AKP-PKK İttifakı Kuruldu, Kanıt 1 Mayıs
1 Mayıs İşçi ve Bahar bayramını sessiz ve sakince kutladık, özlenen bir tabloydu, yıllar sonra geldi, sevindik, ama?
Çok değil iki gün önce, 1 Mayıs 2011’den iki gün önce gazete manşetleri şöyleydi:
“Öcalan'dan ayaklanma çağrısı…”
Ömrü terörle mücadele ile geçmiş bizler gibi insanlar için çok önemli bir haberdi bu; ayaklanma çağrısı… Hele ki Suriye’nin karıştığı, Libya’da iç savaşın başladığı, Mısır’da olayların durulmadığı bir dönemde, Öcalan gibi bir katilin yaptığı bu çağrı, bize epey endişelendirdi, düşündürdü…
Endişelendirdi çünkü dokuz yıldır yattığı yerden bir katil çetesini yöneten ve yönetmesine izin verilen bir hainin bu ayaklanma çağrısı sonucunda olabilecekleri alt alta sıralamaya başlayınca, söz konusu endişe de kendiliğinden içimizde doğdu. Bu çağrı yeni bir çağrı değildi, 1991 ve 1992’de de bu katil aynı çağrıyı yapmış, başta Cizre ve Şırnak olmak üzere ülkeyi çatışmaya, kargaşaya boğmuştu, tanığınız biz bu olaylara… O zamanlar halkımızın sağduyusu bu olayları önlemişti, ama ya şimdi…
Bu haber bizi düşündürdü çünkü seçimleri şurada ne kaldı ki, bir ay ve birkaç gün… Böylesi bir felaket tellallığı ülkemizi ne hale getirir, getirebilir diye düşündürdü… Düşündürdü çünkü iki sonra 1 Mayıs’tı, yani yüz binlerin sokağa çıkacağı bir gün. Geçmişte yaşanan acı olayları biliyoruz, böylesi bir günde nasıl provokasyonların da yapılabileceğini, biliyoruz. Böylesi bir günde, böylesi bir katilin ihanet tellallığı sonunda ne gibi olaylara Türkiye’nin sahne olabileceğini de az çok hayal edebiliyor ve düşünüyoruz…
Haberi görür görmez, medyanın bu olayın üstüne gideceğini, başta İçişleri Bakanı olmak üzere, emniyet ve asayişten sorumlu kişilerin halkımıza sağduyusu çağrıları yapması gerektiğini düşündük ama olmadı, kimse çıkıp konuşmadı ve medya yazmadı, hayret!
Başta Başbakan olmak üzere hükümetin ortaya çıkıp bir açıklama yapması gerektiğini düşündük, ama bu da olmadı, yine hayretler içinde kaldık!
Bu çok garipti…
O zaman tekrar düşünmeye başladık, neden, diyerek, öyle ya PKK ayaklanma çağrısı yapacak ve ülkede yaprak kımıldamayacak, mümkün değildi bu, neden, diye kendi kendimizi sorgulamaya başladık…
Bu işte bir bit yeniği vardı, bu kesin…
Bu çağrının iki gün sonrası 1 Mayıs’tı, bunu herkes biliyordu…
1 Mayıs’ta herkesin sokakta olacağını da herkes biliyordu…
1 Mayıs’ta PKK’nın toplumsal olaylara yol açabileceğini, ülkede bir karmaşa ortamı yaratabileceğini de herkes biliyordu ama yine bu herkes, çok sakindi, sanki bu çağrı yapılmamış gibi…
Üstelik ülke seçime gidiyordu…
İşte o zaman, işte tüm bunları yan yana koyunca işte o zaman anladık, bunun bir danışıklı dövüş olduğunu, ülkeyi yöneten siyaset AKP, PKK’yı yöneten siyasetle anlaşmıştı, bu kesin, yoksa böylesi ağır bir riski hükümet göze alamazdı…
Hemen geçtik bilgisayarın karşısına ve sizleri uyardık, işte o yazımız, satır satır okuyunuz:
3 gün önce, İmralı’da yatan hain ayaklanma çağrısı yaptı KCK’ya, yani PKK’nın Türkiye meclisine, ama kimse dikkate almadı bunu, neden?
İmralı gibi birinin yani otuz iki yıldır insanlarımızı öldüren, ulusal kaynaklarımızı yok eden, yeri geldiğinde AB’yi ve ABD’yi tehdit eden bir İmralı’nın bu ayaklanma çağrısı medyada da pek yer bulmadı, acaba neden?
Bugün 30 Nisan, Başbakan Erdoğan “Kürt Sorunu yoktur” dedi ve ilave etti, Kürt kökenli kardeşlerimizin sorunu vardır ama Kürt Sorunu yoktur, dedi, kimse merak etmiyor mu, nedendir bu diyerek?
İmralı’yı iyi tanırız biz, örgütünü de iyi biliriz, durup dururken böylesi bir ayaklanma çağrısı yapmaz, ama yapıyorsa hele ki seçime nerdeyse bir ay kala bu çağrıyı yapıyorsa boşa değil, doğrudur, bir bildiği var, bu da doğrudur, peki bildiği nedir ve nedendir?
PKK terör örgütü geçen otuz iki yılda kurumsallaştı, bunu iyi biliyoruz; siyasi cephesi var, mali cephesi var, dağ kadrosu var, işbirlikçileri var ve hepsi kurumsal, herkes biliyor ne iş yapacağını, ne zaman ne yapacağını, laftan bir örgüt değil artık bu…
Yüksek Seçim Kurulu PKK siyasetine veto koyunca, gördünüz ortalık nasıl yandı, Bismil’de, bir gecede 50 bin kişi toplandı, ülkenin dört bir yanında ortalık yandı yıkıldı, hepimiz gördük…
Bu neyi gösterir; istenildiğinde PKK’nın halkı sokağa dökebileceğini… Bu gücü PKK’ya kim verdi? AKP, evet AKP Habur açılımıyla verdi ve halkı terörle buluşturdu, PKK’yı halkın temsilcisi durumuna getirdi, bu açık, yani arada bir işbirliği sinyalleri var. Bunun da anlamı şudur: Ben AKP olarak bu işi halledemezsem, sen PKK olarak bu iş hallet, demektir, işin kibarcası…
Niye mi?
İmralı ayaklanma çağrısı yapıyor ama ülkede yaprak kımıldamıyor, emniyet güçlerinden ses yok, Başbakan’da bir endişe yok, aksine PKK’yı tehdit ediyor ve halka şikâyet ediyor, üstelik ağır sözlerle…
Bizi devletimiz yetiştirdi, güvenlik alanında sözü dinlenir ve okunur bir uzman yaptı. Şimdi, durup dururken, biz duysak ki İmralı ayaklanma çağrısı yapıyor, hemen güvenlik güçlerini alarma geçirir, KCK denilen yapının altını üstüne getirirdik. Halkı sokağa dökebilecek unsurların hepsini bir anda etkisiz hale getirir ve böylece ayaklanma riskini ortadan kaldırırdık. Ama bizim ülkemizde kimseden ses yok, aksine bir ayaklanma olmayacak havası var ülkede, her tarafta gülistanlık rüzgârı esiyor, sizce de garip değil mi bu durum?
Yoksa İmralı’yı artık takmıyor mu bu AKP siyaseti, olabilir mi bu sizce, yani AKP siyaseti PKK’ya kafa tutabilir mi ya da tutar mı?
Ya da artık İmralı’nın gücünün bittiğini mi düşünüyor bu AKP siyaseti, üstelik yarın 1 Mayıs?
Yani İmralı istese halkı sokağa dökemez mi artık?
Yani İmralı artık PKK’yı yönetmiyor mu?
Peki, Erdoğan’ın bu kendinden emin haline ne demeli? Üstelik bir ay sonra seçim var, PKK istese seçimleri sabote edemez mi yani? Kürt sorunu bitti, yok artık, demekle, BDP’yi yerden yere vurmakla bizim Başbakan, acaba bizim bilmediğimiz bir şeyler mi biliyor, diye soruyor insan istemeden.
Peki, bizim Başbakan bizim bilmediğimiz acaba neyi biliyor?
PKK ile bizim bir hesabımız var, bu hesap sorulmadan bu defter kapanmaz, kapanamaz, kimse de yok sayamaz. Tam 8.384 şehidimiz var, PKK öldürdü vatan evlatlarını, bu hesap sorulacak. Emekli olduk, yine de yazdıklarımızla, anlattıklarımızla mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz…
Biz bu hainleri iyi tanırız, neyi yapıp neyi yapamayacaklarını da iyi biliriz, nerdeyse bir ömür geçti bunlarla mücadeleyle…
Normal koşullarda, İmralı ayaklanma çağrısı yaptı ise eğer, yarın 1 Mayıs, Türkiye’de bir halk ayaklanması başlayacak anlamına gelir, tüm güvenlik güçlerimizi ve ordumuzu buradan uyarıyoruz, yarın PKK halk ayaklanması olabilir, dikkatli olun!
Bence Emniyet ve Jandarma derhal alarma geçmeli, Türk Ordusu seferberlik ilanına hazır olmalı, çünkü bu iş şaka değil, bir ayaklanma riski var, öyle ya İmralı çağrı yaptı, bu laf boş değil…
Yarın eğer bu ayaklanma başlarsa, İmralı da doğru söylüyor demektir, Başbakan da devlet adına PKK’ya kafa tutuyor demektir, kim güçlü ise o kazanır. Türkiye Cumhuriyeti’nde tek güçlü olan devlet olduğuna göre, PKK’nın yarın suyu ısınmış demektir, güçlü devlet PKK’yı yarın yok edecek demektir, bu hepimiz için iyidir, bitsin artık bu iş!
Yarın 1 Mayıs…
Ayaklanma için iyi seçilmiş bir gün, herkes sokakta, hem Bahar Bayramı hem İşçi Bayramı, ilki bayram bir arada, üstelik İmralı’nın Serhildan tehdidine denk gelen iki bayram!
Peki, ya yarın güneşli ve güzel bir gün olursa…
Peki, ya yarın işçiler, emekçiler doya sıya eğlenir de, İmralı’nın bu halk ayaklanma çağrısı tutmaz ise…
Ya da ayaklanma mayaklanma olmaz da, ufak tefek, PKK’nın alışageldiğimiz molotof kokteylli, havai fişekli, taş, sopa, lastik yakma gibi eylemleri ekranlara düşerse…
Özellikle İstanbul, İzmir, Mersin, Adana, Diyarbakır, Hakkari, Yüksekova gibi, yine alışageldik illerde, alışageldik gösterileri ortaya çıkarsa…
Bunun ne anlamı olabilir sizce?
İmralı artik örgüte söz geçiremiyor mu demektir?
İmralı’nın on yıl önceki Serhildan düşüncesinden vazgeçilmiş mi demektir?
Ya da Erdoğan Siyaseti öyle babayiğit çıktı ki, PKK’yı bile sindirdi mi demektir?
Hayır, Hiç birisi değil!
AKP, PKK ile ittifak kurdu demektir, evet, bunlar ittifak kurdu anlamına gelir ve bunlar bizi aldatıyor demektir!
Seçime az kaldı. Erdoğan çıkacak meydanlara, PKK’yı yerden yere vuracak ve PKK da kedi gibi sinecek. Bunu gören masum halkımız diyecek ki; Bak şu babayiğit adama, ABD’nin bile yapamadığını yaptı, PKK’yı sindirdi deyip AKP’ye oy verecek, plan bu, anladığımız bu, gördüğümüz bu!
Öte yanda şer ittifakının öteki yüzü PKK, alışageldik eylemlerini yapıp AKP’ye kafa tutuyor gibi görünüp, zaten belli olan oyları ile yetinecek, Doğu’daki tüm oylar silme AKP’ye, Batı’daki cemaatin silme oyları AKP’ye gidecek ve böylece AKP tek başına iktidar olacak, plan bu!
Göreceksiniz, yarın ayaklanma mayaklanma olmayacak, yarın 1 Mayıs, bakıp görün, her zaman ki alışageldik olaylar, ayaklanma yok! Ayaklanma yani PKK lafıyla Serhildan ciddi bir iştir ve AKP daha baştan bu potansiyeli PKK’ya vermiştir. PKK bu durumda ateşi niye eliyle tutsun ki, elinde AKP maşası var, onunla tutacak ateşi, ittifak bu!
Nedir bu ittifak?
PKK ne istiyor? Doğu’da özerk bir yapı. Kanun teklifi çoktan hazır AKP’nin, belediyelere özerlik veren kanun teklifi hazır. AKP iktidar olduğu anda, yerel yönetim reformu deyip güzel bir takıp bu kanunu çıkaracaklar. Bu şekilde, Doğu’da, doğrudan PKK’nın özerk yönetimi kurulacak…
PKK ne istiyor? Kürtçe dil eğitimi. Anayasa taslağı hazır. Eğitimde ister seçmeli, ister doğrudan Kürtçe eğitimi koyun, bunun anlamı Kürtçe ikinci dil demektir, devamı gelir…
PKK ne istiyor? Devlete ortak olmak. Anayasa taslağı hazır, Türk Milleti kalkıyor, yerine Kürt ve Türk halkı geliyor, Laz, Çerkez, Gürcü, onlara da yer bulunur zaten, çok dil çok kimlikli bir yapı…
PKK ne istiyor? İmralı’ya af. Konuşuluyor zaten, AKP yeniden iktidar olursa, Beyaz sayfa açıp İmralı’yı önce ev hapsine, sonra Meclis’e…
PKK ne istiyor? Irak’taki Karayılan’a, Fehman Hüseyin’e, beş on bin kişilik hain kadroya af. O da hazır, beyaz sayfa varya, beyaz sayfa açıp herkese af…
Demek istediğimiz şu; PKK ne isterse AKP yapıyor zaten, öyleyse neden ayaklansın ki bu hain PKK!
Bu dediklerimiz doğruysa, AKP ile PKK arasında tek fark kalıyor; biri silahlı örgüt, diğeri silahsız, ama yürüdükleri yok aynı, hedefleri aynı, hepsi bu!
İşte AKP-PKK ittifakı bu!
İŞTE YAŞANILAN BU GÜZEL 1 MAYIS, AKP-PKK İTTİFAKININ DA KÖTÜ HABERCİSİ OLDU, BEĞENMESENİZ DE GERÇEK BUDUR
Bugün 2 Mayıs 2011…
Ne oldu? İsyan çıktı mı? Hayır, öyleyse bu yazımızı bir kez daha okuyunuz, ihanete uğradığımız doğrudur ama ihanete düşen biz değiliz, bir okuyunuz…
Sormuştuk size iki gün önce, bu iş nereye varır, diye.
Varacağı yer şudur: Bu iş eninde sonunda Serhildan’a varır yani ayaklanmaya, bu ittifak ise İmralı’nın ayaklanmasını sadece geciktirir hepsi bu, değişen bir şey olmaz!
Eğer biz, bu süreçte, şimdi, bu dönemde, bu vakitte bir önlem almaz isek, bu iş sonunda yine ayaklanmaya gider, herkes görmeli bu gerçeği, herkes, görevli olan olmayan herkes!
Geçen her vakit PKK’yı güçlendirir, ayaklanma koşullarını sağlamlaştırır, halk desteğini arttırır, yani bu süreç uzadıkça PKK kazanır Türkiye kaybeder, işte bu yüzden İmralı ittifak yapıp kendine uygun koşulları hazırlıyor, uyanın ey Millet, ey Yargı, ey Ordu!
Erdoğan İmralı’dan az mı uyanık, hayır, biri diğerinden beter uyanık, birbirlerine aynı yolda destek oluyor ama bizi uyutarak, bize şirin gözükerek, halkı aldatarak, Müslümanlığı kullanarak, dini bütün insanlarımızı tuzağa çekerek, yazıktır bu millete, bu imana, bu Müslümanlığa, bunu hak etmedik biz!
Peki, bu kirli oyun nasıl bozulur?
Bu oyun bozulacaksa şimdi bozulacak, bir daha ki seçime değil!
Bu oyunu bozmak istiyorsanız, karar veriniz, tavrınızı açık ortaya koyunuz!
Demokratik sistem içinde bu oyun, 12 Haziran seçiminde bozulur eğer isterseniz…
Bu oyunu bozmanın tek yolu birlik olmaktır, bu şer ittifakına karşı sandıkta birlik olmak!
Erdal SARIZEYBEK, 3 Mayıs 2011