"Allah Razı Olsun"
(Seçim Analizi)
Her seçim döneminde sokaklar binlerce afiş ve bayraklarla donanır. Yüzlerce otobüs bağıra çağıra gezer. Şehirlerin, kasabaların hemen hemen her sokağında seçim büroları açılır. Gazetelerde ilanlar radyolarda televizyonlarda reklamlar dönmeye başlar.
Vatandaş bunlarla bir süre ilgilenir. Takımını destekleyen taraftarlar gibi onları gördükçe mensubiyet sevinciyle "Bizimkiler" der. "Bizimkiler" çünkü onlar imanlı kişiler "Bizimkiler" çünkü onlar çalışkan kişiler "Bizimkiler" çünkü onlar dediğini yapan dirayetli kişiler der.
Der de hiç sorgulamazlar "Daha dün hangi seviyedeydiler şimdi neredeler" diye sormazlar. Sorarsan da "Bal tutan parmağını yalar kardeşim" derler. Sonra da sana "Seninkiler başa geçse yemeyecek mi ?" derler . Bunlar yabancı devletlerle iş bir.. ülke.. vatan.. Amerika.. Avrupa Birliği.. desen, "Efendim mecbur kim onlardan habersiz iş yapabilir " derler. Bunlar seçim sonrası.. Anayasa .. Apo.. Kürdistan ..bölünme.. Proje... desen, " Alsın gitsinler" derler. "Kurulsun bize ne" derler...
Sonra sonrası sıfır. Koca bir sıfır. Sabah kalkar sandık başına gider "Bizimkiler" dediği takıma oyunu kullanır sonra da gider yatarlar. Destekledikleri takım kazanmıştır artık huzur içinde uyuyabilirler. Ertesi gün normal işinin yada işsizliğinin başında sorunlarıyla güreşmeye, ibadetini edip "Allah razı olsun" demeye başlarlar. "Allah razı olsun bizim oğlan filan yerde işe girecek. Allah razı olsun bize yardımcı olmasalardı acımızdan ölürdük. Allah razı olsun işimizi hallettiler" derler..
Buraya kadar anlattıklarım bizim "Normal vatandaşların "Vatandaşlık" görevleriydi. ( Vatandaşlık sadece sandığa gitmek mi, askere gidip, verği vermek mi? "Vatandaşlık nedir Demokrasi nedir "adlı yazımı daha sonra yayınlayacağım )
***
Bir de ülkenin gidişatından rahatsız olan aydınlar, demokratlar, devrimciler var. Onlar her seçimde kısıtlı imkanlarıyla doğruları haykırmaya devam ederler. Ama bir türlü aralarında anlaşıp birleşmezler, birleşemezler. Herkes kendi parti menfaaatini ortaya kor. Laf cambazlıkları, çelme atmalar. Kendini dev görmeler derken bu ayak oyunları seçim sandığına kadar devam eder. Seçim sonrası ne olur. Tabii ki üzülürler, hayıflanırlar.. Sonra da bazıları başlarlar halkımızı eleştirmeye aşağılamaya düşünmezler ki biz yine o halkla birlikte onları sahiplenerek, onlarla birleşerek iktidarı kuracağızdır.
Buraya kadar anlattıklarım bazılarını rahatsız etmiş olabilir ama bu manzarayı iyi kavramazsak yenilgiler almaya devam ederiz.
Öncelikle çok adaletsiz bir seçim kampanyası yaşandı. Bir yanda devletin olanaklarını kullandığı gazetelerde haber bile olan bir iktidar partisi vardı. Kampanya boyunca hep kavga ve didişme siyasetini yürüten bir başbakan vardı. Liderler kavgasıymış gibi bir ortama sokulan seçim sürecinde Partisinin diğer elemanları hep sönük kaldı. Bir çok cemaatin etkin olduğu partide Fethullah takımı hala etkinliğini sürdürse de bu duruma karşı olanlar da oyunu aynı yönde kullandılar.
Yalan daha büyük yalan diye adlandırabileceğimiz kampanyayla. Hedefi 2023 koyup "İstikrar Sürsün" diyerek halkın bilinç altına bilinç altındaki kaygılarına, korkularına çalıştılar.
Halbuki "istikrar" mı kalmıştı ortada. Ne istikrarı?!...
Hem 2023 de ne oluyor? Siz dört senelik seçilmiyor musunuz?. Kim sizi o yıla kadar sırtında taşır. Maksadınız bu tarihe kadar Cumhuriyetin şeklini değiştirmekse açık konuşunuz. Amacınız Nedir?
Bir de kalkmışsınız İstikrar diyorsunuz Ne istikrarı? Daha dünün katillerinin kahraman olduğu, Aponun "sayın" olduğu, şehitlerin "kelle" olduğu unutulup gitmişti. Ekonominin borç içinde olduğu, özelleştirmeyle kendi değerlerimizin mal varlıklarımızın, madenlerimizin, bazı kurum kuruluşlarımızın, bankalarımızın elimizden çıktığı, ülkemizin hızla yabancının gölgesi altına gittiği unutturulmuştu.
Cezaevlerinde 3-4 yıldır tutulan insaların olduğu askerlerimizin yargılandığı davaların açıldığı unutturulmuştu. Yabancı merkezlerin cirit atıp, at koşturduğu bir ülke olduğumuz unutturulmuştu. Kamu oyuna "Erğenekon" diye tanıtılan dava topluma yanlış tanıtılmış yıllar içerisinde böyle anlaşılsın diye mühendisilik yapılmıştı.
Tüm bu beyin yıkama beyin temizleme işi televizyonlar aracılığıyla gazeteler aracılığıyla apartman boyu bilbortlarla reklamlarla yapılmış, halkın aklı meşgul ettirilmiştir.
Seçim öncesi tahminler yapan yerli yabancı bazı "araştırma kuruluşları", anketlerle kurgulanmış sonuçlar açıklayarak. iktidar partisi lehine yaptıkları oranlarla halkın beynini manüple etmiş bunda da başarılı olmuşlardır. Halk da bu sonuçlar demek ki doğru yargısına varmıştır. Kısacası Balon şişirilmiş ve halkın eline tutuşturulmuştur.
Hak ve hukuklarını bilmeyen Vatandaşlık duygusundan yoksun tarikat cemaat olma ve mensubiyet bilinciyle yaşayan bir toplumla bu biliç düzeyindeki bir kuşakla birlikteyiz. 12 Eylüllerin yarattığı arabesk toplum modeli sonrasında gelişen tarikat cemaat ilişkileri sonucu siyasetin dolgusu olmuştur insanlarımız. Harcanan paraların kendi parası, hedefteki ülkenin kendi ülkesi olduğunun farkında bile değildir. Onlar için varsa da yoksa da kendi küçük çıkarlarıdır. Kendi cennetlerini kazanmak birinci gayeleri arasına girmiştir. Onlardaki farkındalık kendi dünyaları kendi çıkarları ile sınırlıdır.
***
Peki bu halkı kazanmak için ne yapmalıyız. Öncelikle bizler bir kuvvet olmalıyız. Sonuçlar karşısında yeniden bir muhasebe yapmak asla yılgınlığa kapılmamak zorundayız. Temel değerler etrafında birleşmiş, ülke menfaatini ve Cumhuriyet değerlerini, bayrağımızı hukukumuzu önemseyen bağımsızlığımızı savunan gerisini teferruat gören anlayışla, emekten yana, aydınlanmadan yana, ilerici bir anlayışla, tarihten gelen değerlerimizi modern çağdaş dünyayla birleştirerek bir model olmalıyız. Ama özellikle söylüyorum. Birleşik bir güç olarak. Ve Atatürkün birleştirici çizgisinde..
İkincisi olaylara sınıf gözüyle bakmalıyız. İşçi sınıfının, memurların çalışanların, ezilenlerin gözüyle, köyülülerin tarım yapan insanların, küçük işletmecilerin, ülke menfaatine kobilerin gözüyle, ülke ekonomisini düşünen yabancıların eğemenliğine direnenlerin gözüyle bakarak birleşmeliyiz. Birleşmeliyiz ki o kitle açısından da bir sinerji yaratmış bir çekim merkezi olmuş olalım.
Yaratacağımız çok önemli çekim merkezlerinde Köy enstitülü öğretmen bilinciyle çalışan lider insanlar yetiştirmeliyiz. Unutmaylım ki başarısız kimseyi beceriksiz kimseyi, kimse tercih etmez.
Ve taktik değiştirmeliyiz toplumu etkilemek için. Önce haklı taleplerimizi savunup bunun iyi bir propağandasını yapmalıyız. En küçük propağanda aracını bile önemsemeliyiz. yetenek ve olanaklarımızı seferber ederek insan insana markaj yapmalıyız.. Bu arada savunmada kalmak yerine atak olmalı kısa ataklarla başlattığımız çalışmaları giderek hızlandırmalıyız. Bu çalışmayı sadece siyaset alanında değil diğer alanlarda da yapmalıyız.
Bunun için yeniden okumaya araştırma ve eğitime önem vermeliyiz. Mahallelerde Kadın komiteleri kurup dışımızdaki annelerin bayanların sosyal yönden geliştirilmesiyle meşgul olmalıyız. Unutmayalım ki annelerdir erkek çocukları liderleri bile büyüten onlara dürüst, ahlaklı, yaşamayı öğütleyen yine annelerdir. Partilerimiz dernek ve sendikalarımız kadınları yönetime almada cömert olmalıdırlar.
CHP ile ilgili değerlendirmelerime gelince bir çok kişi fedakarca çalıştı. Zaten çoğu Cumhuriyeti seven ve Cumhuriyetin geleceğinin hızla kötüye gittiğini gören kişiler. Bu enğelleri CHP ile aşacağına inanmış çoğu emekçi aydınlar ve devrimciler. CHP deki küçük oy artışı onlar için önemli de olsa sevinemediler. Çünkü %30 dan yukarı beklentileri vardı. Hedefe ulaşamadılar. Aradaki Saadet ten kopan oyları ve Demokrat Parti nin oylarını ne yazıkki AKP ye kaptırdılar. CHP hızla Atatürk'e ve altı oka sahip çıkmaya yönünü dönmeli ve iç çekişmeler yerine vatanın geleceğini birinci sorun olarak görmelidir nacizane görüşüm.
Bu seçimde devreye yeni bir güç girmiştir. Atatürkçü devrimciler yani Cumhuriyet için sol güç birliği. CHP sol güç birliğinin uzattığı birlikte olalım diyen eline sahip çıkmadı. Partisinde de Ulusalcı düşünenleri listelere koymadı. Doğru bir seçim stratejisi belirlemedi. Hepsinden önemlisi Anayasa değişikliğinde karşıya bazı esnek işaretler verdi.
DSP ise "Ben CHP nin olduğu yerde olmam" tavrıyla hareket etti. Birleşmeye soğuk bakarak partisinin baraj altına düşmesine sebep olmuştur. Daha da kolay kolay doğrulacağını sanmıyorum (bu benim öznel görüşüm)
İP ise tek başına girmemiş Başını Atatürkçü Düşünce Derneği ve eşleri hapiste olan asker eşlerinin oluşturduğu Cumhuriyet İçin Güç Birliği 'ni desteklemiş ilkeli tutumunda ısrar etmiş ama grubu da taşıyacağı taktiksel projeler geliştirememiştir.
TKP de bu anlamda birleşme ve güç olma konusunda sadece kendi kabında kalmıştır ve çok düşük sayılarda kalmıştır.. EMEP ve bazı partiler Kürt etnisitesinin radikal söylemlerini savunanların şemsiyesine girmiş emekten yana büyük güçlerle hareket etmekten uzak kalmıştır.
MHP kaset olayıyla yıpratıldı bu ona oy kazandırmadı. Gelecekte parti içi çekişmeler de su üstüne çıkabilir. Öyle olmasına rağmen oyu beklenen seviyelerde olmuştur.
Baraj altında kalan Numan Kurtulmuş'un Halkın Sesi ve Saadet Partisi istenilen etkiyi gösteremedi. Muhsin Yazıcıoğlulun ölmüyle BBP de bu seçimle sahneden silindi.
***
Seçim sonrası yaşanan sonuçları yorumlayacak olursak; seçim Anayasa'nın değişmez maddelerini değiştirmeyi onaylatabilecek bir partiyi iktidar yapmak için, ona yeniden güç katmak için yapıldı. Yine de tam yanıtını alamadılar. Anayasayı değiştirmek için 330 sayısını bulamadılar. Onun da kolayı var BDP ile kualisyon yada diğer partilerden MHP ve CHP den transfer, yada Bağımsızlardan (BDP)den tranfer edebilecekleri vekillerle bunu sağlayabilirler.
Bundan sonra yapacakları ilk iş fiili olarak içi boşaltılmış, kaleleri içten fethedilmiş Cumhuriyeti tarikat Cumhuriyetine dönüştürerek, Amerika ve AB nin her dediğini onaylayan bir hükümet oluşturmaktır. Bu hükümetin hedefi; başta anayasanın değişmesi teklif dahi edilemez maddelerini değiştirip, "Türkiye Vatandaşlığı" kavramıyla Ana dilde eğitimle ve Kürdistan özerk bölgesi kavramlarıyla BOP planını uygulamak.
Eğer AKP içinde bu plana karşı çıkanlar olur da plan yürümezse o zamanda bir anayasa kitapçığı atan bulunur. Bu plan rahat yürüsün diye Amerika karşıtları askerler, aydınlarımız cezaevindeler.
Bu Anayasa Değişikliği Projesinin İnsanımızın büyük tepkisiyle karşılaşacağını ve Türkiye'yi KAOS ortamına taşıyacağını tahmin ediyorum. Dilerim böylesi değişikler ve tahminlerim olmaz.
Kaostan beslenen emperyalizm Suriye'de de bazı iç karışıklıklar çıkarmakta, oradan Büyük Kürdistana destek olacak güçler oluşturmak için içimizdeki bazılarını da kullandığı yönünde haberler dedikodular uçuşmaktadır.
Yakında İran'la da sorunlar yaşarsak hiç şaşmamalıyız. Bunlar büyük planın bir parçası olsa gerek.
Bütün bunlar Bölgedeki İsrailin güvenliğini sağlama üzerine Dünya tekellerinin yeni bir devlet yaratıp Irak. Iran, Suriye ve Türkiye'yi bölüp Kürdistanı, onun da başında Iraklı Barzanileri tutma projeleridir. Yada böyle tahmin edilmektedir.
Amerika ve yabancı devletler bölgenin enerji kaynaklarına el koymak, bölgesel askeri, ekonomik ve siyasi güç olmak için her türlü argümanı kendi lehine kullanmak istemektedir. Miyadı dolanlar kaldırıp atmakta yenilerini devreye sokmaktalar.
Bakınız Amerika ihtimalleri arasında Mustafa Kemal Atatürk'ün önderlik ettiği Milli Kurtuluş Savaşı vermiş bir uluslun evlatları olduğumuzu koymayı unutmuşa benziyor. Onlar sert kayaya çarptıklarını anlamalılar. Onlara Mustafa Kemalin deyimiyle şöyle diyorum. "Mazlum Milletler Zalimleri Bir gün Mahvu Perişan Edecekir."
Yıllarca kardeş yaşamış bir milletin evlatlarını ayırmaya çalışanlar unutmasınlar ki atalarımızın kemikleri 253 bin Mehmetçiğimizin Çanakkaledeki kemikleri, 13 bin Akdenize doğru ilerleyen Mehmetçiklerinin kemikleriyle oluşmuş bu toprak parçamızın adı Vatandır. Bu vatan Kürdü Türkü Lazı çerkezi Arabı hepimizin vatanıdır. Bu topraklarda kemiklerimiz birbirine karışmış, evlatlarımız evlenmiş, akraba olmuşuz. Kardeşiz biz.
Lanet olsun bizi bölmek isteyenlere. Ülkemizin birlik ve beraberliğini sonuna kadar savunmaya kararlıyız.
Bugün yanlış karar veren beyinlerin gerçeklerle bir gün yüz yüze gelerek doğruyu seçeceğine inanıyorum. Bir çoğu gelecekte bilinçli yurttaşlar olarak ülkenin menfaatlerini, emekçilerin menfaatlerini savunacaklar.
O zaman da bizlere bazıları belki de yine "Allah Razı Olsun" diyecekler. Hayat böyle.. İstesek de, istemesek de dünya dönüyor. Dünya döndikçe güneş hep karanlıka kalan yerleri aydınlatmaya devam ediyor.
Bu uzun yazımı okuma zahmetiniz için sizden de "Allah Razı Olsun"
İsmail Aydoğmuş - 14 Haziran 2011