Anayasa 'Balayı'na Dair Bir Senaryo… 9 Ay 10 Gün Sonra Ne Doğar?
Yüzlerde güller açıyor… Hele BDP de Meclis’e lütfedip, döndü; fıstık yeşili tamam oldu… BDP’nin “eşeğini sağlam kazığa bağlamadan” döndüğünü sananlar yanılır. (Gerçi bunu soran da, düşünen de yok ya)!...
Bakın Meclis’e teşriften 1 gün önce Cumhurbaşkanı Gül’e, “Demokratik Çözüm Protokolü”nün de içinde yer aldığı bir dosya vermişler. O da kabul etmiş!... O “protokol”de ve pakette ne ola ki?!..
AB açıklama yaptı: “Türkiye’nin istikbalini ilgilendiren tartışma ve kararların merkezinde Meclis’in olacağını” duyurdu. “İstikbal ”; yani Anayasa bu kadar önemli. Başbakan Erdoğan da: “İstiklalimizi kurtardık, sıra istikbalimizde.” deyip, duruyordu.
İnisiyatif güya TBMM Başkanı Cemil Çiçek’te; ama Başbakan süreyi koyuverdi: 9 ay… Önemli bir söz daha etti: “Hiçbir ön şartımız yok.”!... Muhalefet partileri süre müdahalesine mırın kırın etti, işin esasını ıskaladı. Asıl tuzağın “ön şartımız yok”ta olduğunu görmezden geldi.
Süre müdahalesinden başlayayım: Anayasa konusunda da gerçek inisiyatifin kimde olduğunu anlamak isteyenler Çiçek’in, Başbakan’a yaptığı iade-i ziyaretin fotoğrafına baksınlar, yeter. Erdoğan tarafından Başbakanlık merdivenlerinde karşılanış anına!...
Niye 9 ay peki?... İç-dış baskıları geçiyorum; Erdoğan 2006’da Diyarbakır’a gidip, “Kürt açılımı”nın startını verdiğinde Osman Baydemir’le de görüşmüştü. Erdoğan’a bir “çözüm” dosyası veren Baydemir oradan Brüksel’e uçmuş, gerekli temasları yapmış, kapalı bir toplantıda da: “Bir doğum olacak, doğumlar sancılıdır.” falan demişti. Bir doğumun süresi 9 ay 10 gün… 9 yılda “doğurtamadılar” ya, artık son 9 aya girdik galiba!...
****
Erdoğan ne kadar da dikkatli ve hesaplı ön alıyor “Hiçbir ön şartımız yok.” derken… Vatandaşta: "Bak ne kadar uzlaşmacı. Bu gücüne rağmen Anayasa için hiçbir ön şart koşmuyor.” algısı oluşturuluyor gayet güzelce…
AKP’nin Türklük, Atatürk, hatta hatta ilk üç maddeye nasıl baktığı bilinmiyor mu? “Bunlar değişmesin.” gibi bir ön şartı olabilir mi?
“Ön şart” tuzağının ana hedefi MHP’dir. Medyamız etekleri zil çalarak şimdiden terazinin bir tarafına MHP’yi, öbür tarafına BDP’yi koyuyor. BDP: “Kürtlük anayasaya girsin.” diyecek, MHP: “Olmaz.” diye karşı çıkacak. Neticede ikisi de olmayıp “Türkiye halkları” veya “Türkiye vatandaşlığı” gibi güya orta bir yol bulunacak. Böyle bir anlaşmada kazanan kim olacak? Elbette ki Türklük'ün adını duyunca tüyleri diken diken olanlar…
Ya MHP? Böyle bir anlaşmaya rıza gösterirse külliyen bitecek, göstermezse dört koldan “oyun bozanlıkla” suçlanıp lanetlenecek, mahkum edilecek!...
O yüzden MHP’ye naçizane önerim armudun sapına üzümün çöpüne bakmadan, nezaket falan demeden şartları neyse, bugünden gümbür gümbür açıklamasıdır. Aksi halde 9 ay 10 gün sonra çok geç kalmış olacak. Onlar dertlerini anlatana kadar atı alan Üsküdar’ı git-gel yapmış olacak.
CHP mi?... Şayet Anayasa çalışmalarında sözcülüğü Sezgin Tanrıkulu falan yapacaksa, “Ha BDP, ha CHP” diye bakın… Erdoğan’ın söylemine uyup, “ön şart” koşmayacaklarsa, bu Atatürk ideolojisinde (ki Cumhurbaşkanı da Meclisi açış konuşmasında Anayasa’nın ideolojisinin olmaması gerektiğini söyledi), ilk 3 maddede, Türklük'te diretmemek demektir; ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran partinin ruhuna Fatiha okumaktan başka yapacağınız bir şey kalmaz. Partide bu ilkelerde diretecek olanlar yok mu? Elbette var…Ama o da partinin 9 ay 10 güne kalmadan bölünmesi demek olacağından sonuç değişmeyecektir!...
Görünen o ki Erdoğan bu yeni anayasayı da referanduma götürme niyetinde. Meclis’te anlaşma sağlanamaması onun için kaymaklı ekmek kadayıfı…
Söylem de hazır: “Biz hiçbir ön şart koşmadık, onları görüyorsunuz… En büyük hakem millettir”… Haydi sandıklara!... Eeee, 12 Eylül Anayasası da referandumda yüzde 97 gibi bir oyla kabul edilmemiş miydi? İster misiniz sivil anayasa da böyle bir oy alsın ve Erdoğan’ın: “Niye diğer yüzde 50 bize oy vermiyor?” derdi bitsin?... AB, “Türkiye’nin istikbali” derken haksız mıymış?
Silivri’den kucak dolusu sevgiler...
Müyesser YILDIZ
1 Ekim 2011
Silivri