Alın Yazısına İnanır mısınız; İşte Yazdıklarımız Budur!

Emekli Jandarma Albay - Yazar

Alın Yazısına İnanır mısınız; İşte Yazdıklarımız Budur!

İletigönderen Ram » Pzt Eyl 20, 2010 1:48

Alın Yazısına İnanır mısınız; İşte Yazdıklarımız Budur!

Yazar olmak için asker ocağından ayrılmadık biz, ekranlara çıkmak için değil, adım adım ülkemizi dolaşmak için değil.

Zor yıllar yaşadığımız doğrudur. Terör ve kaçakçılıkla can pahasına mücadele ettiğimiz de doğrudur. Bu ömrün hep mücadele ile geçtiği de doğrudur. Neler yaşadığımızı zaten biliyorsunuz, gizlimiz saklımız olmaz bizim, yüreğimiz hep açık size...

Kalbimizi kırdılar, bu yüzden ayrıldık asker ocağından. Kırgınız ama şikâyetimiz yok kimseden. Alın yazımızdır tüm yaşadıklarımız, değiştiremedik hiç ve kabullendik. Kırgınlığımız alın yazımıza bir isyan değil, sadece paylaşmak istedik yaşadıklarımızı sizinle. Evet, sadece ne yaşadığımızı bilmenizi istedik ve bu yüzden size yazdık.

Terörü ve bize yaşattığı acıları çok kaleme alan oldu, çok yazan oldu bu konuda, ama hiç birisi bu kadar size ulaşamadı, yüreğinize ve sevginize ulaşamadı, hissediyoruz bunu, mutluyuz. Okudunuz ve sevdiniz, biliyoruz. Bakışlarınızdaki, yüreğinizdeki sevgiyi görüyoruz biz. Bir yazar yarattınız, kaderimize bir bakın…

Televizyon programlarına çıkıp ülkemizdeki terörü ve ardındaki siyaseti anlatmak için de emekli olmadık biz, ama katıldığımız program sayısı yüzü aştı. İlgiyle dinlediniz, izlediniz ve söylediklerimize inandınız, biliyoruz. Yolda görüp selam verdiniz, sarıldınız içten, çay ikram ettiniz, konuştunuz. Sevginizi gördüm selamınızda, çayınızda, sarılışınızda. En çok izlenen bir yorumcu yarattınız, kaderimize iyi bakın, biz seçmedik bu yolu…

Dile kolay, yüz bin kilometre yol Anadolu'da ve Trakya’da; Rize’den Sivas’a, Gaziantep’ten Antalya’ya, Tokat’tan Bergama’ya, İzmir’den Edirne’ye ülkemizin nerdeyse üçte ikisi, dolaşmışız. Üniversitelerimizin dörtte üçüne gitmişiz, illere ilçelere gitmişiz, sizleri dört bir yanda görmüşüz. Ne için? Konferans adıyla ülkemiz gerçeklerini anlatmak için, öyle mi?

Düşünüyorum da bir emekli, kendi istemiş olsa, bunca yol, bunca insan, bunca dil, kolay mı size ulaşmak kendiliğinden, hayır! Siz sevdiniz, davet ettiniz, siz kucak açtınız, siz bağrınıza bastınız, bizi siz yarattınız, kadere bakın, şu kaderimize iyi bakın, biz seçmedik bu yolu…

Sol kulağımız hala çınlıyor, anlatmıştım size Sky Türk ekranlarından. Pusu kurdular bize Şemdinli’de biliyorsunuz, Alan Karakolu’ndaki askerlerimizin yardımına giderken sert bir pusu. Mayın döşediler aynı yola, sert bir mayın, içi patlayıcı dolu. Ama öldürmeyen Allah öldürmedi, yaşıyoruz işte. Üstelik o patlamanın kulağımızdaki çınlamasıyla birlikte yaşıyoruz, hem de yıllardır.

Şimdi emekli olunca içine düştüğümüz derin sessizlik ve bu sessizlik içinde bir çınlama alıp götürüyor bizi maziye. Yaşadıklarımızı görüyor ve çınlamayı duyuyoruz, şehitlerimiz aklımıza geliyor, o pusular mayınlar geliyor, terörü siyasete çekip bizi yüreğimizden vuranlar geliyor ve yazıyoruz size. Bugün yaşadıklarımıza baktıkça, anlıyorum ki hiç geçmeyecek bu çınlamalar, çünkü yarım kalmış bir hesabımız var mazide.

Bu hesabı sorabilmek için tüm bunları anlatıyorum size, gerçeği bilesiniz için. Kolay değil, tanık olmak kolay değil şahadetlerine, anlatmak ve sormak gerek bu hesabı. Bu hesap sorulmadan biliyoruz ki bu yürek bizi terk etmeyecek. Kaderimiz işte bu bizim ve bu kaderi biz yazmadık…

Size seslenmek huzur veriyor bize, yalnız olmadığımızı hissettiriyor, bu yüzden yazıyoruz, yalnızlığımızı paylaşıp güç almak için, tıpkı Atalarımızın dediği gibi. Yazdıklarımızı okuduğunuzu düşünerek güç alıyoruz sizden ve bu güçle anlatıyoruz yaşananları. Bu sözler bir kitap için yazılmış kelimeler değil, bir umut bizim için, “yaşananlardan gün gelir ders alınır ve çocuklarımız huzurlu ve güvenli bir ülkede yaşar” diyen bir umut. Bu umutla sesleniyoruz size.

Bir yazar değiliz, biliyoruz. İnsan yazar olayım dese olmuyor ki, yazılmıyor yaşanmayan, şu kadere bir bakın...

İnanıyoruz biz kaderimize.

Dileğimiz;

içimizden gelen bu sese kulak vermenizdir, çünkü tehlike yakın…

Erdal SARIZEYBEK - 19 Eylül 2010
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: Erdal SARIZEYBEK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x