Allah ve Evrim Teorisi

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

din ve bilim

İletigönderen mustafat » Prş Eyl 25, 2008 12:48

erenus yazdı:
mustafat yazdı:"8. yüzyılda bilimsel bir önermenin başın gövden üzerinde durması koşulunu koruyarak nasıl yapılabileceğini sanıyorsun" derken ne kastediyorsunuz diye soruyorum. Yukaridaki açiklamayi mi kastediyorsunuz?


mustafat, şöyle tekrar söyleyeyim. Nazzan söyleyeceği bir şeyden dolayı yanlış anlaşılmak istememiş örneklerini özenle dini temalardan seçmiş olabilir veya gerçekten bazı gözlemlerini dini temellere dayandırma gereği de duymuş olabilir. Bunu ne önemi var önemli olan bu konuda konuşmuş ve kimsenin söylemeye cesaret edemediği şeyleri söylemiş olmasıdır.

Bilimsel önermeler bazen yanlış bir referans noktasından da başlayabilir fakat 8. yüzyılda bu hataya düşersen ve bunu açıklarsan kellen gider veya gidebilir.


Ben de tekrar söyleyeyim. Ben Nazzan'i sormuyorum.

Ben o dönemin genel kosullarina dair net bir soru soruyorum. Evet veya hayir diye cevap cermek yerine ya bilerek, ya da bilmeden israrla net yanit vermekten kaçiniyorsunuz. Netlik olmadigi için mecburen tahmine dayali yorumlamak durumundayim, o da su: samimi görüsünüz evet, ama her nedense bunu açikça söylemekten kaçiniyor, sözlerin etrafindan dolaniyorsunuz.

Demek ki su konuda hemfikiriz:

8. yüzyilda bir bilim adami, o dönemlerdeki dini baskilar nedeniyle, din adamlari ve din yobazlariyla basinin derde girmesini istemiyorsa bilimsel çalismalarinin (samimi olarak inanmasa dahi) Kuran'daki ayetlerle uyumlulugunu göstermek zorundaydi.

Sizin "8. yüzyılda bilimsel bir önermenin başın gövden üzerinde durması koşulunu koruyarak nasıl yapılabileceğini sanıyorsun" cümlenizden ben bunu anliyorum. Siz de ne evet, ne de hayir dediginize, sözü evirip çevirdiginize göre muhtemelen ayni seyi anliyorsunuz. çünkü farkli düsünseniz sözü evirip çevirmeden hemen hayir diyeceginizi tahmin ediyorum.

Tabi ki o dönemlerde de daha samimi, daha cesur müslüman bilim adamlari da vardi. Sunu da kabul etmek gerekir: Aslinda o ilk dönemlerinde müslümanlar bilim ve felsefede çok ileri gitmisti. O zamanlar bugünkü derecede yobazlik ve gericilik yoktu.

erenus yazdı:
mustafat yazdı:tamam dogru, bilim kendi içindeki dogmalari da sorgulasin. Bilim sorgulamaya dayandigi için zaten sorgulamasi da gerekir. Fakat dikkat ederseniz ben onu sormuyorum.


Bilimsel bilgi özünde sorgulamaya değil birtakım kabullere dayanır. Bir konu üzerinde taraflar oluşur ve taraflar biribirilerini sorgulamaya başlarlar. Bir çok konuda yer yer dinler kadar dogmatik olabilir.

mustafat yazdı:Bu yöntem (bilimsel bulgularin ayetlerle uyumuna isaret etmek) sizce hala Türkiye'de uygulanmali mi?


Toplumların sosyal entropisi, insanların bilgi seviyeleri ve ilham kaynakları vardır. Bilim, bilgi aktlarının ürünüdür. İnsanlığın kaderini değiştirebilecek bilimsel bulgularin kutsal metinlerle uyumuna işaret etme çalışması tüm dünyada, din olgusu var olduğu sürece her halde sürecektir. Bu sözü ederken bilimin akıl dışı bir şekilde din ile mukayese edilmelidir veya her bulgunun semavi kitaplarda aranması gereklidir demiyorum. Toplumdaki bireyler bilmedikleri şeyleri anlamak için felsefe ve inanç sistemlerinin getirdikleri görüşlerden yararlanmak isterler diyorum. Bu arayışın kutsal kitaplarda değilde getirdikleri felsefelerde olması bana daha doğru geliyor...


çocuklugumdan beri Islam kültürüne merakli bir müslüman olarak ben dini dogmalari sorgulamanin öncelikle müslümanlarin sorumlulugu oldugunu düsünürüm. çünkü sorgulanmayan din yobazlasir, Islam'in bugünkü sorunu da bence budur. Dini dogmalarin sorgulanmasinin önünde hem dinden, hem de toplumdan kaynaklanan ciddi sosyal baskilar var. önce bu baskilari desifre etmek, sonra da asmak gerekiyor.

Herhangi bir bilimsel teoriyi, örnegin evrim veya relativite, bilimsel anlamda anlamamissaniz Kuran'daki ayetlere veya din felsefesine bakarak daha iyi anlayamazsiniz. Kuran size fizik kurallarindan, dogal seleksiyondan, genetikten söz etmez. Pratikte Kuran'daki ayetlere bilimsel teoriyi anlamak için degil, sadece onay almak için bakilir: Bu teorinin Kuran'da yeri var midir, dine sigar mi? Bunun herhalde siz de farkindasiniz.

Benim sorum da buydu: sizce insanlari ikna etmek, bir takim duygusal engelleri asmak için bu onaylama isi hala Türkiye'de uygulanmali mi?

Hatta biraz abartirsak söyle bir düzen de düsünülebilir: Diyanet dine uygun teoriler için "helal" fetvasi verir. Böylece helal ve haram teorilerimiz olur. Okullarda da sadece helal teoriler okutulur. Aslinda AKP'nin de istegi budur. Fakat bu müslümanlik degil, dinciliktir.

Bilimin nasil çalistigi konusundaki görüsünüze katilmiyorum. ise sorgulama özgürlügü yönünden bakarsaniz bilimle din karsilastirilamaz bile. Bilimde her seyi sorgulayabilirsiniz, kimse size baski yapmaz. Hatta bilimde isim yapmanin yöntemlerinden biri de teori çürütmektir, ama tabi motorcunun yaptigi gibi sahtekarlik, siyasi propaganda ve safsatayla degil, bilimsel argümanlarla. Bilimde safsata da yapabilirsiniz, yine kimse baski yapmaz. Sadece ciddiye alinmazsiniz.

Einstein belli kosullarda Newton fiziginin geçerli olmadigini gösterince Einsteincilarla Newtoncular biribirine girmedi, kan gövdeyi götürmedi. Yarin Marwin gelse ve neo-Darwinizm'in bazi yanlisliklarini ortaya koysa teori düzeltilir, ama Darwincilerle Marwinciler biribirine girmez.

Fakat is dine gelince en küçük görüs ayriliklari kanli savaslara yol açti.

"Bilimsel bilgi özünde sorgulamaya değil birtakım kabullere dayanır. Bir konu üzerinde taraflar oluşur ve taraflar biribirilerini sorgulamaya başlarlar" demissiniz.

Bilimdeki iki temel mantik yürütmeden (induction, deduction) birinden (induction) söz ediyorsunuz. Yani ortaya hipotez koyup test etme.

Tamam, ortaya önce bir hipotez, bir varsayim koyabilirsiniz, ama bilimsel verilerle kanitlanmadigi sürece bu hipotez bir varsayim olarak kalir; her bilim adami da bunu bilir. Kimse bu varsayima gerçek gözüyle bakmaz.

Dinde ise hiçbir kanita dayanmayan bazi dini dogmalar kesin gerçek olarak kabul edilir. Bu dogmalari sorusturmaya kalktiginiz zaman da sizi dinsizlikle suçlarlar. Ayrica her dinin içinde sorgulamayi engelleyen bazi mekanizmalar ve yasaklar vardir. Belli aykiri fikirler dine küfür sayilir. Bu tür sosyal baskilar bilimde yoktur.

Bazi din adamlari, hatta aydin ve dürüstleri bile, eger her dogmasi sorgulanirsa ortada din diye bir sey kalmayacagini ve kendilerinin de issiz kalacaklarindan endiselenirler. Ben ise farkli düsünüyorum: Etik degerler oldugu sürece din de olacaktir. Benim için zaten Islam'in özü iyi ahlak ve akildir. Din felsefesi de bilim gibi dinamik olup çaga uyum saglamalidir. Islam buna aslinda yatkin: çünkü akla ve bilime diger bati dinlerinden daha çok önem veriyor.

Her gün medyadaki reklam ve Hollywood filmleriyle beynimiz yikaniyor. Yasamin anlaminin sadece alet edevattan, teknolojik oyuncaktan ve tüketimden ibaret olmadigini, dogruluk dürüstlük, merhamet, dayanisma, esitlik, doga sevgisi, sanat gibi degerlerin de oldugunu bize tekrar tekrar hatirlatacak insanlara ihtiyacimiz var. Ben din adamlarindan özellikle doga ve hayvan sevgisine daha çok önem vermelerini bekliyorum, bu konuda biraz zayif kaliyorlar. Insanin bütün hayvanlardan üstün, Allah'in ayricalikli kulu dogmasina da bence son verilmeli. Kuran'da da (asagilik) "maymun" kelimesinin hakaret niyetine kullanilmasinin bence istenmeyen yan etkileri var.

Bir yorumcu din amaç, bilim araçtir demis. Hurafe ve antik dogmalardan arindirilmis dinin özünü "etik degerler" olarak alirsaniz kesinlikle katiliyorum. Fakat bu etik degerler de çagdas ve evrensel etik degerler olmalidir.

Burada da dinin sorgulanmasi ve özünün anlasilmasi önemli, çünkü bugünün degerleriyle 1400 yil öncesinin degerleri farklidir. Artik insanlari müslüman ve kafir diye ikiye ayirmiyoruz. Dine küfredenin katli vaciptir demiyoruz. Savaslarda ele geçirdigimiz kadinlari cariye niyetine aramizda paylasmiyoruz. Artik kadin erkek esit haklara sahiptir diyor, ayni miras ve sahitlik haklarini veriyoruz.
Kullanıcı küçük betizi
mustafat
Üye
Üye
 
İletiler: 153
Kayıt: Cmt Ağu 09, 2008 14:06

İletigönderen Egeli » Prş Eyl 25, 2008 15:44

.
En son Egeli tarafından Sal Kas 04, 2014 15:53 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
Egeli
Üye
Üye
 
İletiler: 1724
Kayıt: Cum Mar 09, 2007 17:40

Re: din ve bilim

İletigönderen yahac » Prş Eyl 25, 2008 16:33

Bir yorumcu din amaç, bilim araçtir demis. Hurafe ve antik dogmalardan arindirilmis dinin özünü "etik degerler" olarak alirsaniz kesinlikle katiliyorum. Fakat bu etik degerler de çagdas ve evrensel etik degerler olmalidir.


Din sadece bir etik degerler sistemi degildir. Din insana yasamla ilgili bir durusu getirir. Bu hayatin anlamiyla ilgili bir yanit sunar. Gunun birinde dogmus ve gunun birinde olecek olan insanin Dunya'daki yasami suresince ortaya koyacagi misyonunun niteligini aciklar. Ayrica olumden sonra gelen ahiretle ilgili de bir anlayis sunar. Bu aciklamalari benimseyenler tabii ki yasamlarini da bu dogrular cercevesinde sekillendirecektir. Benimsemeyenler de kendi anlayislarini takip edeceklerdir. Her insanin bu hayatla ilgili anlayisi ayni olmiyacaktir. Normaldir.

Bilim de aslinda hayatimizi kolaylastirmaktan baska bir yuce amaca hizmet etmiyor. Bazilari bilimi dinleriyle uyumlu gorur bazilari da bilimi din edinir. Ama bilim hicbir zaman yaradilisin amacini ve misyonunu acikliga kavusturamaz. Bu konuda bastan kaybetmistir cunku sundugu yanitlar ancak sebep-sonuc denkleminin sonuc kismi ile ilgilidir.

Tek bir sans olarak sunulan bu hayatta her insan kendi yasam anlayisini olusturup baskalarina zarar vermedigi takdirde o ugurda yasama hakkina sahiptir. Ayni anlayista olanlarin da ortak bir yasam modelinde bulusmasi normaldir. Olum kimin hakli kimin haksiz oldugunu herkese gosterecektir.

Cagdaslik adi altinda sunulan bir suru anlayis devamli degismektedir. Yani dinamik bir surectir. Her yeni sey de iyi sonuclara goturmez. Deneme yanilma usulu suregelir. Sabit olan bir cagdaslik seviyesi yoktur. Degisime acik olmak riskleri, yararlari ve zararlari bir arada getirir.

Bir cok cagdas diye sunulan oge - insan haklari, demokrasi, falan filan da yeni icat edilmemistir. Ilk insandan beri su veya bu sekilde farkli topluluklarda var oldu. Her donemin artilari ve eksileri vardi. Bugunun cagdas Dunya'si cagdaslikla birlikte kendine ozgu vahsetleri de getirmistir. Insanin katliam yapabilme yetenegi hic olmadigi kadar en ust seviyeye cikmistir.

Siradan insanlarin hayatlarinda pek de degisen fazla bir sey yoktur. Her zaman ustlerinde bir takim kodamanlar olmus ve isin kaymagini onlar yemistir.

Mesele bu hayatta kaymak yemek icin baskalarinin hakkini cineyip cinememekle ilgilidir. Amaclar icin tum araclar mubahmidir degil midir? Insanin yasamla ilgili temel duruslarinda bir tanesi budur. Birileri yasamlarini dogal seleksiyon zihniyetine gore kurarken bazilari da Allah'in emirleri dogrultusundaki prensiplere dayandirir.

Evrim de canlilarin yaradilisiyla ilgili bir teori oldugundan bazi konularda dinle catisma icine girmesi normaldir.

Inanan bir insanin imani Allah'in yaratma sureci ile ilgili ayrintilardan dolayi sarsilmaz. Eger evrim Allah'in yaratma surecinin en son kademesi ise ne ala. Allah uygun gordugu sekilde yaratmasini planlar ve uygular. Eger evrim teorisi bu haliyle bunu acikliyorsa bize birsey demek kalmaz.

Ama meselesu ki bu teori henuz nihayetine ulasmadi. Hergun eski tezler curutulup yenileri ortaya atiliyor.
Dolayisiyla bu "teori" bana gore henuz hipotez asamasindadir. Bir turun diger bir ture donusumunu gozlem ile kanitlamadigi surece de ne yazik ki o seviyede kalacak.

Olsa olsa bilimsel felsefeden oyete gidemeyecektir.

Ama bilim adamlarimizin calismalarini bu konuda devam etmeleri onemlidir. Cunku bu isin sakasi yok. Ortaya atilan iddia yaradilisla ilgilidir. Ciddiyet gerektirir...

Saygilar.
Kullanıcı küçük betizi
yahac
Üye
Üye
 
İletiler: 154
Kayıt: Pzt Kas 05, 2007 17:05

İletigönderen erenus » Prş Eyl 25, 2008 22:23

gokturkmehmet, rica ederim

mustafat,

Ben de tekrar söyleyeyim. Ben Nazzan'i sormuyorum.


Nazzan, Ali Hasan, Hüseyin fark etmez....o sembolik olarak o yüzyıldaki bilim adamlarına örnek olsun diye verildi.


Ben o dönemin genel kosullarina dair net bir soru soruyorum. Evet veya hayir diye cevap cermek yerine ya bilerek, ya da bilmeden israrla net yanit vermekten kaçiniyorsunuz.


Daha ne kadar net olabilirim bilmiyorum Nazzan ismi geçti diye yazdıklarımın hepsini ona itaf ettiğini düşünmek ne kadar akla yakın....bir açıklama yapıyorum, bir örnek veriyorum....

Paşabahçe bardakları değiliz....Ben kendimi yeterince açık ifade ettiğimi düşünüyorum...bu noktadan sonra siz, ne anlamak istiyorsanız onu anlamalısınız....


Netlik olmadigi için mecburen tahmine dayali yorumlamak durumundayim, o da su: samimi görüsünüz evet, ama her nedense bunu açikça söylemekten kaçiniyor, sözlerin etrafindan dolaniyorsunuz.


Bakın kendiniz bir karar vermişsiniz yazık ki ben böyle bir karar vermek için kendimi yetkin görmüyorum.....yok ben hap gibi cevap istiyorum, uygun cevap istiyorum diyorsanız onu bilemem.

Sonuçla bu kadar ilgileniyor olmanız çok talihsiz bir durum, dönüp eski mesajlarımı bir daha okursanız aradığınız cevapları bulabilirsiniz.

Demek ki su konuda hemfikiriz:

8. yüzyilda bir bilim adami, o dönemlerdeki dini baskilar nedeniyle, din adamlari ve din yobazlariyla basinin derde girmesini istemiyorsa bilimsel çalismalarinin (samimi olarak inanmasa dahi) Kuran'daki ayetlerle uyumlulugunu göstermek zorundaydi.




Ben bu konuda sizin kadar bilgili olmadığım için bu çıkarımı net olarak yapamıyorum! Bazı tahminlerim var ama o tahminler sizi pek tatmin etmiyor....iki ucuda açık bir önerme...bazıları korkup o şekilde açıklamış olabilir...bazıları ise gerçekten birleştirici bir yaklaşım tarzı ile açıklamaya çalışmış olabilir.


Sizin "8. yüzyılda bilimsel bir önermenin başın gövden üzerinde durması koşulunu koruyarak nasıl yapılabileceğini sanıyorsun" cümlenizden ben bunu anliyorum.


Yukarda tekrar tekrar açıkladım...Önceki yazılardan cümle seçip sormak yerine yazının bütününü okursanız daha rahat anlarsınız.

Bakın gayet açık yazdım tekrar yazıyorum!

Bilimsel önermeler bazen yanlış bir referans noktasından da başlayabilir fakat 8. yüzyılda böyle bir hataya düşersen ve zümreye bunu açıklarsan kellen gidebilir.

Bu durumun gerçekleşmesi için Tanrı tanımaz bir söylem veya dini değerleri sorgular bir yaklaşım gerekmez! O anki ön yargılardan birini çiğnemek bile yeterlidir!


Siz de ne evet, ne de hayir dediginize, sözü evirip çevirdiginize göre muhtemelen ayni seyi anliyorsunuz. çünkü farkli düsünseniz sözü evirip çevirmeden hemen hayir diyeceginizi tahmin ediyorum.


Siz bir konuda fikir üretmeyi ve örnek vererek açıklamayı söz evirme olarak yorumluyorsanız bir şey diyemeyeceğim.

Yukardaki önermede ben kendimde evet bu insanlar böyle yapmışlar diyerek bir genelleme yapmak istemiyorum ben bu konuda uzman değilim ayrıca yapılan genellemeler eksik bilgi ile yapılınca hatalı sonuçlar doğurabilir. Bazı bilim adamları din korkusu yaşayarak bulgularını ayetlerle açıklamış bazıları ise gerçekten samimi olarak o şekilde açıklanması gerektiğine inanmış olabilir. Olabilir diyorum çünkü o çağda yaşamış bilim adamlarını bu konuda net(!) sonuçlara varacak şekilde incelemedim. Tahmin ettiğim kadarı ile erkeklerin bile başını örttüğü bir dönemde hakkında bir hüküm çok daha kolay verilebilir.

Bir daha yazıyorum!

Bilimsel önermeler bazen yanlış bir referans noktasından da başlayabilir fakat 8. yüzyılda böyle bir hataya düşersen ve zümreye bunu açıklarsan kellen gidebilir.

Bu durumun gerçekleşmesi için Tanrı tanımaz bir söylem veya dini değerleri sorgular bir yaklaşım gerekmez! O anki ön yargılardan birini çiğnemek bile yeterlidir!


Herhangi bir bilimsel teoriyi, örnegin evrim veya relativite, bilimsel anlamda anlamamissaniz Kuran'daki ayetlere veya din felsefesine bakarak daha iyi anlayamazsiniz.



Ben bilimsel teoriyi oluşturmak veya anlamak için bilim insanlarının bir feslefe sahibi olması, düşünsel yeteneklerini geliştirmesi gerektiğini söyledim. Relativiteyi bir kutsal metinde birebir aramak akıl dışıdır. Felsefe ise aklın ve idrak kabiliyetinin gelişmesi için gereklidir. Bu söylemimden hemen her bilim adamı sadece tek bir felsefe üzerine yoğunlaşmalıdır gibi bir yargı çıkarmayınız iyi bir bilim adamı mümkün olduğunca düşünme yetilerini felsefi olarak geliştirmelidir batı felsefeleri, doğu felsefeleri...ancak bu şekilde bir yerlere varılabilir diyorum.

Bu teorinin Kuran'da yeri var midir, dine sigar mi? Bunun herhalde siz de farkindasiniz.Benim sorum da buydu: sizce insanlari ikna etmek, bir takim duygusal engelleri asmak için bu onaylama isi hala Türkiye'de uygulanmali mi?


Ben de diyorum ki; insanlara eğer yeterince eğitim verir bilinç seviyelerini yükseltebilirseniz - bunu yapmak için klasik tarz felsefe eğitimi kullanılabilir - insanları mantıklı bulgulara ikna etmek için başka bir şey yapmanıza gerek kalmaz.


Bilim adamı olmak demek, mümkün olduğunca bilimsel bulguları halkın anlayabileceği bir üslup ile halka anlatmak demektir. Kendini çekiç zannedip herkezi çivi olarak görerek bu iş olmaz bizim kültürümüze bu yakışmaz.

Örnek verelim daha rahat anlayın;

Genel rölativite prensiplerine göre durağan hiç bir obje yoktur her şey hareket halindedir. İnsanlara bunu anlatmak mı istiyorsunuz,.....bak kardeşim Anadolu erenleri "Bütün Evren Semah Döner" demiştir diyebilirsiniz. Böylece fizikten hiç anlamayan bir insan bu tür bir bilginin kendi kültüründeki felsefi yaklaşımlarına ulaşır ve anlaşılması zor bir kuramı basitçe açıklayabilirsiniz. Ben bunu savunuyorum!

Bilimin nasil çalistigi konusundaki görüsünüze katilmiyorum. ise sorgulama özgürlügü yönünden bakarsaniz bilimle din karsilastirilamaz bile. Bilimde her seyi sorgulayabilirsiniz, kimse size baski yapmaz. Hatta bilimde isim yapmanin yöntemlerinden biri de teori çürütmektir.


Bilimsel bir yayın yaparken bildirinizi okuyan bilim hakeminin anlayışı kadarsınızdır. Bu gün belli konularda bilim içinde de taraflar ve gruplar vardır. Bir üniversitede doktora yaparken ben şu konuda çalışacağım diyemezsiniz. Kendi kafanıza göre bir makale çıkartırsanız da bu makaleyi kolay yayınlatamazsınız etiket isterler!

Örnek olarak yine süper string teorisini ortaya atanların makalelerini kabul ettirmek için kaç yıl beklediklerini, nasıl maymun olup kapı kapı gezdiklerini elegant universe belgeselinde seyredebilirsiniz.

Ayrıca bu gün mesela; Einstein sadece iki makalesi olduğu için hiç bir üniversitemizden profesörlük ünvanını alamaz. Yönetmeliğe göre doçent bile olamaz gülünç değil mi ?

Bu gün bir çok bilim adamınında en büyük korkusu doğru bildiği dogmaların yıkılma ihtimalidir.

Einstein belli kosullarda Newton fiziginin geçerli olmadigini gösterince Einsteincilarla Newtoncular biribirine girmedi, kan gövdeyi götürmedi.


Atom bombası olmasaydı,.....(ucu açık hap hali kalmadı :) , devamını siz getirin)

Fakat is dine gelince en küçük görüs ayriliklari kanli savaslara yol açti.


Bu direkt din ile değil insanların arzu ve hırsları ile alakalı. Din burada bir araç olarak kullanılmıştır. Toplumlar bilim ile elde ettikleri bulguları teknolojiye çevirip sonra dini bahane edip savaşıyorlar. Mesela; ikinci dünya savaşı Almanların farben enstitüsünde elde ettikleri bilimsel bulgular sonucunda doğan ham madde ihtiyacını karşılamak amacı ile çıkmış olmasın.

Tamam, ortaya önce bir hipotez, bir varsayim koyabilirsiniz, ama bilimsel verilerle kanitlanmadigi sürece bu hipotez bir varsayim olarak kalir; her bilim adami da bunu bilir. Kimse bu varsayima gerçek gözüyle bakmaz.


Burada illa ki evrim teorisinden bahsetmiyoruz. Kimyasal denge bir varsayımdır. Termal eşitliklerin çoğu bir varsayımdır. "Einstein-Rosen Bridge" bir varsayımdır. Ama literatür bu varsayımlar üzerine kurulmuş yüzlerce makale ile doludur.

Ortaokulda kimya dersi aldıysanız, herhalde kimyasal denge varsayımına gerçek gözü ile bakmışsınızdır yada asal gazların bağ yapmadığına inanıyorsunuzdur.

Dinde ise hiçbir kanita dayanmayan bazi dini dogmalar kesin gerçek olarak kabul edilir. Bu dogmalari sorusturmaya kalktiginiz zaman da sizi dinsizlikle suçlarlar. Ayrica her dinin içinde sorgulamayi engelleyen bazi mekanizmalar ve yasaklar vardir. Belli aykiri fikirler dine küfür sayilir. Bu tür sosyal baskilar bilimde yoktur.


Akademik kariyer yapmak istiyorsanız da üzerinizde bir sosyal baskı vardır. Ekol baskısı vardır. Eğer, ekollerden farklı düşünüyorsanız bu sizi direkt öldürmez ama süründürür...

İslamiyette dinsizlikle suçlanmaktan korkmadan hatta kendilerine yoldan çıkanlar şekilde anılmaktan çekinmemiş bir çok fikir adamı olmuştur. Mesela Hayyam'ın yazdığı matematik kitaplarının farkında mısınız yoksa kendisini ayyaş olarak mı tanıyorsunuz. Benim dikkatinizi çekmeye çalıştığım nokta kale alınmayan bir çok doğulu bilim adamının korkusuzca çıkıp akıl ile din arasında bir mantık kurmuş olmasıdır elbette bu bağı istemeyenler vardır,..olmuştur...olacaktır....


"Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve bana taan edenler çıkabilir. Hattâ bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki, bu fikirler, Hind'den, Mısır'dan döner, dolaşır gene gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur!"

Resim
Kullanıcı küçük betizi
erenus
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 423
Kayıt: Prş Eki 18, 2007 6:07

İletigönderen rockkedi » Pzr Ara 07, 2008 2:44

evrim teorisi tartışmasına başlamadan önce çoğu kişi tarafından yanlış anlaşılan ya da hiç anlaşılmayan bilimsel kavramları açıklamak gerekir.örneğin "teori" kanıtlanmamış bilimsel çalışmalardır fakat bu çalışmalar her zaman bilimsel anlamda yetersiz olmak zorunda değildir.Einsteinin görelilik teorisi tüm fizikçiler tarafından doğru kabul edilir,hiçbir açığı ya da bilimsel yetersizliği yoktur fakat teori adını alır nedeni ise Einsteinin bu teorisini kanıtlamak için ışık hızında hareket eden bir cismi gözlemlemek gerekir bu da mümkün değildir.Yani teoriler her zaman açıklara sahip oldukları için değil teknik olanaksızlıklar nedeniyle de kanıtlanamayabilirler.

Evrim teorisi de böyledir çünkü bu teoriyi var eden kaynaklar günümüze kadar ulaşan fosil kalıntılar ve hayvan iskeletleridir ve çok nadir bulunurlar.Oysa evrim çok uzun ve fazla sayıda nesli etkileyen bir süreçtir.Ve iki iskelet arasındaki fark bazen ancak milimetrik ölçümlerle hesaplanır.Bu kalıntılar geçen zaman içinde deforme olabilirler.Yani nadir olarak bulunan kalıntılar bile teoriye yardım edemeyebilir bu kalıntıların bozulmamış olması da gerekir.

Evrim teorisinin şu ana kadar kanıtlanmamış olmasının nedeni bilimsel yetersizlik ya da teoride olduğu ileri sürülen yanlışlar değil bulunan örneklerin azlığı ve de henüz bulunmamış kayıp halka nesillerdir.

Ayrıca bilimsel bir çalışmayı dinle yorumlamak tehlikelidir,sadece bilimi yapanlar için değil din için de.çünkü siz bir teori için bu dinde yoktur diye ortaya çıkarsanız ve birgün o teori kanıtlanırsa insanların din anlayışına zarar vermiş olursunuz.Bunun en güzel örneği dünya düzdür diyen ortaçağ kiliselerinin dünyanın yuvarlak olduğu ortaya çıkınca o zamanki insanların din anlayışına verdiği zarardır.Bilim tanrının yarattığı evreni açıklar.Bilim bir şey bulursa evrende olduğu için bulabilmiştir,dolayısıyla bilimsel bir çalışmaya bu dinde yoktur demek abes olur.

ikinci yaygın yanlış ise bizim bilim çevremizin ya da çevirmenlerimizin hatasıyla ortaya çıkmıştır.Evrim teorisinin mantığında yatan olgu "Survival of the fittest" dir.yani en uygunun hayatta kalması diğerlerinin elenmesidir."en uygun" tabiri çok önemlidir çünkü sanılanın aksine,hayatta kalan birey her zaman en güçlü olan değildir.Örneğin iklim değişiklikleri sırasında dünyada uzun süre güçlü rüzgarlar oluşmuştur.İki adet kanatlı karınca düşünün,biri sağlıklı ve uzun diğeri kısa ve yetersiz kanatlara sahip.kanatları sağlıklı olan uçtuğu için rüzgarın etkisine daha çok maruz kalacak ve daha çok birey kaybedecektir.Kısa ve yetersiz kanatlı ise uçamadığından rüzgarın etkisine daha az maruz kalacaktır,hayatta kalan birey sayısı sağlıklı olana göre fazla olacaktır.Bu durum bireyin içinde bulunduğu şartlar devam ettikçe bu şekilde sürer.Evrim her zaman güçlüye,mükemmele doğru gitmeyebilir yaşam şartlarına en uygun birey hayatını devam ettirir.
Kullanıcı küçük betizi
rockkedi
Üye
Üye
 
İletiler: 4
Kayıt: Sal Haz 24, 2008 14:39

İletigönderen gökalp » Pzr Ara 07, 2008 6:04

Sistematik, cözümleyici bilimsel bilgi 3 asamada sekillenir diyebiliriz:

Hipotez --- > Teori ------> Dogma

hipotez: herhangi bir olayi ve/veya buna ait gözlemi mevcut bilimsel bilgiler cercevesinde izah etmeye yönelik ortaya konulan sistematik aciklama.

Teori: Bir hipotezin kabul edilebilir miktarda veriyle/sinamayla desteklenmis hali. Bu veriler deney yada gözlem yöntemiyle elde edilir.

Dogma: Bir teori cok sayida deney ve gözlemle desteklenip, ortaya konulan her olasilik ve gözlem durumunda hakli (dogrulanir) cikmasi halinde bilimsel dogma haline gelir. Fakat bilimsel dogmalar cogu kere cökebilmislerdir.

ör: Bu gün Nöron dogmasi denen izahata göre merkezi sinir sistemindeki sinir hücreleri dogumla birlikte nihai sayilarina ulasir ve asla yenilenmezler. Bilim insanlari yaklasik 70-80 yil bunu nihai bir veri olarak kabul ettiler. Oysa bu gün beyinin cesitli bölgelerinde yeni sinir hücrelerinin olustugunu biliyoruz. Dolayisiyla bu dogma artik cökmüs ve yenilenmistir.

Bilim tarihinde yüzlerce kere yasandigi üzere bilimsel bilgi her zaman yanlislanabilecegi icin ortaya konulan aciklamalara -ne kadar veriyle desteklenmis olursa olsun- Teori denmesi artik adi koyulmamis bir kural haline gelmistir.

Bu gün Evrim teorisi fosil kaynaklarinda gelen binlerce örnekle desteklenmistir. Tüm Evrim agacini cikarmak muhtemelen asla mümkün olmayacaktir. Ancak Evrim teorisi bir gelisim mekanizmasi tarifidir dolayisiyla tüm fosil kayitlari olmasada mekanizmanin calistigini gösteren örnekler sayica yeterlidir. Ara türlerin bir cogu bulunamamistir ancak cok ilginc ara türler hali hazira bulunmustur. En önemlisi Prokaryottan (bakteri tipi cekirdeksiz hücre) Ökaryota (Memeli, bitki vs tipi daha geliskin cekirdekli hücre) gecisin ara türü oldugu düsünülen simbiyotik yasam türleri kesfedilmistir.

Evrim teorisine en önemli destek moleküler biyoloji ve genetiken gelmistir. Gelisen teknolojilerle türler arasindaki genetik akrabalik ortaya konulmustur. Hepsinden önemlisi tüm canlilarin en temel düzeyde ayni olduklari su götürmez bir sekilde kanitlanmistir. Bir yandan yirmi yas disini cektirip, apandisitini aldirip, sentetik insilün igenesi kullanip yada domuzdan alinma kalp kapakcigi ile yasayip diger yandan ben Evrime inanmiyorum demek TV izleyip radyo dalgasi yoktur (yada bunun icinde adamlar var) demek gibi bir seydir.

Kisacasi bugün Evrim Teorisi bilim tarafindan aslinda bir dogma düzeyinde olarak algilansada sadece adi konmamistir. Tip yada dirimbilim bölümleri olan hic bir ciddi üniversitede ben "Evrime Inanmiyorum Arkadas" diyen adami kapidan iceri sokmaz.

Evrime karsi lafar eden, bilim adami kisfesindeki kisleri azicik arastirin altindan bizim Fetullah yada Motorcu´nunkiler gibi Evangelist Kelebekler cikar!

Ha bu arada... her Doktor hekim degildir! Dr = PhD. Dolayisiyla Dr. titri almis insanlar yasam bilimleri ile ilgileniyo demek degil.

Evrim de var Allah ta söylemine gelirsek. Elbette herkez istedigine inanmakta özgürdür. Yanliz bu inancta olanlar bence kesinlikle hic bir kutsal kitabi referans alamazlar. (Kutsal kitaplarda yaradilis aciktir arkadaslar. Zorlama yorumlara gerek yok)

Hem Allah var hem Evrim var diyen arkadaslarin su sorulara verdikleri yanitlari duymak isterim. Ruh var midir? Cennet cehennem var midir? Ruh varsa Neandental insanlarinin ruhu var miydi? onlarin varsa Homoerectus`unda var miydi? onda varsa maymunda niye yok?

Tüm bu tartismalari Richard Dawkins´in Kör saatci yada Tanri Yanilgisi kitaplarinda cok ayrintili sekilde bulabilirsiniz.
-------------------------------------------------------

http://armenians-1915.blogspot.com/
Kullanıcı küçük betizi
gökalp
Üye
Üye
 
İletiler: 23
Kayıt: Pzt Eki 01, 2007 1:22

İletigönderen İlteriş » Pzr Ara 07, 2008 7:34

Hem Allah var hem Evrim var diyen arkadaslarin su sorulara verdikleri yanitlari duymak isterim. Ruh var midir? Cennet cehennem var midir? Ruh varsa Neandental insanlarinin ruhu var miydi? onlarin varsa Homoerectus`unda var miydi? onda varsa maymunda niye yok?


Bilimsel yontemlerle denetlenemeyecek konulari "bilinemez" olarak nitelerim. Darwin de agnostiktir.
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen Türk-Kan » Cum Mar 13, 2009 11:04

[quote="zafercem"][/quote]
‘Darwin, evrim teorisini Müslümanlar’dan çaldı’

Darwin sansürü, ilahiyatçılar arasında evrim teorisini bir kez daha tartışmaya açtı.


Tülay Şubatlı-Vatan



Yaşar Nuri Öztürk, teoriyi ilk olarak bir Müslüman bilim adamının ortaya attığını söyledi, Süleyman Ateş ise “Evrim geçirdik ama maymundan gelmedik” dedi.

TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknik dergisinin ‘Darwin’ kapağını baskı aşamasında değiştirmesi, iki yüz yıldır tartışılan evrim teorisini yeniden gündeme taşıdı. İslamiyet’te evrimin yeri de tartışmaya açıldı. İşte iki ünlü ilahiyatçımızın Darwin ve evrim teorisiyle ilgili görüşleri...

‘Hurmadan geldik’

- Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk: Sözüm ona sansürü Müslümanlık adına yapıyorlar. Halbuki Darwin, evrim tezini ünlü Müslüman filozof İbn Miskeveyh’ten çaldı. Evrim teorisi Batı’nın değil Müslümanlar’ındır. 940-1030 yılları arasında İran’da yaşayan İbn Miskeveyh, ’El-Fevzü’l-Asgar’ adlı ölümsüz eserinde evrimleşmeyi, Darwin’den tam 850 yıl önce incelemiş ve onun vardığı sonuçlara daha o zaman varmıştır. Miskeveyh’e göre, yüksek alemden inen nefs (ruh) çeşitli dünya varlıklarında kendini göstere göstere tekamül etmiş, nihayet insanlık mertebesine gelmiştir. Bu süreçte, hayat eserini ilk kabul eden varlık bitkidir. Aşağı düzeyinde bitki tohumsuz ürer. Otlar gibi... Nihayet evrim, üzüm ve hurma ağacına ulaşır. Bitkiler alemi, hurma ile tekamülünün son sınırına varmış olur. Hurmada artık hayvan özelliği belirmeye başlamıştır. Hurma, bitkinin son, hayvanın ilk mertebesidir. Hayvanlar aleminde ilk mertebe, kısmen hareket edebilen, sadece dokunma duyusu bulunan sedef ve salyangoz gibi hayvanlardır. Evrimleşme, köstebek ve benzeri 4 duyu sahibi hayvanlarla devam edip 5 duyu sahibi, terbiye edilebilir hayvanlara ulaşır. Bu mertebede at ve şahin tipiktir. Evrimleşmenin insanlık mertebesine bağlanma noktasında maymunlar ve benzeri gelişmiş hayvanlar görülür.

‘Kuran’da evrim var’

- Prof. Dr. Süleyman Ateş: Darwin’e karşıyım ama bilimde sansür olmaz. Kuran’a göre insan bir evrim geçirmiştir. Ama Darwin’in dediğin gibi insan maymundan gelmiş değildir. Kuran’da insanın henüz halife olmazdan önce, yani yeryüzünde Allah’ın temsilcisi olmazdan önce barbar, kan dökücü bir canavar gibi olduğu söyleniyor. Ama akıl potansiyeliyle insan olgunlaşıyor ve yeryüzündeki varlıklara hakim olacak duruma geliyor. Bu Allah’ın bir lütfu sayesinde oluyor. Bakara suresinin ayetlerinde buna işaret edilmektedir. İnsan suresinde ise ” İnsan kendisinin hiç anılmadığı uzun zamandan geçmedi mi “ diye buyurulmaktadır. Yani insan daha insan değildi ama insan olma yönüne yönlendirilmişti.

Darwin tekrar kapak olacak

“Darwin sansürü” ile eleştirilen TÜBİTAK’tan “resmi” açıklama dün geldi. Açıklama özetle şöyle: “Mart 2009 sayısında ’Küresel iklim değişikliği’ ana temasının işlenmesi kararlaştırılmıştır. Mart sayısı Darwin Yılı veya kuramına hasredilmemiş, ancak Darwin ve Evrim Kuramı ile ilgili TÜBİTAK yayınları, derginin ’Yayın Dünyası’sayfalarında yer almıştır. Ancak, rutin yayın süreçlerinin dışında, basım aşamasından hemen önce Dr. Atakuman tarafından, dergiye 16 sayfa Darwin yazısı ilave edilmiş ve kapak da değiştirilmiştir.”

Sansür yok, yetki aşımı var

“Dergi 2 Mart sabahı Prof. Dr. Cebeci’nin görüşüne sunulmuştur. Doğal olarak, Darwin Yılı temasının, bir uzman yardımcısı tarafından kaleme alınmış ve bilimsel değerlendirmesi yapılmamış ilave sayfalar ile yayınlanmasının uygunluğu sorgulanmıştır. Bunun üzerine, Dr. Atakuman yaptığı yanlışlığın farkına vararak kendi inisiyatifiyle dergi içeriğini ve kapağını tekrar ’Küresel iklim değişikliği’ temasına dönüştürmüştür. Darwin için bir baskı veya sansür söz konusu değildir, yetki aşımı vardır. Atakuman’ın daha önceki dönemlerde de sergilediği yetki aşımı ile ilgili olaylar da göz önüne alınarak, kendisine kurum içinde birim değişikliği önerilmiştir. Her yıl olduğu gibi, Darwin Yılı olan 2009’da da Darwin Bilim ve Teknik Dergisi’nde detaylı ve yeterli olarak ele alınacaktır. Bir sayı bu konuya tahsis edilecektir.”

Dünya dönmüyor, Galileo deli!

Dün çeşitli üniversitelerden akademisyenler ve öğrenciler, TÜBİTAK önünde toplanarak sansürü protesto etti. Öğrenciler, “Evrimi reddetmek yetmez; mikroplar hastalık yapmaz, Pasteur halt etmiş, Galileo delidir, Dünya dönmüyor, Newton yanılıyor elmalar yere düşmüyor, Televizyonda küçük insanlar yaşıyor” yazılı pankartlar açtı. ODTܒlüler de, bugün ODTÜ Stadyum’undaki Devrim yazısının D’sini kapatarak Evrim kelimesini açıkta bırakacaklar. Eylemin fotoğrafları ise dergiye kapak olması için TÜBİTAK’a gönderilecek.


Kaynak
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen İlteriş » Cum Mar 13, 2009 17:02

‘Hurmadan geldik’


Iste Bu! Benim gercekten aklima gelmisti:-))

Yoksa, "Burma"dan mi geldik demek istemis hocamiz acaba?:-)))

Teoriyi genisletmek gerekirse, tatli dillilerimiz hurmadan, eksi yuzlulerimiz limondan, aci soyleyenlerimiz biberden gelmis olabilir. :shock:
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen MansurSah » Cum Mar 13, 2009 17:15

GöktürkMehmet, bunu hoca söylemiyor :) Ben de ilk başta bir irkildim, koskoca Yaşar Nuri Hoca nasıl böyle ampirik sınıflama yapar falan diye hatta yorum yazmaya da başladım ama yine de aklıma sığmadı da dönüp tekrar okudum ki, bu anlattıklarını, "Miskeveyh'e göre.." diye başlamış. Eh Miskeveyh'in zamanı için de, ortaya koyduğu evrimsel süreç pek fena değil gibi.
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

İletigönderen bezgin » Cum Mar 13, 2009 17:26

Insan maymundan gelmemistir, maymunun ta kendisidir, hala anlatamadik adamlara ya!
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

İletigönderen Urumchi » Cum Mar 13, 2009 17:51

Arkadaslar cok siki bir tartisma olmus , soyleyecek birsey birakmamissiniz , herkese katkilarindan dolayi tesekkurler ...
Ufkumuz genisledi...
Ama bilmedikleri bir şey var! Güneşin neden bu kadar parlak olduğunu hâlâ bilemiyor bilim adamları! Rüzgarın meteorolojinin konusu olduğunu sanıyor bu adamlar, rüzgarın Tanrı'nın soluğu nefesi olduğunu unutmuş, bu adamlar! O kaskatı, sert, çelik silahlarıyla, hala iyilikten, adaletten bahseden Allah'ın çocuklarını ve Allah'ı öldürmeye yemin etmişler! Yer, gök, doğu, batı, uygarlıkları, bilim adamları... Görecekler, ilahiler mi deliyor bu gök kubbeleri, atom bombaları mı?
Kullanıcı küçük betizi
Urumchi
Üye
Üye
 
İletiler: 259
Kayıt: Çrş Şub 25, 2009 17:46

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Mar 15, 2009 2:39

Urumchi yazdı:


Türk-Kan yazdı:Yazara, fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olmasini tavsiye ediyor, ev ödevi olarak ilgili basligi okumasini öneriyorum: http://www.guncelmeydan.com/forum/allah ... 16375.html


Referanslar icin tesekkurler ve elestirilere her daim acigiz ...


Esasinda sunu soylemem lazim bu platform gercekten cok ogretici , o yuzden herkese tekrar tesekkurler ..

modern koy enstituleri gibi ;)

Benim kendi fikrime gelince bir kac sey soylemek istiyorum , acikcasi cok bilgim yok ama bir kac genetikci arkadasla
ve sosyolog ile konusup kafamdakileri oturtmaya calistim , sizlerle paylasayim bilen arkadaslar yardimci olursa sevinirim.

Bana gore Adaptasyon ile Evrim olaylari karistiriliyor , Turlerin baska turlere donusmesi diye bir sey olamaz . Ama bir turun kendi icerisinde degismesi gelismesi olabilir . Zaten mesela Zencilerin veya Cinlilerin gosterdikleri fiziksel farkliliklar buna delil olabilir . Anladigim kadari ile , Evrim teorisinin bilimsel yanindan cok sosyal tarafi daha on planda . Duydugum bir sey var ki dogrulugunu net olarak bilmiyorum . Darwin bu teoriyi yazdiktan yillar sonra ingilizler kendisine veya (olmus ise) kardesine bu teoriyi kitap olarak bastirmayi oneriyorlar. Bu teoriyi somurgelerine ( Guclu olan zayifi yer , doganin kurali bu ) tezinden hareketle empoze ediyorlar. Somurulerini hakli gostermeye calisyorlar ve teori kapitalizim icin kullaniliyor. Isin garip tarafi tam zit goruslu olan komunist dusuncenin fikir babalarindan Karl Marx'da bu modeli kabul ediyor, bunu bilmesine ragmen ... Tabi artik Darwin'in teorisi cok gelisti ve degisti ...

Bildigim kadari ile , Kuran'i kerimde bazi ayetlerde (Araf Suresi) Allah'u Teala bazi kavimlari maymuna cevirdigi ifade edilir,gorus ayriliklari olsada Bazıları onların fiziksel olarak maymuna çevrildikleri görüşündedirler; bazıları ise onların o zamandan itibaren maymun gibi davranmaya başladıklarını söylerler. Fakat Kur'an'ın ifadesi, bunun fiziksel bir değişme olduğuna işaret eder. Onların mevcutları maymuna çevrilmiş, azabın en şiddetlisini çekmeleri için zihinleri insan olarak bırakılmıştır .. Bu da aslinda tersine evrime bir ornek olabilir ... Yani yarin bilimadamlari insani maymuna cevirseler olmaz olmaz demeyelim buna iyi bir ornektir ...


Ama kafamda da su celiski var Muslumanlar Hazreti Adem'in ilk insan oldugunu ve Hz Havva'nin onun kaburgasindan yaratildigina inanirlar , cok muhtemel ki . yahudlier ve Hristiyanlarda buna inanirlar . Tahmin ediyorum kimse Hazreti Adem'in insandan cok farkli bir yaratik oldugunu dusunmuyordur ... O zaman Hazreti Adem ilk insan degilmiydi ?

Mesela bir referans burada cok net degil mi ?


Hz. Adem , yeryüzünde ilk insan ve ilk peygamber, bütün insanlarin babasi'dir.
Cesitli memleketlerden getirilen topraklari melekler su ile camur yapip, insan sekline koydular. Mekke ile Taif arasinda 40 yil yatip salsal oldu. Yani pismis gibi kurudu. Önce Muhammed aleyhisselamin nuru alnina kondu. Sonra Muharrem'in onuncu Cuma günü ruh verildi. Her seyin ismi ve faydasi kendisine bildirildi. Boyu ve yasi kesin olarak bildirilmedi. Allahü tealanin emri ile bütün melekler, Adem'e secde etti, ama Iblis (seytan) kibirlenip, bu emre karsi geldi ve secde etmedi : « Hani biz meleklere (ve cinlere): Adem'e secde edin , demistik. Iblis haric hepsi secde ettiler. O yüz cevirdi ve büyüklük tasladi, böylece kafirlerden oldu »(Bakara, 34) . Hz. Adem 40 yasinda Firdevs adindaki Cennet'e götürüldü. Cennet'de yahut daha önce Mekke disinda uyurken, sol kaburga kemiginden Hz. Havva yaratildi. Allahü teala onlari birbirine nikah etti. Yasak edilen agactan unutarak ve Iblis'in oyununa gelerek önce Havva, sonra Adem aleyhisselam yedikleri icin Cennetten cikarildilar. Adem aleyhisselam Hindistan'da Seylan (Ceylon) adasina, Havva ise Cidde'ye indirildi. 200 sene aglayip yalvardiktan sonra , tövbe ve dualari kabul olup, hacca gitmesi emr olundu: «Sonra Rabbi onu seckin kildi; tevbesini kabul etti ve dogru yola yöneltti »(Ta'ha, 122) . Arafat ovasinda Havva ile bulustu. Kabe'yi insaa etti.


Kaynak : http://www.enfal.de/adem.htm

Bu platformda Kuran'in Turkce mealinin okunmasi ile ilgili cok oneri ve tavsiye geldi ki son derece hakli herkes . Okuyalim kuran'in buyrun arkadaslar , siz ne diyorsunuz ;)
Herseyden once ki referans Kuran-i kerim degil mi ?
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen Ata-Türkçü İhtila » Pzr Mar 15, 2009 10:04

Cidden çok tuhaf Ceviz Kabuğunu açtım Kuran evrim teorisini aslında içinde kapsıyor diyor.Nedense ilk başta islama aykırı olan sonradan islamın içinde bulunuyor ? Gerçekten tuhaf
Kullanıcı küçük betizi
Ata-Türkçü İhtila
Üye
Üye
 
İletiler: 37
Kayıt: Pzt Şub 02, 2009 3:12

İletigönderen yahac » Pzr Mar 15, 2009 19:01

Benim anlayisima gore her tur ayri ayri birbirini takip eden sekilde yaratilmistir.

Evrim teorisindeki gibi turler birbirinden izolasyon veya mutasyon sonucu turememistir. Cunku ara formlar yoktur. Sadece birbirini benzeyen fossiler bulunmustur.

Bu seye benzer, ornegin, araba markalarinin farkli yillarda uretilen modellerine bakarsaniz bir dizayn benzerligi goze carpar. Simdi bir bilim adami bu arabalarin yillar boyunca gecirdikleri ufak kazalar sonucu sekillerinin degisip yeni modellere donustukleri yonunde one surecegi bir teori ne kadar inandirici olabilir ise canli turlerinin de mutasyon, izolasyon veya kaza sonucu baska turlere donustukleri savi da o kadar inandiricidir.

Veya diyelim nasil ki Microsoft XP isletim sistemi virus saldirilari sonrasinda daha mukemmel bir hale gelip diyelim Vista'ya (ki pek de basarli bir sistem degildir!) donusmuyorsa viruslerin saldirisina karsi direnc kazanan bir insan da zamanla supermene donusemez. Virusten olmez ama basit bir tuberkuloz sonunu getirbilir...

Yani evrim varsa da Darvin'in soyledigi sekliyle olamaz , olsa olsa yonu ve sekli Yaradan tarafindan belirlenen ve halen suregelen bir yaradalis sureci vardir. Her tur ortaya ciktiginda tam islevselligi olan bir tur olarak dunyaya gelir, iki turun arasi, iki arada bir derede bir tur olarak yani yari islevsel degildir. Bu yuzden gecis formlari yoktur. Sadece birbirine benzer ve benzemeyen turler vardir.

Kur'an, Yuce Allah'in yaratmayi halen surdurdurdugunu belirtir. Hergun deniz diplerinden yeni yeni turler kesfediliyor. Bunlarin bir kisminin yeni yaradilmis turler olmadigi ne malum?

Yani yaralis, olmus bitmis bir olay degildir. Suregelen bir surectir. Yonunu ve sonunu ancak Yaratan bilir.

Allah yaratiklarini en uygun sartlara gore yaratir. Ekolojik sartlari planlayip duzenleyen Allah icinde yasayacak olan canlilari da ona gore yaratmaz mi?

Selametle!
Kullanıcı küçük betizi
yahac
Üye
Üye
 
İletiler: 154
Kayıt: Pzt Kas 05, 2007 17:05

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x