Anadolu halkı nasıl Türk ulusu oldu?
27 Mart 2018 tarihli ABC Gazetesi’nde, Mustafa İlker Gürkan’ın “Anadolu Halkı Nasıl Türk Ulusu Oldu?” başlıklı yazısı yayımlandı.
Yazar, orada, Türk Ulusu’nu övmeye çalışırken ; « “Kavimler kapısı” niteliğinde bir toprak parçası, vatanınız olacak ve siz hiçbir “kavimle/soyla” kavga etmeden, hegemonya taslamadan aynı potada erimeyi bileceksiniz. Müthiş yüksek bir erdemdir bu… Belki bilgim yetersizdir, ama ben başka örneğini de bilmiyorum. » diye yazıyor.
Kanımca, erdem, yazarın ‘belki’ dese de, ‘ulus’ konusunda bilgisinin yetersizliğini itiraf etmiş olmasındadır.
Çok okumuş olsa da, özellikle ‘ulus’ konusunda Türkiye’de, bilgi alabileceği yayınların olmaması bunda etkin olabilir.
Her ne kadar ‘ulus’ konusuna değinen, ya da kendince konuyu irdelediğini savunan yazar ve yayınlar yok değil.
Ancak, savım olsun, içlerinden bir tek tanesi, ama biriciği olsun, ‘ulus’ konusunu ‘bilimsel’ bakımdan yeterli düzeyde ele almıştır diyemem.
Bu konuda, benim yüzlerce yazımın olduğunu geçerken anımsatmak isterim.
Mustafa İlker Gürkan’a dönülecek olursa ; « Şunu belirlemek lazım, diyor yazar, Osmanlı uyanışında önemli bir rol oynayan Mısır Hidiv’i Mehmet Ali Paşa (Mart 1769 - 2 Ağustos 1849), Napolyon (1769 – 1821) ile çağdaştır ve bir anlamda Napolyonvari bir Batılılaşmanın öncüsüdür. Napolyon ise; günümüzdeki özgürlük (laiklik) ve ulusalcılık gibi kavramların babası değilse bile dedesidir. » diyor.
Şimdi, ‘belki’ değil ama ‘kesinkes’ diyelim, Mustafa İlker Gürkan, yetersiz değil ama ‘yanlış’ bilgi edinmiş olduğunu ortaya koymuş olmaktadır.
Napolyon Bonapart, Fransız Devrimi’ni boğan, ve 18 Brümer Darbesi’yle, Cumhuriyet’i yıkıp İmparatorluk kuran adamın adıdır.
‘Ulus’ konusuna ilgi duyan herkes için, eğer bir ‘ölçüt’ aranacak olursa, o da imparatorluk ile ‘ulus’ kavramının birarada kullanılmayacağıdır.
Burada ilgi çekecek bir sav daha ileri sürülebilir : Türkiye’de, ileri geri, bilir bilmez de denilebilir, dillendirilen ‘Burjuva Demokratik Devrim’, özünde ‘Devrim’in burjuva sınıfı tarafından ‘çalınması’nın adıdır.
Ve Napolyon Bonapart ne ‘demokrat’tır ve ne de ‘Devrimci’ ; ama Burjuva Devleti’ni tarihte olmadığı kadar ‘merkezileştiren’dir.
Burada, ‘güçlü devlet, güçlü ordu’ sloganın da, üstü örtük olarak, Napolyonvari diyelim, Merkezi Burjuva Devlet’i anlatmak istediğinin altını çizelim.
Böylece ‘ulus’ ve ‘halk’ arasındaki ayırıma da gelinmiş olacaktır.
Yani, « Ulus; Mustafa İlker Gürkan’ın yazdığı gibi, ortak bir kara parçası (vatan) üzerinde, ortak bir “dili” olan, ortak bir “kültürü” paylaşan, ortak bir “ekonomik pazar” etrafında örgütlenmiş, tarihsel bakımdan “istikrarlı insan topluluklarına” denilmez. Dense dense buna, ‘Halk’ denir.
Öyle ki, bu ‘halk’ın, hatta ‘halklar’ın da denilebilir, ‘Merkezi’ ya da değil, bir ‘Devlet’in ‘uyruğu’ olduğu söylenebilir.
Tam da bu nedenle, bu tür ‘toplumsal biçimleniş’lere, Ulus Devlet ya da Ulusal Devlet denmez. Denilmemelidir.
Ne yazık ki, Türkiye’de bu konuyu ‘bilen’ insanların varlığından da emin değilim.
Ya ne denir, diye sorulacak olursa ; doğrusunun ‘Devlet-Ulus’ olduğunu söylemeliyim.
Şu koşulla ki, sözkonusu ‘Devlet’in de, bir ‘Ulus’ kurma amacı taşıması gerekmektedir.
Demek ki, her ‘Devlet’in bir ‘ulus kurma’ amacı olmayabilir.
Halihazırdaki 200 Devlet’in ‘kaç’ı bu amacı taşımaktadır ?
Şimdi Katar mı ‘Ulusal Devlet’tir yoksa BAE mi, Vatikan mı yoksa Andora mı, İsviçre mi yoksa Rusya mı, ve sıkı durun, yoksa İngiltere mi ?
O kadar derinine bu eleştiri yazısında girmenin olanağı yok.
Ancak, şurası kesindir ki, ‘Türkiye Cumhuriyet’ini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir’ diyen Mustafa Kemal Atatürk, bilimsel anlamda ‘Ulus Devlet’i hedefleyen bir ‘Devlet-Ulus’ kurmuştur.
Ne yazık ki, o ‘Devlet’ de, nedenlerine burada giremeyeceğimiz bir dizi nedenle, günümüzde ‘Devlet-Ulus’luktan da çıkmıştır.
Hele Türkiye’ye ‘Ulus Devlet’ diyebilmek için ancak Mustafa İlker Gürkan kadar, bu konuda, bilgi sahibi olmak gerekir.
Meraklılar için benim ‘Devlet-Ulus’un Sonu’ çalışmamı önerebilirim.
İlgili yazıdaki diğer yanlışları ayrıntılamanın gereği yok.
O zaman bu yazıyı şöyle sonlandırabilirim : Türkiye’de Dr Recep’i Cumhurbaşkanı olarak gören her kim olursa olsun, o kişi ne Cumhuriyet’i, ne Ulus’u ve ne de Mustafa Kemal Atatürk’ü bilmiyor demektir.
Ondan Fransız Devrim’ini bilmesini beklemek de en azından ayıp olur.
Habip Hamza Erdem