürt milletvekilinin konuşmaya başlayınca Başbakan tarafından susturulduğunu savundu. DTP Milletvekili Hasip Kaplan, “Buradan Başbakan'a bir çağrıda bulunacağım; Birbirimize haksızlık yapmayalım. Kürt sorununda kimin eteğinde taş varsa döksün ortaya. Kimin projesi varsa döksün. Kim ne istiyor bu ülkeye söylesin. Gelin sayın başbakan, sayın Erdoğan, sayın çok akıllı, zeki Kasımpaşa gibi diyarın bazen kabadayı edalı başbakanı. Çok güveniyorsanız kendinize sizi şöyle kürt sorunu çözümü konusunda Ahmet Türk ile beraber karşılıklı bir televizyon açık oturumuna davet ediyoruz. Medeni ülkelerde böyle” dedi.

Konuşmasında terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'a ‘Sayın’ diyen Kaplan sözlerini şöyle sürdürdü; “15 Ağustos’a kadar PKK lideri Sayın Abdullah Öcalan bir yol haritası açıklayacak. Sayın Başbakan, Sayın Baykal, hem iktidar hemde muhalefete sesleniyorum. Eğer siz bir proje sunabilseydiniz bu güne kadar 11 yıldır 4 metrekare bir hücrede 72 milyon insan bu projeyi dört gözle bekler duruma gelmezdi. Siz bu sorunu çözmüş olsaydınız bu yol haritasına gerek kalmazdı. Siz bir şansı kaçırdınız. Onu hatırlatmak istiyorum çünkü o sürecin canlı tanığıyım. 1999 İmralı yargılamaları başlıyor ve sınır ötesine çekilme kararı alındı. Tam 5 yıl. Tam 5 yıl tek mermi patlamadı. Tek silah konuşmadı. Tek bir çatışma yaşanmadı. 5 yıl boşa geçmedi. 5 yıl sonra geldiğimiz noktada bugünkü fırsatı kimsenin heder etmeye hakkı yok. Bu süreçte herkes, Amerikalısı, Avrupa Birliği'nin Avrupalısı, Ortadoğulu'su Iraklısı, İran'ın mollaları, Suriye'nin Başbakanları ne kadar konuşma hakkına sahipse Türkiye'nin nüfus cüzdanını taşıyan her yurtaşı da konuşma hakkına sahiptir. Öcalan’da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı nüfus cuzdannı taşıyor.” Hasip Kaplan, Şırnak'ın Beytüşşebap İlçesi'nde 2 köylünün öldürüldüğünü, bu konuda İçişleri Bakanlığı Müsteşarı ile görüştüğünü, o yol güzergahında 10 kilometre de bir arama noktası, 150 bin ordu mensubu, 80 bin korucu olduğunu söylerken, “O dağlarda 2 kişi güpegündüz öldürülüyorsa çok vahimdir. Artık buna ‘du'r demenin zamanı gelmiştir. Buna ‘dur' demek lazım” dedi. Kaplan, “Barış diyenler ellerini kaldırsın” derken salondaki harkez ‘Barış’ diye bağırmaya başladı. Yapılan oylamada Beşir Berke tekrar İl Başkanı seçildi.

Kaynak

Lanet olsun bu hukumete! Turkiye'nin evlatlari teror ugruna binlerce, on binlerce sehit versin, bu Allah'tan korkmaz, kuldan utanmazlar Imrali'da yatan bir vatan haini ile isbirligi yapsin! En acisi, PKK ile vurusan bircok askerlerimiz simdi de bu Ergenekon tertipinden hapiste yatiyorlar. Uyanin artik bunlara oy veren cahiller!

Öcalan: Ben eski ben değilim

Öcalan, Gül ve Erdoğan’ın dolaylı yollardan kendisine ricada bulunduklarını iddia etti.

PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan, örgüte yakın televizyon ve internet sitelerinde yer alan haberlere göre, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın dolaylı yollardan kendisine ricada bulunduklarını iddia etti. Öcalan, Ertuğrul Özkök’ün yazısıyla ilgili de, "Ben eski ben değilim. Devlet de eski devlet değil. Geçmiş geçmişte kaldı" dedi.

İMRALI’da çarptırıldığı ömür boyu hapis cezasını çeken terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan, avukatlarıyla yaptığı son görüşmede, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dolaylı yollardan kendisinden ricada bulunduklarını iddia etti. Öcalan’ın "Sayın Erdoğan ve Gül’ün dolaylı da olsa, basın yoluyla da olsa çağrıları oldu, ricaları oldu. Ben de bunlara cevap verdim" dediği ileri sürüldü. Öcalan, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün kendisiyle ilgili yazısına değinirken, "Ben, eski ben değilim. Geçmiş, geçmişte kaldı" dedi.

PKK’nın yurt dışından sözcülüğünü yapan televizyon ve internet sitelerinde yer alan haberlerde, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı son görüşmede Kürt sorunun çözümü konusunda yürütülen tartışmalara ilişkin 15 Ağustos’ta ’yol haritası’ açıklayacağını söylediği, çatışmasızlık ortamının devam etmesini istediği iddia edildi. Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığı gönderdiği mesajlar iddiaya göre şöyle:

Cesur olmak gerekiyor
Ben zaten 11 yıldır çatışmasızlık ortamının sürmesine çalışıyorum. Hatta Özal’dan beri yapıyorum. Ve tek başıma yapıyorum. Çağrılar üzerine ben bunları yapıyorum. Özal, Talabani üzerinden çağrı yapmıştı. Ben önce Talabani’ye ’Sen ne diyorsun’ demiştim ve şaşırmıştım. Daha sonra Sayın Erbakan başbakanken Suriye Devlet Başkanı üzerinden çağrısı oldu. Askeriye, Brüksel üzerinden çağrı yapmıştı. En son da buradan da rica ettiler. Sayın Erdoğan ve Gül’ün dolaylı da olsa, basın yoluyla da olsa çağrıları oldu, ricaları oldu. Ben de bunlara cevap verdim. Eğer çözüm olacaksa biz bunu da kabul ederiz. Demokratik siyasetin gereği olarak cesur olmak gerekiyor. Çözümü istemeyenler Erdoğan ve Gül’ün gitmesini isteyenlerdir.

Önleyecek durumda değilim
Benim muhatap alınmam gibi bir derdim yok. Yol haritası üzerinde çalışıyorum. Siyasi olarak çözüm gelişmediği zaman askeri kesim inisiyatif alır. Çözüm gelişmediği taktirde askeri kanat çok güçlenecek. Sonuçları hepimizin tahmin ettiğinden daha vahim olabilir. Sorunun çözülmemesi halinde farklı gruplar ortaya çıkabilir. Ben burada her şeyi önleyecek durumda da değilim. Savaş gelişirse benim de söyleyecek pek fazla bir şeyim olmaz. Çünkü diyecekler ki yaşam bizim yaşamımızdır. Dağlarda olan onlardır. Ben bu konuda bir şey diyemem. Bu onların kararıdır. Beni de dinlemezler. Bunu kaba bir tehdit olarak da söylemiyorum. Sorunun şiddetle çözülemeyeceğini herkes biliyor. Siyasi etik sahibi iseniz söylediklerinizi yapın cesur olun.

Özkök, çözdüğümü görmüş
Bunu gördüğümü, Türkiye’nin kodlarını çözdüğümü Ertuğrul Özkök görmüş. Makalesinde değinmiş. Onun ilişkili olduğu en az 40- 50 kişi var. Onlar benim bunu çözdüğümü biliyorlar. Niye çözdüm? Tecrübelerimden, yaşadıklarımdan çözdüm. Ben tek başıma gereğini yaptım. Bu sorunu kendi içimizde çözemezsek farklı güçler müdahil olmak ister. Ertuğrul Özkök, köşe yazısında benim hakkımda daha önceleri törörist, terörbaşı benzeri kavramlar kullandığını ama bugün bunun doğru olmadığını, kullanılan dilin daha yumuşak olması gerektiğini belirtmiş. Evet ben de eski ben değilim. Hürriyet Gazetesi de eski Hürriyet değildir. Bu saatten sonra da eski Hürriyet olamaz. Daha çok değişecektir. Geçmiş, geçmişte kaldı. Devlet de eski devlet olamayacak.

Vazgeçtim, radikal demokratım
Ben de daha öncesinde reel sosyalizmin etkisiyle bir takım şeylerin olabileceğini düşünüyordum. Bugün görüldüğü gibi Rusya ve Kafkasya’nın durumu ortada. Çin sosyalizm ile ancak ABD’ye hizmet ediyor. Çatışma, şiddet, ölüm benim mantığım değildir. Bu nedenle ben bunlardan vazgeçtim. Demokratik siyaseti ve özgürlüğü esas alıyorum. Ben radikal demokratım.

Kaynak

Bakınız sürübaşı başka ne demiş;

"Misak'ı Milli'nin içerisinde şu anki bilinen Türkiye sınırları değil, Musul-Kerkük ve Suriye'deki Kürtler de dahildir. Misak-ı Milli, o dönem Meclisin aldığı bir karardır. Misak-ı Milli, milli ant demektir. Misak-ı Milli derken sınırların kalkmasından, değişmesinden söz etmiyorum. Günümüz şartlarında zaten sınırların kalkmasına gerek yok. Misak-ı Milli Kürt Türk birlikteliğini ifade ediyor....."

Son zamanlarda bizim feto-liboş, yandaş tayfası da ne tesadüftür ki aynı herzeyi yiyip sözde neo-Osmanlıcılık yapıyor!

-Musul-Kerkük'e girelim,
-BOP büyük fırsattır,
-Irakta kurulan Kürt devletiyle konfederasyon yapalım,
-Kürt yönetimi Türkiye'ye bağlanmak istiyor..

Demek "tarihi fırsat" buymuş! Tarih tekerrürden ibarettir lafı boş değilmiş demek.. Dünkü İslamcı-Kürtçü işbirliği hiç bitmemiş ki yeniden alevlendi.. Aynı laflar aynı mantık; biri 45 bin masumun kanına giren bir çete başı diğeri hükümetin gayrı meşru sözcüsü!

Efendiler; bu gidiş, gidiş değildir aklımızı başımıza devşirelim.

Bu kadar olur artık resmen teslimiyet davetidir bu kendi şahsıma artık bu kadarına dayanamam ben.

APO Ne İstiyor?

"Kürt Açılımı" tartışmaları yapılırken Amerikan Büyükelçisi James Jeffrey'in partileri ziyaret etmesi ve DTP'nin ABD'de temsilcilik açacak olması tepki çekti. Kamuoyu aynı zamanda Abdullah Öcalan'ın 15 Ağustos'ta ortaya atacağı taleplerini merak ediyor. Ulusal Kanal konuyla ilgili önemli bilgilere ulaştı. Bilgilerin kaynağı Amerika Birleşik Devletleri....

Abdullah Öcalan'ın 15 Ağustos'ta İmralı'dan bir açıklama yapması ve bu açıklamasında bazı taleplerini aktarması bekleniyor. Kürt Açılımı çerçevesinde başbakan Erdoğan'a hitaben Fırat Haber Ajansı'nda yer alan ifadelerinde Apo, risk alınması gerektiğini söylemiş ve şu vurguları yapmıştı:

“Bu işlerde risk alacaksın. Bu iş öyle risk alınmadan ben şurayı kaybederim, şurayı kazanırım kaygısı taşıyarak yapılamaz. Bu büyük bir sorundur. Risk alınarak, çözüme yönelik kararlı tavır ve davranış içerisinde olunarak sorun çözülebilir. Cesur olunmalı, yoksa bu Ergenekoncu zihniyet hepsini bitirir. Ya darbecilerden, Ergenekoncular'dan yana tavır alacaksınız ya da demokratikleşmeden yana tavır alacaksınız.”

İşte saflaşmayı bu kadar net biçimde ortaya koyan Apo'nun 15 Ağustos'ta neler isteyeceğine yönelik bilgiler American Kurdish Internatıonal Network yada bilinen adıyla AKIN isimli düşünce kuruluşundan sızan bilgilerle ortaya çıktı. Adında anlaşılacağı gibi AKIN, Kürt Amerikan İletişim Örgütü. Örgütün başında ise PKK'nın ABD temsilcisi olarak bilinen Kani Gulam var.

İşte Apo'nun 15 Ağustos'taki muhtemel talepleri :

- Operasyonların durdurulması...

- Koruculuk ve özel harekat birimlerinin dağıtılması...

- Dağdan inen kadrolara siyasi haklar verilmesi.

- Kendisi için olmasa bile PKK için genel bir affın çıkarılması.

- Kendisinin hapishane koşullarının iyileştirilmesi...

- Irkçılık temelinde işlenen suçların cezalandırılması.

- Bölgede yaşanan faili meçhuller ve diğer kontr-terör faaliyetlerinin yargılanması...

- Belediyelerin yetkilerinin arttırılması...

- Belediyelerin, bölgedeki yeraltı ve yerüstü kaynaklardan yararlanmasının sağlanması...

- Bölgede yaşayanların dini ve etnik haklarının genişletilmesi...

- Özel dil eğitimi yapan kuruluşlarının denetiminin hafifletilmesi...

- 12 Eylül Anayasası'nın değiştirilmesi...

- Kürt halkının iradesinin tanınması...

- PKK'nın üst düzey yöneticilerinin Kuzey Avrupa ülkelerine gönderilmesi...

Kürt - Amerikan İletişim Örgütü'nden Apo'nun 15 Ağustos'taki muhtemel talepleri olarak sızan bilgilerde en dikkat çeken bölüm ise sona saklanmış...

Şöyle deniyor:

"Bütün bu hakların verilmesinden sonra denetlemenin uluslararası kurumlar tarafından denetlenmesi ve yapılacak düzenlemenin uluslararası hukuktan doğan haklar dikkate alınarak uygulanması."

Diyeceksiniz ki; bu ne cürret... Türkiye'nin parçalanması hangi uluslararası hukuk dayanak gösterilerek garanti altına alınabilir. Küçük bir hatırlatma yapalım; Türkiye, 15 Ağustos 2000 tarihinde New York'ta Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri'ni imzaladı. Söz konusu sözleşmenin iki maddesi çok önemli. Zaten Apo'nun 15 Ağustos'taki muhtemel taleplerine bakıldığında BM İkiz Sözleşmeleri'nden güç aldığı da farkediliyor.

Sözleşmenin şu maddeleri oldukça önemli:

1 - Etnik azınlık grubu mensuplarının kültürlerinden faydalanma, dinine inanma ve bunu öğretme ve dilini kullanma hakkı gibi hak ve özgürlüklerdir.

2 - Halkların self-determinasyon (halkların kendi kaderlerini belirlemesi) hakkı ile kendi doğal zenginlik ve kaynaklarından özgürce yararlanma hakkı.

ABD'den sızan bilgilere göre Apo'nun taleplerine bakıldığında BM sözleşmelerinde yer alan maddeler dikkat çekiyor.

Ulusal Kanal

Daha neler istiyormus bu pez...k basi.
Ama ister tabi karsisindaki kisilerde kendisi gibi hain olursa.
Peki ASKER neden suskun sizce???Ben anlayamadim bu isi...

bozkurtlar diyari yazdı:Peki ASKER neden suskun sizce???Ben anlayamadim bu isi...

Al benden de o kadar. Ilker Basbug'a da zirhli araba hediye edilirse hic sasirmam...

Kandil'den devlete öneri

Abdullah Öcalan'ın Kürt sorununun çözümüne ilişkin "yol haritası"nı önümüzde günlerce açıklanması beklenirken, Murat Karayılan, Kandil dağında Le Monde gazetesi ile yaptığı söyleşide Türkiye’yi, Öcalan’ın “yol haritası”nı kabul etmeye çağırdı. Her iki tarafın birbirini affetmesi gerektiğini de öne süren Karayılan, “Türk devleti ilk önce özür dilemeli. Güney Afrika örneği bir çözüm olabilir: Gerçek ve Barışma Komisyonu gerekebilir” iddiasında bulundu.

Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Monde’nin Türkiye muhabiri Guillaume Perrier, Kuzey Irak’taki Kandil dağında Murat Karayılan ile bir ropörtaj yaptı. Söyleşi sırasında Karayılan, Türkiye’yi, Abdullah Öcalan’ın önümüzdeki günlerde açıklaması beklenen “yol haritası”nı kabul etmeye çağırdı.

Murat Karayılan, Ankara tarafından hazırlanmakta olan “Kürt Açılımı”nın, Kürt sorununun çözümlenmesini sağlayıp sağlamayabileceğinin sorulması üzerine Kürt sorununun çözümü için “şimdiye kadar kullanılan ancak sonuçsuz kalan, Kürtleri ezmek ile diyalogu açmak” olmak üzere, sadece iki yöntemin bulunduğunu savunarak Türk hükümetinin artık ikinci yolu izlediğini kaydetti.

-“HÜKÜMET MANEVRA YAPARAK SORUNU TEK BAŞINA ÇÖZMEYİ AMAÇLIYOR”-

“İki taraf arasında gerçek bir diyaloğa ihtiyaç var halbuki hükümet, sorunu tek başına çözmeyi amaçlıyor” diyen Karayılan “Bunun da uluslararası toplumu yanıltmak için yapılan bir manevra olduğunu düşünüyoruz. Başkanımızın yol haritasının etkisini azaltmak istiyorlar. ABD ve Avrupalılardan daha güçlü baskılar gerekir” iddiasında da bulundu.
Karayılan, ABD’nin Irak’tan çekilme planı ve Türkiye’nin enerji merkezi haline gelmesi faktörlerine dikkat çekerek Kürt sorununun çözümünün bir “gereklilik” olduğunu da söyledi.

-“ÖCALAN’IN YOL HARİTASI’NDA NELER VAR?”-

Murat Karayılan, “Yol Haritası”nda neler olduğu yönündeki bir soruyu yanıtlarken de şunları söyledi:

“Üç yıl yürürlükte kalan 1921 Türk Anayasası’na dayanıyor. Bu metin, çözümü içeriyor. Vatandaşlığın daha açık bir tanımını öneriyor. Kürt kimliğinin, siyasi ve kültürel haklarının tanınması gerekiyor. Türkiye için bir toplum projesidir. Devlet ise, şimdilik sadece kırmızı çizgileri çiziyor ve yapmayacaklarını sayıyor: Öcalan serbest bırakılmayacak, Kürtçe eğitim olmayacak, özerlik olmayacak. Kürtler, kendi dillerinde neden eğitim göremezler?”
Bölgenin çoğrafyasının yeniden dizyan edilmesini talep etmediklerini, 10 yılı aşkın bir süreden beri ayrılıkçı olmadıklarını da söyleyen Karayılan, “Çözüm, mevcut sınırlar içerisindedir ancak sadece Türkiye’nin Avrupa demokrasi standartlarını benimsenirse” dedi. Karayılan şöyle devam etti:

-“İKİ TARAF SİLAH BIRAKMALI”-

“İki taraf silahları bırakmalı. Halbuki şimdilik Devlet hareketimize saldırmak amacıyla ABD, Irak ve İran ile gizli müzakereleri sürdürüyor. Tek istediğimiz samimiyet. Eğer Türkiye eski yöntemlerini kullanmaya kalkışırsa askeri ve sosyal olarak karşı koyacağız.”

-“İKİ TARAF BİRBİRİNİ AFFETMELİ”-

Le Monde’nin “İsyancılar için bir af mı lazım?” sorusuna “Kimin için bir af?” karşılığını veren Karayılan, “Kim, kimi affetmeli? Esrarengiz saldırganlarca öldürülen 17 bin sivil kurbandan kim söz edecek? Kentlerin ortasında öldürülen işadamları, avukatlar, sendikacılar, doktorlar, öğretmenlerden? İki taraf biribiri affetmeli. Türk devleti ilk önce özür dilemeli. Güney Afrika örneği bir çözüm olabilir: Gerçek ve Barışma Komisyonu’na ihtiyaç var” savlarını da öne sürdü.

-“7-8 BİN ADAMIMIZ VAR GEREKİRSE SAYILARINI ÇOK KOLAY ARTIRABİLİRİZ”-

Murat Karayılan, ropörtaj sırasında ayrıca PKK’nin “askeri durumu”nun ne olduğunun sorulması üzerine Öcalan’ın tutuklanmasının ardından Batının örgütün çökeceği beklentilerinin gerçekleşmediğini, altı yıl “Büyük Batı güçlerinin kendilerini yok etmeye çalıştığı”nı, kendinlerinin ise "Hiç bir devletten destek almadan" direndiğini savunarak “7-8 bin adamlarımız var, bunun yarısı Kürdistan’ın Irak’taki kısmında, geri kalanların Türk kısmında. Gerekirse bu sayıyı çok kolayca artırabiliriz” iddiasında bulundu.

-ALMANYA VE FRANSA’YA ELEŞTİRİLER-

Avrupalılardan neler beklendiğine ilişkin bir soruyu yanıtlarken Almanya ve Fransa’yı Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olmakla ve sorununun çözümlenmesini “yeterince aktif bir biçimde desteklememek"le itham eden Karayılan, “PKK’ya karşı savaş, üyeliği reddetmek için iyi bir bahanedir, ancak Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye, AB’ye daha kolayca girer. Bu nedenle biz AB üyeliğini destekliyoruz” dedi.

Gerçek Gündem

pekaka yazdı:“Türk devleti ilk önce özür dilemeli"

Hadi özürcüler, gec kalmayin!

Karayilan sen hic merak etme sizden özür dileyecek o kadar cok özürlü varki, hatta onunla da kalmayip bi taraflariniza mesaj da yaparlar....