ANADOLU’DA TÜRKLER (X)
Sarayın tabak-çanakları ve oyunları
18.nci yüzyıla girerken, Osmanlı İmparatorluğu tam bir ‘çöküş’ün eşiğindedir.
Fransa, İstanbul’daki Büyükelçisi Châteauneuf aracalığıyla, 400 000 kişilik ordusuyla Almanya’ya gireceğini Sadrazam Tekirdağlı Bekri Mustafa Paşa’ya bildiriyordu. Bekri Mustafa’dan önce, Köprülü’nün damadı Abaza Siyavuş Paşa yeniçerlerce öldürülmüş eşi ve kızkardeşinin burunları kesilmişti. Saraya ‘halifelik bayrağı’nı asılarak askerlerin barbarlığı önlenebilmiş ve yerine gelen Ayaşlı Nişancı İsmail Paşa ise görevde ancak 2 ay kalabilmişti.
Saray’da bunlar olurken, Belgrad, Bavyera tarafından alınacak (1688), Avusturya, Venedik ve Polonya ‘kabul edilmez’ koşullar öne süreceklerdir. II. Süleyman’ın yapacağı birşey yoktur. Edirne’de toplanan ‘Divan’, çareyi Köprülü Fazıl Musrafa Paşa’nın atanmasında bulacaktır (1689-1691).
Fazıl Mustafa Paşa’nın ilk işi sarayın altın ve gümüş tabaklarını eritip, saray halkını ‘bakır tabaklar’ kullanmaya zorlamak olacaktır. Çünkü bir ‘sefer yapmak’ şöyle dursun, varolan yerler de birer birer elden çıkıyordu ve hazine ‘70 cente muhtaç’ durumdaydı.
Sonra askere dönüp şöyle diyecekti; “Almanlar’a karşı koymak görevi bana verildi. Zorla peşimden gelecek bir tek asker istemiyorum. Askerî hizmet bir ‘gönül işi’dir, ki din yolunda dinsizlerin kovulmasına katılmak istemeyenler evlerinde kalıp başarı için dua edebilirler; ancak sefere katılanlar da karşılığını Sultan’dan alacaklardır”.
Sadrazam’ın bu fermanı askerler arasında ve özellikle de Anadolu’da yankısını bulacaktı. Böylece Köprülü Fazıl Mustafa Paşa, kendinden önceki sadrazamların ‘zorla’ toplayamadığından fazla bir orduyu toplamayı becerecekti.
Fazıl Mustafa Paşa’yla, Osmanlı literatürüne, ‘Nizam-ı Cedid’ terimi de girmiş olacak ve bu ‘yeni düzen’de, Osmanlı topraklarında yaşayan hristiyan uyruklular için ‘Devlet’in tarafsızlığı kabul edilmiş olacaktır.
Osmanlı’da ticaretin serbestleştirilmesi ve tüm kısıtlayıcı hükümlerin kaldırılması, ilk kez Fazıl Mustafa Paşa tarafından uygulamaya konulacaktır. Yani, daha önce sadece hristiyan uyruklulara tanınan ‘ticaret’ ayrıcalığı kaldırılacak ve müslümanların ticaret yapmaları da sağlanacaktır.
Mustafa Fazıl Paşa’nın bu ‘yenilikler’ başta Rumlar olmak üzere tüm hristiyan kökenli reayının sempatisini kazanacak ve Mora’nın Osmanlı’da kalmasını sağlayacaktı.
Ardından Belgradı geri alacak (1690), o arada II. Süleyman ölüp II. Ahmet tahta çıkacaktır ( 23 Haziran 1691).
Osmanlı Ordusu, 19 Ağustos’ta Kutasal İmparatorluk Ordusu’yla Belgrad’ın kuzeyinde Salankemen (Novi Sad)’de karşılaşacak ve Mustafa Fazıl Paşa savaş meydanında ölecektir.
Osmanlı Avrupa’da yenilirken, müslüman dünyasında kazanıyor değildi.
Padişah’ın Arap emirlerine ödemesi gereken paralar ödenmediği için, Mekke emiri, hac ziyaretini yapmakta olan hacıları soyacak ve onları köle diye satışa çıkacaraktır.
Dışarıda bunlar olurken, II. Ahmet ölecek ve Sadrazam Sürmeli Ali Paşa ve Şeyhülislam Divanı toplayıp, Ahmet’in üç yaşındaki oğlunu tahta çıkarmak için çoğunluk aramaktaydılar, ki silahtarağa ve siyavuşbaşı Divan’a gelip, IV. Mehmet’in oğlu II. Mustafa’nın Sultan olarak kendilerini beklediğini söyleyeceklerdi (Ocak 1695).
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem