AKP'ye ABD desteği

Tartışma Alanı

AKP'ye ABD desteği

İletigönderen netna » Cmt Haz 28, 2008 22:42

AKP hakındaki kapatma davasında son dönemece girilirken Amerikalı yetkililer AKP'ye desteklerini artırdı. Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Matt Bryza, "AKP'nin kapatılması ulusal çıkarlarımıza aykırı" dedi. Daha önce de Amerikan Dışişleri Bakanı Rice ile Bakan Yardımcısı Dan Fried'in benzer yönde açıklamaları olmuştu.

Amerikalı yetkililer, kapatma davası süreci işlerken AKP'ye destek mesajlarını artırdı. Bunun son örneği Amerikan Dışişleri Bakanı Yardımcıları'ndan Matt Bryza'dan geldi. Washington Enstitüsü tarafından düzenlenen 9’uncu Turgut Özal Konferansı’nda konuşan Matt Bryza "AKP kapatılırsa ve bundan dolayı Avrupa Birliği ile müzakereler durdurulursa, bu durum ulusal çıkarlarımıza aykırı olur" dedi. AKP'nin gizli gündemi olup olmadığını bilmediğini kaydeden Bryza, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan'ın laikliğe bağlı olduklarını ileri sürdü.

Ali Babacan'ın Haziran ayı başında Amerika'yı ziyareti sırasında görüştüğü Amerikan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, "AKP ile ilişkilerimiz mükemmel. Bundan sonra da Erdoğan hükümetiyle çalışmaya devam edeceğiz" demişti. Amerikan Dışişleri Bakanı yardımcılarından Dan Fried, Nisan ayı sonunda Amerika'da yaptığı konuşmada "Taraf olmamızı önermek zor. Ama AKP, seçimlerde üstünlük kazandı. AKP liderleri, Türkiye’nin reformlarını derinleştirme, AB’ye girme hızını ve şansını artırma çabalarından bahsediyor" diye konuşmuştu.


http://ulusalkanal.com.tr/index.php?opt ... 0&Itemid=6
Kullanıcı küçük betizi
netna
Üye
Üye
 
İletiler: 49
Kayıt: Pzr Mar 30, 2008 19:17

YENİ DÖNEM YENİ ABD HAVUCU

İletigönderen borabey » Cum Tem 04, 2008 12:43

netna'ya teşekkürler.
Mevcut yönetim AKP'ye aba altından sopa gösterip teslim alırken, yeni yönetim gelmeden sopa ucunda havuç uzatmaya başladı bile...


Turkiye’yle Iliskiler Gelisecek
Temmuz 1st, 2008 · No Comments
‘Turkiye’yle Iliskiler Gelisecek’
Hulya Polat
Washington
30/06/2008

Temsilciler Meclisi Helsinki Komisyonu Başkanı Demokrat Florida milletvekili Alcee Hastings, Demokratlar Başkanlık seçimini kazanırsa, Türkiye’yle ilişkilerin çok daha iyileşeceğini söyledi. Kongre’deki Türk Dostluk Grubu üyesi olan Hastings, demokratik ve laik bir Türkiye’nin bölgenin istikrarı açısından büyük önem taşıdığını bildirdi.

Temsilciler Meclisi üyesi Alcee Hastings, PKK terörüyle mücadele yolları ve Kongre’deki Ermeni tasarısıyla ilgili sorunlar yüzünden gerginleşen Türk-Amerikan ilişkilerinin düzeldiğini söyledi. Hastings, ilişkilerin durumunu şöyle değerlendirdi: “Türkiye’yle ilişkiler iyi ve gelişiyor. Birçok konuda ve özellikle PKK terörüyle mücadele konusunda işbirliği yapıyoruz. Türkiye Kuzey Irak’a sadece PKK’yla mücadele için girdiğini ve yalnızca barış ve istikrar istediğini kanıtladı. Oysa PKK barışı bozmayı iş edinmiş bir örgüt. PKK’yi durdurmak gerekiyor, herkesin bunu artık anlaması lazım. Amerika’nın Irak’a gönderdiği malzemenin yüzde 75′i Türkiye üzerinden geçiyor. Türkiye aynı zamanda bir NATO müttefiki ve Avrupa Birliği yolunda ilerliyor. Birlik üyeleri Amerika’nın da müttefiki. Türkiye bölgede, nüfusunun çoğunluğu müslüman olan tek laik ülke. Bence Avrupa Birliği ve Amerika’nın yanında bütün dünya Türkiye’nin üyeliğinden, ve bölgedeki istikrar çabalarından büyük yarar sağlayacaktır. Ermeni tasarısı konusunda Washington’daki Ermenistan Büyükelçisine tasarının zamanlamasının ve Amerikan Kongresi’nin bu konuyla uğraşmasının yanlış olduğunu söyledim. Ama Temsilciler Meclisi Amerikan devleti demek değil. Yönetimin bu konudaki tavrı belli. Türkiye bizim için o kadar önemli ki ilişkileri tehlikeye atamayız. Suriye ve İsrail arasında dolaylı görüşmelere öncülük etmesi, Arap-İsrail sorununun çözümü için çalışması, Ermenistan’a yaptığı ortak komisyon önerisi, İran’la ilgili konulardaki gayreti, Türkiye’yi vazgeçilmez önemde bir ülke yapıyor.”

Kongre üyesi ve Amerika Helsinki Komisyonu Başkanı Alcee Hastings, başkanlık seçimini Demokrat Barack Obama kazanırsa Türk-Amerikan ilişkilerinin izleyeceği seyir konusundaki beklentisini de şöyle açıkladı: “Bence Demokrat bir yönetimde Türkiye’yle ilişkiler daha da iyiye gider. Bugüne kadar Cumhuriyetçi yönetim Türkiye’yle ilgili konularda bize danışmadı. Obama başkanlığındaki bir yönetimin bunu yapacağına inanıyorum. Demokrat Parti yönetiminin, çok kötü komşuları olan, zor bir bölgede bulunan Türkiye’nin enerji hatları, Ortadoğu barışı ve bölge için önemini daha iyi anlayıp ona göre politikalar izleyeceğinden kuşkum yok.”

Floridalı Kongre üyesi Hastings, Demokratlar Kasım seçimlerini kazanırsa Amerikan askerlerini Irak’tan aşamalı olarak geri çekeceklerini de söyledi: “Bunun çok iyi planlanması gerekir. Yararları ve olumsuz etkilerinin iyi değerlendirilmesi şart. Elbette bir günde geri çekilmek düşünülemez. Bu uzun bir süreç. Irak’ın, ordusu ve emniyet güçlerinin sorumluluğunu üstlenmesi gerekir. Çünkü bu bölgede istikrar için hayati önemi olan ilkelerin yerleştirilmesi zorunlu. Bunlar yapıldıktan sonra Irak’taki Amerikan askerlerini aşamalı olarak geri çekmek mümkün olur.”

Kongre üyesi Hastings, Iraklı mültecilerin çok zor koşullarda yaşadığını söyledi ve durumlarından kaygı duyduğunu belirtti. Hastings, mültecilere gerekli yardımı yapmadıkları gerekçesiyle Irak hükümeti, Amerika ve bölge ülkelerini eleştirdi: “Bu çok ciddi bir insani kriz. Durumun ciddiyetini Kongre’ye Iraklı mülteciler için daha çok fon ayrılmasını öngören yasa tasarıları sunarak da dile getirdim. Ürdün’de 600 bin, Suriye’de bir milyon, İsveç’te ve İran’da binlerce Iraklı mülteci var. Irak içinde yer değiştirenlerin sayısı 800 bine yakın. Birkaç hafta önce Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’yle birlikte Irak’taydım. Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’ye, büyük bir bütçe fazlaları olduğu için Iraklı mülteciler için ne kadar harcama yapmayı planladıklarını sordum. Geçen yıl 25 milyon dolar harcadıklarını gelecek yılki bütçede 200 milyon dolar ayırabileceklerini söyledi. Petrol fiyatlarının artması sayesinde milyarlarca dolar kazanıp kendi insanları için para harcamamak kabul edilecek birşey değil. Arap ülkelerinin yaptıkları da yeterli değil. Amerika’nın da bugüne kadar sadece 8 bin mülteci almış olmasını kabul edemiyorum. Çok zor şartlarda yaşayan Iraklı mülteciler, Türkiye dahil bütün bölge ve dünya ülkeleri için ciddi bir sorun yaratıyor. Buna en kısa zamanda çözüm bulunması gerekiyor.

http://www.voanews.com/turkish/2008-06-30-voa11.cfm

Tags: USA
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

İletigönderen kral1981 » Pzr Tem 13, 2008 18:03

amerika israil ve CIA nin destek vermedigi tek hükümet refahyol hükümetiydi
"Din vardır ve lazımdır. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur

“Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist: Ne biri, ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkar bir millettir. Bizim hükümet şeklimiz tam bir Demokrat Hükümetidir.”

“Türk milleti dindar olmalıdır yani, bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum… Din şuura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor

Mustafa Kemal Atatürk.
Kullanıcı küçük betizi
kral1981
Üye
Üye
 
İletiler: 34
Kayıt: Sal Tem 08, 2008 0:26

İletigönderen Ram » Pzr Tem 13, 2008 19:51

kral1981 yazdı:amerika israil ve CIA nin destek vermedigi tek hükümet refahyol hükümetiydi


Şimdi iki şeyi ispatlamak zorundasın:

1) Refah-Yol hükümetinin, ABD (CIA) - İsrail desteğini almadığını...

2) Diğer tüm hükümetlerin, ABD (CIA) - İsrail desteğini aldığını...

Slogan cümleciklerle bir yere varamazsın. Haydi buyur, araştırmanı ortaya koy.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen Gilda » Pzr Tem 13, 2008 22:53

Ram, bizim milletin üstüne vazife olmayan her konuyu bilmesi, her konudan anlamasi gibi bir yetenegi de vardir. :mrgreen:
yalakalar cok oldukca aydinlik tabiki los isikta nazli kiz gibi olur....
Kullanıcı küçük betizi
Gilda
Üye
Üye
 
İletiler: 1078
Kayıt: Pzt Mar 12, 2007 12:58
Konum: kendimden...

İletigönderen kral1981 » Pzr Tem 13, 2008 23:59

-Lütfen düzeyli ileti gönderin-
"Din vardır ve lazımdır. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur

“Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist: Ne biri, ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkar bir millettir. Bizim hükümet şeklimiz tam bir Demokrat Hükümetidir.”

“Türk milleti dindar olmalıdır yani, bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum… Din şuura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor

Mustafa Kemal Atatürk.
Kullanıcı küçük betizi
kral1981
Üye
Üye
 
İletiler: 34
Kayıt: Sal Tem 08, 2008 0:26

din ve siyaset alanında çatışma sarmalı

İletigönderen borabey » Pzt Tem 14, 2008 13:50

Değerli Dostlar,

DİN ve SİYASET...
Kendi Kulvarlarında ve alanlarında kalmak kaydı ile
En Yüce değer ve kurumsal yapılanmaların başında gelen kavramlardır.
Yeter ki birbirlerine karışmasınlar..
Birbirlerinin ilgi alanlarına kendi çıkarları doğrultusunda müdahalede bulunmasınlar
ve en önemlisi istismar edip çıkar sağlamasınlar.
Bunun da en demokratik ve çağdaş ilacı LAİKLİKTİR.

Bu genel giriş çerçevesinde;
Sayın "netna"nın güncel bir konuda siyasi bir dış politika yaklaşımını bizlerle paylaşmasına karşın,
"Kral 1981"ın Refah yol iktidar yapılanması ile ilgili "RAM ve GİLDA" karşı reflekslerinin sonucunda..
asıl üzerinde durulması ve tartışılması gereken husus 2. plana atılarak din-siyaset ekseninde doğal refleksler öncelikle ileri sürülerek konu Sayın "tuba" nın DÜZEYLİ İLETİ GÖNDERİN noktasına gelmiştir.

Öncelikle bundan büyük bir üzüntü duyduğumu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Güncel Meydan, gerçekten seviyesi ve katılımcı standartları ile benzerleri ile mukayese edilmeyecek düzeyde bir yapılanmadır.
Katılımcılar olarak birbirimize hoşgörü ile yaklaşmak, birbirimizin eksiğin tamamlamak, eğitmek öncelikli edimlerimizdendir.

Bu bağlamda;
Kral 1981e hemen sert bir karşılık vermekten se;
Muhtemelen yaşça büyüğü isem bir büyük nasihatı olarak şu hususlara dikkatini çekmek isterim ki "ram" da hemen hemen aynı şeyleri farklı bir uslüpla zaten kendisine yöneltmişti..

1) Refah Partisinin İsrail, ABD , AB politikaları nedir ?
2) BU politikaların temeli KARŞITLIK KRİTERİNE mi dayanmaktadır?
3) Koyu ve katı bir KARŞITLIĞA rağmen, Refah Partisi iktidarı döneminde İsrail, ABD, AB ilişkileri hangi düzeyde ve düzlemde sürdürülegelmiştir?
4) Hangi konularda stratejik işbirliği anlaşmaları yapılmış, ortak hareket edilmiştir?
5) Örneğin; Zaman Sn.Hatipoğlu ve Sn.Kazanın tenkit ederek ileri sürdüğü açıklamalarda ifade edildiği gibi ...Biz sayın GÜLü Refah Partisini anlatsın tanıtsın diye ABDye gönderdik..meğerse onlar kendilerini anlatıyorlarmışın...açılımı nedir?
6) Çekiç Güçün devamı,, İsraille ilk kez askeri stratejik işbirliği anlaşmalarını yapılması ve İsrail ve ABDnin ortadoğu politikalarına tam destek vb. gibi bir çok somut olayda sergilenen Yahudi ve ABD yandaşlığının perde arkaları gibi bu ve buna benzer olaylar o güne dönerek yeniden incelenir ve bilgi sahibi olunur sa ...zannediyorum Kral 1981 hem görüşünü hem de yaklaşımını mutlaka değiştirecektir.

Hiçbir siyasal hareket dini referanslarla iyidir, kötüdür diye ön yargılı bir şekilde değerlendirilmemelidir.
Her siyasal hareket, siyasi söylemleri, programları ve projelerinin yanısıra onları uygulayacak yöneticilerinin performansı ile değerlendirilmelidir.
Br siyasal hareketin temel referansları din eksenlidir..O halde başkaca hiçbir şeye gerek kalmadan bu siyasal hareket en iyi harekettir en başarılısıdır demek kadar yanlış ve yanıltıcı antidemokratik bir yaklaşım olamaz...

Bu konuda yazacak ve söyleyecek çok şey olmasına karşın bu kadarı ile yetinmek istiyorum.
Unutmayalım ki..
Gönül yıkmak bir çift laf söylemek kadar kolay,
Gönül yapmak ise çok zordur.
Güncel Meydan,
Gönül yıkanların değil,
Gönül kazananların sitesi olarak hayatiyetine devam etmelidir.
En içten sevgi ve saygılarımla.
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

İletigönderen kral1981 » Pzt Tem 14, 2008 18:19

suan calisiyorum genis bir zaman da bu söylediklerimi kanitlayacagim altini ciziyorum tek tek kanitlayacagim kimse milleti kücümseyerek konusmasin karsi bir görüs oldumu hemen bir kücümseme asagilama herkes sevgi saygi cercevesinde istedigini söylemeli bence lütfen ben kimseye küfür ve kirici birsey söylemedim yanlis veya dogru bu benim görüsüm herkes saygi duysun borabey sana en icten dileklerimle saygilarimi sunuyorum
"Din vardır ve lazımdır. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur

“Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist: Ne biri, ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkar bir millettir. Bizim hükümet şeklimiz tam bir Demokrat Hükümetidir.”

“Türk milleti dindar olmalıdır yani, bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum… Din şuura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor

Mustafa Kemal Atatürk.
Kullanıcı küçük betizi
kral1981
Üye
Üye
 
İletiler: 34
Kayıt: Sal Tem 08, 2008 0:26

İletigönderen maydonos » Pzt Tem 14, 2008 18:50

insanlar hangi ortama dogduklarini bilmezler ve orada yanlis adimlarla ve soylemlerle yurumeye kalkarlarsa iste o zaman oksijen azalir ve bogulma tehlikesi gecirirler.Ataturkun dusunceleri bir butundur.isinize gelen kismini cimbizlayip kendinize motto haline getirirseniz iste o zaman yanlis yone yonelirsiniz .baslarsiniz bu sefer bir vaazin pesinden kosmaya su anda edindigi servetin hesabini veremeyecek bir sahsin pesinden kosmaya..buda size saygi duyulmamasina ve anlattiklarinizin da gercege dayanmadigina kadar gider.simdi yazi altina koydugun Ataturkun acilamalarinin baslangicindan itibaren koyuyorum.karsindakiler dunku salaklar degil sen ogrende gel yaz buralara..
vikisoz den

Ataturk/Din;

Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.
Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.
Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir.
Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz.
Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.
Türk milleti dindar olmalıdır yani, bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum... Din şuura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor.
Bizim dinimiz en tabi ve makul dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dine tabii olmasi için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.
Artık Türk, cenneti değil, son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra...
Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist: Ne biri, ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkar bir millettir. Bizim hükümet şeklimiz tam bir Demokrat Hükümetidir. devami http://tr.wikiquote.org/wiki/Mustafa_Ke ... 3%BCrk/Din bu sayfaya bakabilirsiniz.refahyol hukumeti doneminde hangi ulkelerle askeri pek cok anlasma yapilmistir.bulda goster bakalim sayin kral 1981 oyle tek tarafli mahkeme olmaz.saygi duyulmak istiyorsan realist ve Ataturk ilkelerine baglli oldugunu gorelim.oyle uyduruk soylemlerle yurumez.ayrica her ulke ile anlasma yapariz ama bizim menfaatimizin ve tavizimizin olmadigi anlasmalar olmalidir.
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen kral1981 » Pzt Tem 14, 2008 19:10

Bu sözler niye rahatsiz etti seni hayret nasil atatürkcüsün sen ?
Atatürkün sözlerinden bile rahatsiz oluyorsun ilginc !!! Hem istedigimi yazarim bu seni hic ama hic ilgilendirmez ......
"Din vardır ve lazımdır. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur

“Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist: Ne biri, ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkar bir millettir. Bizim hükümet şeklimiz tam bir Demokrat Hükümetidir.”

“Türk milleti dindar olmalıdır yani, bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum… Din şuura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor

Mustafa Kemal Atatürk.
Kullanıcı küçük betizi
kral1981
Üye
Üye
 
İletiler: 34
Kayıt: Sal Tem 08, 2008 0:26

biz tartışırken birileri boş durmuyor..

İletigönderen borabey » Sal Tem 15, 2008 16:41

Değerli Dostlar,
Biz "ön yargılı" ve "hoşgörüsüz" bir şekilde tartışırken
Dış güçler boş durmuyor...
Strateji üretiyor,
Akıl üretiyor,
Yol gösterip,
Yön veriyor...
Lütfen !..
Kısıtlı zaman ve gücümüzü birbirimize dönük kısır tartışmalara ve suçlamalara değil..
Türk ve Türklük Düşmanlarının
Bizi nasıl gördüklerine,nasıl baktıklarına, bizi nereye sürüklediklerine yönlendirip
karşı strateji ve "milli reflekslerimizi" oluşturup suratlarına bir çelik yay gibi patlamaya bakalım.
Bu bağlamda yabancı bir medya bakış açısı ile bizi nasıl görüyorlar?

Independent: Asker siyasetin içinde

İngiltere yayımlanan gazeteler Türkiyede yaşanan gelişmeleri değerlendirirken, Guardian ve Independent gazeteleri laiklik odaklı tartışmalara tam sayfa yer ayırdı.



"Türkiyede tansiyon neden yükseliyor, bir İslam ülkesine mi dönüşüyor?" sorusuna başlığında yer veren Independent "Türkiyedeki daha radikal laikler için, ülkede yaşananların temelinde Kemalizmin savunucuları ile ülkeyi İslamlaştırma eğilimindeki hükümet arasında savaş var" diye yazdı.
AK Parti hükümetinin ise mücadelenin demokratlarla modası geçmiş otoriter politik görüşün savunucuları arasında yaşandığında ısrar ettiğini kaydeden yazar Nicholas Birch, son seçimde yüzde 47lik halk desteği kazanan AK Parti aleyhinde açılan kapatma davasına dikkat çekti.
Tansiyonun polisin geçen hafta, Türkiye tarihinde bir ilki gerçekleştirip, darbe girişimi planladıkları gerekçesiyle iki emekli orgenerali gözaltına almasıyla yeniden yükseldiğini kaydeden yazar, bunun Yargıtay Başsavcısının Anayasa Mahkemesinde sözlü savunma yaptığı güne denk geldiğine işaret etti.
Independent yazarı Türkiyedeki laik kesimin bu gözaltıların AK Partinin kapatma davasına karşı ortaya koyduğu intikam planı olduğunda ısrar ettiklerini de bildirdi.
Türkiyedeki gelişmeleri değişik ara başlıklar halinde okurlarına geniş biçimde aktaran gazete, gözaltına alınan iki generalin biri 2003, diğeri 2004te ortaya konulan iki darbe planının arkasındaki isimler olarak görüldüklerini bildirdi. Bu darbe girişimlerini tetikleyen unsurların ise Kıbrıs konusundaki gelişmeler olduğunu, AK Partinin laikliğe yönelik tehdit yarattığı iddiasının bu planlarda etkili olmadığına işaret eden yazar, söz konusu generallerin BM destekli çözüm planına verilen destekle Türkiyenin Kıbrıstaki stratejik çıkarlarının zedelendiğine inandıklarını yazdı.
-ATATÜRK VE ASKERİN SİYASETLE İLİŞKİSİ-
"Laiklikle Silahlı Kuvvetlerin neden elele oldukları" sorusuna da yanıt arayan yazar, kendisi de bir asker olan Atatürkün siyasetle askerliğin bir arada olamayacağına dikkat çekmesine rağmen, onun laik takipçilerinin onun bu konudaki görüşlerini görmezden geldiğini savundu. Yazar Türkiyedeki laiklerin seçim sandıklarındaki başarısızlıklarını kapatmak için her geçen gün silahlı kuvvetlerden daha fazla medet umduklarını da iddia etti.
Üç darbe ve hazırlanan anayasaların ardından Ordunun da kendisini ülke siyasetinin ortasına giderek güçlü biçimde yerleştirdiğini kaydeden yazar, "bugün Cumhuriyet ve onun değerlerini korumak gibi anayasal görevleri var. Bu sadece laiklik anlamına gelmiyor. Çünkü yıllar içinde bir numaralı düşman tanımı değişti. Bu 70lerde solculardı, ardından Kürtler, 1980 ve 1990larda Türkiyenin bölünmez bütünlüğüne tenhdit olarak görüldüler. Politik İslam ise listenin tepesine ancak 1990ların ortasında oturdu" dedi.
Türkiyenin gerçekten bir İslam ülkesine dönüşüp dönüşmediği sorusunu da soran yazar, AK Partinin iktidara gelmesini takip eden üç yılda ülke tarihinin en radikal reformlarını gerçekleştirdiğini, ancak 2004ten itibaren reform sürecinin duraklamaya girdiğini savundu. Partinin reformist tavrının yerini ise, tipik, iktidar sarhoşluğu yaşayan sağ partilere özgü "halkın iradesi" söyleminin aldığını öne süren yazar, AK Partinin herkesin haklarını savunduğunda ısrarlı olduğunu, ancak partinin geçen Şubat ayında üniversitelerde türban yasağını kaldırma girişiminin bazı hakları diğerlerinden daha çok önemsediğini ortaya koyduğunu belirtti.
Laiklerin korkularını da değerlendiren yazar, laiklerin AK Partinin devletin kadrolarını kendi yandaşlarıyla doldurmasından yakındığını, bunda haklı olduklarını da belirtirken, anketlerin çoğu tarafından desteklenmese de başörtüsü takanların sayısında artış olduğuna dair bir inanış bulunduğunu bildirdi.
-"BATI AK PARTİNİN YANINDA"-
Batının kimin yanında olduğu sorusuna da yanıt arayan yazar, "Sürpriz olmamakla birlikte Batı, AK Partinin yanında yer alma eğilimi ortaya koyuyor" dedi.
Ancak Batının bunda bazen fazla ileri gittiğini de öne süren yazar, "Avrupa Komisyonunun genişlemeden sorumlu yetkilisinin bu yılın başlarında yaptığı bir değerlendirmede Türkiyede yaşanan mücadelenin otoriter laiklerle, Müslüman demokratlar arasında geçtiğini" söylediğini hatırlattı.
Türkiyenin nereye gidiyor olabileceği sorusuna yanıt ararken de yazar analistlerin bugünkü krizin üç muhtemel sonucu bulunduğuna inandıklarını belirtti. Independent yazarı, Türkiyede tam bir otoriter rejime dönülmesinin bunlar arasında en zayıf ihtimal olarak görüldüğünü kaydetti. Çok daha yüksek bir olasılık olarak AK Parti ile devlet arasında her an bozulabilecek bir ateşkes imzalanmasının görüldüğünü belirten yazar, böylece yakın gelecek için reform umutlarının da sona ereceğini iddia etti.
Bu noktada liberal kesimin görüşünü yazar şöyle özetliyor: "Kendi istediği özgürlüklerin güvence altına alınması için, istemediği özgürlüklerin de güvence altına alınmasının şart olduğunu AK Partinin görmesi gerekiyor."
Yazarın bildirdiğine göre liberaller, Türkiyenin ihtiyacının son darbenin ardından halka dayatılan Anayasa ile yasaların değiştirilmesi olduğunu savunuyor. Ancak buna pek ihtimal vermeyen yazar, böylesine kutuplaşmış bir siyasi tablonun içinde, Türk siyasetini bütünüyle yeniden yazacak bir uzlaşma ortamının nasıl yaratılacağını bilmenin imkansız olduğunu savundu.
-"LAİKLİK TEHLİKEDE Mİ?"-
Laikliğin tehdit altında olup olmadığı sorusunu da yönelten yazar, buna iki ihtimalli yanıt aradı. "Evet"lerin altını "çünkü Türkiyede laikliğin kökleri zayıf, Erdoğan laikliğin ne olduğunu anlamamış görünüyor ve sürekli laikliğin bireyler için değil, devletler için olduğunu söylüyor. Laik Türkiye hep eğitim ve Diyanet aracılığıyla vatandaşlarına Sünni İslamı dayattı" görüşüyle dolduruyor.
"Hayır" seçeneğinde de yazar şu görüşleri sıralıyor: "Çünkü Türklerin sadece yüzde 10u şeriat yasalarını destekliyor ve bu oran giderek düşüyor. AK Partiye oy verenlerin çoğu partiyi refah sözü verdiği için destekledi. Sözünü tutmaması halinde AK Partiyi iktidardan uzaklaştıracak. Ticaretin gelişmesiyle Türkiyenin muhafazakar odakları Batıya hiç olmadığı kadar yaklaştı."
-GUARDIAN MUHABİRİNİN KAYSERİ İZLENİMLERİ-
The Guardian gazetesi de Türkiyede başını Ak Partiye yönelik kapatma davasının çektiği gelişmelere yaklaşık bir tam sayfa ayırdı. "Laik devlete tehdit mi, modernizasyonun itici gücü mü? İktidar partisi hakkındaki kararı bekliyor" başlığını atan gazete, bu konudaki kararın Anayasa Mahkemesi tarafından verileceğini, AK Partiyi kapattırma ve liderlerini politikadan uzaklaştırma girişiminin ardında ise "yaşlı muhafızların bulunduğunu" yazdı.
Gazetenin Kayseride Türkiyede son gelişmelerlee ilgili nabız tutan muhabiri Robert Tait, kentte yaptığı röportajlara geniş yer verdi. Bir Tıp Fakültesi öğrencisinin "her şeyin yasak olduğu yasaklar ülkesi İran gibi olmak istemiyoruz" dediğini belirten yazar, bu kaygıların esas olarak silahlı kuvvetler ve yargıda temsil edilen Türkiyedeki yaşlı laik muhafızlar tarafından da tekrarlandığını öne sürdü.
Guardian muhabiri, AK Parti iktidarının hakkındaki kapatma davasını "yargı darbesi" olarak gördüğünü de kaydetti.
-NATO ve TÜRKİYENİN SORUNLARI-
Financial Times ise NATO Genel Sekreteri tarafından yapılan Türkiye ile ilgili bir çağrıya dikkat çekti. Haberde NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Schefferin ABye Türkiye ile savunma alanındaki bağlarını güçlendirme çağrısında bulunduğu bildirildi.
Habere göre Genel Sekreter Paristeki bir konferansta ABnin Türkiyeyi savunma sanayii alanında işbirliğini geliştirmek amacıyla kurulmuş olan Avrupa Sanayi Ajansına davet etme seçeneğini de değerlendirmesi gerektiğini belirtti. Schefferin "Böyle bir adım atılmmasıyla Türkiyenin birlik ile daha yakın bir işbirliği yapmaya teşvik edilmesi mümkün olabilir dediği bildirildi.
Schefferin Türkiyenin birkaç yıldır Yunanistan ile yaşadığı sınır anlaşmazlıkları ve Kıbrısta yaşanan gerilim yüzünden NATO ve Avrupanın işbirliği yapmasını engellediğine dair iddiasına da yer veren gazete, bu faktörler yüzünden Ankaranın Avrupanın savunma çabalarında daha büyük rol oynamasının da engellendiğine işaret etti.
NATO Genel Sekreteri, bu durumun örneğin Afganistanda NATO ile ABnin istihbarat paylaşımından, birliklerin korunması ve ulaşıma kadar uzanan pek çok alanda işbirliği yapmasını engellediğine de dikkat çekti.

Evet değerli dostlar
dikkat ettiniz mi?
bir yandan Türkiye yandaşı gibi gözüküp
sonunda baklayı ağızlarından çıkartıyorlar...
Yazının son cümlesinde olduğu gibi...
Tekrarlayacak olursak;
....bu durumun örneğin Afganistanda NATO ile ABnin istihbarat paylaşımından, birliklerin korunması ve ulaşıma kadar uzanan pek çok alanda işbirliği yapmasını engellediğine de dikkat çekti.
Bu cümlede TÜRKİYE NEREDE?....
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

RAND'ın yeni marifeti...

İletigönderen borabey » Sal Tem 15, 2008 16:55

Evet değerli dostlar,

Dış kaynaklı değerlendirmelere yeni bir boyut daha ekleyelim ve bu sefer okyanus ötesinden dünyanın başına bela RAND'dan Pentagon için hazırlattırılan bir AKP analizinin kapağını açalım...

****************************************************
Pentagon'a sunulan AK Parti raporu

Pentagon, 'Türkiye'de Siyasal İslam'ın Yükselişi' konulu bir rapor hazırlattı. raporda, Türkiye'de İslam eksenindeki siyasi ve sosyal gelişmeler, gelecekteki muhtemel senaryolar ve bunların ABD'ye yansımaları ele alınıyor. İşte raporda yer alan şok tespitler:
AK Parti'nin İslamcı gündemi yok, kapatma krizi derinleştirir...
Pentagon'da ABD eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'ın deruhte ettiği Siyasi İşlerden Sorumlu Savunma Müsteşarlığı, RAND Corporation adlı araştırma kuruluşuna 'Türkiye'de Siyasal İslam'ın Yükselişi' konulu bir rapor hazırlattı.
Angel Rabasa ve F. Stephen Larrabbee adlı uzmanların imza attığı raporda, Türkiye'de İslam eksenindeki siyasi ve sosyal gelişmeler, gelecekteki muhtemel senaryolar ve bunların ABD'ye yansımaları ele alınıyor. Raporda, AK Parti'nin açık ve agresif bir İslamcı gündem peşinde koşma ihtimalinin zayıf olduğu belirtilerek dolayısıyla askerî darbeye sebebiyet vermeyeceği ifade ediliyor. Türklerin şeriat devletine karşı durduğuna ve AB üyeliğinin halkın yarısından fazlasınca desteklendiğine dikkat çekilen raporda AK Parti'nin kapatılmasının 'çok az şeyi çözeceği' ve 'krizin derinleşmesine sebebiyet vereceği' öngörülüyor. AK Parti'nin başarısının 'İslami kökleri olan siyasi hareketin gücü'nü gösterdiği savunulan raporda, Refah ve Fazilet gibi selef partilerden çok farklı olduğu belirtiliyor. Raporda, AB yolunda diğer dinlere ait azınlıkların haklarını da içeren reformlar yapıldığına dikkat çekiliyor.
RAND raporunda önümüzdeki 10 yılda Türkiye için dört ana muhtemel senaryodan söz ediliyor: AKP'nin ılımlı, AB eğilimli bir yol izlemesi, sinsi İslamlaşma, AKP'nin yargı tarafından kapatılması ve askerî darbe.
Rapora göre, AKP kapatılmazsa ve iktidarda kalırsa, laikçileri tahrik edecek ve laik-dindar dengesini değiştirecek icraatlar yönünde bastırma hususunda 'daha ihtiyatlı' olacak. Kemalist idareci sınıfın Türkiye'de hâlâ 'büyük oranda hakim' olduğu kaydedilen raporda, 'Siyasette dinin kabul edilir rolünü tanımlayan çizgileri aşan herhangi bir hükümet, siyasi gerilime sebebiyet verecek ve muhtemelen askerî müdahaleyi tahrik edecektir.' tespiti yer alıyor; ancak AKP'nin öncülleri sayılan Refah ve Fazilet Partisi'nden çok farklı politik hedeflere sahip olduğu ve AB üyeliği hedefine öncelik verdiği vurgulanıyor. Bunun yanı sıra Türkiye'de mutedil ve çoğulcu bir İslam geleneği olduğu vurgulanarak, dindar insanların da içinde bulunduğu çok büyük bir çoğunluğun din devletini desteklemediği belirtiliyor. Türkiye'nin Batı'ya büyük ölçüde entegre olmuş bir ülke olmasının dine dayalı bir sistem kurulmasını zorlaştıran bir başka faktör olarak anlatıldığı raporda, AKP hükümetinin gerçekleştirdiği demokratik reformlar ve azınlıklara yönelik yaklaşımıyla ülkedeki azınlık topluluklarının da desteğini aldığı kaydediliyor. Rapor, AKP'nin 'çok daha agresif bir İslamcı gündem' peşinde koşma ihtimalinin 'daha az muhtemel' olduğu sonucuna varıyor. AKP'nin kapatılmasının 'çok az şeyi çözeceği' ve 'krizin derinleşmesine sebebiyet vereceği' öngörüsü yapılırken, muhtemelen partinin yeni bir isimle yeniden ortaya çıkacağı kaydediliyor. Askerî müdahaleleri 'yumuşak darbe' ve 'doğrudan müdahale' olarak ikiye ayıran raporda, özellikle eğer AKP, İslami gündem adına daha yoğun şekilde bastırırsa ordu tarafından doğrudan darbenin 'değerlendirme dışı tutulmayacağı' ifade ediliyor. Ancak yazarlar bunun ordunun elindeki 'diğer tüm seçenekler tükenirse' yapılacağını kaydediyor. Türkiye'nin Osmanlı döneminden beri İslam ile Batılılaşmayı birleştirmeye çalışmasının Ortadoğu'daki diğer İslam ülkelerinden farklı olarak bölgedeki siyasi modernleşme sürecini tanımlayan keskin ayrılıklar ve şiddetten korunma ihtimalini artırdığı belirtiliyor.
'İslamî köklere sahip bir partinin din ve devlet arasındaki sınırlara riayet ederek laik demokratik sistemde icraat yapma kabiliyeti İslam'ın modern laik demokrasi ile bağdaştırılamayacağı argümanını çürütür.' deniyor. Bu deneyimin akim kalmasının 'daha büyük laik-İslam kutuplaşmasına sebebiyet vereceği, Türkiye dışındaki İslam ülkelerine ve gruplara olumsuz yansımaları olacağı anlatılıyor. Öte yandan özellikle laikçileri ve orduyu rahatsız ettiği gerekçesiyle, Amerikan devletine Türkiye'yi Ortadoğu için 'model' olarak tasvir etmemeleri uyarısında bulunulurken, Türkiye'deki mutedil ve çoğulcu İslam anlayışının diğer Müslüman ülkeler için örnek oluşturabileceği notu düşülüyor.
'Siyasal İslam' tabirini 'İslam'ın ışığında siyaset' olarak tanımlayan yazarlar, Türkiye'de bugün yaşanan siyasi gerilimleri 'İslamcılar' ile 'laikçiler' arasındaki mücadele olarak görmenin meseleyi 'aşırı basitleştirmek' olduğunu düşünüyor. Rapora göre, 'Bu gerilimler Osmanlı ve yakın Türkiye tarihinde derin kökleri olan, yeni yükselen sosyal sektörler ile laik elit -merkez ile çevre- arasındaki güç mücadelesinin bir parçası.' Raporda, 'Eskiden Kemalistler Batı'yla bağların ve Batı'ya entegrasyonun ana destekçileriydi. Ancak yakın geçmişte bu rol artan şekilde AKP tarafından ifa ediliyor.' deniyor. Türkiye'nin AB üyeliğinin reddi halinde ise 'Türkiye'nin Batı'ya bağlarını zayıflatmak isteyen güçlerin kuvvetleneceği' savunuluyor.
Ali H. Aslan / Zaman
*******************************
Biz hala birbirimizle mi uğraşalım,
yoksa asgari müştereklerde birleşip el ele gönül gönüle gerçek düşmanlarla mı savaşalım...?
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

hızımızı alamadık..RAND'a devam..

İletigönderen borabey » Sal Tem 15, 2008 17:00

Evet sevgili dostlar,
Hızımızı kesmeden gene RAND tarafından (RAND'I merak edenler gerçek araştırmacı yazar Sn. Mustafa YILDIIM'ın ÖRÜMCEĞİN AĞINDA TÜRKİYE kitabına bakabilirler) PENTAGON'a hazırlanan 135 sayfalık TÜRKİYE raporu..
İbretle okuyalım
Gerekli dersleri çıkartalım Lütfen !....

**********************************
17 Haziran 2008



Ankara'da Pentagon darbesi!

RAND Corporation, ABD Savunma Bakanlığı'na (Pentagon) bir rapor hazırlamış: Doğrudan Türkiye'nin bugünkü iç siyasi krizini içeren, geleceğine ilişkin öngörülerde bulunan 135 sayfalık bir rapor. Türkiye için 10 yıl içinde gerçekleşebilecek 4 senaryo çiziyor... İbrahim Karagül yazdı...

İbrahim Karagül / Yeni Şafak
Cümleler ne kadar tanıdık! İsimler, yöntemler, kullanılan araçlar ne kadar da aynı.. Bölgemizde her büyük operasyondan önce Türkiye'de derin bir iç dizayn çalışması yapılır. Bu yapılırken çoğunlukla aynı kurumlar, aynı kişiler kullanılır, aynı yöntemler tekrar denenir. Yıllardır bilmemize rağmen, defalarca tecrübe etmemize rağmen inanırız, etkileniriz, gaza geliriz, oyuna geliriz ve bu ülkeyi, kendi ülkemizi kendi ellerimizle mahvetmekten çekinmeyiz.
ABD'nin İran gündemiyle Türkiye'deki iç siyasi kriz birbirine ne kadar bağımlı, fark etmiyor muyuz? İran'a saldırı kampanyasını yürütenlerle Türkiye'de sert ya da yumuşak askeri müdahaleyi provoke edenler aynı güçler. Türkiye ve İran için birbirine paralel, birbirini tamamlayan bir strateji izliyorlar.
Türkiye'de çokça tanınan RAND Corporation, ABD Savunma Bakanlığı'na (Pentagon) bir rapor hazırlamış: “Türkiye'de Siyasal İslam'ın yükselişi…” Doğrudan Türkiye'nin bugünkü iç siyasi krizini içeren, geleceğine ilişkin öngörülerde bulunan 135 sayfalık bir rapor. Türkiye için on yıl içinde gerçekleşebilecek dört senaryo çiziyor: AK Parti'nin AB eğilimli bir yol izlemesi, sinsi İslamlaşma, partinin yargı tarafından kapatılması veya askeri darbe…
“Darbe” öncelikle yumuşak enstrümanlarla yapılacak, bütün kartlar tüketildiğinde ise doğrudan müdahaleye sıra gelecek. Şu anki krizin laik-İslamcı çatışması olmaktan ziyade merkez ile çevre arasındaki iktidar mücadelesi olduğunu vurgulayan raporda, yine de bütün iddialar “İslam tehdidi” üzerine kurgulanmış. Aynı kuruluşun daha önce hazırladığı raporlar, yakın çevremizde yüz binlerce insanın ölümüne yol açtı.
Mesela yine RAND tarafından hazırlanan ve bu tarz araştırmalara yılda 100 milyon dolar ayıran muhafazakar Smith Richardson Vakfı'nın finanse ettiği “Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, kaynaklar ve stratejiler” 2003 tarihli çalışmaya bakalım:
“Anti-emperyalist ve sosyalist düşüncelerinden dolayı laiklere güvenilmez. Fundamentalistlere ve geleneksel Müslümanlara da. Fundamentalist ve gelenekseller arasında oluşabilecek bir yakınlık kesinlikle engellenmeli. Hatta birbirleriyle savaşmaları teşvik edilmeli. ABD ve Avrupa için güven telkin edilenler sadece, kitleleri yönlendirmede Kur'an'ı sınırlandıran modernist Müslümanlardır. Bu grup desteklenmelidir. “
Bu cümleler o rapordan… Bir iç çatışma senaryosu olarak hazırlanmış. Belli oranda da uygulandı. RAND, çalışmayı hazırlamadan önce Pentagon'a aynı konuda bir brifing vermişti. Müslümanlar kategorilere ayrılıyor derin ve uzun süreli bir iç çatışmalar zinciri öngörülüyordu. Senaryo şöyleydi:
1- Önce modernist ve laik Müslümanları destekle. 2- Geleneksel Müslümanları fundamentalistlere karşı destekle. 3- Fundamentalistlerle savaş. 4- Seçici bir şekilde laikleri destekle. 5- Batılı İslam tezini destekle.
Aynı kuruluş, 15 Aralık 2004'te “U.S.Strategy in the Muslim World After 9/11” başlıklı 567 sayfalık başka bir rapor hazırladı. Bir önceki çalışmayı hazırlayan isimlerin imzasıyla. ABD Hava Kuvvetleri tarafından sipariş edilen çalışma tam bir kaos senaryosuydu. Bu sefer tez Müslüman entelektüeller, akademisyenler, kanaat önderleri ve sivil toplum örgütleri üzerine kurulmuştu. İki ana tez vardı: 1- Şii-Sünni ayrımı, 2- Arap-Arap olmayan ayrımı. İslam dünyası için derin bir çözülme, ayrıştırma, fraklılaştırma ve çatıştırma öngörüyor/du. Belli oranda uygulandı, uygulanıyor.
Çalışmalar, büyük oranda Pentagon, Dışişleri ve CIA'nın ihtiyaçları için hazırlanıyor, bu kurumlar tarafından finanse ediliyor. Bu son derece normal bir şey. Ama nasıl uygulandıklarını hiç izlemiyoruz. Dikkatle izlendiğinde birçok şeyin söz konusu senaryolara göre şekillendiği fark edilecektir. Yine dikkatle izlendiğinde, sadece tartışmakla yetindiğimiz bu “proje”lerin bizlere ne ağır bedeller ödettiğini anlamaktan yoksunuz.
İran'a saldırı için ABD'yi tahrik eden İsrail adına kamuoyu oluşturan isimlere bakın. Gazetelerde ve televizyonlarda İsrail aşırı sağı adına inanılmaz iddialarla gündemde yerlerini koruyorlar. Middle East Forum adlı taşeron kuruluş üzerinden Batı'yı ve dünyayı “bir büyük tehdit”e karşı harekete geçiriyorlar. Daniel Pipes gibi hayatını İslam'la savaşa adamış, entelektüel pazarda at koşturan bir Mossad mensubu, Michael Rubin gibi yine İsrail istihbaratına çalışan bir neocon ırkçı ve daha onlarca isim, bu coğrafyayı kana bulayacak senaryoların tetikçileri olarak çalışıyor. Onlara kalsa Türkiye dahil her Müslüman ülkeyi iç savaşlara sürükleyecekler.
İran'a karşı kampanyayı yürüten güçler ve tetikçileriyle AK Parti'nin tasfiyesi için üç yıldır kampanya yürüten güçler ve tetikçilerinin aynı olması size bir şey ifade etmiyor mu? Aynı güçlerin bugünlerde “uzman müsveddeleri”ni gece gündüz çalıştırmaları sizde bir endişeye neden olmuyor mu? Üç ihtimal var ortada:
1- Tasfiye edilmekle tehdit edilen AK Parti'yi hem İslam'la arasına mesafe koymaya zorlamak hem de İran ihalesine razı etmek.
2- “Siyasal İslam tırmanışta” paranoyası ile merkez iktidarı ellerinde tutanları AK Parti üze-rine saldırtıp çıkacak iç çatışmada onları yanlarına çekmek. Böylece hem iktidar değişimi hem de İran'a karşı etkin bir müttefik bulmak.
3- “İslamcı tehdit” paranoyası yayarak, bu çevrelerin İran'la ittifak yapacağı hezeyanlarını ortaya atarak kamuoyunu İran korkusuna karşı hizaya sokmak…
Bir büyük senaryo var önümüzde ve bu Türkiye'de çok şey değiştirecek…Neden “Ankara'da Pentagon Darbesi” dediğim ortada!
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

İletigönderen maydonos » Sal Tem 15, 2008 18:08

istedigini yaz bakalim.kral 1981 bende yazabilirim o zaman..senin gibi islamo fasitin Ataturkten bir soylem koyarak kendini gizleyebilecegini hic sanma.bunu hep yazacagim. bu da benim ozgurlugum o zaman.dis gucleri yazmis arkadaslar daha iceride bir savci bozuntusunun iddianamesi ile basedemiyoruz ne mentagonu bos laf bunlar..Ataturk hep ic dusmanlari isaret etmistir neden?cunku bizim kurdumuz icimizde.oncelikle bu islamo fasist hukumetten sonrada en bastaki ingiliz beslemesinden kurtulmaliyiz...olay bu kadar basit ondan sonra disaridaki raporlari kim takar ya..sen bir saglam durus goster bakalimda ondan sonra kim kime nasil rapor yazarmis gorelim.
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen tuba » Sal Tem 15, 2008 18:31

dis gucleri yazmis arkadaslar daha iceride bir savci bozuntusunun iddianamesi ile basedemiyoruz ne mentagonu bos laf bunlar..Ataturk hep ic dusmanlari isaret etmistir neden?cunku bizim kurdumuz icimizde.oncelikle bu islamo fasist hukumetten sonrada en bastaki ingiliz beslemesinden kurtulmaliyiz...olay bu kadar basit ondan sonra disaridaki raporlari kim takar ya..sen bir saglam durus goster bakalimda ondan sonra kim kime nasil rapor yazarmis gorelim.


maydonos: Borabey'in Pentagon kaynaklı bu raporlara değinme amacı, içinde bulunduğumuz durumun önemini ve nasıl bir düşman ile karşı karşıya olduğumuzu anlatmak ve birlik olmanın önemini vurgulamak....senin "iç düşmanlar" dediklerin de "dış düşmanlar"dan bağımsız hareket etmiyor zaten...yoksa bu raporları kimse "takmıyor" senin kastettiğin anlamda...hepsinin nasıl ve ne amaçla yazıldığını biliyoruz...Her konuya bu "boş laf" yaklaşımıyla yaklaşsaydık, olan bitenler hakkında çok az bilgimiz olurdu ve asıl o zaman çok dar bir bakış açısına sahip olurduk...Kısacası, bu lafların hiçbiri boş değildir!!!..Lütfen böyle sloganvari ifadeler kullanmayınız...ilginizi çekmiyorsa okumayın...biz daha fazla okumak, daha çok şey öğrenmek ve çok yönlü düşünüp daha iyi analizler yapmak istiyoruz...
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

Sonraki

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x