Önce Kürtçe televizyon, ardından Kürtçe yayın ve radyo, derken Kürtçe üniversite, Kürtçe vaaz ve Kürtçe propaganda, işte birinci açılım buydu ve yapıldı.
Anayasamıza göre ulus devlet ve üniter devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde, devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu bu ülkede, sözde demokrasi adına resmen farklı kimlik yaratıldı!
Açılımın son adımı ise Habur olayı oldu; terör örgütünün otuz yılda yapamadığını hükümetimiz yaptı ve teröristleri halkla buluşturdu.
Habur’dan Diyarbakır’a, terörist elbisesiyle, otobüslerin üzerinde konuşma yaparak, üç gün boyunca, halka teröristi gösterdiler, terörist kimliğini tanıdılar, örgütü tanıdılar ve teröristi halkın temsilcisi haline getirdiler.
Bundan terörist çıkmayacak artık karşımıza, halk çıkacak halk, asıl tehlike burada!
Bugün yani 13 Nisan günü İstanbul’da yapılan gösteride taşınan pankartı bu ülke yetkilileri görmedi mi?
Ne yazıyor: Serhildan diyor serhildan!
Serhildan halk isyanı demektir!
Siz gerçekten nereye gittiğimizi görmüyor musunuz?
PKK halkımızı isyana hazırlıyor görmüyor musunuz?
Hükümetin eliyle halk desteğini alan Osman Baydemir devlete nasıl küfür ediyor görmüyor musunuz?
Bu ne cüret!
Bu iş nereye gidiyor!
BDP’nin eş başkanı Demirtaş ne dedi, duymuyor musunuz; askeri operasyon olursa askerin önüne çıkarız dedi!
Bu ne demek!
Ahmet Türk’e atılan bir yumruk nereye çekiliyor görmüyor musunuz; kafa tutmaya! Kime? Devlete, Türk Milleti’ne ve Türk bayrağına! Bu iş nereye gidiyor, görmüyor musunuz?
Türkiye cumhuriyeti devleti çok ağır ve yakın bir tehditle karşı karşıya bırakılmıştır hem de hükümet eliyle.
Bu ağır ve yakın tehdit; PKK’nın zemin hazırladığı, hükümetin de bilerek ya da bilmeyerek destek verdiği bir serhildan’dır yani başkaldırı yani halk isyanı!
Allah aşkına bakıyor da görmüyor muyuz?
Doğu ve güneydoğu Anadolu’da halkımızın güvenliği artık kalmamıştır.
Halkımız PKK’ya doğru itilmiş ve PKK halkın temsilcisi durumuna getirilmiştir.
PKK’nın işbirlikçileri yönetimini ellerine geçirdiği halkımızı bir serhildan’a yani devlete karşı bir başkaldırıya doğru hazırlamaktadır, Baydemir ve Demirtaş’ın sözleri bunun açık ifadesidir.
Bu süreç ağırlaşarak devam edecek ve bunun sonuçları seçim sandığına yansıyacak ve tüm PKK işbirlikçileri meclis’e girecektir, bu bilmek için kâhin olmaya gerek yoktur.
Meclis tam kadro giren işbirlikçiler Kürtçe eğitimden başlayarak sırayla özerklik, federasyon ve ayrı bir devlet taleplerini sıkça dile getirecek, karşı koyulması halinde halkı devlete karşı kışkırtacaktır.
Bunun sonu nereye varır, en başta yayınladığımız resimde açıkça görülmektedir.
Bizi bu günlere taşıyan, AKP’li kardeşlerimizdir ve bilmeden ülkeyi kardeş kavgasına sürüklemektedir. AKP bir partidir, ona oy verenler bizim kardeşlerimizdir ama AKP izlediği siyaset bizim değildir.
Cemaat bizimdir, cemaate üye olanlar bizim kardeşlerimizdir ama cemaatin izlediği siyaset bizim değildir.
AKP’ye oy veren kardeşlerimizin gerçeği görme zamanıdır, AKP’ye verecekleri her oy, bir yandan PKK’yı devlet içinde devlet yapacak, öte yanda Anadolu hızla Hıristiyanlaştırılacaktır. Tehlikeye düşen “ben Müslüman Türk’üm”, “ne mutlu Türk’üm”, diyenler olacaktır. Doğu’da devletini bekleyen kardeşlerimiz, PKK’nın eliyle hızla bir başkaldırmaya sürüklenecek ve bundan en büyük zararı da kendileri görecektir.
Artık mesele, bir siyasi parti meselesinin çok ötesine geçmiş olup vatan meselesi haline gelmiştir.
AKP’ye oy verenler, bu tehdit ve tehlikeleri görmezden gelemez!
AKP’ye oy verecekler, ülkemiz etnik ve dini temelde ayrıştırılmaktadır, bu bir Yahudi siyasetidir ve belgesi kurt kapanı kitabımızda yayınlanmıştır. Bu siyaseti derhal değiştirmemiz şarttır.
AKP’ye oy vermeyi düşünen kardeşlerimiz, vereceğiniz her oy, kardeş kavgasına, kardeşkanına açılan bir kapı olacaktır. Bu vebalinden altından, ne bu dünyada ne de öbür dünyada, kalkamazsınız. Gözleriniz açın ve tehlikeyi görün!
Devletimizi yöneten siyasetin, muhalefetteki siyasetin, yargının, cumhuriyet savcılarının hala bu gidişatı durdurabilecek güçleri demokratik sistemde vardır.
Diyarbakır’a gidin ve ben devletim deyin! Halk önce size inanmayacaktır, olsun.
Irak’a kapsamlı bir harekâtı başlatın ve başta liderleri olmak üzere silahlı PKK cephesini yok edin. Ardından yine Diyarbakır’a gelin ve ben devletim deyin.
Halk tereddüt içinde kalacak ve kendine soracaktır; gerçekten devlet Diyarbakır’a geldi mi, diye…
Hemen Avrupa’ya diplomatlarınızı ve özel görevlilerinizi gönderin ve PKK’nın Avrupa siyasi cephesini çökertin ve gelin tekrar Diyarbakır’a ve ben devletim deyin!
Halk bu kez; bu yaşananlar doğru mu, gerçekten artık bizim devletimiz var ve yanımıza geldi mi, diye kendine tekrar soracaktır.
Buraya kadar başardıysanız, bu kez PKK’nın Türkiye’deki siyasi cephesini çökertin ve tekrar Diyarbakır’a gidin ve ben devletim evlatlarım, terörden doğan yaralarımızı sarmaya geldim deyin ve çalışmaya koyulun:
Terör ve kaçağın vurduğu koyun ve kuzuları alın, halkımıza dağıtın. et-süt-deri-yün-iplik gibi hayvancılıkla ilgili kombine fabrikalar açın, halk devleti görsün, iş bulsun, para kazansın, devletine güvensin.
Bunu da yaptıysanız yeniden Diyarbakır’a gidin ve ben devletim deyin. Halkımız artık devletine kavuştuğuna inanacak ve sarılacaktır devletine.
Bu gördüyseniz, ırak’a bir operasyon daha yapın ve Barzani’ye haddini bildirin, siz devletsiniz ve bunu nasıl yapacağını benden iyi bilirsiniz.
Oradan koşa koşa Mersin, Antalya, İstanbul, İzmir’e gidin, göçle gelenleri toplayın ve ben devletim deyin, onların sefaletine çözüm bulun.
Okullarınızı açın, her yaz alın okulları, öğretmenlerini, ailelerini, verin masraflarını, doğu’dakileri batıya, batıdakileri doğuya kültürel geziye gönderin. İnsanlarımız birbirini tanısın, vatanını tanısın, bağlansın, sevgiyi görsün. Bu bizi güçlendirecektir, birlik ve beraberliğimizi kuvvetlendirecektir.
Bunu da başardıysanız, çıkın ortaya ve haykırın: 'Ne mutlu ki Türk’üm' deyin hem de avazınız çıktığı kadar…
Bunu artık hak ettiniz…
Not: Geçen yıl yazmıştım bu yazıyı, bir hatırlatayım istedim…
Erdal SARIZEYBEK, 27 Aralık 2010
News
Site map
SitemapIndex
RSS Feed