Bir kuş, kanadını bir dervişin kırdığından şikâyet ederek Hz. Süleyman'a gelmiş. Hz. Süleyman dervişi huzuruna getirtip sormuş:
- Niye bu kuşun kanadını kırdın?
Derviş cevap vermiş:
- Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim, kaçmadı. Yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı. Oysa ona kaçması için fırsat vermiştim, fakat o bekledi.
Hz. Süleyman kuşa dönmüş:
- Bak, derviş haklı. Sen niye kaçmadın? Sinsice değil göz göre göre yaklaşmış. Sen rahatça kaçabilirdin.
Kuş, şöyle cevap vermiş:
- Sultanım, ben onun derviş kıyafetine aldandım. Dervişler hiçbir canlıya zarar vermez diye biliyordum. Avcı olsaydı hemen kaçardım.
Hz. Süleyman bu defa kuşu haklı bulmuş. Askerlerine emretmiş:
- Hemen bu dervişin kolunu kırın!
Kuş o anda:
- Sultanım, böyle yapmayın! demiş.
- Ne yapayım? diye sormuş.
- Efendim, bunun kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapmaya kalkar.
- Peki, ne yapalım?
Kuş bu sefer şöyle cevap vermiş:
- Siz bunun derviş kıyafetini alın ki benim gibi kuşlar aldanmasın!
*
Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırının ardından aklıma ilk gelen işte yukarıdaki menkıbe oldu. Ötekileştiren, kamplaştıran, kutuplaştıranların derviş kılıklarına aldanan kuşlar, bir parti liderini linç etmeye kalktılar.
*
Görüntüleri izlemiş, fotoğrafları görmüşsünüzdür.
"Yaksınlar o evi!" diye bağırıyor bir kadın. Başka bir kadın ise kaldırım taşını söküp makam aracına fırlatıyor. Hem de defalarca. Belki de "Yakın o evi!" diye bağıran kadın da aynı kişidir, bilmiyorum. Yüzlerce insan bağırıyor, çağırıyor, fırsat bulup Kılıçdaroğlu'na vurmaya çalışıyor. Görüntülerde güvenlik güçleri yetersiz gibi görünüyor. Sokağa çıkıp 3-4 kişi yan yana gelse anında başlarında biten TOMA'lar ne hikmetse orada yok!
*
Ortada milyonlarca oy alan bir parti liderine karşı linç girişimi var ama Ankara Valiliği olayı "müeessif protesto" eylemi diye nitelendirdi. Savunma Bakanı saldırganlara, "Değerli arkadaşlarım, şu ana kadar mesajlarınızı verdiniz." diye başlayan bir konuşma yaptı ve ardından sükûnete davet etti. Oysa siyasetçilerin, kendilerinden olmayanları hain gibi göstermelerinin, sürekli ayrıştırıcı dil kullanmalarının bu üzücü olayın yaşanmasının sebebi olduğunu göremedi/görmek istemedi.
*
Linç girişiminin ardından Kılıçdaroğlu ne diyecek diye bekledim. Başka bir parti lideri olsa ortalığı ayağa kaldırırdı ama o çıktı; "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" dedi. Asıl saldırının Türkiye'nin birliğine yapılmış olduğunu söyledi. "Onlar sanıyorlar ki Kılıçdaroğlu geri adım atacak. Bir milim geri adım atmayacağım. Biz bu ülkenin bütünlüğünü ve birliğini savunuyoruz. Beni asıl üzen; siz nasıl bir şehit cenazesini kıldırmıyorsunuz?" şeklinde üzüntüsünü belirtti.
Kendisine saldıranlara ve içten içe oh olsun diye sevinenlere ve saldırganları hoş görenlere aslında insanlık dersi verdi. Utanırlar mı sanmıyorum. Zira utanmayı çoktan bıraktık. Artık çıkarım neredeyse oradayım demek erdem!.. Yukarıdaki hikayedeki gibi ülkemiz derviş görünümlülerle, onlara aldanan "kuşlar" yüzünden bu halde.
*
İnsanımız naifliğini, hoşgörüsünü, mazlumun yanında yer almayı bıraktı. Şöyle bir bakın etrafınıza... Kimse mutlu değil!
Sevgi, saygı kalmadı. Her yerde rant, yalan, talan, adamına göre muamele var.
Ülkenin çivisi çıkmış!
Dünya genelinde Müslüman ülkelerden hangisi mutlu?
Türkiye'de yaşayanlar da dâhil Müslümanların gözü hep Avrupa ve Amerika'da değil mi? Gidin sorun sokaktaki bir vatandaşa: "İmkânın olsa Avrupa'da yaşar mısın!" Bakalım kaç "hayır" diyeni bulacaksınız!
Sözün özü Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırı ülkenin huzuruna Anadolu insanının misafirperverliğine yapılmıştır. Allah ile aldatanlara, derviş kıyafetlerine bakıp kandıkça bir arpa boyu yol gidemeyeceğimiz aşikâr. Ayrıca ahirette dervişin kılığına kandık, der yırtarız diye düşünen "kuşlar" varsa Allah, Kur'ân-ı Kerîm'de defalarca "Düşünmez misiniz, akıl etmez misiniz..." diye uyarıyor. Umarım o zaman vereceğiniz bir cevabınız vardır!