Seçimleri Ahmedinecadın kazanmasının ardından İrandan yansıyan kareler 2003te Gürcistan ve 2004te Ukrayna sokaklarında oluşturulan manzarayı hatırlatıyor
Barack Obama ABD Başkanlığını devraldıktan sonra ilk söyleşisi el Arabiye televizyonunda yayınlandı. Ağırlıklı olarak İslam dünyasına diyalog mesajları veren yeni ABD Başkanı, İrana özellikle vurgu yaptı ve Yumruğunu açarsa elimizi uzatırız dedi.
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ise, davet olarak yorumlanan bu sözlere icabet etmeye niyetli görünmedi.
Obamaya İran, birilerine el açacak ülke değildir mealinde sert bir cevap veren Ahmedinecada göre madem ki diyalog talep eden ABDydi, öyleyse bazı şartları yerine getirmesi gerekiyordu.
İran özür
çağrısı yaptı
O şartlardan ilki ABDnin İrana karşı son 60 yılda işlediği suçlardan dolayı özür dilemesi olacaktı.
Ahmedinecad 28 Ocak 2009 günü Kirmanşahta yaptığı konuşmada şunu söyledi:
Yeni ABD yönetimin yapması gereken ilk iş kibirli yaklaşımını değiştirmek ve diğer ulusları üçüncü sınıf hatta dördüncü sınıf halk olarak görmeyi bırakmak olmalıdır. Değişimden bahsediyorsan dünyadaki Amerikan askeri varlığına son vermelisin.
İran Cumhurbaşkanının özür beklediği Amerikan suçları arasında İran petrollerini millileştiren eski Başbakan Muhammed Musaddıkın CIA işbirliğinde gerçekleşen bir darbe ile devrilmesi operasyonu ve İran-Irak savaşına yapılan müdahale de vardı.
Obama darbeyi
itiraf etti
Obama 4 Haziran 2009da Kahirede İslam dünyasına seslenirken, Soğuk savaş döneminde ABD, demokratik yolla iktidara gelmiş bir İran Hükümetinin devrilmesinde rol oynamıştı diyerek, 1953teki Musaddık darbesinde Amerikan parmağı olduğunu itiraf etti.
Kuşkusuz Ahmedinecadın beklediği, zaten bütün dünyanın bildiği bir gerçeğin itirafı değil; özür , hatta ABDnin halen sürdürdüğü benzer müdahalelerden vazgeçtiğine dair teminattı. Çünkü ABD, Musaddık darbesindeki sorumluluğunu ilk kez üstlenmiyordu. ABD Dışişleri eski Bakanı Madeleine Albright da 2000 yılında benzer ifadeleri kullanmıştı. Dolayısıyla Obamanın sözleri, zamanlaması da göz önüne alındığında, mevcut İran iktidarına yapılmış bir jestten çok, sandık başına gitmeye hazırlanan İranlı seçmeni yumuşatmak için tasarlanmış propagandayı andırıyordu.
Amerikaın güven kazanma çabalarıyla İran seçimleri arasında bağlantı kuramamış olanlar için geride bıraktığımız iki hafta benzersiz bir tecrübe fırsatı sundu.
Mir Hüseyin Musevi ile Mahmud Ahmedinecad çekişmesine sahne olan İran seçimlerinin ardından, ülkenin iç savaşa sürüklenmesine çabalayan itici güçlerin tamamı ABD patentliydi.
12 Haziran günü sandıktan çıkan isim oyların yüzde 63ünü alan Ahmedinecaddı. Ancak yüzde 33te kalan Musavinin yandaşları seçime hile karıştırıldığı gerekçesiyle sokaklara dökülmüştü.
Olayları başlatan
açıklama
Musevinin sonuçların açıklanmasının hemen ardından yaptığı Yaşanan pekçok açık ihlali şiddetle protesto ediyorum ve uyarıyorum; bu tehlikeli maskaralığa boyun eğmeyeceğim. Bu tehlikeli sürecin sırlarını ifşa etmek ve ülkenin geleceğine yönelik yıkıcı sonuçlarını açıklamak benim için dini ve ulusal bir vecibe. Halk hileyle iktidarı ele geçirenlere saygı göstermez. Bu halkın oylarına ihanettir beyanı şiddetlenen olayların işaret fişeği oldu.
Bir İngiliz darbesi ile iktidara gelen eski Şahın, ABDde yaşayan oğlu Rıza Pehlevi dış dünyadan seçim sonuçlarının tanınmaması ve Musavinin iktidara getirilmesi yönündeki demokratik(!) taleplerine sahip çıkılmasını istiyordu.
Fransadan Almanyaya, ABDden İngiltereye kadar bir çok ülkenin ünlü gazeteleri iç savaş ihtimalinden, seçimlerin tanınmayabileceğinden, İrana yönelik ambargoların artacağından dem vuruyordu.
Ahmedinecadın kışkırtıcılıkla suçladığı dış basın, bütün renki devrimlerde bu görevini hakkıyla yerine getirmişti.
İranı da kapsayan, yeni dünyanın kilidi niteliğindeki coğrafyada, demokratik seçimlerin hile bahanesiyle yok sayılması, isyan tiyatrosunun sergilendiği ülkelere kukla devlet başkanlarının atanmaya çalışılması öngörülemeyecek bir yöntem değildi.
Amerikaya karşı
tarihi tecrübe
1977-1981 yılları arasında ABD Başkanı Jimmy Carterın Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Zbigniew Brezinskinin ortaya attığı Yeşil Kuşak teorisi Sovyetler Birliğini çevreleyen İslam ülkelerini kapsıyordu. ABD komünizmi bir tehdit aracına dönüştürerek, ekonomik ve askeri müdahalelerle bölge ülkelerini etkisi altına aldı.
İşte İranı Gürcistan, Sırbistan, Ukrayna, Moldova gibi Soros kurbanı ülkelerden ayıran temel farklardan biri, bugün yeşil bir devrim ile ele geçirilmeye çalışılan iktidarın, o yeşil kuşağın içinden gelmiş ve Amerikan darbeleri konusunda epey tecrübe edinmiş olmasıdır.
2003 yılında yapılan Gürcistan seçimlerini ülkenin 11 yıllık devlet başkanı gümüş tilki lakaplı Eduard Şevardnadzenin hile ile kazandığı iddia edilmiş, ithal sivil toplum örgütleri ve dışarıdan fonlanan medya Cumhurbaşkanının istifasını sağlayana kadar örgütlü protestolara önderlik etmişti.
Sovyetler Birliğinin eski dışişleri bakanı da olan Şevardnadze, Rus siyasetinde edindiği tecrübeyi iktidarda olduğu yıllara yansıtmış ve ABD dayatmalarını reddetmişti.
Yumuşak düşüş:
Kadife devrim
Amerikan Barışına karşı çıkan hemen her siyasi lider gibi Şevardnadze iktidarında da elektirikler kesilmeye, açlık, yoksulluk ve asayişsizlik başgöstermeye başladı.
Tam da o günlerde sahneye Manhattandan transfer edilerek Adalet Bakanı yapılan zeki, çalışkan, akıllı, genç yetenek Mikhail Saakashvili çıkarıldı.
Şevardnadzenin kazandığı 2 Kasım 2003 seçimlerinden sonra hile gerekçesiyle halk Tiflis sokaklarına döküldü.
Amerikan Büyükelçisi R. Miles sonuçların sahtekárlıkla belirlendiğini ileri sürdü.
Kadife; diğer adıyla Gül Devriminden Gürcistana kalan 4 Ocak 2004te yenilenen seçimlerde devlet başkanı olan ve ABDnin piyonluğunu bile eline yüzüne bulaştıran Saakashvili oldu.
Saakashvilinin iktidar koltuğuna oturmasından sonra sivil darbelerin mimarı sayılan George Soros, bir Rus radyosuna yaptığı açıklamada, Gürcistanda Amerikan yanlısı bir iktidar tesisi için aktif rol oynadığını kabul etti.
Ukraynanın
turuncu günleri
Ukraynada 2004 yılında yüzde 49 oy alan Viktor Yanukoviçin kazandığı Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki süreç de Gürcistandakine paralel gelişti. Seçimi kaybeden Viktor Yuşçenko, Musavininkini andıran bir isyan çağrısı yaptı. Gerekçe yine hile ydi. Yuşçenkonun zehirlendiği iddiaları sokağa dökülen gençleri daha da tetiklemişti. Kiev Bağımsızlık Meydanı ve Ukrayna Parlamentosu önünde yapılan turuncu gösteriler seçimlerin geçersiz sayılmasının ardından duruldu. Yuşçenko demokratik yollarla kazanamadığı seçimin sonucunu yok sayarak, 23 Ocak 2005te turuncu devrimle iş başına gelen Cumhurbaşkanı olarak yemin etti ve sağlıklı biçimde görevine başladı.
AHMEDİNECAD NEDEN İSTENMEYEN ADAM?
İranda 24 Haziran 2005te yapılan seçimlerle göreve gelen Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, geçen dört yıl içinde izlediği ve gelecek dört yıl için vaad ettiği politikalarla Amerikan emperyalizminin devrilmeye aday liderler listesinde tartışmasız ilk sırada yer alıyor.
Kürselleşmenin uluslararası tabuya dönüştürdüğü ABD ve payandası niteliğindeki örgütlenmelerle ilgili açıklamaları tepki toplayan Ahmedinecadın kullandığı üslup çoğu zaman alaycı oldu.
Batı dünyasından gelen insan hakları eleştirilerine onlar kendi işlerine baksınlar diyerek karşılık veren Ahmedinecad bir gazetecinin Tutukluların durumu ne olacak? soruna da, ABDdeki tutuklular mı? diyerek misilleme ile yanıtlamıştı.
Ortadoğunun NATO olmadan güvenliğini sağlayacak AB ve ABD desteği olmadan kalkınmasını sürdürebilecek güce sahip olduğunu vurgulayan Ahmedinecad hemen her konuda dış dünyaya ihtiyacımız yok mesajı verdi.
Amerikan efsanesini yok sayan Ahmedinecad döneminin sonunda Obamayı heyecanlandıran işbirliği yanlısı Musevinin sandıktan mağlup çıkması, demokrasiyi sadece sözle savunan batı dünyası için aşılamayacak bir engel değildi.
Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs, sonuçlarından duydukları endişeyi dile getirmek için vakit kaybetmedi. Obama da televizyonda izlediği görüntüler karşısında sessiz kalamayacağını belirterek İranlı seçmenin sesine kulak verilmeli çağrısı yaptı.
Ahmedinecad ise dışarıdan yükselen seslere kulağını tıkayıp, çeşitli ülkelerin büyükelçilerini uyarmakla kalmadı, yeni dönemdeki ilk resmi ziyaretini Seçimler İranın iç işidir diyen Rusyaya yaparak dünyaya kendi tavrını göstermiş oldu.
Selcan Taşçı
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/haber ... ?hit=18441