Ananın Dili

Ananın Dili

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Pzt Eki 04, 2010 0:17

ANANIN DİLİ
Çokca ‘anadil’ tartıșması yapılıyor ya, sanırsınız ki bilenler konușuyor.
‘Anadil’ deyimi üzerinden bolca Kürtçülük propagandası yapılıyor özünde.
Bilerek ve isteyerek; bilinçli ve kasıtlı olarak.
Welat melat da değil, ipini koparan CNN MNN türü televizyonlarda.
Hani o tür zırvalara, o konușmaları yapanlara acıyarak bakarım ben.
Bir bilen çıksa da anlatsa diye de beklemez değilim.
Bugün, 2 Ekim 2010 günü, Kanal B televizyonunda gençler konușuyordu.
Bașkent Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden bir genç doçent de var aralarında.
‘Hoca’ anlatsın dediler, ben de pür dikkat konumuna geçtim doğal olarak.
Anadil nedir diye sordu sunucu ve niye anadil diyoruz da ‘babadil’ demiyoruz?
Bu soruyu ‘teğet’ geçen hoca(mız değil de, hoca’ları demek daha doğru olacak), “Hiçbir dil bir diğerine üstün değildir” diye bașladı konușmaya.
İster istemez “dur bakalım n’olcek?” diye bekledim.
“Her dil tanrı tarafından bahședilmiștir” (!) de demez mi?
Hay ananın dili kopsun demek geldi içimden.
Babasının böyle bir șey demiș olabileceğine inanmam da ondan.
Bu ‘sayın ve sevgili’ doç. dr. okullarda da az okumuș besbelli.
Anasının anlattıkları ile gelmiș bugüne.
Ve ‘Anadil’ deyimi için de olağanüstü öğretici bir örnek oldu.
Bu ‘hoca’, önceki 12 Eylül üniversitelerine devam etmiș, YÖK ‘hoca’larından lisans ve üstlisans diplomaları almıș, doktora tezi kabul edilmiș ve doçentlik ünvanı ile de öğrenci yetiștirmekte imiș.
Yetmemiș, televizyonlara çıkarıp halkı bilgilendirmesi istenmiș.
Bu ‘hoca’ çok șey duymuș olabilir, az gezip çok kitap okumuș olabilir, güzel konușup akıcı yazabilir.
Șu son 12 Eylül’den sonra da dekan, rektör ve YÖK üyesi bile olabilir.
Çünkü ‘temeli’ önceki 12 Eylül’dür.
Neyine istenirse bahse girerim, bu ‘hoca’ efendi doğru dürüst bir ‘bilim’ tanımı yapamaz.
Anasının karnındaki çocuğa ‘dil’ öğreten bir adam bilimadamı olamaz.
Bu adam ‘hacı’ olabilir, ‘hoca’ olabilir, ‘alim’ olabilir ama ‘bilimadamı’ kesinlikle olamaz.
Önceki 12 Eylül iște böyle ‘bilimadamları’ yetiștirmek için yapılmıștı.
Sonraki 12 Eylül de bunları ‘tepe tepe’ kullanmaktadır.
Seksenbir ile ‘üniversite açmak’la öğünen hükûmete bakın siz.
Bașkent’teki ‘hoca’ böyle ise ‘Siirt’teki nasıldır acaba?
O arada ‘Kürtçülük’ üzerine ABD’lerde ve AB’lerde yetiștirilen ‘demagog’lar da her programda baskın gelmektedirler bu zavallılara.
‘Anadil’e gelince, okumuș yazmıș olmaya gerek yok, adı üzerinde, anadan öğrenilen dil demektir.
Eğer ananız bir dil bilmiyor ise, ki Kürtçe bir dil değildir, ananız nasıl konușuyorsa öyle konușacaksınız demektir.
Ananız birkaçyüz sözcükle ‘meramını anlatabilir’, onun için de bu ‘anlatım aracı’na ‘anadil’ denmiștir.
Oysa dil, o gün geçerli olan ‘toplumsal düzen’in dili olup ‘ev’in dıșında mahallede, okulda, çarșıda, pazarda oğrenilir. O nedenle de ‘babadil’ diye ayrılmasında yarar bile olabilir.
Ancak ‘Resmi dil’ olarak adlandırılmaktadır.
Anadil çığırtkanlığı yapan ve moda deyimle ‘gizli ajandası’ olanlara bilimsel yanıt verebilecek ‘adam’ımız ne yazık ki yok.
Adam bulunamayınca ‘bilim’ nasıl yapılabilir ki?
İșimiz ‘ulema’ya kalmıștı zaten.
O halde ‘İlk hedefimiz çağdaș uygarlık düzeyi’nin de üstü olmak üzere tam yol
‘yola devam’.
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1665
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Re: Ananın Dili

İletigönderen SeMMiH » Pzt Eki 04, 2010 13:30

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin İl başkanları toplantısında konuştu. Konuşmasına BDP'lilere yönelik 'Ana dilde nerede isterseniz orada kurslarını açabilirsiniz ama bizden resmi olarak ana dilde eğitim beklemeyin' sölzeri damga vurdu...

http://www.milliyet.com.tr/erdogan-dan- ... efault.htm

yalan olduğunu;

24 bin Ermenice kitap dağıtılacak

http://www.milliyet.com.tr/24-bin-ermen ... f=haberici

ve

Bu eğitim-öğretim yılında Ermeni okullarında okuyan öğrenciler de Ermenice hazırlanan ders kitaplarını ücretsiz alıyor.

http://samanyoluhaber.com/h_453573_yeni ... -caldi.htm

açıkca gösteriyor.
Kullanıcı küçük betizi
SeMMiH
Üye
Üye
 
İletiler: 2
Kayıt: Prş Eyl 16, 2010 13:28

Re: Ananın Dili

İletigönderen SeMMiH » Pzt Eki 04, 2010 13:32

"Kimse ana dilde eğitim beklemesin. Türkiye’nin resmi dili Türkçe’dir" R.T.E

.Ermenilere anadilinde eğitim hakkı veren kimdi? Yalana bak.
Kullanıcı küçük betizi
SeMMiH
Üye
Üye
 
İletiler: 2
Kayıt: Prş Eyl 16, 2010 13:28

Re: Ananın Dili

İletigönderen Ram » Pzt Eki 04, 2010 15:46

Yeri gelmişken şunları belirtmek isterim, göz önünde bulunsun:

Anadil, anaların çocuklarına öğrettiği dil olmadığı gibi, bu kavram, "konuşulan dil analardan öğrenilir" önermesi gibi bir neden de türetilmemiştir.

Buradaki "ana" sözcüğü sıfattır; temel, asıl, esas anlamlarını taşımaktadır. Analarımıza "temel, esas, asıl olan kimse" gibi kutsal anlamlar yüklediğimiz için olsa gerekir, ana sözcüğü adı geçen anlamları kazanmıştır. Analarımızla bağlantısı bu yönde bulunmaktadır; ancak, şu örnekte de görülebileceği gibi, "temel, esas, asıl" anlamı çıkan birleşmelerde, analar ile bir bağlantı kurulamaz: Anayol

"Yol" sözcüğünün, -tıpkı "dil" sözcüğünde olduğu gibi- ana (asıl) anlamından başka anlamları da vardır. Ancak hangi anlamında kullanılırsa kullanılsın, böyle bir birleşimde, -özel olarak belirtilmedikçe- "anamızın yolu" anlamına gelmeyecektir. Bunun gibi onlarca örnek verilebilir.

Öte yandan, "anadil" ve "ana dil" sözlerinin yabancı karşılıkları şöyle olmaktadır:

    İng. native language (doğal, yerli dil), primitive language (ilk, kök dil), common language (ortak, yaygın, genel dil)


Gelgelelim, İngilizce Mother Tongue (language) ve Fransızca Langue Mère, Langue Maternelle tanımları kişinin annesinden, evinden veya çevresinden öğrendiği dil anlamında olup analarımıza gönderme yapar. Bunun karşılığı ise Türkçede şöyle verilmiş: anadili veya ana dili

Özetlersek; "ana dil" veya "anadil" ile "anadili" veya "ana dili" sözleri ayrımlı anlam taşımaktadır. Örnek: anamal ana malı; ana kitap ana kitabı; babacan babacanı; oğul oğul oğul oğlu

Bütün bunlara karşın, anayasada [anamızın yasası / ana-yasa(s)ı değil] geçen tanım şöyledir: Dili Türkçedir

Kısacası, anaya, babaya, Ayşe'ye, Fatma'ya, Hayriye'ye değinilmemiştir. Şebeke üye ve uşakları, bu tür gürültüleri, varlığı Türk varlığına armağan olanların öğretisini, kimliğini, ekinini ve dahi onları, bir yok etme tasarısının -daha doğrusu uygulamasının- yöntemlerinden birini başarıya ulaştırmak amacıyla çıkartmaktadır. Bu dili güllülerin dili, tebdil üzerine döner, pabuç kadardır. Ne var ki, Türk'ün pabucu da çok pahalıdır; bırakmaz. Onlarınkini ise önce ellerine verecek, sonra ters giydirecektir.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: Ananın Dili

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Pzt Eki 04, 2010 23:11

Ram Kardeșe yanıt olsun : Benim yazılarım üzerinde düșünülmüș, bilgiye dayalı yazılardır. Söz ola beri gele türü yazı yazmaya ne niyetim ne de zamanım vardır. Yazılarımı güncel olsun diye değil, tarihe not düșülsün diye yazarım. Bizden sonraki kușaklar öğrensin diye de denilebilir.

KÜRTÇE ÜZERİNE
Çağımıza uzmanlașma çağı da denmektedir. O nedenle her alanda görüș bildirmek uzmanlarına saygısızlık sayılabilir.
Sözgelimi dil konusu dilbilimcilere bırakılmalıdır.
Ne var ki, ortada dilbilimci yoksa ya da seslerini duyuramıyor iseler, ister istemez bu alan da uzman olmayanlarca ișlenecektir.
Nitekim Türkiye’de her alanda olduğu gibi, dil konusuna da politikacılar el atmıș durumdadır. Çünkü politikacı olmak için herhangi bir konuda uzmanlık aranmadığı gibi, ‘politik bașarı’nın ölçütü de her konuda görüș bildirmeye indirgenmiș bulunmaktadır.
Kușkusuz dil konusu bilinçli olarak salt politika amacıyla da kullanılabilmektedir. Türkçe’nin bașına getirilenler ile ‘Kürtçe’nin bașa getirilmek istenmesinde olduğu gibi.
Türkçe’nin türkçelikten çıkarılması girișimlerine daha önceki yazılarımda değindiğim için burada Kürtçe üzerine kimi gözlemlerimi paylașmak istiyorum.
Belirleyici soru șu olabilir ; Kürtçe’nin bir dil olup olmadığı dilbilimcilerce yeterince incelenmiș midir ? Hayır, incelenmemiștir; ne ki kürtçe kitapçıklar basılıp yayımlanabilmektedir.
Bildiğim kadarıyla, bir dilin dil olabilmesi için en az onbin (10.000) sözcüğe sahip olması gerekmektedir. Paris’teki Doğu Dilleri Üniversitesi’nin saptamasıdır bu. Onbin sözcük içermeyen ‘dil’ler Dil sayılmamaktadır. Örneğin Afrika’daki yerel diller bu kapsamda ele alınmaktadır.
Ancak Paris’te ve bașka ülkelerde Kürt Enstitüleri, üniversitelerin kürdoloji bölümleri vardır; olabilir ve olmalıdır da. Ne var ki buralarda Kürtçe’nin dil olup olmadığı araștırılmamakta, sadece kimi özellikleri incelenmektedir. Yani Kürtçe’nin bir dil olduğu konusunda elimizde henüz yeterli bilimsel veriler yoktur.
Olmaması kadar doğal bir șey de olamaz. Çünkü dil olmasının toplumsal temeli olușmamıștır.
Oysa dünyadan, toplumdan, tarihten, dilden ve ‘laftan anlamayan’ politikacı için Kürtçe bir dil olarak kabul edilebilmekte ve uğruna bir savașım bașlatılabilmektedir. Hem de özgürlük adına, kimlik adına, insanlık adına vb vb.
Duygusal ve temelsiz. Daha doğrusu salt anadile saygı üzerine temellendirilmiș..
Anadil, yani yeni doğmuș bir bebeğin anasından öğrendiği ses ve mimikler. Toplumsal değil, ulusal değil, bilimsel değil; sözcüğün tam anlamıyla ilkel bir dil, bir anlatım (language). Bir anlașma aracı ama kesinlikle bir dilegetirme aracı değil. İnsanlığın ellibin yıl önceden buyana kullanageldiği bir anlatım biçimi…
Dilbilim açısından anadil deyimi ise, onbirinci ve onikinci yüzyıllarda, Fransa’da, Frank’ların Fransızca’dan önceki dilleri olan francique dilinin kadınlar (analar) arasında kullanılıyor olmasından geliyor. Oysa erkekler daha çok yerel bir dil kullanıyor, günlük yașamlarında kullanmak zorunda kalıyorlar.
Çünkü anadil evde kullanılıyor olmasına karșın, yerel dil toplum içinde kullanılıyor. Toplum olarak yașamanın bir gereği, bir zorunluluğu olarak. Toplumsal gelișmenin sonucunda ise bu yerel dil giderek o toplumun ortak bir dili olmak yolunda evriliyor.
Sözgelimi, Fransızlar francique dilini Fransızca olarak kabul ettikten sonra ulus diye tanımladığımız bir toplum olma yoluna giriyorlar. Fransızca da böylece, ortak bir dil, resmi bir dil ve öğrenmek zorunda kalınan bir dil oluyor.
Bir toplum ortak bir dile kavuștuktan sonra, anadil ve yerel diller çokça söylendiği gibi ekinsel zenginlik olarak kalıyorlar. Ve öylece kalmak durumundadırlar; unutulmaması için enstitüler, üniversitelerde bölümler vb açılır ama toplum içine saçılıp politika aracı olamazlar.
Çünkü, toplum içine saçılması ve politika aracı olmasının toplumsal uyumu bozmaktan bașka bir ișlevi olmaz. Ne var ki, Türkiye’deki Kürtçe sevdası tam da bu nedenle politikacılarca ele alınmaktadır. Bu tutumun bilimle, toplumla, hak ve hukukla ilgisinin olmadığını söylemek bile fazla.
Demek ki, Türkiye’de Kürtçe’nin anadil, yerel dil ve benzeri tanımlamalarla gündemde olması dilbilimden çok, politika nesnesi olmasından kaynaklanmaktadır.
Kürtçe yanık türküler söylenebilir ama ne bir șiir, ne bir roman yazılabilir; ne bir sözleșme ne bir bilimsel bilimsel sunum yapılabilir.
Ta ki Kürdistan Devlet-Ulusu kurulup da resmi dili Kürtçe oluncaya değin.
Sorun o günlerin sorunudur, ne bugünün ve ne de Türkiye’nin.
Ha o gün bugündür denilebiliyorsa o bașka. O zaman sorun dil sorunu olmaktan zaten çıkmıș demektir.
Tersini kanıtlayabilecek yetkin bir kürdoloğ varsa, açıklasa da öğrensek..
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1665
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Re: Ananın Dili

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Pzt Eki 04, 2010 23:31

Doğu kökenli vatansever bir gencin çırpınışlarını dile getiren mektubunu, sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yilmaz Arslan--------------------------------------------------------------------------------

İyi günler size önemli bir konuda yazacağım... Ben Beritanlı Aşiretine mensup bir gencim... Bizlere dedemin de anlattığı gibi yıllardır batılı istihbarat örgütlerinin (Türkmen aşiretlerine) yaptığı Kürtlük propagandası sonucu, insanlarımızın önemli bir kısmı kendini Türk’ten ayrı bir millet zannetmektedir. Halbuki biz tarihimizi araştırdıkça Türklük gerçeği ile karşılaştık. Tam bir konar göçer Türkmen Yörük aşiretiyiz.. Her yönümüz Yörük kültürüdür...
Şu an 3 arkadaşız... Birimiz Karakeçili, birimiz Badilli yani Begdili Türkmen’i, ben de Beritan Türkmen’iyim.
Beritan sözünü araştırdım. Tamamen Türkçe bir kelime... Göçer göçebe anlamında... Yörükleri araştırdım. Her şeyimiz ayni... Çok yaşlı dedelerimize danıştım, çok önceleri yalnızca Türkçe konuştuğumuzu söylediler. Anladık ki bizler öz be öz Türk’üz.
Karakeçili arkadaşım da Kırıkkale ve Kütahya’daki Karakeçililerle her şeylerinin aynı olduğunu ve dokudukları kilimlerin motiflerinin bile aynı olduğunu, Kayı boyuna mensup olduklarını ve Osmanlının kuruluşunda var olduklarını, araştırdı, gördü... Badilli arkadaşım araştırdığında 24 Oğuz boyunun olduğunu ve onların da Begdili boyunun ta kendisi olduğu gerçeğini gördü... Akrabalarının soyadlarının Beydili, Beydilli, Baydilli, Baydil ve Badilli olduğunu zaten biliyordu...
Bir an Doğu Anadolu üzerinde nasıl bir oyun oynandığını konuşmaya başladık... Türk olmamıza rağmen nasıl Türk’ten ayrı bir millet zannettirdiler bizi diye düşündük...
Kürt sözünün tarihte ilk defa Orta Asya’da Elegeş yazıtlarında (M.S. 650 de 39 yaşında ölen Alp Urungu adlı bir Türk beyinin mezar yazıtı) geçtiğini öğrendik. Alp Urungu öz be öz Türk idi... Sonra düşündük Kürt ne demekti... Ilk defa fark ettik ki konuştuğumuz “Kürtçe” dediğimiz dilde “Kürt” diye bir kelime yoktu... Bunu neden daha önce düşünmediğimize yandık. Ben Zazaca konuşuyorum hiç anlamıyorlar... Onlar Kırmanca konuşuyorlar ben anlamıyorum. Anlaşabildiğimiz dil ise Türkçe. Şimdi ise yemin ettik Türkçeden başka bir dil konuşmuyoruz.
Bekliyoruz ki vatansever gazeteciler üniversite hocaları bu konuyu ele alsınlar... Sizleri gazeteciliğe davet ediyorum...
Neden kendine Kürt denmesinden hoşlanmayan Zaza dedeleriyle röportaj yapmıyorsunuz?
Neden gidip Türkan aşiretinin yaşlıları ile röportaj yapmıyorsunuz?
Neden Karakeçili Türkmenleriyle röportajlar yapmıyorsunuz?
Neden Hakkari’ye adını veren Saka Türklerinden Akari aşiretiyle konuşmuyorsunuz?
Neden Gur Türklerinin Aşireti olan ve Fatihin hocası Molla Gurani’nin de aşireti olan, Guran aşiretinin kendini Türk saymadığını araştırmıyorsunuz? Aynı aşiretin Azerbaycan’daki kolu, kendini Türk biliyor, Kürtçe tek kelime konuşmuyor da, neden Türkiye’deki kolu kendini Türk’ten ayrı bir şey sanıyor?
Neden?..
Araştırmak bir vatan görevidir. Bu araştırmalar terörü bitirir...
Allah aşkına araştırmaya değmez mi?
Biz insanlarımızı uyarıyoruz! Ve inanın insanlarımız Türk olduklarını duymak istiyorlar. Koskoca Avşar boyunu Kürt yaptılar... Ama onlar bunu yemiyorlar artık. Gençleri; Avşarların Oğuz Türkünün geniş bir boyu olduğunu araştırıp öğrendiler.
Şimdi bu yazıyı karalamak isteyenler saldıracaklardır. Ama böyle yürekli çıkışların, ülkemize göz dikenlere en geçerli gözdağı olduğunu düşünüyorum..
Behiç K.
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1665
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Re: Ananın Dili

İletigönderen Ram » Pzt Eki 04, 2010 23:43

Ram Kardeșe yanıt olsun : Benim yazılarım üzerinde düșünülmüș, bilgiye dayalı yazılardır. Söz ola beri gele türü yazı yazmaya ne niyetim ne de zamanım vardır. Yazılarımı güncel olsun diye değil, tarihe not düșülsün diye yazarım. Bizden sonraki kușaklar öğrensin diye de denilebilir.


Ne güzel! İyi de, neden bana yanıt oluyor¿?
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!


Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 9 konuk

x