"Görülmekte olan davalar hakkında yapılan ve söylenenlerin Türk Ceza Kanunu kapsamında suç olduğu açık ve belli iken bu konuda yetkili ve sorumlu olanların hareketsiz kalması düşündürücüdür."
Davalarla ilgili beyanların suç olduğu hatırlatılarak, savcılar göreve çağrıldı.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığınca, ''Görülmekte olan davalar hakkında yapılan ve söylenenlerin Türk Ceza Kanunu kapsamında suç olduğu açık ve belli iken, bu konuda yetkili ve sorumlu olanların hareketsiz kalması düşündürücüdür'' denildi.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, Yüksek Mahkemenin görevini yerine getirirken verdiği kararlara karşı ''insani ve ahlaki hiç bir değer tanımadan pervasızca yapılan eleştiri ve açıklamalar'' kınandı.
Açıklamada, ''Görülmekte olan davalar hakkında yapılan ve söylenenlerin Türk Ceza Kanunu kapsamında suç olduğu açık ve belli iken, bu konuda yetkili ve sorumlu olanların hareketsiz kalması düşündürücüdür'' denildi.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığınca, ''Toplumu ilgilendiren önemli siyasal sorunlar hakkında ilgili ve yetkili organlarca demokratik bir ortamda çözüm aranması, demokratik parlamenter sürece daha uygun iken, yargı organlarınca çözüme zorunlu bırakılması çağdaş dünyada hiç arzu edilmeyen bir tercihtir'' denildi.
Anayasa Mahkemesi'nin, ''kendisine yapılan başvurularda her türlü siyasal düşüncenin ve çekişmenin dışında kalarak, Anayasa ve yasalarda belirtilen hukukun üstünlüğüne dayalı, tam bir bağımsızlık ve tarafsızlık içinde vicdani kanaatlerine göre karar verdiği'' belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi:
''Anayasa'nın 6. maddesinde egemenliğin kayıtsız, şartsız milletin olduğu, Türk milletinin egemenliğini Anayasa'nın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanacağı ve 9. maddesinde ise yargı yetkisinin Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı izahtan varestedir. Mahkememiz belirtilen bu sınırlar çerçevesinde yetkisini kullanarak, büyük bir özveri içinde görevini yerine getirmeye çalışmaktadır.
Esasen toplumu ilgilendiren önemli siyasal sorunlar hakkında ilgili ve yetkili organlarca demokratik bir ortamda çözüm aranması, demokratik parlamenter sürece daha uygun iken, yargı organlarınca çözüme zorunlu bırakılması çağdaş dünyada hiç arzu edilmeyen bir tercihtir. Bu sonuca rağmen mahkememiz görevine yerine getirmekten bir an olsun tereddüt göstermemiştir.
PERVASIZCA YAPILAN ELEŞTİRİ VE AÇIKLAMALAR
Çağdaş demokrasilerde tüm kurumların yetki ve sorumlulukları belirlenmiş olup bunların birbirleriyle rekabet içerinde ve husumet güdüleriyle çalışmaları arzu edilmediği gibi kabul de edilemez.
Verilen kararlar bilimsel ve hukuksal düzeyde elbette eleştirilebilir. Ancak Mahkememizin manevi şahsiyeti, başkan ve üyelerin de özel hayatları dahil her türlü değerlerin hiçbir sınır tanımadan saldırıya uğraması, mahkeme mensuplarının hedef gösterilmesi, devam etmekte olan davaların sonuçları hakkında senaryolar üretilerek mahkemenin etki altına alınma girişimleri eleştiri olarak nitelendirilemez.
Mahkemenin bu görevini yerine getirirken verdiği kararlara karşı insani ve ahlaki hiçbir değer tanımadan pervasızca yapılan eleştiri ve açıklamaları kınıyoruz. Görülmekte olan davalar hakkında yapılan ve söylenenlerin Türk Ceza Kanunu kapsamında suç olduğu açık ve belli iken bu konuda yetkili ve sorumlu olanların hareketsiz kalması düşündürücüdür.
Mahkeme kararlarına ilişkin görüş ve eleştiri açıklama hakkını kullanan tüm kurum, kuruluş basın ve yayın organları ile bireylerin bu hakkını kullanırken iftira ve şiddete dayanmayan, toplumun kin ve nefret duygularını tahrik etmeyen sorumlu, düzeyli ve hukuka saygılı davranmaları toplumsal barışın vazgeçilmez koşuludur.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi geçmişte olduğu gibi bundan sonra da tam bir bağımsızlık ve tarafsızlık içinde, Türk Milleti adına karar veren ve yüksek yargı organına yakışır şekilde vicdani kanaatine göre davranacak, Anayasa ve Hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda çalışmalarını sürdürmeye devam edecektir.''