Önce kendi ayıplarını örtsünler!..Gerçi bunu çok iyi şekilde başardılar; çirkinliklerle, yalanlarla, kaba kuvvetle örttüler. Yaptıkları katliamın üstünü örttüler! Gün ağarırken, göz göre göre
Kadın, çocuk, 2 bin 500 kişiyi diri diri yaktılar! Hem de o kadar acımasızlardı ki, dünyayı bir apartman, kendilerini de en üst katta oturan ev sahibi olarak görüp, kiracıları saydıkları devletlere yaptıkları haksızlıkları geçtik, katliamlar yapıp bir de ihanet karargahı imha edilmiştir anonsuyla yapılan caniliğe alkış aradılar!
Kimden bahsettiğimi anlamışsınızdır.
Yaklaşık bir yıl sonra Başkanlık Koltuğunu başkasına devredecek olan Bushun babası Bushtan. Bugün, devraldığı kanlı bayrağı taşıyan ABD Başkanı, bayrağın üzerindeki kurumuş kan lekelerini görmezden gelerek bize Ermeni Soykırımından bahsediyor
Olmayan bir sözde soykırımı sürekli önümüze engel olarak çıkaran ABD, yapılan bir mücadelede karşılıklı savaşan yanların taraflı olan ölülerini bize damga olarak vurmaya çalışıyor!
Ya bizim şehitlerimiz?
Yukarıda üstü kapalı bahsettiğim, Vietnamda aldıkları mağlubiyeti Körfez Savaşıyla galibiyete çevirerek bu sarhoşlukla kendini kaybeden ABDnin 91 yılında sinsice yaptığı Ameriye Katliamı, İran-Irak Savaşında kumanda merkezi olarak kullanılan gizli bir karargahın imhası olarak dünyaya duyuruldu. Bizim televizyonlardan soframızda otururken film izler gibi izlediğimiz ve gecenin karanlığında gökyüzünde yanıp sönen yeşil ışıklarını ve bir de CNNnin geçtiği haber bültenini tercüme eden sunucunun sesini hatırladığımız savaş; aslında üstü örtülmüş, çoğu kadın ve çocuklardan oluşan sivillerin katledildiği bir can pazarıydı aslında. Sahip olmak istediği petrol kuyularına kavuşmak için Vietnamdaki yenilgiyi, hala tatmine doymadığı güç gösterisiyle kan denizine dönüştüren ABDnin hırsı bugün de bitmek bilmiyor
13 Ocak 1991 Körfez Savaşı olduğu gün, gece yapılan bombalamalardan korunmak için Bağdatın en büyük sığınağına saklanan toplam 2 bin 500 kişi, sabah olunca saldırının kesildiğini bildiklerinden güneşin doğmasını iple çektikleri sırada kendisini akıllı zanneden bir akıllı(!) bombayla önce saklandıkları sığınağın çatısını, bir ikincisiyle de açılan delikten içeri giren bombanın patlamasıyla canlarını kaybettiler! Yaklaşık 500 derecelik bir ateşle kavrulan çoğu kadın ve çocuğun cesedi, sayılamayacak ve tanınamayacak durumdaydı. ABD bunu, bir karargahın imhası olarak duyurdu; ardından bir Pazar yerini bombalayarak 100 sivili katletti ve bunu da bir kuleyi vurduğunu söyleyerek ört pas etti
ABD durmak bilmiyordu! Bir kasabada, yine bir Pazar yerindeki bombalama, çoğu kadın ve çocuktan oluşan 200 sivilin hayatına son verdi, ABD buna da köprü vurduk dedi.
Tüm dünyanın gözünün içine baka baka yaptığı katliamları centilmence uygulanan bir savaş taktiği olarak gösteren ve duyuran ABD, kan akıtmakla kalmayarak tarihi bile yok etmeye çalıştı. Bir kiliseyi, onlarca camii, yüzlerce hastane ve okulu bombaladı. Adına akıllı dediği füzelerini bir doğumevine bile çevirecek kadar gözünü kan bürüyen ABD, hayata gözlerini henüz açmış sayısı bilinmeyen onlarca bebeğin katili oldu.
Geçtiğimiz günlerde ABD ziyareti yapan Başbakan Erdoğana Ermeni Soykırımı meselesi açıldı. Başbakan gereken cevabı verdi; ama haklı yere verdi
Yapılan bir soykırım yoktu ve Başbakan bunun açıklamasını yaparak arşivlerin ve belgelerin çıkarılmasını istedi. Tarihe olan güveniyle bu açıklamaları yapan Başbakan Erdoğan, bunun karşımıza çıkarılan engellerden sadece biri olduğunu belirterek bu konuyu ortaya atanların lafla değil, ispatla karşımıza çıkmalarını istedi.
Peki
.
Bush hangi yüzle çıkıyor insanların karşısına?
Başkanlık hazırlığı yapan Hillary Clintonın Başkan olursam, ilk işim tüm dünya devletlerine gidip hepsinden tek tek Amerika adına Özür dileyeceğim demesi, bu pişkinliğin hat safhada olduğunu apaçık gözler önüne sermiyor mu? Baba Bushun yarım bıraktığı cinayetlerin varisi olarak bugün teröristlere kucak açan oğul Bush, bu özelliğini belli ki genlerinde taşıyor
Armut dibine düşermiş, olan insanlara oluyor
kaynak