Manevi kıymetlerimizi kaybetmeyi sürdüremeyiz
25 seneden beri maddi ölçüler ön plana çıktı. Gençlerin büyük çoğunluğu maddi meselelere yöneldi. Ruhsuz, cansız eğitim yüzünden de gittikçe ön plana çıkıyor
Altan Deliorman, Okullarda okutulan bütün tarih kitaplarında onun ismini görmek mümkün. Yıllarca Türk Dünyası, Millî Yol, Millî Işık, Bayrak dergilerini yayınladı ve yönetti. Akşam, Tan, Orta Doğu, Tercüman, Son Havadis, Sabah, Türkiye, Ekonomi gazetelerinde araştırma ve makaleleri yayınlandı. Ayrıca 1990’dan itibaren Tarih Gazetesi’ni, 1992’den itibaren de Edebiyat Gazetesi’ni, 2004’ten itibaren de Hayat Sağlık Bilgisi Gazetesi’ni yayınlıyor. Bu ilginç söyleşiyi gelin hep birlikte takip edelim:
Pekçok çalışma, pekçok eser... Bu iş nasıl başladı? Nasıl İlginizi çekti?
Attan DELİORMAN: Beni etkileyen iki şey var. Birincisi çocukluğumun geçtiği ortam. Ben 5 yaşında, kendimi Vakit Matbaası’nda buldum. Hurufatlar, çinko levhalar, erimiş kurşunların arasında büyüdüm. Ayrıca evimize çok gazete, dergi gelirdi. Böylece güzel okumayı, dolayısı ile de güzel yazmayı öğrendim. Ayrıca çocuk kitapları da vardı Guliver’den Pinokyo’ya kadar. Sonra onların dışında da bir dünya olduğunu keşfettim. Hemingvey, Panait Istrati, Victor Hugo gibi... Bu arada, abur-cubur da okuyordum. Gazetelerde manzum hikayeler, tefrikalar vardı, özellikle pehlivan tefrikalarını da okurdum. Hele Çolak Mümin Pehlivan’ın maceralarına bayılırdım.
Atsız Hoca’nın da yetişmenizde bir katkısı oldu mu?
Altan DELİORMAN: Lise sıralarında tarih ve edebiyat notlarım yüksek. Temelinde Atsız Bey’in öğretmenliği var. 2 sene onda okudum. Sonra o kütüphaneye tayin edilince eşi Bedriye Hanım geldi. Bir gün; “Acaba ben de yazabilir miyim?” dedim. 1947 yılıydı. Faruk Gürtunca’nın Çocuk Sesi Dergisi vardı. “Trenin kalkışı” bana hep hüzün ve kasvet verirdi. Kaleme aldım. 20 satırlık, kısa bir yazıydı. Gönderdim. Birgün sınıfta bir heyecan! Arkadaşlar; “Altan senin yazın çıkmış!..” demesinler mi... Ardından Gaziantep’te Kopuz, Zonguldak Gençlik’te başyazı... Toprak derken, Tahsin Demiray’ın Akşam Gazetesi’nde yaptığım tefrika bir de kitap olmaz mı? Böylece genç yaşımda yazmaya başladım. O gün, bu gündür kalem elimde...
Yazarı bunu kim yazdı diye çıkışmış
Pekiyi bu konuda ilginç bir olay başınızdan geçti mi?
Altan DELİORMAN: Ben Aksam Gazetesi’ne çalışmak için girdim. Tam da o sırada gazeteyi Malik Yolaç aldı. Yeni Sabah Gazetesi’nden bir ekibi de transfer etti. Başlarında da Osman Nuri Karaca var. Gazetede ‘Kıbrıs Ateşler İçinde’ diye bir dizi var. Yazan da solcu bir yazar. Yazısını gazeteye ulaştıramayınca tefrika yarım kalmış. Osman Nuri Karaca, beni çağırdı. “Bu dizi yazıya siz devam edin!..” dedi. Dizinin son bölümünde bir mücahid, Rumlar tarafından vurulmuş. Ben de kalemi elime aldım, şehidi, arkadaşlarının omuzunda, dualarla, tekbirlerle toprağa verdim. Yazan okuyunca “Bunu kim yazıyor?” diye bir hışımla gazeteye gelmiş. “Yahu bu dizide benim adım var. Ben solcu bir adamım!.. Böyle dualarla, tekbirlerle adam toprağa verir miyim? Arkadaşlarım benimle dalga geçiyor!” demiş.
Sizin gazetecilik yaptığınız yıllar, Türkiye’nin çalkantılı dönemleri. Pekçok olay başınızdan geçmiştir...
Altan DELİORMAN: Albay Talat Aydemir Milli Birlik Komitesi’ne girememiş. Bir eziklik var. Günlerden 22 Şubat 1962. Gazeteye gittim. Ankara ile irtibat kesik. O zamanlar ya radyo ya da şehirler arası telefonla haber alabiliyoruz. Bunların ikisi de kesik. Gece oldu, radyo bir ara yayına başladı. İsmet Paşa konuşuyordu. Konuşması birden kesildi. Ardından Aydemir’in mesajları yayınlanmaya başlandı. Gazeteden çıktım. Ayhan Songar Hoca’nın Laleli’de muayenehanesine gittim. O, Monte Karlo Radyosu’nu açmış. Dakika dakika Ankara’da olup biteni dinliyor. Ankara’da durum vahim. İstanbul ise sakin. “İstanbul da karışırsa bütün milliyetçileri toplarlar” diye düşündük. Milli Yol Dergisi’ni çıkardığımız arkadaşlarla toplandık. “Atsız Hoca ile ismet Tümtürk’e haber verelim de tedbir alsınlar” dedik, iki gruba ayrıldık. Bir grup Beyoğlu Balo Sokak’taki İsmet Bey’in evine gidecek; İsmail Hakkı Yücel, Kıbrıslı İbrahim Cemali ve benden oluşan diğer gurup da Atsız Hoca’ya gidecektik. Atsız Hoca’nın Kartal Maltepe’deki evine ancak gece saat l’de varabildik. Bizi görünce ilk sorusu; “Ne var? Ne oluyor?” oldu. Biz de; “İhtilal var. Durum tehlikeli. Sizi başka yere götüreceğiz” dedik. Hazırlanmaya gitti. Bir de baktık ki damat gibi giyinmiş. Elinde de bir çanta. Çantanın içine de “Böyle zamanda silahsız mı çıkacağız?” diyerek bir beze sarılı uzunca bir hançeri yerleştirdi.
Gazeteleri görünce gerçeği anladık...
Mustafa Kafalı, Mehmet Eröz’le birkaç arkadaşımız da Üsküdar Vapur İskelesi’nde. Onlarla buluştuk. Hep birlikte Ankara’ya gidip savaşacağız! Atsız Hoca bu konuda çok ciddi. Sabahın körü Kabataş’a geçtik. Hava soğuk. Bir de sis inmiş. Göz gözü görmüyor, “İhtilale karşı çıkalım!..” derken sokakta kaldık!.. Yürüye yürüye Sirkeci’ye geldik. Arnavut muhallebici yeni açmış. “Şurada birer salep içelim!..” dedik. Gazetelere baktık ki, ihtilal bastırılmış. Biz de Ankara’ya gitmekten vaz geçip, dağıldık.
Son olarak gençlere ne söylemek istersiniz?
Altan DELİORMAN: 25 seneden beri Türkiye’nin çehresi değişti. Maddi ölçüler ön plana çıktı. Gençlerin büyük çoğunluğu maddi meselelere yöneldi. Eskiden böyle değildi. Manevi kıymetlerimizi kaybetmeye devam edemeyiz. Ruhsuz, cansız eğitim yüzünden maddi çıkar ön plana çıkıyor. Çok başarılı gençlerimiz var. Ancak bunlar; okuyup okuyup mezun olduktan sonra Amerika’ya gidiyorlar. “Benim bu topluma borcum var!..” demiyor. Bütün kıymetlerimiz Amerika’ya gidiyor. Diyeceğim; köklerine sahip çıksınlar. Bizi biz yapan değerlere sahip çıksınlar. Ot, böcek gibi yaşamak başka, ülkü ile yaşamak başka!.. Bezgin, nemelazımcı, uyuşuk bir toplum olmamalıyız. Bu tip yanlışlıklar beni üzüyor!..
Altan Deliorman kimdir?
• 1936’da İstanbul’da doğdu. Haydarpaşa Lisesi’nden mezun olduktan sonra önce İ.Ü. Hukuk Fakültesi iki yıl sonra da İ.Ü. Edebiyat Fakültesi’ne girdi. Tarih Bölümü’nden pek iyi derece ile mezun oldu.
• 1948’de ilk yazısı yayınlandı. 1954’te gazeteciliğe başladı. Aynı yıl Türk Sanatı Hikâye Yarışmasında Birincilik kazandı.
• 1959-1960 yılları arasında as süvari yedek subayı olarak askerliğini Siverek’te tamamladı.
• 1970-1975 yıllarında Aydınlar Ocağı’nın ilk Genel Müdürlüğü’nü üstlendi.
• 1974 yılında Türklere Karşı Ermeni Komitecileri adlı eseri ile Türkiye Millî Kültür Vakfı Tarih Büyük Ödülü’nü kazandı.
• 1976’da Millî Eğitim Bakanlığı’nın siparişi üzerine, hocası Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu ile birlikte Lise Tarih ders kitaplarını yazdı.
• 2004 yılında Işıklı Hayatlar eseriyle, Yazarlar Birliği tarafından Biyografi Dalında Yılın Yazarı seçildi.
• 2001’de Türk Dünyası’na Hizmet Ödülü’nü aldı.
• 2002’de Devlet Bakanlığı’nın ödülüne lâyık görüldü.
• 2000’de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Basın Şeref Ödülü’nü aldı.
• Evli; bir erkek, bir de kız babası, 4 de torun sahibidir.
• Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, İLESAM, Türk Edebiyatı Vakfı üyesidir. İngilizce bilir.
Altan Deliorman 23 Ağustos 2012’de rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü Şişli Etfal Hastanesi’nde, geçirdiği beyin kanaması neticesinde, 76 yaşında İstanbul'da vefat etmiştir.