ANADOLU’DA TÜRKLER (VI)
Hollanda ve tütün
III. Mehmet’in ölümü üzerine oğlu 1. Ahmet henüz onbeş yaşında tahta oturacaktı. Çünkü babası, büyük ağabeyini, kendisine rakip olur korkusuyla boğdurmuştu. Belki de o nedenle, I. Ahmet artık padişahların oğullarını öldürme geleneğini ortadan kaldıran bir yasa çıkaracaktı.
Kendisinden beklenilmeyen bir olgunluk gösteren I. Ahmet, babasının son günlerinde Mısır’dan Sadrazamlık için çağrılan ama III. Mehmet’in sağlığında yetişemeyen Yavuz Ali Paşa’nın getirdiği paralar ile kimi yeni ünvanlarından elde edilen gelirlerle kapıkulu askerlerini susturmayı becerdi.
Ancak, Tunus’tan sonra Trablusgarp’ta da dayılar yönetimi ele geçirecek (1603), doğuda Erivan (1604), Urumiye ve Gence (1606) İran’a kaptırılacaktı.
O arada Avrupa’da, Hollanda Cumhuriyeti dünya ekonomisinin merkezi olma yolunda dev adımlarla ilermektedir. Bir yandan özgür basım ve özgür düşüncenin merkezi olurken, öte yandan da ‘ticaret sermayesi’nin birikim ve yönetiminin merkezi olmaktadır.
1598-1602 yılları arasında, Japonya’nın gemi sayısına ulaşan bir filosu olacak, İngiltere’nin 1600’de kurduğu Doğu Hindistan Şirketi (Compagnie anglaise des Indes orientales)’nin de ortak olduğu çok ortaklı (320) Amsterdam Bankası’nı kuracaktı (1609).
Din savaşları yüzünden kaçan sermayeyle kurulan Hollanda Doğu Hindistan Şirketi (1602)’nin sermayesi ise 6,5 milyon Florin yani 64 ton altına karşılık gelmekte olup, İngiliz Doğu Hindistan Şirketinin sermayesinin tam on katıdır.
Osmanlı’nın bu gelişmelerden etkilenmemesi olanaksızdır ve 1612 yılından itibaren Hollanda, Bab-i Ali’den içeri girecektir. Ancak ilk ürün tütün (tabac) olup, işlenmesinde şarap kullanıldığı için Şeyhülislam’ca yasak görülecektir. Ne var ki, sadrazam Nasuh Paşa yeniçeri ve sipahilere Padişah’ın hediyesi olarak çoktan dağıtmış bulunmaktadır. Şeyhülislam’a ise, ‘amma’ ‘fazlası haramdır’ demek düşecektir.
I.Ahmet ( 1603-1617) I. Mustafa (1617-1618) II.Osman (1618-1622) IV.Murat (1623-1640)
I. Ahmet’in öl(dürül)mesi üzerine kardeşi I. Mustafa 96 günlük bir padişahlık yapacaktır. Ancak gerek kendi isteksizliği ve gerekse görülen yetersizliği nedeniyle tahttan indirilecek ve I. Ahmet’in oğlu Genç Osman 12-13 yaşında başa geçecektir.
Bu dört yıl, sarayın içinde olduğu gibi imparatorluğun her tarafında tam bir iç karışılıklık dönemi olarak nitelenebilir.
İç karışıklıklara örnek olarak, I.Ahmet’in tahta çıkmasıyla IV. Murat’ın tahta oturması arasında geçen yirmi yılda, bazıları iki kez ama bazıları da 1 tek gün olmak üzere yirmi Sadrazam değişikliği olmuş, kimi padaşahlar Genç Osman gibi henüz 12 yaşında olduğundan, annleri (valide sultan)’nin ‘naip’ (régence)liğinde hüküm sürmüşlerdir.
19 Mayıs 1622’de Yeniçeriler Genç Osman’ı tahttan indirip I.Mustafa’yı ikinci kez tahta çıkarırlarken, Genç Osman’ın Halime Sultan ve onun damadı olan sadrazam Kara Davut Paşa tarafından öldürülmesi büyük karışıklıklara neden oldu.
18 Ay daha padişahlık yapan I. Mustafa, Şeyhülislâm Yahya Efendi ve devlet ileri gelenleri tarafından tahttan indirilip yerine IV. Murat geçirildi (10 Eylül 1623). Kösem Sultan ilk Valide Sultan olarak artık oğlu adına devleti büyük ölçüde yönetmeye başlayacaktı. Çünkü IV. Murat henüz 11 yaşında idi.
IV. Murat’ın kahve, tütün ve şarabı yasaklaması, günümüzde bile gülmece konusu olarak anımsanır. O arada, kendisi başa geçinceye değin yeniçerilere en az üç kez ‘cülus bahşişi’ verilmiş ve devlet hazinesi tamamen boşaltılmıştır.
İlk Borçlanma
İlk borçlanmanın IV. Murat zamanında olduğu söylenebilir. İktidarın hemen başında, İstanbul’da bulunan 4 yabancı bakandan 30 000 Zekkino (Fransızca Sequin, İtalyanca Zecchino denilen 3,60 gram altın para) borçlanılacaktır.
Çok geçmeden, Genç Osman’ın öldürülmesi bahanesiyle Abaza Mehmet Paşa, Halep paşasının desteğiyle merkezi Erzurum olmak üzere tüm anadolu’da başkaldırmış Bursa kapılarına dayanmıştır. Dört yıl sürecek olan (1624-28) bu ‘pasalar isyanı’, IV.Murat’ı Avrupa’lı devletlerle ‘barış’a zorlayacaktır.
Öte yandan, Kırım hanlığında, Osmanlı boyunduruğuna başkaldıran Tatarlar da İstanbul’a kadar gelip kenti yağmalayacaklardır (1624).
IV. Murat, Devlet’e ve Orduya ancak yirmili yaşına geldiğinde (1632) egemen olabilecektir. Öyle ki bir resmî geçitte saygısızlik eden bir yeniçeri subayının ani bir atakla kellesini koparacaktır. Başkaldıran Abaza Mehmet Paşa’yı ise Rumeli beylerbeyliğine atayacak ve onun hizmetlerinden olabildiğince yararlanacaktır.
1638’de Bağdat’ın yeniden Osmanlı’ya bağlanmasından sonra İran’la uzun dönemli bir anlaşmaya varılacak (Kasr-ı Şirin), böylece Ahıska ve Erivan İran’da kalmak üzere Türk-İran sınırı 400 yıla yakın değişmeden kalacaktır (1639).
IV.Murat’ın Tımar sisteminde görülen onca bozulma ve yolsuzluğa karşın nasıl güçlü bir ordu kurduğu incelenmeye değer. Çünkü, sözkonusu dönemde gerek akıncılar grubu ve gerekse tımarlı sipahiler yok denecek oranda azalmıştı. Orduyu ayakta tutan, seferden önce ‘sekban ve sarıca ulûfesi’ değıtmak olup, yüzyılın sonuna doğru ise bundan başka bir yol kalmayacaktı.
Sonuç olarak gerek hazine ve gerekse ordunun yeniden yapılanması imparatorluğun ‘ivedi sorunları’ olarak orataya çıkacaktı.
Batı Avrupa yükselirken, Osmanlı İmparatorluğu tam bir ‘duraklama’ dönemine girmiş bulunuyordu.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem