erenus yazdı:mustafat yazdı:"8. yüzyılda bilimsel bir önermenin başın gövden üzerinde durması koşulunu koruyarak nasıl yapılabileceğini sanıyorsun" derken ne kastediyorsunuz diye soruyorum. Yukaridaki açiklamayi mi kastediyorsunuz?
mustafat, şöyle tekrar söyleyeyim. Nazzan söyleyeceği bir şeyden dolayı yanlış anlaşılmak istememiş örneklerini özenle dini temalardan seçmiş olabilir veya gerçekten bazı gözlemlerini dini temellere dayandırma gereği de duymuş olabilir. Bunu ne önemi var önemli olan bu konuda konuşmuş ve kimsenin söylemeye cesaret edemediği şeyleri söylemiş olmasıdır.
Bilimsel önermeler bazen yanlış bir referans noktasından da başlayabilir fakat 8. yüzyılda bu hataya düşersen ve bunu açıklarsan kellen gider veya gidebilir.
Ben de tekrar söyleyeyim. Ben Nazzan'i sormuyorum.
Ben o dönemin genel kosullarina dair net bir soru soruyorum. Evet veya hayir diye cevap cermek yerine ya bilerek, ya da bilmeden israrla net yanit vermekten kaçiniyorsunuz. Netlik olmadigi için mecburen tahmine dayali yorumlamak durumundayim, o da su: samimi görüsünüz evet, ama her nedense bunu açikça söylemekten kaçiniyor, sözlerin etrafindan dolaniyorsunuz.
Demek ki su konuda hemfikiriz:
8. yüzyilda bir bilim adami, o dönemlerdeki dini baskilar nedeniyle, din adamlari ve din yobazlariyla basinin derde girmesini istemiyorsa bilimsel çalismalarinin (samimi olarak inanmasa dahi) Kuran'daki ayetlerle uyumlulugunu göstermek zorundaydi.
Sizin "8. yüzyılda bilimsel bir önermenin başın gövden üzerinde durması koşulunu koruyarak nasıl yapılabileceğini sanıyorsun" cümlenizden ben bunu anliyorum. Siz de ne evet, ne de hayir dediginize, sözü evirip çevirdiginize göre muhtemelen ayni seyi anliyorsunuz. çünkü farkli düsünseniz sözü evirip çevirmeden hemen hayir diyeceginizi tahmin ediyorum.
Tabi ki o dönemlerde de daha samimi, daha cesur müslüman bilim adamlari da vardi. Sunu da kabul etmek gerekir: Aslinda o ilk dönemlerinde müslümanlar bilim ve felsefede çok ileri gitmisti. O zamanlar bugünkü derecede yobazlik ve gericilik yoktu.
erenus yazdı:mustafat yazdı:tamam dogru, bilim kendi içindeki dogmalari da sorgulasin. Bilim sorgulamaya dayandigi için zaten sorgulamasi da gerekir. Fakat dikkat ederseniz ben onu sormuyorum.
Bilimsel bilgi özünde sorgulamaya değil birtakım kabullere dayanır. Bir konu üzerinde taraflar oluşur ve taraflar biribirilerini sorgulamaya başlarlar. Bir çok konuda yer yer dinler kadar dogmatik olabilir.mustafat yazdı:Bu yöntem (bilimsel bulgularin ayetlerle uyumuna isaret etmek) sizce hala Türkiye'de uygulanmali mi?
Toplumların sosyal entropisi, insanların bilgi seviyeleri ve ilham kaynakları vardır. Bilim, bilgi aktlarının ürünüdür. İnsanlığın kaderini değiştirebilecek bilimsel bulgularin kutsal metinlerle uyumuna işaret etme çalışması tüm dünyada, din olgusu var olduğu sürece her halde sürecektir. Bu sözü ederken bilimin akıl dışı bir şekilde din ile mukayese edilmelidir veya her bulgunun semavi kitaplarda aranması gereklidir demiyorum. Toplumdaki bireyler bilmedikleri şeyleri anlamak için felsefe ve inanç sistemlerinin getirdikleri görüşlerden yararlanmak isterler diyorum. Bu arayışın kutsal kitaplarda değilde getirdikleri felsefelerde olması bana daha doğru geliyor...
çocuklugumdan beri Islam kültürüne merakli bir müslüman olarak ben dini dogmalari sorgulamanin öncelikle müslümanlarin sorumlulugu oldugunu düsünürüm. çünkü sorgulanmayan din yobazlasir, Islam'in bugünkü sorunu da bence budur. Dini dogmalarin sorgulanmasinin önünde hem dinden, hem de toplumdan kaynaklanan ciddi sosyal baskilar var. önce bu baskilari desifre etmek, sonra da asmak gerekiyor.
Herhangi bir bilimsel teoriyi, örnegin evrim veya relativite, bilimsel anlamda anlamamissaniz Kuran'daki ayetlere veya din felsefesine bakarak daha iyi anlayamazsiniz. Kuran size fizik kurallarindan, dogal seleksiyondan, genetikten söz etmez. Pratikte Kuran'daki ayetlere bilimsel teoriyi anlamak için degil, sadece onay almak için bakilir: Bu teorinin Kuran'da yeri var midir, dine sigar mi? Bunun herhalde siz de farkindasiniz.
Benim sorum da buydu: sizce insanlari ikna etmek, bir takim duygusal engelleri asmak için bu onaylama isi hala Türkiye'de uygulanmali mi?
Hatta biraz abartirsak söyle bir düzen de düsünülebilir: Diyanet dine uygun teoriler için "helal" fetvasi verir. Böylece helal ve haram teorilerimiz olur. Okullarda da sadece helal teoriler okutulur. Aslinda AKP'nin de istegi budur. Fakat bu müslümanlik degil, dinciliktir.
Bilimin nasil çalistigi konusundaki görüsünüze katilmiyorum. ise sorgulama özgürlügü yönünden bakarsaniz bilimle din karsilastirilamaz bile. Bilimde her seyi sorgulayabilirsiniz, kimse size baski yapmaz. Hatta bilimde isim yapmanin yöntemlerinden biri de teori çürütmektir, ama tabi motorcunun yaptigi gibi sahtekarlik, siyasi propaganda ve safsatayla degil, bilimsel argümanlarla. Bilimde safsata da yapabilirsiniz, yine kimse baski yapmaz. Sadece ciddiye alinmazsiniz.
Einstein belli kosullarda Newton fiziginin geçerli olmadigini gösterince Einsteincilarla Newtoncular biribirine girmedi, kan gövdeyi götürmedi. Yarin Marwin gelse ve neo-Darwinizm'in bazi yanlisliklarini ortaya koysa teori düzeltilir, ama Darwincilerle Marwinciler biribirine girmez.
Fakat is dine gelince en küçük görüs ayriliklari kanli savaslara yol açti.
"Bilimsel bilgi özünde sorgulamaya değil birtakım kabullere dayanır. Bir konu üzerinde taraflar oluşur ve taraflar biribirilerini sorgulamaya başlarlar" demissiniz.
Bilimdeki iki temel mantik yürütmeden (induction, deduction) birinden (induction) söz ediyorsunuz. Yani ortaya hipotez koyup test etme.
Tamam, ortaya önce bir hipotez, bir varsayim koyabilirsiniz, ama bilimsel verilerle kanitlanmadigi sürece bu hipotez bir varsayim olarak kalir; her bilim adami da bunu bilir. Kimse bu varsayima gerçek gözüyle bakmaz.
Dinde ise hiçbir kanita dayanmayan bazi dini dogmalar kesin gerçek olarak kabul edilir. Bu dogmalari sorusturmaya kalktiginiz zaman da sizi dinsizlikle suçlarlar. Ayrica her dinin içinde sorgulamayi engelleyen bazi mekanizmalar ve yasaklar vardir. Belli aykiri fikirler dine küfür sayilir. Bu tür sosyal baskilar bilimde yoktur.
Bazi din adamlari, hatta aydin ve dürüstleri bile, eger her dogmasi sorgulanirsa ortada din diye bir sey kalmayacagini ve kendilerinin de issiz kalacaklarindan endiselenirler. Ben ise farkli düsünüyorum: Etik degerler oldugu sürece din de olacaktir. Benim için zaten Islam'in özü iyi ahlak ve akildir. Din felsefesi de bilim gibi dinamik olup çaga uyum saglamalidir. Islam buna aslinda yatkin: çünkü akla ve bilime diger bati dinlerinden daha çok önem veriyor.
Her gün medyadaki reklam ve Hollywood filmleriyle beynimiz yikaniyor. Yasamin anlaminin sadece alet edevattan, teknolojik oyuncaktan ve tüketimden ibaret olmadigini, dogruluk dürüstlük, merhamet, dayanisma, esitlik, doga sevgisi, sanat gibi degerlerin de oldugunu bize tekrar tekrar hatirlatacak insanlara ihtiyacimiz var. Ben din adamlarindan özellikle doga ve hayvan sevgisine daha çok önem vermelerini bekliyorum, bu konuda biraz zayif kaliyorlar. Insanin bütün hayvanlardan üstün, Allah'in ayricalikli kulu dogmasina da bence son verilmeli. Kuran'da da (asagilik) "maymun" kelimesinin hakaret niyetine kullanilmasinin bence istenmeyen yan etkileri var.
Bir yorumcu din amaç, bilim araçtir demis. Hurafe ve antik dogmalardan arindirilmis dinin özünü "etik degerler" olarak alirsaniz kesinlikle katiliyorum. Fakat bu etik degerler de çagdas ve evrensel etik degerler olmalidir.
Burada da dinin sorgulanmasi ve özünün anlasilmasi önemli, çünkü bugünün degerleriyle 1400 yil öncesinin degerleri farklidir. Artik insanlari müslüman ve kafir diye ikiye ayirmiyoruz. Dine küfredenin katli vaciptir demiyoruz. Savaslarda ele geçirdigimiz kadinlari cariye niyetine aramizda paylasmiyoruz. Artik kadin erkek esit haklara sahiptir diyor, ayni miras ve sahitlik haklarini veriyoruz.