Albay Cemal Temizöz’ün Suçu Ne? / Erdal SARIZEYBEK

Emekli Jandarma Albay - Yazar

Albay Cemal Temizöz’ün Suçu Ne? / Erdal SARIZEYBEK

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Kas 02, 2010 0:50

Albay Cemal Temizöz’ün Suçu Ne?

Albay Cemal Temizöz’le birlikte hiç çalışmadık, birbirimizi ismen tanırız. Bizim onu asıl tanımamızı gerektiren kişi ise Yalçın Tanfer’dir, köstebek[1]. Bu köstebeğin yer yüzüne çıktığı tarihte biz Şanlı Urfa Jandarma Komutanıyız, Temizöz ise Edirne Jandarma Komutanı. Tüm jandarma teşkilatına mesaj çektik, “şu köstebeği tanıyan varsa bize bildirsin” istedik.

Mesajımızı cevap veren tek kişi vardı, o da; Albay Temizöz. Yalçın Tanfer’in karanlık bir kişi olduğunu bize yazmıştı. Sonradan bu kişi yargılandı, on yıl hapis cezası aldı ama şimdi, kod adı Ergenekon’un muhtemelen gizli tanığı oldu ve serbest. Üstelik bu köstebek, Yahudi kılıklı Tuncay Güney’in de arkadaşı hem de can ve ciğer. Üstelik bu köstebekler sahte belge uzmanı, yazdık hepsini size bir bir.

Aradan zaman geçti, o tarihte Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı olan Albay Cemal Temizöz gözaltına alındı. Evi arandı, dairesi arandı, tıpkı Erzincan Cumhuriyet Başsavcısına yapıldığı gibi.

Sebep; Abdulkadir Aygan isimli bir PKK’lı ihbarda bulunmuş ve “Temizöz adam öldürdü” demiş.

Olay tarihi ise yıllar öncesine ait, elde ne ceset var, ne mermi var, ne silah var. Elde olan tek şey; kemik, evet bir kemik. Bu itirafçı terörist Aygan’ın lafıyla, yıllar öncesine ait bir faili meçhul cinayetin zanlısı olarak Temizöz tutuklandı ve halen cezaevinde.

Haberi duyduğumuzda yüreğimiz yandı, daha geçenlerde, medyanın, bu itirafçı katil teröristlerin sözde ihbarlarını ekranlara taşıması yüzünden bir evladımızı kaybettik; Emekli Albay Abdulkerim Kırca. Bu kahraman subay, bu Devlet Şeref Madalyalı subay, bu ölümü göze alıp Antalya’da teröristleri yok etmeye çalışırken vurulmuş, Gazi olmuş ve ardından felç olmuş bu subay, bu işbirlikçi medyanın hakkında yazdığı yalan sözler üzerine intihar etti, onuruna yediremedi, vurdu kendisini.

Bu kahraman subayımızın katili işbirlikçi medyadır ve ona hizmet edenlerdir.

Daha onun acısı dinmeden, bu Temizöz haberini de duyunca yandık ve derdimizi sizlere anlatmak istedik internet yoluyla[2]:

“Silopi’de bazı kuyularda ceset bulunduğuna dair bir ihbar var. İhbarı yapan kim? Kanada’da yaşayan ve ne olduğu ve de kim olduğu henüz aydınlanmayan Tuncay Güney isimli bir kişi. Benzer bir ihbar da bir PKK itirafçısı tarafından yapılıyor, Abdulkadir Aygan, İsveç’te yaşıyor”.

Kazı yapıldı, kemikler bulundu ve Adli Tıp’a gönderildi ve sonuç henüz açıklanmadı, yani bu kemikler kime ait bilinmiyor. Bu arada ihbar doğrultusunda şüpheli olarak adı geçen kişiler gözaltına alınıp İstanbul’a gönderiliyor, yani soruşturma Ümraniye’de ele geçen el bombaları sonucu başlayan soruşturma kapsamında yürütülecek.

Sizce hukuka uygun mu bu?

Bulunan kemiklerin kime ait olduğu belli değil, bu bir. İstanbul’da yürütülen soruşturma kapsamındaki sözde terör örgütünün faaliyetleri içerisinde olduğu da belli değil, bu iki. Görevli ve yetkili savcılık Silopi Cumhuriyet Savcılığı’dır, bu üç. Bu makam, yapacağı soruşturma sonucunda bu olayın İstanbul’daki soruşturma kapsamında olup olmadığına karar verecek makamdır ve bu konuda verilmiş bir karar yoktur, bu dört.

Peki, neden bu yola başvurulup İstanbul yetkisi içerisindeymiş gibi gösterildi? İstanbul’daki savcılık ekibi, Doğu’da işlendiği iddia edilen faili meçhul cinayetleri kendi yetkisi içerisinde kabul edip soruşturmak istiyor, bu açık. Atak isimli bir şahsın hala arandığına göre, gözaltına alınanların yeni ya da eski köy korucuları olması güçlü bir olasılık. Yanlarında bir de eski bir itirafçı var.

Peki, bunun anlamı nedir?

İstanbul’daki savcılık ekibi soruşturmayı Doğu’daki arazilerde bulunması muhtemel cesetlere doğru yönlendiriyor, bu açık. Peki neden?

Otuz yıldır süre gelen terör olaylarında Doğu illerimizde çok ateş edildi çok. Dağları taşları helikopter ve uçaklar vurdu. Bu hava harekatı sonucu ölen varsa dahi biz bilmiyoruz, çünkü vurduğumuz her yeri gidip aramadık biz, arayamazdık zaten onca dağı ve taşı. Dolayısıyla, olası kemikler her dağın ve taşın altında bulunabilir.

Yüzlerce karakol baskını yaşandı, köy baskını yaşandı, terör kampları basıldı, çatışmalara girildi, birçok terörist etkisiz hale getirildi, ama ölen teröristlerin yurt içindeki cesetlerinin çok azına ulaşıldı, yaralanıp da bir köşede ölen hainlerin haddi ve hesabı bilinmiyor.

Son otuz yılda 32.000 teröristin etkisiz hale getirilmiş olduğu açıklandı, ama bunların kaçının cesedi elde, bunu bilen yok dolayısıyla dağ da taş da kemik her zaman bulmak mümkün. Ölen 32.000 teröristin çoğunun kimliğini bilmiyoruz, çünkü şehitlerimizin katilleri faili meçhul. 6.500 şehidimiz var, hangi teröristin askerimizi şehit ettiğini de bilmiyoruz, çünkü terörist kimlik taşımıyor, kod adıyla çalışıyor.

Aynı Kod’dan onlarca var, kod isimlerin şifresi PKK arşivlerinde, ama bu arşivler bizim elimizde değil, hala bulamadık. Yaşanan karakol baskınlarında karakol çevresinde ölüp de kimliği tespit edilemediği için ve de kimse sahip çıkmadığı için arazide kalmış yüzlerce cesede ait binlerce kemik bulmak mümkün.

Tüm bu anlatılanları İstanbul’daki savcılık ekibi bilmiyor mu? Bilmiyor olabilir, çünkü terörle mücadele sonuçlarını en iyi bu mücadeleyi yaşayanlar bilir, normaldir. Eğer bilmeden bu yola gidiliyorsa, işte bu yazımız referans olsun, yanlış yoldan dönülsün, samimi hukuk ve adalet bunu gerektirir.

Niye dönülsün?

Çünkü bu yol çıkmaz sokak.
Bu yoldan giderek faili meçhul cinayetlerin çözülmesi olası değil. Çünkü kemikler en aşağı yirmi otuz yıllık, kimliğini tespit mümkün değil. Ölen teröristlerin bir kısmı yabancı, Iraklı Suriyeli İranlı hatta Avrupalı olanı bile var. Kayıp oldukları iddia edilen kişilere gelince, bu kişilerin kayıp mı yoksa örgüte mi gitti, ya da örgüt adına infaz timi olarak mı çalıştı, bilmeniz mümkün değil. Dolayısıyla kemikten yola çıkıp cinayet çözmek olası değil.

Peki, bu durum biliniyor da savcılık bir şansını mı deniyor, olur ya, ya tutarsa diyerek? Böyle olsaydı, önce işi Silopi Savcılığına bırakıp sonucu beklerlerdi, beklemediler. Dolayısıyla bu gözaltına alınan kişilerden yola çıkıp başka kişilere ulaşmak isteyebilirler.

Bu durumda en ünlü isim Kamil Atak. Kamil Atak, PKK terör örgütüyle yıllarca mücadele etmiş bir korucu, aşiret reisi. Bu kişinin telefon kayıtlarını inceleyip onunla görüşen kişilere ulaşmak isteyebilirler.

Bu kişinin görüşmediği kişi yok ki; 90’lı yıllarda bir terörle mücadele stratejisi ortaya koyamayan hükümetler çaresiz kalınca aşiretlere yöneldiler. Onları Ankara’ya çağırdılar, desteklerini aldılar, destek verdiler. Bu insanlar da devlete güvenip PKK terörüyle mücadele etmeye kalktı, hala da mücadele ediyorlar.

Şimdi siz kalkıp elinizde hukuken geçerli, sağlam, inandırıcı deliller olmadan, terörle mücadele etmiş aşiret reislerinden yola çıkarak delil toplamaya kalkarsanız, bu hazırlık soruşturması taktiğine uymaz, bu bir.

AB standardı söz konusu ise eğer, hazırlık soruşturmalarında delilden suça gidilir, bu iki.

Ortada olan kemikler henüz delil değil, çünkü kimliği belli değil, cinsi belli değil. Bu durumda delil kabul edip terörle mücadele etmiş korucular da, Kamil Atak örneğinden yola çıkılıp, birer birer toplanmaya başlanırsa, birer birer İstanbul’a getirilip sorgulanmaya başlanırsa bunun anlamı PKK’ya karşı mücadele eden kişilerin elde delil olmadan hırpalanması anlamına gelir ki, bu soruşturma olmaktan çıkar, yürütülmekte olan siyasal bir stratejinin parçası olur.

Peki, koruculardan sonra sıra kime gelir?

Kamil Atak’la görüşen, belki de hala görüşen onlarca subay, astsubay, polis var, onlarca eski yeni siyasetçi var. Dolayısıyla bu soruşturma öncelikle terörle mücadele etmiş güvenlik personeline yönelir.

Bu çerçevede bunun da anlamı, Güneydoğu’da görev yapmış ve terörle mücadele etmiş kişilerle hesaplaşmak olur…

KURT KAPANI KİTABINDAN BİR ALINTI, YERİ GELDİ, ANLATAYIM İSTEDİM…

________________________________________
[1] Ergenekon Gölgesinde İhaneti Yaşmak, araştırma, Erdal Sarızeybek, 2008, Pozitif Yayıncılık.
[2] http://www.erdalsarizeybek.com.tr


Erdal SARIZEYBEK, 27 Ekim 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Erdal SARIZEYBEK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x