AKP ve AB'nin Hasan Sabbah taktikleri!
AB Komisyonu ve Avrupa Gazetecilik Merkezi desteğiyle Brüksel’de Türkiye’den gelen bazı gazetecilere eğitim semineri verildi! Anadolu Ajansı’nın haberine göre seminere Türkiye’de AB Bilgi Bürolarının bulunduğu illerden toplam 15 gazeteci katıldı. AB Bilgi Büroları, hükûmetin emriyle ve valiliklerin bünyesinde kuruluyor. Bu bürolarda AB propagandası yapacak eleman yetiştiriliyor. Nitekim yerel basındaki gazetecileri de kurstan geçiriyorlar. Özellikle Almanya, son zamanlarda Türkiye’deki yerel basınla yakından ilgileniyor. Bazı yerel gazetelere kredi verme girişimleri bile var!
Seminerde Türk gazetecilere bir konuşma yapan, eski AB Komisyonu yetkilisi Albert Maes, Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin bir soru üzerine “çok problem olduğunu” belirterek, “Öncelikle nüfus. Birkaç yıl içinde Türkiye, Avrupa Parlamentosunun en büyük ülkesi olacak. AB içinde bazı kesimler, Türkiye’nin Müslüman olmasını bazı kesimler de çok ucuz mal üretmesini problem olarak görüyor” dedi.
Maes, “Bana kalırsa, aramızdaki ilişkiyi olduğu gibi tutalım, AB entegrasyonunu ilerletelim. Acelemiz olmasın, fakat perspektifimizi açık tutalım ve gideceğimiz noktayı bilelim. Türkiye reformlarını yapmaya devam etmeli, AB de Türkiye üyeliğinin başarılı olması için kendi içinde reform yapmaya devam etmeli” sözleriyle AB’nin taktiklerini anlattı ve “Ayağınızdaki diken şu an Kıbrıs. Doğru veya yanlış. Bu bir problem ve çözülmesi gerekiyor” diye birinci çinkonun ne olduğunu açıkladı!
* * *
Görüldüğü gibi, AB de, Türkiye’nin AB’ye girip girmemesini değil, sürecin devam etmesini önemli buluyor. Tıpkı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gibi. Gül de “önemli olan reformların devam etmesi” diyor.
Çünkü süreç devam ederse, Türkiye’nin ayağından, Kıbrıs dikenini, Ermenistan dikenini, Kürt dikenini, Alevi dikenini, “Ne mutlu Türk’üm diyene” dikenini, hatta Atatürk dikenini çıkarma şansları var. Bu arada Fırat ve Dicle su havzasını, İsrail’in de dahil olduğu uluslararası bir komisyonun yönetimine verebilirlerse ne ala! Zaten dikenleri çıkardıkları zaman ortada Türkiye diye bir devlet kalmayacak!
* * *
Demek ki Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmak böyle bir şeymiş. Hasan Sabbah’ın, ölüme göndereceği fedailerine yalancı cennet vaat etmesi hatta uyuşturucu vererek sahte cennetinde bir hafta yaşatması örneğinde olduğu gibi Avrupa Birliği’ne girişi bir cennet olarak takdim edenler, Türk halkının yüzde 47’sini, başörtüsü gibi meseleleri kullanarak, özetle dini değerleri de istismar ederek bu yalanlarla ikna etmiş ve şimdi onların temsilcilerine her istediklerini yaptırmaktadır.
“Yıkım Süreci”nin adına “Milli Birlik Projesi” diyerek bu konudaki aldatma ve kandırmayı sürdürüyorlar. Türk Milleti, egemenliğini, AKP iktidarının yalanlarına inanarak farkına bile varmadan terk etmektedir. Ana kütle bu şekilde kandırılırken milletin içindeki farklılıklar kışkırtılarak, etnik ve dini grupların tarihteki mağduriyetlerinin bugün telafi edileceği ümidi verilerek, onlardan da tam destek alınmaya çalışılıyor.
Açılım süreci ile AB sürecinin taktikleri aynıdır. Çünkü hedefleri aynıdır. İkisinde de Ankara’yı başkent yapan değerlerin yok edilmesi hedeflenmiştir.
Halk, kendi kararıyla kendi ipini çekmiştir ama bundan haberi bile yoktur!
İşte medya operasyonunun asıl sebebi budur. Kimse millete gerçekleri anlatmasın istiyorlar. Bizi susturmak istemelerinin sebebi de budur.
Arslan BULUT - 6 Ekim 2009, YENİÇAĞ